• uzun zamandır kalpten gümbür gümbür ses gelmiyorsa,hayatınızda biri varsa ve o sizi sallamıyorsa,evden onunla buluşmak için çıkarken acele etmiyorsanız,uzun lafın kısası artık heyecan olmayan bir noktasındaysanız hayatın halt yemek istediğiniz durumdur.hazır bahar da gelmişken sarmaş dolaş gezinmek,yağmurda ıslanıp bundan keyif almak,evden süslenip püslenip çıkmak,göbek atacak şarkılar dinlemek,hiç bir şeyi görmemek sadece birinin varlığıyla mutlu olmayı istemektir.
  • neler yaşayacağını bilmeden, belki de bilmek istemediğinden, koca bir mutsuzluğu kucaklamak istemektir.

    aşk, hem yara hem yarabandıdır.. kimi zaman kendisine illallah ettirirken kimi zamansa mıh tutularak beklenilir. aşık olmayı, o umut ve umutsuzlukla karışık olan insanı duyguyu tatmak istersin. hem de parçalanacağını, yenik düşeceğini, kalbinin acıyacağını bilerek.. bir bakıma bile bile ladesliktir aşık olmayı istemek. aşık olmayı istemekten önce kalbinin ve bedeninin bu yükü taşıyabileceği sorgulanmalıdır.

    " hayat bazılarına mutsuz olmakla duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır " der murathan mungan. ya aşık olup mutsuz olacaksın ya da aşktan uzak düşüp duygusuz yaşayacaksın. hangisi daha acıdır, hangisi daha az hüzün verir onu siz seçin velakin gönül yine de ferman dinlemez. aşık olmayı ister umarsızca.

    fakat bunların ötesinde, aşık olmak için bazı şeyleri yaşacağını bilmeli, o durumlara karşı kendini hazır hissetmelisin. çünkü o sadece kalpte kelebekler uçurtan, keyif verici bir duygu değildir. aşık olmayı istemek, hüzünler cumhuriyetinde bir masal gecesi yaşamak gibidir. hem yiğidin harcı değildir. darmadağın eder adamı.

    o yüzden aşık olmak istiyorum diyen gönül adamları can dündar'ın şu vurucu satırlarını canı gönülden okumalı.

    • • • • •

    aşik olmadan bir düşün

    evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu
    fark edeceksin...

    sokağa fırlayacaksın...

    sokaklar da dar gelecek...

    tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...

    ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...

    kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar

    küçüleceksin...

    birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...

    "önemli olan sağlık."

    "yaşamak güzel."

    "boş ver, her şey unutulur."

    sen hiçbirini duymayacaksın...

    göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...

    ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek

    isteyecek kadar çok seveceksin...

    hep ondan bahsetmek isteyeceksin...

    "ölüme çare bulundu" ya da "yarin kıyamet kopacakmış" deseler başını

    kaldırıp ne dedin?" diye sormayacaksın...

    yalnız kalmak isteyeceksin...

    hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...

    ikisi de yetmeyecek...

    geçmişi düşüneceksin...

    neredeyse dakika dakika...

    ama kötüleri atlayarak...

    onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...

    gittiğin yerlere gitmek...

    bu sana hiç iyi gelmeyecek...

    ama bile bile yapacaksın...

    biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...

    aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin...

    hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin....

    aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...

    herkesi ona benzetip...

    kimseyi onun yerine koyamayacaksın...

    hiçbir şey oyalamayacak seni...

    ilaçlara sığınacaksın...

    birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.

    sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren...

    bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...

    boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...

    uyumak zor, uyanmak kolay olacak...

    sabahı iple çekeceksin...

    bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...

    ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...

    ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...

    belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak
    isteyeceksin

    • • • • •

    nafile...

    düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...

    rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...

    her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin...

    telefonun çalmasını bekleyeceksin...

    aramayacağını bile bile...

    her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...

    ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...

    yüreğin burkulacak...

    canin yanacak...

    bir daha sevmemeye yemin edeceksin...

    hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...

    onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...

    defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret

    edeceksin...

    yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin...

    onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...

    ama bir umut...

    onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...

    bu umut seni gitmekten alıkoyacak...

    gel gitler içinde yaşayacaksın...

    buna yasamak denirse...

    • • • • •

    razı misin bütün bunlara...?

    hazır misin sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?

    o halde asık olabilirsin *
  • "bir türlü başlayamayan ilişki" olarak tanımlanan bir şeyin göbeğindeysen,
    bu göbekte gereğinden fazla, hatta çok fazla zaman geçirdiysen,
    dışarıya bahar geldiyse, hatta "bu kaçıncı bahar acaba üstümden geçen" diye düşündüysen,
    bir filmde bir kadın ve bir erkek gördüysen,
    aralarındaki "aşk" içini titrettiyse,
    ve anladıysan asla böyle bir şey yaşayamayacağını burada kalmaya devam edersen,
    o andır işte aşık olmayı istemek ve hatta belki bunun için elindeki "hiç"ten vazgeçmek..
  • özellikle bugün, bünyemde yoğun yaşanan duygu.yalnızlık çöktü üstüme...
hesabın var mı? giriş yap