• romanı şemsle mevlanayı anlatır,güzeldir.
  • insanın en büyük vurgunu. perspektif gibidir, senin gördüğün benim bakış açıma uymaz ama yokluğun baştan çizer varlığının ana hatlarını. en çok da artık görünmez olduğunda.
  • yazdıklarını okumayı özlemektir.
  • bomboş olay. genelde insan hayran olduğu kişiye aşık olur ve onu idealize eder. o dopaminin verdiği hisle dünya adeta mükemmel bir yer olur, motivasyonunuz pik yapar. fedakarlığınız en üst boyuttadır, onun da size aşık olduğuna dair bi’ delüzyona kapılırsınız. ömrünüzden ömür gider ve karşılık alamazsınız. oturacağı yerdeki sandalye altından çekilmiş gibi olursunuz ve bu sadece başlangıçtır. daha bunun depresyon, öfke ve özlem dönemi vardır. öyle bi’ süreçten geçersiniz ki eski benliğinizden eser kalmaz. ağzınızın payını alarak realist bir şekilde yalnızlığınıza devam edersiniz.
  • nanelimon aşk başlığını görünce ansızın divane olur..

    bilmem kaç yüzyıl önce yaşamış insanla modern çağın insanına aynı duyguları hissettirme gücü olan yüce duygunun adıdır;

    “benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
    can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.

    hayatımın, yaşamımın sebebi cennetim, kevser şarabım

    baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,

    sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş'alem.

    turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,

    nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.

    gönlümdeki mısır'ın sultanı, hazret-i yusuf'um, varlığımın anlamı,

    istanbul'um, karaman'ım, bütün anadolu ve rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.

    değerli lal madeninin çıktığı yer olan bedahşan'ım ve kıpçağım, bağdad'ım, horasan'ım.

    güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!

    eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey müslüman olmayan güzel sevgilim.

    kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.

    yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu,
    ben
    muhibbi'yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. bir hoş hale geldim.”

    bu satırları hatmeylerken; gönlüm gamlı, gözüm nemli. düşün ki bir kadın “baharım, ayım, hazinem, istanbulum, ışığım” diye sevilmiş.. ben bu satırları okurken nasıl kahr-u perişan olmam?

    nanelimonum… aşktır şanım.

    içinde yanan bu ateş hiç sönmesin, adını unut bu duyguyu unutma, hep hatırla.
  • "sevginin niçini olmaz ki efendim...düşünsem belki mâkul bir sebep bulabilirim. fakat bu hakikî sebep olmaz. çünkü biz önce severiz. sonra sevdiğimiz şeyin güzel taraflarını bulmaya çalışırız.”
  • tek başına sadakat aşkın varlığının bir delili olamaz. - not

    etrafınıza bir bakın. kaç kişi "mecburen sadık", kaç kişi "isteyerek sadık?"

    sadakat, mecburiyetlerden ortaya çıkıyorsa - çevre korkusu, parasızlık, yalnız kalma korkusu vs. - buna sadakat denilemez.

    gerçek sadakatten bahsedebilmek için, insanın bunu bilinçli olarak tercih etmesi gerekir. yani isterse birlikte olduğu insanı aldatabilecek birisinin sadık olmasının bir değeri vardır.

    işte sadakat, yalnızca bu durumda aşkın varlığına işaret eder.
  • "kim tasarladı öyleyse işkenceyi? aşk.
    aşk pek tanınmamış bir ad'dır
    o ellerin ardında, hep örüp durur
    dayanılmaz alevden gömleği,
    hiçbir insan gücünün çıkaramadığı.
    biz yalnızca yaşarız, nefes alır veririz işte
    tüketilerek ya ateşle ya da ateşle."

    (t. s. eliot, "bütün şiirleri"nden)
  • bir tutukluluk prangalanmışlık halidir öyle ki kendi celladına teslim olmaktır varolmanın kaçınılmaz tuzağı cezasıdır öyle bir vaziyettir ki başına gelmeden
    yaşamadan anlamazsın
    sonunda o an geldiğinde durup dinmeden ağrıyan bir diş gibi sızlar yüreğin
    işte o an anlarsın nedir bu bilinmez
  • bir aşkı yaşayabilmek
    bir ömrü harcamaktır…
    .
    .
    .
    harcayacaksın!
hesabın var mı? giriş yap