• kieslowski'nin polonya televizyonu için çektiği 10 emir dizisinin (dekalog) uzun metrajlı iki filminden biridir.

    --- spoiler ---

    filim, günümüz metropollerindeki büyük beton apartman bloklarından birinde geçiyor. birbirine çok yakın dairelerde yaşayanları ayıran duvarlar insanları birbirlerinden olabildiğince uzaklaştırmış, adeta her birini kendi dünyasına, kendi yalnızlığına mahkum etmiştir. bu ortamda bireylerin birbirine yakınlaşması çok zordur. blok sakinlerinden 19 yaşındaki postane görevlisi tomek, karşı bloktaki orta yaşlı güzel magda'yı küçük bir teleskopla sürekli izlemekle yetinmeyerek, ona yakın olmak ve sesini duyurmak için de çaba göstermektedir. tomek günün birinde magda'ya her şeyi açıklamak zorunda kaldığında, iki bireyi zorlu bir duygusal süreç beklemektedir. bir yanda masum ve dürüst tomek, öte yanda ise aşka olan inancını yitirmiş hayat yorgunu magda vardır. dar mekanlarda karanlık bir atmosfer yakalayan ve genellikle karakterlerinin yüzlerine odaklanmış yakın planları tercih eden kieslowski, hüzünlü ama sade bir müziğin de yardımıyla seyirciyi kısa zamanda ustalıklı bir biçimde hikayenin içine çekiyor. theo- eleni işbirliğinin muadili bi ilişki de kieslowski- preisner arasında vardır. iki başrol oyuncusundan olabildiğince yalın ve çok etkileyici performanslar alan kieslowski, minimum diyalogla çok şey anlatmayı ve filmin her anını dolu kılmayı başarıyor. bir röntgencinin hikayesi gibi başlayan film, belirli bir noktadan sonra aşk üzerine çekilmiş en güzel filmlerden biri olmaya doğru evriliyor. aslında aşk üzerine büyük laflar etmiyor film. bunun yerine, röntgenci tomek karakterinin içindeki o masum, yalın aşka götürüyor bizi. magda'yı ve bizi etkileyen şey, magda'nın "benden ne istiyorsun?" sorusuna tomek'in verdiği cevapta gizli belki: "hiçbir şey..." kieslowski, karşılıksız aşka övgü düzmekten ziyade, sevmenin değerini, önemini ve insanı arındıran yönlerini vurgulayan bir tavır benimsiyor. fakat filmin asıl erdemi katolik ahlakının bu temel ilkesine son derece ters bir noktadan yola çıkarak ulaşması. çünkü finalde de çok iyi vurgulandığı gibi tomek ile magda'yı birbirine bağlayan temelde röntgencilik eyleminden başka bir şey değil. bu açıdan bakıldığında, gözetlenen magda'nın bir süre sonra gözleyen konumuna geçmek istemesi çok önemli. kendi hayatına tomek'in gözüyle baktığı o son sahne ise unutulur gibi değil.

    --- spoiler ---
  • dün, bir gaflet ve delâlet anında izlediğim film. istanbul modern'de 23 şubat sonuna kadar kieslowski'ye adanmış film gösterimleri ve söyleşiler olacak. haftalarca süründü o program elimde. sonunda iki arada derede, "en azından bir filmini dünya gözüyle şurada izleyeyim." diyerek, tesadüfi örneklem grubunun içinden bir film seçtim. bu çıktı. çok iyi, çok güzel, çok iyi de güzel oldu. film boyunca bir salon dolusu insan "yaaaa galp galp"ten, "ehhe"msi duygulara sürüklendik. eşsiz bir deneyim oldu aşk böceklerinin arasında. bu arada, naber aşk böcekleri? cevap almak için sormuyorum. bir git, uzaklaş rica ederim.

    magda ile tomek'in yoktan var edilen aşkını izliyorsunuz bu soluk, sonbahar dokulu, güzel bir kadının ve ona aşık olan genç, toy bir adamın olduğu filmde. "aşk"ın ne kadar geçici ve melûm bir rahatsızlık olduğuna şahsen ben inandım. ancak daha kötüsü, size duyulan aşkın, sizi de nasıl içine çekebileceğine inandım. aslında istemediğimizi sandığımız, sapıkça bile görünebilen şeylere nasıl aç olduğumuzu, bildiğin insan olduğumuzu hatırladım. çaresiz yaratıklarız bazı durumlar karşısında. ve aşk da ölüm gibi onlardan biri. sadece daha sapkın.

    dudaklarınızda buruk bir acı, kalbinizde "ama ama...", gözler hafif nemli yapıyorsunuz kapanışı. haliyle bana da sadece "o zaman bir yerleri süpüreyim." kalıyor. olmaz olsun.
  • bir insanı gözünüzde ne kadar büyütür . içinizde ne kadar derinleştirirseniz ona o kadar derin duygularla bağlanırsınız. filmde tomek'in hiç tanımadığı bir kadına aşık oluşu bundan kanımca. magda ise duygusuz ilişkiler içinde içten içe yanlızlıkla boğusan bi kadın görünümünde. birinin nedensiz sevmesi magdayı cok yetkilemiştir. ki magda nın açlığı duygu açlığıdır. sürekli süt içmesi cocukça sevilme isteğinden ,yaşadığı hayatı sevememesinden ve arınma ısteğindendir .. sonuç olarak aşk insanın kendısinden kaynaklı olan obsefif bir tutumdur. sonu dramdır la baglanan degişik bir film ..
  • küçük dünyalarımızda yaşadığımız büyük aşklar üzerine düşündüren, yüzümde buruk bir tebessüm bırakan kieslowski filmi.

    “i believe the life of every person is worthy of scrutiny, containing its own secrets and dramas.”
  • kieslowski'nin sanatını konuşturduğu muhteşem filmlerden biri daha. aşkın gerçekte ne olduğuna, insana neler yaptırabileceğine dair güzel bir örnek. az oyuncuyla, kısa süren film, muhteşem çekimleriyle bir kez daha yönetmenin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. polonya'nın o birbirinin aynısı, ruhsuz binalarında betonlar arasında filizlenen küçük bir fidan gibi içimizi ısıtan ve düşündüren bir aşk hikayesi.

    ruhsuz binaları demem genel bakış açısı. şahsen o binalarda ayrı bir ruh, ayrı bir evren görüyorum ve komünist mimari çok da hoşuma gidiyor.
  • film, kadın-erkek arasındaki duyguları kıyaslamaktan ziyade bence karşılaştırmayı yıllar ile ortaya koymuş.

    gençliğin saflığı, inancı, yoğunluğu, masumluğu, adanmışlığı kısacası aşkın tüm kutsal yanlarının tam karşısında hayatı tecrübe etmiş, insanları tanımış, duygulara olan inancını kaybetmiş temelinde duygusal bir olgun kadın var.

    insan yaşadıkça tanımları ne kadar değişiyor o sağlam, güvenli, inanç dolu masum zemininden nasıl tekinsiz bir yere geliyor krzysztof kieslowskinin usulcacık anlatışıyla izliyoruz.

    sırayla kendi duygularımı geriye doğru adımlıyorum.
  • krzysztof kieslowski'nin 1988 yapımı filmidir. platonik bir aşkın doğuşunu, kendi kendine filizlenişini ve sürecin tüm sancılarını gözler önüne seriyor. sevdiği kadın ağlayınca insanlığın neden ağladığını sorgulayan koca yürekli bir tomek'imiz var. magda ise hep yüzeyel ilişkiler yaşamış, sevgi ve aşk duygularına uzak sadece seks temelli ilişkiler kuran bir kadın. tomek'in aşkı magda'nın yüzüne sert bir tokat gibi vuruyor. sonuçta hala aşkı için ölmeyi göze alan insanların var olduğunu bize anlatmaya çalışan masum bir film.
  • özü itibariyle platonik aşkın en saf halini anlatan filmdir. erkeğin masumiyeti ve kadının katı gerçekçiliği arasında gidip gelinir.
  • krzysztof kieslowski'nin en iyi filmi değil, konu da tanıdık ama kahramanlarını en sevdiğimiz filmi

    --- spoiler ---

    tomek'in basit bir dikizcilikten bileklerini kesecek noktaya giden yolculuğu da etkileyici ancak asıl güzeller güzeli magda'nın 19 yaşındaki bir çocukla yaptığı empati muhteşem. defol git demiyor tomek'e, onu küçümsemiyor ve kalbini kırdığında tamir için uğraşıyor. çünkü duygunun ne olduğunu biliyor, çünkü asil bir kadın

    --- spoiler ---

    demek ki ilişkiler 1988 yılında böyle yaşanıyormuş. şu an bir mesajla eşinden ayrılıyor insanlar
  • uzun uzun yazardım ama yazmıcam. güzel bir filmdi.
hesabın var mı? giriş yap