• kadınlara dair bölümünde,schopenhauer'in gözünde kadınların özellikleri:
    --- spoiler ---
    basit
    dar görüşlü
    çocuksu
    aciz
    ikiyüzlü
    kıt
    anlayışsız
    savurgan
    gözetim altında olması gereken
    yalancı
    --- spoiler ---
  • kitabın ilk kısmında kadınlara verip veriştirmiştir schopenhauer. aşağı cins, hilkat garibesi, pörsük, akıl eksiği, gülünç, savurgan, ölçüsüz, hiçbir işe yaramayan kişiler olarak tariflemiş kadınları. insan okurken öyle bir gıcık oluyor ki, kitabı fırlatıp atası geliyor.
  • kitabin iki bolumunden ilki olan kadinlara dair de,schopenhauer kadinlara olan nefretini kusmus,kadinlari bir bakima asagilamis,erkek irkinin kadinlardan ustun oldugu savumustur.

    ikinci baslik olan cinsel askin metafiginde ise aski , soyun saglikli bir sekilde devami icin doganin bize oynadigi bir oyun,bir icgudu olarak tanimlar.kisi asik olacagi karsi cinsi,kendinde eksik olan ozelliklere (boy kisaligi,sakatlik...) ve neslinin kusursuz bir bicim de devam etmesi icin gereken ozelliklere (saglik,bebegin rahat dogumu icin gereken genis kalca,gelismis iskelet yapisi...) gore secer.bunlarin yaninda yas da bu secimlerde buyuk rol oynar.

    sonuc olarak ask aslinda kusursuz genlere sahip bir birey dunyaya getirmek icin duyulan cinsel birlesme arzusudur.

    okuduktan sonra askla ilgili dusunceleriniz,tanimlamalariniz degisik bir boyut kazanabilir,okunmasi/okutulmasi tavsiye edilir.
  • kitabın kadınlara dair bölümünü sinirlenmeden okuyacak bir kadın olacağına inanmıyorum. türkiye'de bile kadın bu kadar bariz aşağılanmıyor resmen.
  • (bkz: schopenhauer) şu an yaşasa idi,
    ilk bölümde kaleme aldıkları yüzünden bir feminist tarafından kör bir kurşunla hakkın rahmetine kavuşurdu.

    (bkz: schopenhauer) çok eşliliği savunuyor, erkeğin kadın üzerinde mutlak hakimiyeti olduğuna inanıyor ve bunu açıklıyor.

    peki bu gece sahura kalkacak olan hanım kızımız
    (bkz: nisa suresi 3. ayet) ve (bkz: nisa suresi 34. ayet) de bunlardan bahsedildiğinden haberi var mı?
    tabiki var, ama o "o yazılanlar dönemin şartlarına göre idi" diye saçma bir argümanla görmemezlikten geliyor.

    (bkz: schopenhauer) kadın düşmanı oluyorsa o zaman inandığın dinin kitabı ne oluyor?

    ironinin dik alası.

    adamı eleştirmek kolay tabi, ama diğeri yürek ister*
  • schopenhauer başkan adeta bir cübbeli ahmetmişçesine yardırıyor ilk bölümde. hatta bir ara doğu-müslüman toplumlarındaki çok eşliliğin güzelliğinden falan bahsediyor. kendi yaşadıklarımla çok örtüşüyor kadınlara dair yorumları, neyse cinsiyetçilik yapmadan bu kısmı geçelim. ikinci bölüm ise gayet tutarlı ve ikna edici geldi bana. alıntı yapacaktım ama üşendim, alıp okuyun lan.
  • bir kadın için okunması zor bir çalışma. ikinci bölümünde aşkın metafiziği başlığından yeterince bahsedildiği için ben ilk, yani kadınlara dair bölümüyle ilgili aldığım notları buraya düşeyim;

    ama öncesinde; “inanmıyorum schopenhauer mi yazmış bunları” diyenlere birkaç kelam edeyim. bu adam neredeyse tüm çalışmalarında kadınlara nefretini bir şekilde kusan, saplantılı bir adam. yani alman diye, filozof diye, yazmış diye, çizmiş diye günümüz aydınları çizgisinde bir yaklaşım beklemek niye?

    ayrıca bir şekilde insanın fikriyatı, zikriyatı öznel yargıları ekseninde şekillenir. kadınlar garibime istediğini vermemiş o da iyi olduğu taraflardan intikamını almış!

    zaten batı felsefesinin yakın tarihe kadar kadına bakışı bundan çok farklı değildi. o yüzden okuyunca da o kadar şaşırmayın!.

    neyse, ana başlıklar altında schopenhauer’e göre kadın;

    -zihinsel olsun, bedensel olsun büyük işler için yaratılmamışlardır.

    -onlar varolmanın bedelini yaptıklarıyla değil katlandıklarıyla öderler.

    -içinde bulundukları ana sıkı sıkıya bağlıdırlar, ilerisini göremezler. şimdiki zamanda yaşarlar.

    -zihni açıdan miyopturlar.

    -sezgileri gelişmiştir, kendilerine en yakın olanı erkekten daha net algılarlar.

    -adalet, dürüstlük ve vicdanla ilgili meselelerde erkeklerden daha aşağıdadırlar.

    -kurnazdırlar.

    -riyakardırlar.

    -yaradılış amaçları doğurmak ve erkeğe itaattir.

    -nesnel değerlendirme yetileri zayıf kalmış, öznel değerlendirme yetileri gelişmiştir.

    -erkekle aynı hakları almaya layık değildir.

    -çok evlilik aslında kadınların hayrınadır.

    -savurgan ve ölçüsüzdürler.

    -miras hakkından mahrum olmaları gerekir.

    -bağımsızlık bir kadın fıtratına uygun değildir. bağlanacak, teslim olacak bir erkeğe her zaman ihtiyaç duyarlar.

    -her halükarda bir vasiye ihtiyacı vardır, başıboş bırakılmamalıdır.


    ana başlıklar bunlar. kadınsanız ve schopenhauer’e özel bir ilginiz yoksa sırf merakınızdan okumayın!
  • --- spoiler ---

    kitaptan bahsetmeye çalışırken schopenhauer' in felsefi düşüncelerine girersek hem bu yazı bitmez hem de muhtemelen ben o derinliklerden çıkamaz, oralarda boğulur kalırım. ama şunu mutlaka söylemek gerekiyor; bu adam özetle iradenin istence tabi olduğunu söyler. bu kitabın da ikinci bölümü tamamen bunun üzerine kurulmuştur. seksen sayfalık kitabın ilk otuz sayfasında schopenhauer' in kadınlara ilişkin görüşleri yer alır. bu bölümler pek çok kadın okuyucu tarafından nefretle karşılanmakta, yazarın kadınları aşağıladığı iddia etmektedir. ama eminim müslüman erkekler büyük keyifle okurlar bu kısımları zira kuran ile paralel fikirler var burada. tabii ben gördüklerinden, tespitlerinden buraya ulaştığını düşünmüyorum, aksine doğu kültüründen bazı konularda etkilendiğini ve fikirlerinin bu yönde şekillendiğini düşünüyorum.

    kitabın ikinci bölümünde ise kadın erkek ilişkilerini irdeliyor schopenhauer. kitabı bana tavsiye eden, hatta alıp bana hediye eden arkadaşım burada anlatılanların benim fikirlerime çok benzediğini bu yüzden mutlaka okumam gerektiğini söylemişti. hatta öncesinde kadın erkek ilişkileri üzerine konuşurken söz konusu kitabı okuyup okumadığımı sordu. okumadım deyince de schopenhauer gibi konuşuyorsun aynı dedi. evet yazar aynı beni anlatıyor. şaka lan şaka, anlatmıyor. ben kim, schopenhauer olmak kim? muhtemelen olay şöyle oldu; ben kadın erkek ilişkileri üzerine okuduğum şeylerle kendi fikirlerimi oluşturdum ve muhtemelen okuduğum şeyler arasında schopenhauer' un görüşlerinden etkilenerek yazılanlar vardı ve ben de en çok onlardan etkilendim. peki nedir bu fikirler? çok uzatmadan, kitaptan tek tek örneklemeler yapmadan bir iki itiraz şerhi de düşerek özetliyorum şimdi;

    schopenhaur irade istence tabidir diyor. istenç ise içgüdülerdir. içgüdüler bir türün olabilecek en iyi şekilde devamını dayatır. biz de bu uğurda hareket ederiz lakin bunu yaparken türün devamını değil de kendi bireysel çıkarlarımızı düşündüğümüzü sanırız diyor. bunu, tam olarak bu şekilde olmamakla beraber, darwin de söylüyor. tabii iki asır önce o dönemin bilgi birikimiyle yapmış adam bu tespitleri, belki günümüzde olsa şu an itiraz edebileceğimiz tespitlerine ilişkin olarak eklemeler, düzeltmeler yapabilirdi.

    erkek spermini dağıtmak ister ve bunun sınırı olmadığından dölleyebildiği kadar dişi dölleme arzusundadır. kadın ise taşıyıcı olduğundan, senede sadece bir kez yeni bir canlı yaratabildiğinden seçici olmak zorundadır. dolayısıyla kadın kendini en güçlü, en güvenilir erkeğe dölletmek isteyecektir. işte schopenhauer bu çiftleşme meselesinde tamamen dış görünüşü esas alıyor ki değerli bir dostumun yazdığı bir yazıda da belirttiği üzere üremenin esas olduğu bir yerde en geçer akçe dış görünüştür, bu tamam. ancak toplum içgüdüleri değiştiremese de içgüdülere uygun davranış sırasındaki seçimleri değiştirebilir işte bence. schopenhauer buna hiç değinmiyor. birbirine uygun çifti salt dış görünüş üzerinden değerlendiriyor. oysaki günümüzde kadın, içgüdüsel olarak en güçlü, en güvenilir erkeği seçerken günümüzün güç ve güven tanımının da etkisi altındadır. mevki, para, statü de dış görünüş kadar olmasa da önemli olan, tercihi etkileyen faktörlerdendir. ya da tersten gidelim; erkek için de göğüs kalça kadında genelde ilk bakılan yerdir. doğurganlığı çağrıştırır bunlar. ama bir erkek kadının kalçasına bakarken ''ne güzel doğurur, ne güzel çocuklar getirir dünyaya bu kadın'' demez. günümüzün kusursuz kalça algısı neyse ona göre yorumlar o kalçayı. eskiden biraz toplu insanlar çekici bulunurken günümüzde sıfır beden kadın imajı ideal imajdır artık. yani içgüdülere değil belki ama içgüdüler doğrultusunda yönelinecek araçlara müdahale edilebilmektedir ve bu müdahale salt bir dış etkenle ilintili olmak zorunda da değildir bana göre. kişi, kendi deneyimleri, yaşanmışlıkları sebebiyle de tercihlerini değiştirebilir. örneğin ben küçük göğüslü, maskülen görünüşlü(çok kısa saçlı) kızları seksi buluyorum. oysaki kadın imajında göğüs kalça ve uzun saç ilk akla gelenlerdir. böyle olmasında belki izlediğim bir filmin, belki zamanında çok beğenip de tanışamadığım bir kızın vs. vs. etkisi vardır ancak sonuç olarak schopenhauer' in neredeyse kayıtsız şartsız kabul ettiği etkilenme, arzulama kriterleriyle uyuşmamakta bunlar. bundan daha da ötesi schopenhauer eşcinselliğinde türün devamı için zararlı olduğunu dolayısıyla bunun bir hastalık olduğunu iddia etmektedir ancak son yapılan araştırmalar göstermiştir ki eşcinsellik de türün devamı konusunda avantajlar yaratabilmektedir. dolayısıyla tür için bir bozukluk olarak kabul edilmemektedir. dediğim gibi belki schopenhauer hayatta olsa gerekli eklemeleri, düzeltmeleri yapardı. zaten ölümün en kötü yanlarından biri de bu bence. yıllarca emek verdiğiniz bir şeyin gelecekte ne tür bir hale evrileceğini göremiyorsunuz. çok acı.

    sonuç olarak benim ''hayattaki her ilişki faydacılık prensibine dayanır. senin sahip oldukların arttıkça sen de karşılığında daha fazlasını talep etmeye başlarsın, zaten bu yüzden tüm ilişkilerde çiftler birbirlerini sürekli frenlerler, ya beraber yükselmek ya da beraber aynı yerde kalmak isterler, aksi halde kopup giden taraf bir süre sonra o ilişkiyi bitirecektir.'' gibi cümlelerle açıkladığım ilişki paradigmamı destekleyen ögeler içermesi sayesinde ben çok sevdim kitabı. son olarak şu aykırı görüşümle bitireyim;

    sevgilisi olan bir kız bence yalnız bir kızdan daha kolay tavlanır. birlikte olduğu adamdan daha üstün bir iki özellik gösterebilmen yeterlidir. kız yeter ki daha iyisine ulaşabileceğini görsün, gerisi kolay. ama yalnız birinin kıyas yapabileceği pek çok adam olduğundan o acımasız kurtlar sofrasındaki en güçlü kurt olduğun imajını yaratabilmen daha zor olacaktır. tüm bu rekabetten uzak durmak ise yavaş yavaş yeni trend olma yolunda. işime gelmiyor tabii, ben cool olmanın ekmeğini yiyordum oysa :)

    not: kitabın çevirisini çok sevdim.

    ***

    alıntı

    çünkü insan tabiatı bizi başkalarının görüşlerine değeri ne olursa olsun aldırmayacak derecede bağımlı kılar. (sf: 24)

    ne kadar yüksek ve ulvi görünürse görünsün, ne var ki her türlü aşk bütünüyle cinsiyet güdüsünden kaynaklanır.aslında aşk dediğimiz şey sadece daha belirli, daha özelleşmiş ve belki de kelimenin dar anlamında, daha ferdileşmiş biçimiyle mutlak manada bu içgüdüdür. (sf: 35)

    sahiplenme olmaksızın aşkına karşılık gördüğünü bilmek bir insan için teselli değildir. (sf: 38)

    bu anlamda tutkulu ve ateşli her türlü hissiyat, esas itibarıyla hemen hiç vakit kaybetmeksizin sağlık, kuvvet ve güzellik, dolayısıyla gençlik üzerinde yoğunlaşır. (sf: 41)

    bencillik, umumiyetle her insanın kişiliğinde öyle derinlere kök salmış bir niteliktir ki bir kimseyi harekete geçirmek için her türlü kuşku ve tereddütten beri olarak ancak bencilce amaçlara güvenilebilir. (sf: 43)

    (say yay. - 9. baskı - ahmet aydoğan çev.)
    --- spoiler ---
  • ilk bolumu kadınlara dairi guc bela bitirdikten sonra ikinci ve son bolum olan cinsel aşkın metafiziğine gecmem bir haftami aldi. ilk bolumde herhangi bir arap seyhi gibi, mali olarak gordugu kadinlardan bahsedermiscesine "insan soyunun iki numarasi, gercek bilgiden yoksun, sanatsal niteligi olan herhangi bir seye alaka gostermeyen -zaten alaka gosterebilecek zihinsel gelisimden bihaber- kadin cinsini asagiladiktan sonra nispeten daha tutarli olan savlarina geciyor schopenhauer. freud'un aciklamalarina zaman zaman cok benzese de ask tanimi, burada da hizini alamayip kadinlara olan nefretini kusuyor dusunur.

    buraya kadar gayet iyi sabrederek eserini yorumladim ancak iki cift lafim var kendisine: sadece londra'daki 80bin seks iscisinden bile yuz bulamamis pis herif, plato'nun ask anlayisini bu kadar begeniyorsan bir erkekle birlikte olsaydin ya. en azindan erkeklere ilgi duydugunu kabul eder, muhtemelen mutlu bir hayatin olur kadinlara da saldirmazdin pislik. zerre ironi gutmuyorum ve homofobik degilim.
  • iki bölümden oluşan bir kitaptır. ilkinin başlığı kadınlara dair olup önemi feminizmin çıkış aşamasında bir karşı duruş sergilemesidir.
    ikinci bölümün başlığı "cinsel aşkın metafiziği" olarak çevrilmiştir. ilişkilerin anatomisini "x burcu erkek vs y burcu kadın" tipi abukluklardan daha iyi açıklamaktadır kanımca.
hesabın var mı? giriş yap