aşk
-
bir insanın aşkı mizacının devamıdır. sen nasıl biriysen aşkın da öyle olacak. bu yüzden ben kimi seviyorum, nasıl seviyorum diye kendine sorma. ben nasıl biriyim diye sor. belki de bu hikayenin vuslatını o zaman görürsün.
-
çok kalleş bir şeydir. yaşarken hayatın anlamını buldum sanırsınız, ama bittiğinde hayatın boş olduğunu anlarsınız.
-
aşk öyle bir büyü ki; anlamazsın
göze alsan olsan olmaz
aşka gönül doymaz
seven kalbi istesen de susturamazsın!!! -
uzak doğu'dan (güney kore):
"yalnızlık bile yabani bir çiçek gibi ürkek,
yüzünü çeviriyor.
nasıl sevdim seni...
sessiz şarkını duyunca
nasıl da titredi kalbim.
dualarım seninle...
kara nehri geçmeden önce
ruhum son nefesiyle
parlak bir günün hayalini
görmeye başlıyorum.
tekrar uyandığımda,
ışıktan gözlerim kör
seni buluyorum
yanı başımda duruyorsun."
(chang-dong lee, "poetry" filminden)
ve romantik, anonim bir haiku (japonya):
"sokak ve lamba
bir kadın ve bir erkek
ve bir kelebek." -
karşılıklı ve yoğun olanından bir tane rica edeceğim.
-
hormonlardan veya beyinden bağımsız bir varlığı yoktur. ya aşık olmayı isteme veya buna hazır olma hâlinin, yani "vaktinizin gelmesinin" hormonal sonucudur aşk ya da düşünmekle, hayal kurmakla siz zorla vücuda getirirsiniz onu. yorucu olduğu gibi sürdürülebilir de değildir. ama gelin görün ki bunları ne kadar iyi bilirseniz bilin, ne zamanı geldiğinde hormonlarınızı durdurabilirsiniz ne de beyninize söz geçirebilirsiniz. belki bunlara dair farkındalık, ilişkilerin bitimi sonrasındaki süreci atlatmanıza yardımcı olur diyeceğim; ama diyemiyorum. çünkü orada da işe yaramıyor, bu sefer de üzüntünüze ya da kaybettiğiniz alışkanlıkların yarattığı boşluğa söz geçiremiyorsunuz.
bu yüzden aşk, aslında sizden bağımsız bir varlığı olmayan, ama aynı zamanda kendisinden ve etkilerinden kaçış imkânı da bulunmayandır. zaten en çok kendimizden kaçmakta zorlanmıyor muyuz?
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap