• duyguların çığlığıdır aşk. dili yoktur söylemeye lakin öyle bir etkiler ki sahibini onda ne dil kalır söylemeye ne de kendine itiraf edecek cesaret
  • 2013 yapımı harika film.
  • aşk üzerine mükemmel bir düşünce deneyi
  • genç adam da ararmış aşkı ararmış;
    o kitaplarda okuduğu filimler de seyrettiği
    hayalini kurduğu rüyalarda gördüğü aşkı aramış yıllar boyu.

    bir gün bir kütüphaneden bir kitap almış
    oturmuş sabaha kadar okumuş yutmuş o kitabı ezberlemiş bazen sayfaları birbiri ardınca çevirmiş
    tekrar okumuş tekrar okumuş ve o kitapta ki aşka vurulmuş genç adam. sonra kitabı kapatmış sabaha karşı düşünmeye başlamış acaba böyle aşıklar gerçekten var mıdır?.. böyle bir aşık böyle bir maşuk böyle bir çift göz gerçekte de var mıdır?..

    kitabın kapağını kaldırıp bakmış ki kendinden önce okuyanların isimleri var bir tane bayan ismi acaba?.. demiş bir ömür beklediğim aradığım acaba o olabilir mi?..
    o da bu kitabı okurken filan sayfada benim düşündüğümü düşünmüş müdür?.. falanca sayfayı okurken böyle bir tebessüm etmiş midir?.. falan yerde gözlerinden yaşlar süzülmüş müdür bir bir?..

    hayaller kurmaya başlamış sabah olduğunda genç adam aradığım sevgiliyi buldum!.. demiş o kadın benim bir ömür aradığımdan başkası değil göreceğim onun gözlerini, onun gözlerinin kapısından gireceğim yüreğine

    sabah olunca o isimde ki herkese birer tane mektup yazmış adresleri bulmuş fihristten göndermiş mektupları ve beklemeye başlamış bir iki üç dört beş günler günleri kovalamış haber yok bir sabah eve geldiğinde posta kutusu kalbi güm güm atmaya başlamış çıkartmış o
    ondan bir mektup hemen alelacele merdivenleri koşarak çıkmış bir taraftan zarfı açmış okumuş cevap genç adam sizi tanımıyorum bir kez bile görmedim yüzünüzü zaten görmem de gerekmez bir tek gördüğünü sevmez gözler ama itiraf edeyim yazdıklarınıza vuruldum sizde benim hoşuma gittiniz.

    genç adam hemen bir cevap karalamış oracıkta
    cevabını beklemeye koyulmuş, iki üç gün hani beklerken de zaman geçmez koşmuş gelmiş bakmış posta kutusunda bir mektup hemen bir cevap bir mektup bir cevap
    beş yıl boyunca karşılıklı mektuplaşmışlar
    birbirlerinin ne yüzünü ne de gözünü görmemişler bu zaman diliminde delikanlı dayanamamış artık yakmış hasret yüreğini bir mektup yazmış hanımefendi sizi görmek istiyorum yüzünü görmeden özüne vurulduğum kadını merak ediyorum ne olur buluşalım cevap gelmiş
    hay hay filan gün falan sahil kasabasında falan yerde bekliyorum beni tanımanız için yakamda da kırmızı bir gül olacak.
    zaman geçmek bilmemiş genç adam şiirler okumuş türküler söylemiş nihayet o sabah geldiğinde iki saat evvelden belki koşturup o sahil kasabasına gelmiş, beklemeye başlamış.

    martıların sesi bir başka dalgalar bir başka vurmakta sahile simitçi çocuk bile o gün bir başka güzel
    yüreği alt üst pır pır vakit yaklaştıkça yerinde duramaz olmuşkarşıdan gelenlere acaba o mu? belki de budur
    hepsinin yakasına bakıyor yok o değildir! o değildir!'
    en son bakmış ki karşıdan birisi geliyor. muhteşem bir endam saçlar bellere kadar dökülmüş.

    bakışlar alıp insanı asırlar ötesine kıtalar ötesine götürecek kadar güzel ve o kadar tatlı bir tebessümle genç adama doğru yürüyerek geliyor ki işte demiş işte biliyordum o ona doğru yürümeye başlamış yaklaşmış,
    tam karşı karşıya gelmişler göz göze bakmışlar
    genç kız bir tebessüm edip delikanlının önünden sıyrılıp geçmiş ki; arkada ellili yaşlarda kalın camlı gözlükleri olan, yüzü çiçek bozuğu, seksen kilo kadar 1,50 boylarında, yakasında kırmızı bir gül olan bir kadın

    dönüp bakmış giden kıza gel!.. der gibi bakmakta o güzellik diğerinin gözlerine bakmış yalvararak bakıyor
    hayır!.. demiş ben bir anda vurulduğuma değil
    yüzünü görmeden özüne vurulduğum kadına gideceğim
    ihtiyar kadının önüne gelmiş durmuş elini uzatmış
    merhaba demiş ben filanca kadın tebessüm etmiş
    delikanlı sizi tanımıyorum ama şu karşı kaldırımda ki kız var ya sizi görünce gözleri ışıl ışıl oldu yakasında ki gülü çıkartıp benim yakama taktı ve dedi ki şşş teyze imtihan!.. imtihan delikanlı dönüp bakmış ki! genç kız kollarını açıp kendisine doğru gelmekte.

    bazen yıllar sürer bir gözün kapısından içeri girmek bazen bir an ve o imtihanı verenler o kapıdan içeri girip
    o gönülde bir ömür misafir olurlar gözler ki aşk kapısının tokmağıdır gözler ki aşkın kapısıdır girmesini bilene...

    serdar tuncer
  • yavaş yavaş uyanır bedenin yeni güne,herşeyi ağırdan almak ister gibi,hayatı ağırdan almak ister gibi,sanki böylece daha çok yaşayabilirmişsin gibi,sanki her güzel şey için mutlak olan son ancak böyle geciktirilebilirmiş gibi.en sonunda binbir nazla,rüyandan uyanmak istemezcesine açarsın gözlerini.sonra aklına yaşamakta olduğun şeyin,gece gördüğün rüyalardan kat be kat daha yaşanılası güzellikte oluduğu gelir ve böylece şevklerin en şiddetlisi hakim olur açılan gözkapaklarına,böylece sarı bir ılıklık dolar gözbebeklerinden içine.güneş sırf sana jest olsun diye doğmuştur sanki o sabah,tıpkı dün de olduğu gibi.eminsindir,yarın da böyle olacaktır! ve hatta diğer gün de..ve diğer gün de...hatta bir ömür...onunla geçireceğin bir ömür...
    "kahvaltı günün en önemli öğünüdür" diye öğretmişti ya hani annen sana,kapanan iştahın bir kez daha ihmal etmene yol açar annenin tembihini,sanki anneler herşeyi ve herşeyin en doğrusunu bilmezmiş gibi,sanki anneler hep haklı çıkmazmış ve anne sözü dinlememek daima en büyük pişmanlıklarından olmazmış gibi...annen görse,kahvaltı edeceğin vakti aynanın karşısında binbir zorlukla kıyafet seçimi yapmaya,hiçbirşeyin içinde kendini yeterince beğenilesi bulmamaya ve bu yüzden tüm gardırobu alt üst etmeye harcadığını,çok üzülürdü kesin! anlardı gerçi seni,dudağının kenarında minik bi tebessümle izlerdi halini büyük ihtimalle ama üzülürdü de.hele öğle yemeği de yemeyeceğini bilse...öğlenin gelişinin senin iştahının açılması için gereken vakti yaratamayacağını...iştahının geri dönüşüyle onun gözleri arasındaki bağı bilse annen,onun gözlerine bakmanın,suretini görmenin,sesini duymanın,o sesten birşeyler dinliyor olmanın iştahın üzerindeki akılalmaz etkilerinden haberdar olsa anneciğin,almaz mıydı ki eve ondan bir tane? açılan iştahın,kapanan iştahın,gereğinden çok açılan iştahın,iştahın;iletişiminin tamamen koptuğu,artık hakkında en ufak bir fikir sahibi olmadığın iştahın...
    akşamlar gelir sonra.günler sizin için giyer en lacivert tuvaletlerini,sizin için süslenir ve dönüşür sahneye.tüm doğa elbirliği edip taşır sizi sahneye.ışıklar yanar,gece susar,nefesler tutulur,perdeyi açar yıldızlar...tüm dünya pür dikkat kesilmiş sahneye;boş sahne üzerinde parıldayan siz'e bakmaktadır.oysa siz evreni unutalı çok olmuştur.gecenin en parlak yıldızı olma hissi böyle gerektirmektedir çünkü.oda boyutsuzdur,yatak boyutsuzdur,hatta hiçbiri aslında zaten yoktur.huzurdur varolan sadece ve bir de sizi böğrüne çekip orda eriyip birbirine karışıp adeta lehimlenmeye davet eden bir hafiflik! us mu reddeder düşünmeyi,aşırı şefkat ve huzur mu felç eder beyni bilinmez ama bir şekil yoklolur işte düşünme işlevi.kollar vardır sadece arasına kıvrılınacak ve bir de boyun,kafanı bir daha asla dışarı çıkarmamak üzere içine gömüp ,hayatın her çeşit ürkünçlüğünden kaçıp sığınılacak.tabi bir de ciğerlere çekilecek bir koku;ömür boyu içinden söküp atamayacağın ve önceleri sık sık sonraları da ara ara durduk yere burnunun ucunda duymanı engelleyemeyeceğin.dudaklarınsa varlığından bahsetmek bile gereksiz; somutlaşıp maddeye dönüşmüş sevgini aktarmak için,öpücüklerden daha kullanışlı bir aracın yokken.
    böylece edersin sabahı,her seferinde ah etsen de,gene geçmiştir lanet zaman!hiçbir çocukluk arkadaşı peluşun seni avutamayacağı;yatağın ve odanın boyut kazanacağı;fakat gecenin huzurunu kaybedeceği;bu nedenle uykuların seni terkedeceği;kollarından,boynundan,sıcaklığından,yoksun;sıradan,siz' siz,sen'li geceler de olacağı gerçeğini sokar bu kez güneş gözüne.bu kez o gecelerin gelişini geciktirmektir yataktan kalkışını ağırdan almana sebep.
    tüm o aşklı günler boyunca gülücükler senindir.
    hatta kahkahalar da senindir.
    huzur senindir.
    huzur seninledir.tıpkı mutluluk gibi...
    hayat gözbebeğinde parlayan günışığıdır.
    hayat andır.
    hayat anıdır.
    biteceği ihtimalinden uzak yaşadığın her dakikadır.
    ölmekte olan bir dileğin dirilmeye başlamasıdır.
    aşk...
    sana bitiremedeğin yazılar yazdırandır...
  • ayakkabı bağcığı gibidir aşk, yola çıkarken sımsıkı, sonra gittikçe gevşeyen ve iki ucu ayrılır birbirinden yol bitmeden.
  • aşk, yaşamın temelini teşkil eden en yüce duygudur.
    -orhan gencebay
  • boşversene biz aşık olmayalım birbirimize. konserlere gidelim. maça gidip küfür edelim. uçurtma uçuralım. kumsalda uzanıp deli gibi içelim. gece de yıldızlara bakalım. bisikletle gezerken yağmur yağsın, sırılsıklam olalım. benimle kek yap. balık tut, ben onu denize atayım. boşver aşık olmayalım biz. aşk korkutucu. beraber eğlenelim en iyisi. ama hep benimle uyu.. bizi kimse bilmesin...
    ~ah muhsin ünlü~
  • uyuşturucu gibi good tribi ve bad tribi olan kafa.
  • durgun sular barındırmaz aşkı.
    tutku ve heyecan ister aşk.
    fırtına gibi olmalıdır aşk asla bitmeyecek.
hesabın var mı? giriş yap