• bir kısaltma. aslı 4 maddeden oluşan kısaltma ;

    asalet-i ruhiye : ruh asilliği.
    selametül fikriye : sağlam fikirlilik.
    kerametül tabiyye : taktik yatkınlık , geliştiricilik.
    rizateül bedeniyye : insan beden bilimi.

    asker kelimesi ne arapçadan ne farsçadan nede başka dilden geçmiştir. osmanlının öz dilinde (bkz: osmanlıca) bir kısaltmadır. 3.murat tarafından geliştirilmiştir. dört dörtlük adam misali de bu kısaltmadan gelir. aradaki e harfi ise daha sonradan okunuş kolaylığı açısından yeni türkçemize yerleşmiştir. işte bu dört unsura sahip olan kişiye asker denir.

    dipnot: asker kelimesi nedir diye düşünüp uzun uğraşlardan sonra bir tuğgenaral den bu bilgiyi edindim. meğersem hepsi biliyormuş aslını zaten.
  • asker,

    20 yaşına gelecek, davulla zurnayla gönderileceksin. gittiğin "peygamber ocağı" olacak. yatacaksın, kalkacasın, talim yapacaksın. sonra asker, hastalanacaksın. seni ankara'ya gönderecekler. orada tedavi olacaksın. hepsi vatan borcuna sayılacak. ananın babanın; kerpiçli, tuğlalı, pirketli, elektriğini ödeyemediği evinin üstünde bulunduğu vatanda, vatandaş olabilmenin borcunu ödeyeceksin. iyileşeceksin ankara'da. kendini daha iyi hissedeceksin. artık hazırsın.. 31 ağustos 2012 günü aşti'de, memleketine dönmek için otobüsünü bekleyeceksin. ama aç olacaksın. cebinde paran olmayacak. midenden gırtlağına doğru bir acı yükselecek. damarında kanın donacak. ağzın kuruyacak. göz kapakların düşecek. vücudun soğuyacak, üşüyeceksin. başının dört bir yanından çiviler çakılacak. çünkü açsın ve cebinde beş kuruş paran olmayacak.

    sonra beni göreceksin. senin gibi saçlarımın kısa olmasından kendine yakın hissedeceksin belki. yanıma yaklaşıp, kendimi zorlayayarak ancak ikinci seferde anlayabildiğim, "abi askerim ben. otobüsümü bekliyorum. açım, bana döner alır mısın?" sözünü deyivereceksin. ağzından laflar o kadar hızlı, kaygılı ve sessiz çıkacak ki, çok sonra anlayacağım, kaç kişiye bu isteğini söylemek için kendi kendine talim yapıp sonra vaz geçtiğini. size askerde bunun için talim yaptırmayacaklar çünkü. açlığa alışkın olacaksınız. ama gerçekten vatan için savarşırken olmanız gerek değil mi? aşti'de herkes istediğini yer, içerken; sen asker olduğundan değil, askerken dahi cebinde parasızlıktan şehrin göbeğinde aç olmaman gerek değil mi? benden "bir döner alır mısın" isteğinde bulunma utancını yaşamaman lazım değil mi?

    peki ben ne yapacağım asker? önce seni süzeceğim. gözlerine bakacağım, yüzünü inceleyeceğim, alnında biriken utanç ve kaygı çizgilerinde bir gerçeklik arayacağım. kendi kendime aşti'inin meşhur yankesicilerinden, hırsızlarından, dilencilerinden, yalancılarından olup olmadığını anlamaya çalışacağım. hepsi beş on saniyede olacak. bir bakışımdan anlayacaksın bunları. anlayacaksın ki, açken asker olmanın zorluğunda bir de asker olmanı kanıtlama işi düşecek midesi boş vücudunun yorgun ve düşmüş omuzlarına. ne yapacaksın asker, bunlar da senin apoletlerin olacak. "abi bak" diyeceksin sonra, cebinden asker kartını göstereceksin, sonra hastaneden aldığın raporlarını bir bir gözüme sokacaksın, saman kağıdı sarısı resmi zarflardan bir takım kağıtlar çıkaraksın sırf ben inanayım da bir tane döner yiyebilesin diye.

    açsın, yalnızsın, cebinde beş kuruş para yok, gururunu ayaklar altına alabilecek eşiktesin ve tanımadığın bir kısa saçlıya bir takım belgelerle konuştun. artık asker oldun, asker. sen artık karnını doyurabileceksin. aslında açken de vatan borcunu ödeyebilirsin ama tokken daha dikkatli olursun, gözün daha açık olur, düşmanı yurdumuza uğratmazsın, sakınırsın.

    sonra sana döner alacağız, bir de ayran söyleyeceğiz, paranın üstü sende kalacak. "eğitim şart" deyip, henüz kendi vatan borcunu ödememiş ben, ayak üstü senin borcuna yardım edeceğim. gözlerin parlayacak, ilk ısırıkta hissedeceğin dinginliği henüz ısırmadan yaşamaya başlayacaksın. ben sana "istersen içeri geç otur, orada yiyebilirsin" deyip, tempo kafe'nin içini göstereceğim, sen çok şaşıracaksın. nedenini bilmediğim çekingenlikle "gerçekten mi?" diye soracaksın. belki de borcunu ödediğin vatan toprakları içinde olduğunu bilmiyordun oranın. belki de içerde oturan şık giyimli, çeşit çeşit yemeklerini yiyen insanlarla vatandaş olduğunu bilmiyordun. orası sana farklı bir memleketin sınırları içinde gelmişti. senin için vatan; tuğlalı, kerpiçli, elektrik faturası ödenemeyen, pencerelerinde cam yerine muşamba çekili evinin olduğu yerdi. borcunu ödediğin yurt orasıydı. bilemiyorum. ama pasaportsuz, vizesiz o kafeye girebileceğini artık bileceksin. sonra vedalaşacağız, sen sakar adamlarla içeri yöneleceksin. tedirgince bir masa bulmaya çalışacaksın. en köşedeki, masaya sığınacak, adını, dilini bilmediğin bir ülkede utancına gömüleceksin asker.

    ben gidemeyeceğim ama. bir şey sormayı unuttuğumdan olduğun yere geleceğim. kulağına yaklaşacağım, "şimdi nasılsın asker?" sen alışkınsın ya "sağol" diyeceksin. sana; iştahını açacak, bir an önce bu yabancı memleketten çıkıp kendi vatanına olan borcunu ödemeye gitmen için can attıracak o şeyi söyleceyecim.. "sağolman yetmez artık asker, bu gün doydun peki yarın? mümkünse 'şehitol!' ki senin adına 15 dakikalığına üzülsün çevrendeki bu insanlar."
  • savaşan bir askerde yalnızca hayatta kalma güdüsü ön plana çıkmış, diğer bütün prosesler ikinci plana düşmüş veya tamamen kapatılmıştır.

    o artık en ilkel formuna dönmüş tabiatın vahşi bir canlısıdır. ondan acıma, merhamet ve diğer insanı vasıfları beklemeyin. o sadece öldürür, yer, içer ve tecavüz eder...bir de alfaya itaat eder...

    onun tekrar insanlığa dönmesi kolay değildir. biraz acılı bir süreçtir. ancak kimi zaman mesela bir müzik parçası onu bir anda insaniyetine döndürebilir.

    "paths of glory" filminin kapanış sahnesinde bunu net olarak görebiliriz. esir edilmiş zavallı bir alman kız askerleri eğlendirmeye zorlanmaktadır. askerler kıza karşı tamamen hayvanca tepkiler vermektedir. zavallı kız gözyaşları ile ürkek bir şekilde şarkı söylemeye başlar. işte o şarkı bir anda büyüsünü yapar ve bir salon dolusu hayvanı tekrar insanlığına döndürür. artık kıza karşı hepsi şefkatle dolmuştur.

    https://youtu.be/pjh8ho7vlwe
  • imdat çekici.
    " tanrı ve asker, çaresiz durumlarda hatırlanır. çaresizlik giderilince; tanrı unutulur, asker küçümsenir! "
  • insanların 3g ile hayata bağlandığı günümüz dünyasında, g3 ile hayattan kopan erlere verilen ad.
  • iddia ediyorum, açıkta göt görse gider onun üstüne şafak yazar.
  • kelimenin aslı arapça olup, yazılışı "eskr"dir. bilahare dilimize asker olarak yerleşmiş ve ordu deyimi ile birlikte öz malımız olmuştur.
    asker (eskr) kelimesi; mensuplarından beklediği hasletleri ifade etmekte olup, herbir harfin kapsadığı anlam aşağıdaki gibidir:

    kelimenin ilk harfi olan "e" ulviyet-i ruhiye anlamını taşır. bu deyim herşeyden önce askerin yüksek bir ruh yapısına malik olduğunu ifade eder. bu ruhi yapıyı kazandıran kaynak, kendini aynı gayeye adamış, kalpleri heyecanla çarpan kişilerin toplandığı asker ocağıdır. bu ocakta bütün ruhlar temizlenir, geliştirilir, yükseltilir ve yüceltilir. şan, şeref, haysiyet, namus, vatan, millet ve hürriyet gibi yüksek duygularla yoğrularak bütünleştirilir. bu yolda hayatı ve ölümü bile hiçe sayan bu ruh yüksekliği, bütün insanlarla ilgili iyi niteliklerin koruyucusu olarak örnek insanı meydana getirir.

    kelimedeki "s" harfinin ifade ettiği anlam ise selamet-i fikriyedir. bu deyim doğru ve salim bir fikre sahib olmak anlamını taşır. bir asker için doğruluk ve mertlik esastır.

    asker kelimesindeki "k" harfi ise, keramet-i tabiyedir. bu deyim, taktik buluculuk ve seziş anlamına gelir. ilmi esaslara dayanan, buluculuğu ve insiyatifi esas alan askerlik sanatı en açık ifadesini tabiye (taktik ve strateji) kaidelerini en iyi şekilde bilmek ve uygulamakla kendisini gösterir. asker her türlü hal ve şartlar içerisinde kendisini gerekli olan duruma; buluculuğu, sezişi ve taktik mahareti ile en iyi biçimde uydurmasını bilen kimsedir. başka bir deyimle önceden görüş maharetine tabiye (taktik) kabiliyeti ile ulaşmış olur.

    asker kelimesinin son harfi olan "r" harfi, riyazat-ı bedeniyye (vücut dayanıklılığı) demektir. asker, ruhi gelişmesi ile birlikte vücutça da gelişmek mecburiyetindedir.askerin vücut yapısı, her türlü tabiat şartlarına, yokluk ve zorluklara alışmış olmalıdır. asker kelimesinde dile getirilmiş olan üstün vasıflar, esas itibariyle, dünyaya ün salmış bulunan türk askerinin damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
  • 460 gün uzunlugunda 15 ay genisliginde dayak ile uslanan tiras ile süslenen bulgur pilaviyla beslenen kep ile bot arasina palaska ile sikistirilmis kisi.
  • usumeyen, yorulmayan, acikmayan, susamayan, hastalanmayan, ayagi kokmayan insanustu mahlukat
  • bu insanlardan bazilari a$iktir. bildigin a$k i$te. sevgilisine deli gibi a$iktir hem de. dokunmayi birak yuzune bakarken bile icini titreten, elini tutarken 10 ya$indaki cocuga donduren, sevi$irken ruhunu takas ettigi, beraberken saatler gecmesin diye tanriya yalvartan, kilina zarar gelmesin diye uzerine titredigi bir insani geride birakip, du$man belledikleri insanlari oldurmek icin egitim aliyorlar. hem sevip, hem oldurebilen bir insana donu$uyorlar ve sonra dunya $izofren varliklarla dolup ta$iyor.

    mukemmel bi filmden alinti...
    "kayip askerim ofkelenip aglardi. ona derdim ki; senin icinde iki farkli insan var. olduren ve seven. o da bana "tanri miyim yoksa hayvan miyim bilmiyorum." derdi."
    mukemmel bi filmden alinti...
hesabın var mı? giriş yap