aşk

• önü vaha, sonu vahamettir.
• aşk aslında hevestir ama bunu abartırlar. yeni alınmış kıyafet aksesuar vb. gibi heyecan verir. bir süre geçtikten sonra heves biter normale döner. aşk değil de asıl gerçek olan sevgidir, saygıdır, sadakattır.
• çocukken en masum
  ergenlikte en coşkulu ve yoğun
  yetişkinlikte ise daha oturaklı, coşkusu az, mantıkla karışık bir duygu.
  
  lisede hissetiğim aşkı ve ondan kaynaklanan coşkuyu, körlüğü daha sonra hic hissetmedim. yaş büyüdükçe şekil değiştiriyor bu duygu. belki de deneyimledikçe sakinleşiyor insan.
• aşk; öss'de ilk 100000'e dahi girememiş,ayrı yazılması gereken - de'leri ayrı yazamayan, doğrudüzgün ingilizce bilmeyen, inceltilerek telaffuz edilen zeka gibi kelimeleri doğru telaffuz edemeyen, kültürsüz, vizyonu dar; hiç tanınmasa ve dışarıdan bu özelliklere sahip olduğu bilinse hunharca dalga geçilecek birine karşı da hissedilebilen siktiğimin duygusudur.
  
  çünkü gülen güzel bir yüz, bir bakış, bir jest tüm bunları unutturur, söylenilen bütün büyük sözleri itinayla götünüze sokar.
  
  insana aynı anda hem insan hem de hayvan olduğunu hissettirir bu meret.
• boş beleş iştir gelip geçici hevesdir.gerçek insan aşık olmaz yürekten sever
• sevişince geçen bir hastalıktır.
  
  insan denen dangalak ihtiyaçlarının esiri bir mahluk neticede. o anlık ihtiyacına göre harekete geçen hormonları beyinde bazen açlık, bazen uykusuzluk bazen de yalnızlık vesaire olarak tercüme edilir yani algıda seçicilik. ve ta taa. tebrikler aşık oldunuz.
  
  ihtiyaçlar hormonları, hormonlar duyguları, duygular düşünceleri, düşünceler de eylemleri tetikler. insanın hayat dediği de bunların toplamıdır zaten.
• şimdi ben bunu nasıl açıklayayım
• daha önce yazıldı mı bilmiyorum ama aşk birine seni mahvetme yetkisi vermek ve bunu kullanmayacağına dair ona güvenmektir.
  
  ruhi mücerret
• bir tür şuur bozukluğu...
• aşk çıkan yangını yangınla söndürmek gibi bir şeydi, birisi söndürmek için ilerliyordu diğeri ise kül olup yanmak için ama sonunda her ikisi de kül olup gidiyorlardı.