• 13 yaşında olup 28 kişi tarafından tecavüze uğramak ve güvendiği devlet erbaplarının ona "kendi isteğiyle yaptı" demeleri. işte bu yara kapanmaz.
    (bkz: n. ç.)

    edit: başlık başa.
  • bir kulağım duymadığı için anaokul yıllarında, ilkokul sıralarında fısıldaşarak konuşan konuşarak kaynaşan arkadaşlarımdan hep daha uzaktaydım.

    o günlerde başlayan yalnızlığım bugün de artarak sürüyor. o günlerde öğrendiğim yalnız yaşamak ve özgürlük hisleri bugün hala davranışlarıma yön veriyor.

    bütün bunlar benim diğer insanlarla asla uyum sağlayamamı sağladı.
    ve mutluluğum da işitme duyum gibi kaybolup gitti.
    yalnızlık en büyük yaram en büyük de güç kaynağım oldu.

    lakin şu zamanda çok zor... yalnız olmak çok zor. özellikle duyamadığı için çok konuşan bir insansanız ve konuşabilecek bir tek insan bile yoksa hayatınızda...

    acısı insan çocukluktan çıktığında hissedilen yaralar... çocukken pek anlaşılmıyor.
  • hafif kiloluca bir çocukluk geçirdiyse, okul çıkışlarında, arkadaşları tarafından yuvarlak şekilli sebze ve meyvelere benzetilmesiyle başlayan yaralardır. (bkz: patates)
  • hayvanları çok seven bir çocuk iken eve alınan güzelim kara gözlü koçun kesilmesidir.. o zamanlar et sandığınız her şeyin mide tarafından reddedilmesiyle sonuçlanıyor.. çocukluğuma ineceklerini de sanmıyorum artık..
  • fiziksel olarak; trambolinde yapılan ters bir hareket sonucu dişleri dize geçirmek (onu nasıl yaptıysam) ve yara izinin öyle kalması.

    ruhsal olarak; babanın kardeşiyle boğaz boğaza gelmesi, onları ayırmaya çalışan babaanne ile annenin çığlıklarını duymak..falan filan
  • bir insanı boğmakla suçlanmak bunlardan biridir.

    şimdi şöyle ki küçüksünüzdür ve ip atlıyorsunuzdur. hiç sevmemenize rağmen sırf arkadaşınızda da var diye ip aldırırsınız ama öyle güzel bişey değil. hani şu iki ucunda siyah tutma yerleri olup ipi naylon olanlar. hani ip kısmı pipet gibi ama esnek. böyle ısırınca falan eğlenceli olanından. yani bana öyle gelirdi. neyse işte. arkadaşım ipi elimden almaya çalışıyor ben vermiyorum falan oyun çıkarıyorum, yani ben öyle sanıyorum. bi bakıyorum ki ip kızın boynuna dolanmış ve iki ucu da benim elimde iplerin. ama sonraki adımı kestiremiyorum. kaçmaya çalışıyor arkadaşım. kaçarken de anne beni boğmaya çalışıyor diyor. ben bırakıyorum ipleri dur falan diyerek. annesi görüyor o anda. bir kıyamet bi laflar. bana da anneme de etmediği laf kalmıyor. başlıyor mazlum edebiyatı yapmaya. zaten hep böylesiniz sizlerle başlıyor her paragrafına. üzerime yürüyor sonra. daha annem babam kimse yok ortalarda. o kadın kızı ve ben varım bahçede. üzerime yürümeye başlıyor kadın. korkuyla karışık öfke duyuyorum kadına kızıyorum. devam ediyor. ben geri adım attıkça geliyor bana doğru. en son annemi uzakta görmemle beraber cesaret geliyor bana. başlıyorum karşı koymaya. al git kızını falan sayıyorum. daha sonra iş apartman sakinlerinin amuda kalkan solucan iyi çocuktur yapmaz öyle şeyler diğerinin işidirlere geliyor. oysa suç yok suçlu yok.

    sonraki dönemler çok tuhaf geçiyor ama. en iğrenç hareketlerini ailesinden saklıyorum o kızın. ip atlayan iki kızken beni suçlaması anne bak naptı demesini hatırlasam da umursamıyorum. gün geliyor tercihler farklılaşıyor. ben okumayı seçiyorum o çalışmayı. bitiyor bütün ilişkiler. kesiliyor bir anda.

    çocukluk dönemi bazen unutulmayan hatıralarla devam ediyor insan hayatında.

    birine suçsuz haldeyken suçlu duruma düşürme, insanın nasıl baskı hissedeceği gibi şeyleri hatırladığım kadarıyla ilk kez o zaman hissetmiştim. ve evet sanırım belli bir yaştan beri insanları tepkileri kestirebilmek adına gözlüyorum. unutmuyorum bu yüzden.
  • salıncakta son sürat sallanırken, sağına soluna bakmadan koşarak önümden geçen kız çocuğuna çarpmam sonucu kızın yere düşmesi. umarım onun fiziksel bir yarası olduysa eğer geçip gitmiştir çoktan ama benim hala içimi acıtır o yara.
  • "hatırlat da haziranın sonlarında çocukluğunu yakalım" demiş ah muhsin ünlü. bu sözü söyleten, bu yaralardır şüphesiz.
  • fiziksel yaralarımın iz bırakması sıkıntı değil hatta çok severim, çocukluğumu hatırlatır ve çocukluğumu doya doya yaşadığımı ama ruhun yaraları baya büyük sıkıntı ki çocukken ruhun yaralanması çok acı verici bir durum. büyüdüğünde iyileşmiyorlar maalesef.
  • babanın küçük yaşta ölmesi, benim babam ... diyen piçlerin yanında ezik kalmak.
hesabın var mı? giriş yap