• flaubert'in tanımı: "merak. birine karşı, ansızın, bir merak duymaya başlarsınız. korkunç bir merak. onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur."

    satır aralarınızı okumuyor, siz de onun konuşmasındaki esleri merak etmiyorsanız aşık değilsinizdir. bunu ayırt etmek zaten kolay oluyor içsel olarak ve daha birleşmeden, hemen yollarımızı ayırabiliyoruz. yaralanan, ölen olmuyor. hafif sıyrıklarla atlatıyoruz.

    ama satır aralarınızı "okumuyor" değil de "okuyamıyor" şeklinde gelişirse hadise, işte olaylar o zaman karmaşık bir boyuta geliyor. orada verilmesi gereken kararlar oluyor. belki öyle okur, belki böyle olur, belki şöyle yapmalıyım? deniyoruz... her iletişimde, dokunuşta belkileri sınıyoruz. merak ediyoruz. fakat karşımızdaki kişinin satır aralarını değil. yalnızca o belkilerin cevaplarını merak ediyoruz çoğunlukla ve bunu kendi cephemizden, kendimiz adına yapıyoruz.

    bu belkilerin cevabına ise, ancak ilişkilenmeyi sürdürmeye mecalimiz kalmadığında ulaşabiliyoruz. yani merakımız artık, belkilerin cevabını aramaktan yorgun düştüğünde. buradaki oksimoron, ancak aramayı bıraktığımızda cevabın kendini ortaya koyması. dolayısıyla duygusal yatırımımızı kontrol etmenin, önleyici tedbirler almanın, duyguları manipüle etmenin yolu yok. içinden geçilecek tüm o süreçlerin eğer aşka ulaşmak istiyorsak. neyi isteyip istemediğimizi sahiden anlamak için o bozuk paranın elimizden çıkması, havaya atılması, yere doğru süzüldüğü bir saniyelik sürede sahiden neyi umduğumuzu içimizden geçirmemiz ve gerçek arzumuzu kendimizin anlaması gibi bir süreç. bozuk paranın başında "yazı çıkarsa bu, tura çıkarsa şu" diye oturduğumuzda, gerçekten ne istediğimizi ömür boyu öğrenemeyiz. para elden çıkmalı, havada süzülmeli. kalpler kırılmalı, bazı yerlerimiz yaralanmalı, hatta bir takım küçük ölümler de göze alınmalıdır.

    flaubert'in alıntısındaki "onunla doğmak ve dünyaya onunla yeniden gelmek" ifadesi, her insana "deliler gibi sevmek, öyle ki mümkün olmayan arzulara kapılmak, rasyonel olmayan şekilde çok sevmek" anlamını verebilir ilk elden ama mesela "onunla doğmak" demek, yeni ve heyecan verici bilimsel bilgilere beraber ulaşmak anlamına gelebilir biri için. başkası için de bedensel bir bütünleşme hali ve fizikselden gelen bir zihinsel haz olabilir. "dünyaya onunla yeniden gelmek" demek, daha önce hiç de öyle anlamadığı bir şiirin onun bakış açısıyla çok daha anlamlı hale gelmesi anlamına gelebilir biri için. başkası için ise, daha önce yapılmayan türde bir tatil yapmak ve o daha önce gidilmeyen yerlerdeki güzelliklere birlikte tanık olmak olabilir. işte satır araları, konuşmadaki esler, boşluklar bunlardır. neyin ne olduğunu görmek için merak etmek, yaşamak, deneyimlemek gereklidir. aynı uyaranı almayı istemek, uyarana farklı reaksiyonlar geliştirme riskini de göze almaktan geçer.

    buradan sonraki süreç, bilinç düzeyinde yönlendirebileceğimiz ve duygu düşüncelerimizi işleyebileceğimiz tek aşamadır. uyarana karşı geliştirilen farklı reaksiyonların, bir iritasyona ya da alerjiye sebep olup olmadığını en rasyonel şekilde kendinize sormak, cevabı anladıktan sonra da gerçekliğe uygun olarak karar vermek: gitmek ya da kalmaktır. alerjinize rağmen kalıyorsanız hem siz mutsuz olacak, hem de karşınızdaki sizin git gide tuhaflaşan teninize ve kızarıklıklarınıza şaşıracak, bir süre sonra size yabancı kalacaktır. ölümlere ve kayıplara sebep olacaktır. hiçbir şekilde denemeye değmeyecek, sonucu net ve matematiksel ispatı yapılmış bir denklem içerisinde kovalambaç oynamanın manası yoktur. 3+1 de 4 eder, 2+2 de. ömrünüzden çalar. satır aralarınızı inceltir, mecalinizi daha çabuk kaybedersiniz sonraki belki arayışında.

    fakat insanlar çoğunlukla bu kısımda değil de, ta en başta aklı, bilinci ve rasyonaliteyi uygulamaya çalışıyorlar gözlemlediğim kadarıyla. nedendir bilinmez... boy, yaş, kilo, vücut ölçüsü, el yüz koordinasyonu, sosyal statü, iş deneyimi, nüfus yerleşim yeri gibi demografik bilgiler, tabiri yerindeyse cv karşılaştırması yapılarak bilinç süzgecinden geçer ve artık akılla işi biter. bu kısımdan sonra artık kişi, "inişli çıkışlı, kavgalı barışmalı, itmeli vurmalı yen içinde kalmalı, kıskanç çıktı eve kapanmalı, sorumsuz ise çift kat çalışmalı, mutsuz olduk öyleyse çocuk yapmalı, evlendik öyleyse sahip çıkmalı, bunca yıl geçti öyleyse boşanmamalı" minvalinde ne yaşanırsa sorgusuz sualsiz sürece uyumlanmaya çalışır. ölümün tanımı da olsa olsa budur zaten.

    son olarak bir ekleme yapmalı burada. gustave flaubert, okul arkadaşı louis hyacinthe bouilhet'ten bahsederken şöyle demiştir "yaşamı sindirmeme yardım eden maden suyumdu o. onu yitirmekle, düşüncelerimi benden daha derinlemesine gören bir adamı yitirmiş oldum." bouilhet'in kendisinin satır aralarını okuyabildiğinden bahsediyor tam da değil mi? bu açıdan şimdi aşk kavramını ve yazdığım her şeyi, hayattaki her çeşitten ve cinsten sevgi bağı şeklinde anlamlandırmayı, ufkunuzu genişletmeyi deneyin. ailenizle kurduğunuz ilişkilerden arkadaşlarınıza, partnerler ve romantik ilişkilerden mesleğinizle kurduğunuz bağa, çocuğunuza olan bakış açınızdan günlük rutinlerinize... her şey ama her şey aşkla ve bağ kurmakla alakalı olup, satır aralarımız okunduğu kadar zenginleşmekteyiz. tersine, eslerini merak etmediğimiz kişilere yatırım yaptıkça da fakirleşmekteyiz. bu genel bakış açısından da, ne ölçüde derin ya da sığ bir yaşamı tamamlayıp hiçliğe karışacağımızın genel tablosu ortaya çıkar. tablonuzda ne tür renkler ve fırça darbeleri olsun istiyorsanız ona uygun boyalar ve fırçalar edinin. dün değil, yarın da olmayabilir, en iyisi bugünden başlamalı.

    bu entry'nin şarkısı da bu olsun tipi edit: https://www.youtube.com/watch?v=j2mxcosjz-w
  • "aşk imiş her ne var âlemde// ilim bir kîl ü kâl imiş ancak" fuzûlî
  • kadınıma söylemekten çekinmediğim, üç harflik büyüleyici kelime,,

    not: dilim bir tek sana diyebiliyor ru,m.
  • "aşk için pek tatlı şeydir derler. bunun tadı neresinde anlayamadım. insan yattığını, kalktığını, yediğini, içtiğini, hasılı ne yaptığını bilmiyor. bütün duyguları, bütün emelleri, varlığı bir güzellik ilahesinin cazibesine esir oluyor."*

    hüseyin rahmi gürpınar
  • kanatlandırır
  • ''gelirsen yolum genişler, gelmezsen hayalini severim. yanmaktan korkmam ben. bu aşka, sağ çıktığım yerlerden geldim."
    murathan mungan
  • gerçek bir aşk müthiş patolojik bir şey.
  • aşkla dol
    sırılsıklam sev
    ne bulursan yapış öpüş ucundan
    sarhoşun sevgilisi güzel

    aseksüel ve kişisiz bir aşk oluşturma çabası.
    çok salakça, ve fakat saygıdeğer.
    olabilirse bu kişisiz sevi içinde ben de bulunmayacağım...

    aşk kutsal hastalık, kutsal dengemezlik.

    "aşk örgütlenmektir," dedi ece ayhan ama aşk örgütüsüzlüktür, toz duman dağılmaktır. zaten biri de aşk köpekliktir demişti. sert olsa da bu doğrudur. aşk aşırı sadist, işkenceci bir tekkeye kapılanmaktır.

    aşk hukuku dünyanın en garip ve diğer tüm hukuklara direnen doğal hukuku. say roma hukuku gibi.

    yüzüne dik dik bakan fotoğraf, sevmektir, aşkın kendisi değilse de cüzlerinden biridir.

    aşk ve sevgi özde uçmaktır. sonunda düşülüyor (aşk) veya iniliyor (sevgi) diye uçmamaya kalkışmak yaşama ihanet ve andavallılık. kuşlar uçmanın sahibiyken bile düşüyor, iniyor er geç. uçmanın anlamsızlığı kuşluğun ruhuna aykırı.

    her aşk öteki bir aşkın hem şablonu hem akrabası. en bıkılmaz konu. her dem taze ve hemen hemen hep aynı. çocuk oyunu, en çok da kumdan kaleler gibi.

    la sevgi, arapça olumsuzlukla karışmasın diye le sevgi. sevgi ahlaksız ve kuralsızdır. bu bakımdan, sevgi aslında aşktır. (bkz: le sevgili/@ibisile)

    iman: iki kere iki dört etmesin lütfen. ne olur tanrım.
    mucize: müjde! iki kere iki dört çıkmadı!
    aşk: iki kere iki dört değilmiş ki. hiç değilmiş.

    yalancının aşkı yatsıya kadar yanar yatar.

    aşkın sonu yani aşkın bitmesinde sakınca yok, hatta bitmemesinde de sorun yok. aşk aşktır, başka şeyle ölçülemez. aşka başka bir cetvel kullanmak gerek. duygu insanı yükseltir, coşkun eder, mecnun eder, sevdiğini ısırttırır.

    her ne kadar birbiri yerine kullanılsa da sevgi aşk değil. belki ateşin külüdür, közü değil. büyük çevrimde ona da yer var. aşk ile sevi eşanlamlı kullanılıyor ama derinlik ve genişlik bakımından verdikleri his farklı. o yüzden sevi aşk ile sevgi arasında bir yerde konuşlanabilir. sevi aşkın eşiti görülmek yerine uzun erimdeki kullanımlara göre farklı bir noktaya oturabilir.

    sevgi ateşi olmayan duman, aşk dumanı da olan ateş.

    aşk hem hayalin hem gerçeğin aynasıdır. aşkın gözü kördür, ve hedeften hiç şaşmaz.

    aşk ayrılıkları sever, kader rastlantıları işlemeyi.

    aşkın tipik sıvısı zehir. ateş suyu karakterinde bir zehir. yaşayan da, yazan da, söyleyen, aktaran da bilir. (bkz: zehir/@ibisile)

    acı çekmede bile uzmanlaşıldığında suyu çıkar. "aşk ustası" kavramı çelişkidir. aşk sahiciliğin yurdudur.

    aşkın gözü kördür, aşktır bu, tunnel vision görecek, kepenkleri kapatacak, merkeze aldığı şeyden başka şey görmeyecek, kısmi körlük/periferik körlük olacak.

    aşk dumanı zamanla değişiyor, dağılıyor.

    evlilikte aşk varsa bir şeyler göründüğü gibi değildir..

    yeni aşk eski nefreti sağaltmaz. (bkz: aşk vs nefret)

    imkansızı sevmek zor değil, aşırı kolay. o yüzden çoğu insan aşk kariyerine platonik aşkla başlar. alacağını, kimse bilmeden gönlünce alırsın, vereceğini gönlünden koptuğu kadar aynen kendi kendine verirsin. o yüzden gerçek ilişki, olanaksız ilişkiden daha zordur.

    insan, en değerli bireysel deneyim olan aşka bile, aşkı yaşarken yanlış veya karşıt tutum takınabilir. bu denli büyük ıskalama veya hatayı, inandığı gibi ve inandığı için yanlış yapmak bir nebzeaffettirebilir. (bkz: imanın şartları/@ibisile)

    gerçek sevgi diye bir şey yok kanımca; yoğunu, aptalı, çelişkilisi, karşılıksızı var ama gerçeği yok, çünkü onun özel terazisi yok, hepsine gerçek demek zorundayız.

    uzaktan sevişebilmenizi takdir ediyorum. belki, aşk çiftleşememektir. (bkz: mektupla aşk), aşk mektubu/@ibisile

    ne kadar zor şey. genç güzel kadın. sevişmek istiyor, aşk istemiyor. erkeği aşk alırsa sevişme vereceğini vaadediyor (kırılgan erkek). kadınsa ancak aşk vermezse sevişme vereceğini (aşk onu bozar sanmış bir kere). pazarlık, yüzleşme geldi orta yerde tıkandı. artık burdan daha ileri gidemiyorlar, olabilir sandığı(mız) olmadı işte.

    birine görmekle, dokunmakla, hayranlıkla tapınma da benliğin korunmasını zorlar, güçleştirir. suret yasağı dolayısıyla diyorum. ama hangi suretten, hangi çökelmeden korunabiliriz? bunun tek istisnası/sağlıklı istisnası aşk. o sırada insan şeytana tapar gibi oluyor, ama aşk aynı zamanda yaktığı için (yani şeytanca beklemeden, kandırmadan bireyden alacağını tahsil ettiğinden) benliğin hem şişirilmesine hem de ütülenmesine, fırınlanıp pişirilmesine hizmet ediyor.

    aşkın derdi raydan çıkarıp tekrar sokmak, yakmak, öldürmek, tekrar diriltmek. oyuncak olmadığından, aşkın eşitlikle işi olmaz. aşk yakmaya dokunan elden ve bedenden başlar; beden kaybolur, sonra yeni(den) beden bulunur. oradan ruh komisyonunu ve aidatını almaktadır. yaşanan acı veveya haz ne denli gerçekse, sahiciyse ruh o ölçüde hoşnut ve tapi bütçededir.

    aşk fırtınalarını herkes yeni bir donanım ve hevesle inceler, yeniden, yeniden keşfeder. hepimize söz söylemeye yetecek yeri olması, aşkın, insan ilişkilerinin bitmemiş kitabının mucizesi, gizemidir. bu tekçiliğe, tekliğe de bir göndermedir. monomani denilen deli saçması görünümlü genelleme bile gündemden asla bütünüyle düşmez. maceralar bitmediği gibi yanlış fikirler bile bitmez, ölmez.

    hem ilişkide hem ayrılıkta denge bulunur. standart koşullarda veya büyük olasılıkla. o zaman aşka, dehşet dengesiyle kurulu ateş/yanma deneyimi diyebiliriz. bu ateş her türlü beklenmedik, iyi ve kötü eylemi, çözümü, atılımı mümkün kılar. aşkı yeni-ruhçulardan ışık yazan 'dünyada olan ama dünyadan olmayan (deneyim),' olarak betimlemiştir. varoluşun en büyük ve en önemli değilse bile çok büyük ve çok önemli deneyimi. herkese vurması beklenmeyen piyango. vurana algılamak ve doğru davranmak (doğru yanmak) nasip olsun, gene de aşka doğru davranmak olmazsa olmaz değil. zaman ve mekandan bağışık, bunların ötesine taşıyan şey olduğundan, o doğrusunu algılayıp bulma sonradan, hatta pişmanlıkla da yapılabilir. aşk, bitti veya sürdü, hem öncesini hem sonrasını aydınlatan, temel değer. diğer değerlerin içine giren değer. o bakımdan tanrı sevgidir, sevgi tanrıdır önermesi hiç boşuna değil, tam isabet. tanrı her yerde ama bazen bir biçimde harçta ve kamufle-örtük durumda.

    aşk insana tanrısını dinini kaybetmeye malolabilir. ve öyleyse varsın yapsın, buyursun. aşk yakarak yaratacak veya bünyede hafif gereksiz olanı yok edecektir. canını seven aşktan kaçsın, yakalanana allah yardım etsin, yani yine aşk.

    seven sevdiğinde kendinin yitik, zor görünen bir parçasını bulur veya bulduğunu sanır. o yüzden sevdiğinden uzaklaşmak, kendinden uzaklaşmak, kendini yoketmek kadar zordur. o kendinden kopmayı, aşk, geri durma denetimliliğinde değil aşkının yalımına yaklaşmada sağlayacaktır.

    affetmek aşkın aşil topuğu. kural olarak affetmek uygunsuzdur. insan affedemediği halde kopamayıp, mum olup, aşkın hizmetini sürdürüyor. (bkz: çaresizlik/@ibisile)

    kaybedince özlemekten, iyice anladığında dahası pişman olmaktan korkmayın. tam tersinden asıl tam tersinden; özlememekten, aşk veya sahiplik sandığının hiç öyle çıkmamasından korkun.

    kuralımız gene basit: sevmişsen, ayrılsan da kopamazsın, birsindir. aşk bitsesönse bile hem öncesini hemsonrasını aydınlatır.aşkınseni özledikçeaşkıkanatlanır.velev ki` kara sevda olsun. bazen aşk anısıra değil peşisıra, gecikerek yakalayabildiğimiz bir balık. zan/sanı/iç dünya ilkesi gereği hissedilen aşkın her hali gerçektir, geçerlidir; karlı ve somut olması gerekmez.

    aşk içindeyken özlemek yine de ayrılıkla ilgilidir. insan sevgilisinin yanındayken bile onu özler, açlığını hasretini çeker. bu az sevilmesinden değil, vücut engeline dayanamamaktan, yiyip içine almak veya içinde kaybolmak istemekten gelir. o özlem kavuşamamaktan, ayrı olmaktandır. yani ego sınırları aşığın en içten ve gerçek düşmanı, aşkının da tartıp onaylayıcısı, dostu. ego ve vücut ruh için, bilinç için eş anlı dalış badisi ve yatağımdaki düşmandır. bunun da dolayımıyla seven için sevilen veya sevmeyen olarak muhatabı, eşanlı efsane badi ve koynumdaki yılandır.
    aşk için bir metafor da çifte kayıklar. birbirini seven iki insan olarak iki kayık hızla birbirine doğru çekilirler. eğer aşırı hızdan ötürü birbirini delip parçalamadılarsa, kavuşmak merkezlerini birlemek için sürtüşmeye, birbirini sıkıştırmaya devam ederler. bunun doğal sonucu olarak çabalı kayıklar gıcırdar, aşınır dururlar. bir yerde sevginin sınırlarda hem durultulması hem sınanması gerekmiş oluyor.
    dünya tipi yaşantı böyle. ama sevgiaşk için bilgeler "dünyadadır, ama dünyadan değildir" diye ululama yaparlar. ben de o nitelemeyi çok severim. sevgiaşk bütün dengeleri bozan varlık torpilidir, varlığın göze ve duyulara hitap eden halidir.

    yasemin adlı kadın arkadaşımdan: "aslında aşksız yaşamak memurluk yapmak gibi bir şey. az kazanıyorsun falan ama kafalar rahat."

    aşk ölümü de tattırır, aşk öldürür. ama aşkla yaşayalım, aşk için yaşayalım. aşk için ölmeye değmez, öldürülmeye değer.

    "şişeler devrilince aşk var sanılır," dedi şeytanın nefesi. "aşk devrilince şişeler giderir sanılır," dediler günah sevap yazmaktan usanmış münker ve nekirler.

    "aşk; yataklık olmazsan kitaplık olursun." orkoz müdavim düşünürleri

    (ilk giri tarihi: 13.8.2015)

    (bkz: aşık/@ibisile), aşıklar/@ibisile
    (bkz: eşk), ışk, incizap
    (bkz: aşksız), aşksız hayat
    (bkz: aşkiyat)
    (bkz: maşuk), muaşaka
    (bkz: aşktan)
    (bkz: aşkla/@ibisile), aşkla sevmek
    (bkz: aşkın/@ibisile), aşkım
    (bkz: bu aşk)
    (bkz: aşk var), aşk yok
    (bkz: ilk aşk/@ibisile)
    (bkz: karşılıksız aşk/@ibisile), karşılıklı aşk/@ibisile
    (bkz: platonik aşk/@ibisile)
    (bkz: yasak aşk), yasal aşk, aşk-ı memnu
    (bkz: aşk yapmak/@ibisile)
    (bkz: aşk çocuğu/@ibisile)
    (bkz: aşk şarabı)
    (bkz: aşk motoru)
    (bkz: motor aşkı)
    (bkz: aşk içinde)
    (bkz: aşk ağrısı), aşk acısı, aşk ıstıraptır
    (bkz: aşk hastası), aşk hastalığı
    (bkz: sonsuz aşk), sonsuz sevgi
    (bkz: imkansız aşk/@ibisile)
    (bkz: aşk örgütlenmektir)
    (bkz: aşk köpekliktir)
    (bkz: bencillik ve aşk)
    (bkz: ilk bakışta aşk), ilk görüşte aşk
    (bkz: son bakışta aşk)
    (bkz: aşk ağlatır)
    (bkz: aşkım aşkım)
    (bkz: aşk vs sevgi/@ibisile)
    (bkz: aşkın ve dostluğun ayrımı yoktur/@ibisile)
    (bkz: aşk ağacının meyvesi muratsızlıktır)
    (bkz: sırılsıklam aşık olmak/@ibisile)
    (bkz: aşka aşık olmak/@ibisile)
    (bkz: aşık olma), aşık olmak, aşık olmaktan korkmak
    (bkz: yanındayken bile özlemek)
    (bkz: ne seninle ne sensiz)
    (bkz: nadine/@ibisile)
    (bkz: sevgi/@ibisile), seven/@ibisile, sevi/@ibisile, seviş/@ibisile
    (bkz: ilişkiler/@ibisile)
    (bkz: biterse sevdam)
    (bkz: büyük ikramiye/@ibisile)
    (bkz: platoniğin aşırı umut veren sıradan davranışları/@ibisile)
  • kendinde olmayanı başkasına vermektir; aşk.

    olmayana duyulan arzudur.

    mükemmeliyet arayışıdır; aşk.

    gizemlidir ve bilinmeyendir. çünkü bilinen bir aşk olamaz!

    tamamen içsel birşeydir aşk, bizim dışımızda kalan birşeyle alakası yoktur.

    tenden geçer, tinde son bulur aşk.

    aşk yok olmaktır ama, var mısın ki yok olasın?
  • bilmiyor muyum sanıyorsun? her şeyin farkındayım. alt tarafı kan, kemik, sinirlerden oluşan bir kadın ve bir erkeğiz. neyi isterse ona inanan, onu doğru kabul eden beyinlerimiz var. o neyi arzu ederse onu yapıyoruz. onun kadarız. fazlası değil.

    biliyorum. bile bile kanmak istiyorum. dibine kadar yaşamak. sanki hiç bitmeyecekmiş gibi. hakkını vererek.

    kandır beni. bana kan. inanmak istiyorum bir kez daha. yine iki kişilik bir delilikte kaybolmak istiyorum. bu delilikler bana kendimden birer parça buldurdu hep. kim bilir? belki sen de benimle kendi kayıp parçalarını bulursun. bulacaksın da. benden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. dalgalar ve rüzgar kayaları nasıl sabırla ve sinsice şekillendiriyorsa, öyle.

    sınırlara koşmak, zorlamak, "düşersem ne olur?" merakıyla uçurumdan aşağı bakmak.. oyun içinde oyun.

    bulunca kaçırılmaz. bu deli kadın, bir erkeğin çekici beyin ve vücut kıvrımlarında dolaşmadan, her hücresine nüfuz etmeden duramaz.

    dünyanın en güzel, en zevkli, en karmaşık oyunu...
hesabın var mı? giriş yap