• kavuşamayınca olandan mı bahsediyoruz ?
  • dünyanın en zor ve en güzel duygusudur. bazen acı çektirsede her insanın tatması gereken bir duygudur...
  • "insan kendini bir kadına duyduğu aşk yüzünden öldürmez. aşk bizi tüm çıplaklığımız, sefilliğimiz, düşkünlüğümüz ve hiçliğimizle açığa vurduğu için öldürür."

    cesare pavese
  • 22227 tane entry yazılmış üzerine. iki kelam da ben etmek istedim anlamadığım halde:

    aşk sanırım çiçek bakmaya benziyor. çiçek bakmaktan da anlamıyorum çünkü. tabii ki benzetmeyi bu yüzden yapmadım ama hani çiçek bakmak mı, beslemek mi, büyütmek mi denir onu bile bilmiyorum. neyse.

    kulaktan dolma bilgim var ikisiyle de alakalı, aşkta da yeniyim ve anlamıyorum bazen kendimi bile. çiçeğe dönelim; mesela çiçek bakmak hassas iş derler. çiçeği alırsın, ekersin, hevesle bakarsın ve açar, büyür, güzel güzel kokar. sonra sen o çiçeği seversin, güzelliğine bakarsın, hayatına renk katar. fakat çiçeği anlamak lazım işte, her çiçek de farklı bildiğim kadarıyla. ne kadar güneş ister, hangi açıdan ister, ne kadar su ister, ne yaparsan fazla gelir, ne yapmazsan solar gider bunları bilmek lazım. öylece durup bakıp "ne kadar güzel ya" dersen onu anlamadan, büyütene kadar gösterdiğin emeği göstermeyip sulamaz, güneş almasını sağlamazsan elbet solacaktır. hiçbir çiçek sen onu çok seviyorsun diye solmayayım demez, emek ister.

    sanırım aşk da böyle işte.
  • hakkında o kadar çok entry girilmiş ki, benim de burada bir hatıram kalsın istedim. sonuçta biz öldüğümüzde bu profiller bizim anonim bir hatıra defterimiz olarak kalacak.
    neyse konuyu çok saptırmadan ben de buraya bir şeyler iliştirmek isterim. aşk, kimine göre tutku, kimine göre bir silah, kimine göre ise bir içgüdüdür. ama her ne olursa olsun yaşadığımız süre boyunca hayatımızda yaşamamız gereken, yaşadığımızda bazen çok mutlu bazen de çok mutsuz biten hikayeler bütünüdür bence.
    insanın kimi zaman yaşama hevesi, kimi zaman yaşamı sorgulama hissiyatıdır.
    aşk aslında bulunduğu kişiye ve zamana göre şekillenen, sadece doğru zaman ve kişiyle yaşanması gereken( çoğu zaman yaşanamayan) duygusal bir süreçtir. ve bu süreçte herkese başarılar dilerim :)
  • bir tane tanım yapmislardi çok hoşuma gitmisti , tanım şöyleydi , neye çok fazla fedakarlık yapaiyorsan sen ona aşıksın , çok güzel insana aleme sigmayan bir tanım , çok hoşuma gitti :)
  • ben nakit bir sevgiyim, karşılıksız hediyeyim, susuz bir bedeviyim.
  • aşk; doğru zaman diliminde, doğru insanla, doğru yerde bulunmaktır. iki yapboz parçası gibi olunsa da, tam uyum için kenarları eşit derecede yontmayı gerektirir. aşk fedakarlıkta bulunurken, ödün verirken her şeye rağmen mutlu olmaktır.
  • kapıları sımsıkı kapalı karanlık bir odadan sızan ışık olduğunu düşündüğüm duygu. eğer güçlüyse o ışık tüm odayı dolduruyor ve gün ışığına dönüşüyor. ne kadar kaçsanız da yakalanıyorsunuz ona. şanslıysanız o gün ışığı ve onu getirenin yarattığı güzellik hiç bitmiyor. ama değilseniz, birçoğumuz gibi, gün ışığı yerini yapay muadiline bırakıyor ki onun da ömrünü siz belirliyorsunuz.
  • gülbeyaz’dan bir sahne

    yaşlı kemancı: ( denizin tam sınırındadır) burası hayatın kenarıdır. lütfen gidin burdan çocuklar.
    aşkın olmadığı yerde açılmaz bu kutu. 23 yıldır açmadım. iyi de ettim. yoksa kemanıma haksızlık olurdu. aşk bitti çocuklar zamanınız varken gidin aşkı arayın.hoşçakalın.

    gülbeyaz: bey amca dur ne yapıyorsun? istanbul’da herkes el ele tutuşuyor.

    yaşlı kemancı: o aşıklar birbirlerinin elini ne zaman sımsıkı tutmuşlar? sımsıkı.
    ne zaman birbirlerinin gözlerinin içine bakmışlar uzun uzun?
    ne zaman canları acımış?
    yan yana yürümek değilki aşk.
    bakın adam 50 sene önce yazmış bu şiiri.

    “ben sana mecburum bilemezsin
    adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    büyüdükçe büyüyor gözlerin
    ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum.”

    böyle aşklar kaldı mı? neyse değerli zamanınızı almayayım. hoşçakalın.

    kadir: dur! bir de bizim aşkımızı dinle.karadenizliyiz biz. gülbeyaz ben üniversiteyi kazanıp kasabadan ayrılırken afacan bir çocuktu. döndüğümde ise kaptan olabilmek için bütün kasabayı karşısına almış korkusuz bir genç kız.
    o günler hayatın yükü üzerimdeydi sanki. birçok şeyi anlamsız bulduğum bir dönem. ben de sizin gibi gerçek bir şeyler arıyordum.
    bu gözlerde bütün karadenizi gördüm ben. öfkelenince bu gözlere karadenizin dev dalgalarının vurduğunu gördüm. bir şeye üzülünce bütün karadenizin bu gözlerden döküldüğünü gördüm. süslü konuşmaları sevmez gülbeyaz. lafı dolandırmaz. karadenizin türküleri gibi sade ve içten. haa o türküleri de çok güzel okur. gerçek şeyleri ben de aradım beyefendi. belki hepimizin kaderi. gerçek şeyleri tam orda sınırdayken buluyoruz. ben buldum. işte yanımda duruyor.

    gülbeyaz: bu uşak hiçbirimize benzemiyordu. kasabada doğmuş da ama oralı değildi. ailelerimiz düşmandır. ama o bu kavgaların çekişmelerin dışında kalıyordu. başka bir dünyandan geliyordu sanki. ben aşk nedir bilmiyordum. tekneden başka bir şey düşünmüyordum. ha bu uşak denizden hamsi gibi çıkıverdi karşıma. denizden benim içime düştü. yüreğimi kıpır kıpır oynatmaya başladı.

    yaşlı kemancı: bu kadar mı? bir ara bana bu hikayenin devamını da anlatın.

    çocukluğuma yer etmiş çok sevdiğim bir dizidir. yıllar sonra izleyince hissettirdikleri yine aynı ancak bazı cümleler artık çok daha anlamlı. yaşlı kemancı amcanın sonrasında kadir ve gülbeyaz’ı ziyaret ettiğinde bir repliği daha vardı; “bazen bize bir bakış haftalarca yeterdi. aşkımızı sevdiğimize kolay kolay söyleyemezdik.” gibi bir şeydi.
    ben bu sahneyi tekrar izleyince biraz düşündüm yine üstüne. ne kadar sade ama içi ne kadar dolu bir anlatım.
    günümüz sahte aşkları gibi yüksek yüksek büyük cümleler yok. gerçek var, samimiyet var.

    şimdilerde herkes sevdiğine sevdiğini hemen söylüyor dimi? daha kendi içinde bile aşkından emin olmadan belki de hissetmeden ne yaşadığını tam idrak edemeden. yolda el ele tutuşup yürümekte çok kolay, ayrılıp kısa sürede başka bir eli tutmak da. aşk çoğu zaman karşı cinste olmasını arzu ettiğimiz özellikler bütünü oldu. ve belki de bundan bir 50 yıl sonra aşk’a değil sadece seks’e şiirler yazılacak. kim bilir? çünkü artık kimsenin sevdiğine bakınca içi titremiyor. kalpteki uyumun önünde ten uyumu var. yataktaki uyum var. hiçbiri kendi başına önemsiz değil ama artık “aşk” kelimesinin yerini başlı başına dolduracak olan kelime başka.
    vücutları tüketiyoruz yalnızca artık. aşkı zaten çoktan tükettik. o artık cidden kalmadı.

    kadir diyor ya “gerçek şeyleri tam sınırdayken buluyoruz” diye. sınara dayanalı ne çok oldu. o sahne kurgu da olsa en azından içindeki samimiyeti hissettiyor karşı tarafa. gerçekten o cümlenin gerçek olmasını diletiyor insana.
    gerçek şeyleri özletiyor.
    benden tüm gerçek şeyleri özleyenlere gelsin bu sahne.
hesabın var mı? giriş yap