• at köpekten daha sadıktır, çünkü köpeğin sadakati, kemiği görene kadardır. ama atın öyle değildir. köpek daha iyisi için seni her zaman terk edebilir ama at kimin yanında mutluysa orada kalır.
  • dört ayaklı gözleri yanda olan dünya canlısıdır. dünyalılar yıllar boyunca evcilleştirip işleri ve savaşlarında binek olarak kullandı.
  • ayakları kırıldığında acımasızca infaz edilirler. doğada bile böyle acımasız bir akıbetle karşılaşmıyorlardır...
  • at midesinde ostium cardiacum bölgesinde mide kasları (fibrae obliquae) bir papyon kravat tarzında seyrederek sfinkter (m. sphincter cardiae) şekillendirir. kas liflerinin bu şekildeki seyirleri atların kusmalarına engel teşkil eder.
  • bir beyin çok güzel bir atı vardı. o kadar güzeldi ki sultanın sürülerinde dahi onun ayarında olan yoktu. bir gün,bu bey atına binip sultanın süvari alayı ile resmi geçide katıldı. harzemşah’ın gözü ata takıldı. yürüyüşü, rengi, çalımı, çevikliği aklını başından aldı, gözü başka şey görmez oldu. hangi uzvuna baksa diğerinden daha güzel görünüyor, eşsiz bir güzelliği seyretmenin sarhoşluğunda, başka bir alemde, mest olmuş vaziyette idi. kendine gelir gibi oldu bir ara, gözlerini ovuşturdu:

    - "allah... allah!... bu nedir ki aklımı çeldi, beni benden aldı götürdü sanki!.. gözüm bunun gibi yüzlerce, binlerce at görmüştür, toktur... bu at nasıl olur da aklımı çeler?.. yoksa büyü mü yaptılar at ile?.. "

    fatihalar okudu içinden defalarca, lâhavle çekti tespihler dolusu.. nafile!.. azalmak şöyle dursun, daha da artmıştı içindeki tutku. çünkü sultan harzemşah’ı çeken zaten fatiha’nın kendisiydi. fatiha bir dileğin olmasında, bir kötülüğü
    def etmede bire birdir ama, ona bu derdi veren zaten fatiha’nın sahibiydi.

    göze başkalarını göstermesi o’nun işidir. gözden, kendisinden başkasının kaybolup, göz yalnız hakk’ı görürse bu da o’nun uyandırmasıdır.

    harzemşah iyice anladı ki gönlünün akması allah’tan, o’nun her an eşsiz şeyler yaratmasındandır.. o’nun hilesiyle taştan öküzler, atlar yaparlar secde ederler ve de onlara göre de bu putların ikincisi yoktur. halbuki putta ne bir kuvvet, ne de kudret vardır da; gizliden gizliye gönülleri çeken nedir?.. o, bu aleme başka bir alemden patlamadır. bu pusuyu akıl da göremez, can da. ben göremiyorum, sen görebiliyorsan gör!...

    gezintiden dönünce saltanat erkanının ileri gelenlerini topladı, sırrını açtı.

    adamlarına derhal o atı , beyden alıp getirmelerini emretti. ateş gibi koşup vardılar beyin yurduna askerler, tuttukları gibi küheylanı, o dağ gibi beyin gık bile demesine fırsat bırakmadan aldılar, getirip sarayın tavlasına bağladılar.

    sultanın yurdunda imadülmülk bir bayrak, bir sembol, sığınılan bir liman, her kesin boyun büküp, kararlarına teslim olduğu bir ulu zattı. ulular içinde ondan ulusu yoktu. sultanın tapısında adeta bir peygamberdi. vezirliğe, mala, mülke hiç tamahı olmayan; soyu sopu temiz bir zahit idi.. gece gündüz demez, zamanını kullukla değerlendirir, çok da cömert idi. tedbir ve yönlendirmelerinde yanıldığı görülmemişti. ama kimi kimsesi olmayan bir garipti!.. her ihtiyaç sahibine baba, sultan katında şefaatçi, huyu kimselere benzemez, halkın ahlakından farklı, sözü dinlenir bir yardımsever idi!.. derdi olan ona koşar, anlatır, derman arar idi.

    beyde ona koştu, derdini anlatmaya başladı:

    - haremimde neyim varsa hepsini alsın, varımı yoğumu yağma ettirsin, lakin şu tek at yok mu?.. o benim canımdır, ciğerimdir!.. elimden alınırsa, bil ki yaşayamam, ölürüm. kadına sabrederim, altınım, akarım olmasın... gam çekmem. sözlerimde hiç bir yalan ve ilave yoktur. anla halimi de bir tedbir eyle!..

    gözleri yaşardı imadülmülk’ün. doğruca koşarak sultanın huzuruna vardı. saygılı bir biçimde ellerini birleştirdi önünde, ağzı yumuk, devamlı yalvarıyor, dualar ediyordu allah’a içinden: "senden başkasına sığınmak doğru değil. onun yaptıklarına bakma. sen, sana layık olanı yap .. o; tutsak olan kullarından, kurtuluş beklemede. yoksulundan sultanına kadar bu halkın hepsi muhtaçtır..

    yüceliklere sahip güneş dururken, mumdan yollarını aydınlatacak medet beklerler.

    parlak güneş meydandayken, mumdan, kandilden aydınlık istemek ahmaklıktır. fakat şüphe yok ki bizim şanımız; edebi terk etme, nimete karşı küfranda bulunma, heva ve hevesimize uymadır... sen; kendi şanına uygun olanla onurlandır..."
    imadülmülk’ün gönlünden geçen bunlar idi.

    harzemşah:

    - söyle; mülkümüzdeki kutlu kişi, söyle de isteğini yerine getirelim.. bu kapıdan döndürülmeyensin... bilirsin!...

    - bu bey bana müracaat etti, sen onun kusuruna bakma. olanları anlattı. ben de meraklandım: sultanımın beğendiği at alelade bir şey olmamalı diye düşündüm, meraklandım. o atı bir de ben görmek isterim, dedi imadülmülk.

    harzemşah emir verdi, çavuşlar atı bahçeye çıkardı, her kes etrafını sardı, hayranlıkla seyrederlerken:

    - ey büyük adam, güzel bir at değil mi? sanki yeryüzünden değil de, cennetten gelmiş, dedi harzemşah..

    imadülmülk:

    - pek güzel, pek dilber bir at ama, sultanım; dikkat ederseniz bedenine göre başı kusurlu!.. adeta öküz başına benziyor!..
    bu söz harzemşah’ın gönlüne tesir etti, at gözünden düştü!..

    "allah’ın ipine sarılınız!.." allah’ın ipi nedir?. heva ve hevesi terk etmektir.

    ad kavmine kasırga olandır heva ve heves..

    halk heva ve heves yüzünden zindandadır!...

    balık heva ve hevesi yüzünden tavaya düşer!..

    sultan harzemşah:

    - tez götürün bu atı sahibine teslim edin, beni de bu günahtan kurtarın, dedi...

    dedi ama; öküz başıyla aldatıldığını anlayamadı bile. şöhret sahibi bir mimar; sanatına uygun yapar. balkonları, sarnıçları yerli yerindedir. içlerinde sonsuz alemler vardır. bir kara çadıra bunca boşluğu sığdırmıştır. gâh ayı bir kâbus gibi gösterir, gâh koyunun dibini bir bahçe gibi.. imadülmülk’ü de yaptığı hileye sevk eden kendisi idi. o’nun hilesi her hilenin kaynağıdır. "kalb, allah’ın iki parmağı arasındadır!.." gönlüne hile ve kıyası veren, hırkanı ateşe vermeyi de bilir!...

    (mesnevi 6.cilt)
  • cron'un arkadaşıymış hiç tanışmasak ta kendileriyle öyleymiş yani
  • antik caglarda insanlara olan faydalari kopeklerinkinden daha fazla olmustur.
  • vahşi kedilerle birlikte dünyadaki en estetik canlı. bu hayvanlara bakınca insanoğlunun yavrusu
    bile çok çirkin geliyor. bütün gün seyretsem bikmam.
  • kanımca en asil hayvan.ben dahil birçok kişi merak etmiştir, bu güzel hayvanların yürüyüş şekillerini,entry bunun üzerine olacak.

    atların çok çeşitli yürüme ve şekilleri vardır. bir atın yerinde durması dışında, koşması da dahil bütün ayak hareketleri “at yürüyüşü” olarak adlandırılır. bu yürüyüş şekilleri doğal ve sonradan öğrenilmiş yürüyüşler olarak ikiye ayrılır.

    atların doğal yürüyüşleri

    atların 6 tip doğal yürüyüşü olduğu fikri yaygın olarak kabul edilse de en çok bilinenleri aşağıda belirtilen ilk dört (adeta, tırıs, dörtnal, rahvan) yürüyüş şeklidir.

    adeta (walk)

    atın en doğal, yavaş ve kendi halinde, hiç zorlanmadan yaptığı yürüyüş şeklidir. atın doğal yürüyüşlerinden en yavaş olanıdır. at bu yürüyüş esnasında daha az yorulur ve at ile uzun mesafeler almaya çok uygun bir yürüyüş şeklidir. atlar bu yürüyüş esnasında bir taraftaki ayaklarını aynı anda ileri doğru atar. örneğin bu yürüyüşü icra eden bir at önce sağ arka ayağını atıyorsa sonrasında sağ ön ayağını hareketlendirir. atın rahvan yürüyüşünün yavaş hali gibidir.

    bu yürüyüşü yapan bir atın dizginleri serbest bırakılmalıdır. böylece at daha uzun adımlar atabilir. bu yürüyüş esnasında dizginleri kısa tutulan bir at daha kısa ve daha seri adımlar atacak ve daha çabuk yorulacaktır.

    atın bu en temel yürüyüşü diğer yürüyüşlerinin de kalitesini belli eder.

    adeta yürüyüşü yapan bir at ortalama 6-7 km/saat hızla ilerler ve dakikada yaklaşık 60-70 adım atar.

    tırıs (trot)

    tırıs kelimesi fransızca trot sözcüğünden gelmektedir. aslında anadolu türkleri bu yürüyüşe "link" ya da "süratli" demişlerse de sonrada askeri bir terim olarak türkçeye giren tırıs sözcüğü dilimize yerleşmiştir.

    tırıs atın koşmadan hızlı tempoda sekerek yürümesine verilen addır. adeta yürüyüşünden daha hızlı, dörtnala yürüyüşünden daha yavaştır.

    bu yürüyüş çeşidinin temel ayırıcı özelliği atın aynı anda çapraz ayaklarını yere basmasıdır. bu yürüyüş çeşidinde at her zaman dengededir ve boynu ile dengeleme hareketi yapmak zorunda kalmaz. bu yüzden bu yürüyüş esnasında atlar başını sabit tutabilir. atların vücut yapısına en uygun yürüyüşleri budur. bu yürüyüşle dörtnaladan daha hızlı bir şekilde uzun mesafeler alabilirler çünkü atlar dörtnala koşuları çok uzun sürdüremezler, yorulurlar ve dinlenmeye ihtiyaç duyarlar.

    tırıs, deneyimsiz biniciler tarafından pek tercih edilmez çünkü bu yürüyüşte binici ve at senkronize hareket etmek zorundadır. eğer binici atın ritmine ayak uyduramazsa at da bu dengesizlikten rahatsız olur ve adeta yürüyüşüne geçer.

    bu yürüyüş esnasında atın 4 ayağı da çok kısa bir süreliğine yerden kesilir.

    bu yürüyüş şeklinde atın hızı ortalama 13 km/s kadardır. ideali, bu hızda ara vermeden bir atın en az 40 km gitmesidir.

    rahvan (pace)

    rahvan; atın tırıstan hızlı, dörtnaldan yavaş yürüyüş şeklidir. bu yürüyüşün temel ayırıcı özelliği atın, adeta yürüyüşünde olduğu gibi aynı anda bir taraftaki bacaklarını bir arada atmasıdır. ancak bu yürüyüşü yapan atın aynı anda diğer iki ayağı yere basar. adeta yürüyüşünde ise 3 ayak her zaman yere basar.

    rahvan atlara genellikle sonradan öğretilemeyen bir yürüyüş şeklidir. rahvan yürüyen bir tay bu yürüyüşü ancak annesinden öğrenebilir. rahvan aslında develerin doğal hızlı yürüyüşüdür.

    rahvan yürüyüşü atlar için ustalık isteyen bir yürüyüş şeklidir zira atların vücut dengeleri bu yürüyüş esnasında kolayca bozulabilir. iyi rahvan yürüyemeyen atlar bu yürüyüş esnasında kolayca tökezleyebilirler.

    rahvan yürüyüş esnasında binici, tırısa göre daha az sarsıldığından deneyimli biniciler tarafından tercih edilir. ancak erişkin atlar için genellikle denge konusunda zorluk çıkardığından, bu yürüyüşü en deneyimli sürücüler bile genellikle engebesiz düz arazilerde tercih ederler.

    her ne kadar dengesi zor olsa da bu yürüyüş de atları dinlendirir.

    rahvan yürüyüşte bir atın hızı 19–24 km/s kadardır.

    dörtnala (gallop)

    atın en hızlı yürüyüş şeklidir. doğal ortamlarında atlar bu yürüyüşü ancak tehlikelerden kaçmak için ve kur yapmak için kullanırlar. atlar genellikle bu yürüyüş şeklini 3-4 km'den sonra koşmak istemezler. bu mesafelerden sonra dinlenmek isterler.

    bu yürüyüş aslında atın sıçrayarak yaptığı bir yürüyüş şeklidir. arka iki ayağı ile kendini hızlı bir şekilde ileri atan at, havaya sıçradıktan sonra ön iki ayağının üzerine sırayla düşer.

    dörtnal yürüyüşü sağ ve sol dörtnal olarak ikiye ayrılır. bu ayrım atın yere düşerken hangi ayağını önce yere bastığına göre yapılır. bu binici tarafından bilinmelidir ki binici yere ilk basan ayağa göre vaziyet alabilsin.

    bu yürüyüşte ortalama hız yaklaşık olarak 40–48 km/s'tir. ancak rekor 89 km/s'tir.

    kenter/eşkin (canter)

    kenter yürüyüşü eşkin olarak da adlandırılır. aynı rahvan yürüyüşü gibi dörtnaladan yavaş tırıstan hızlıdır. üç ayak vuruşlu bir yürüyüş olduğundan bu yürüyüş esnasında atlar bir arka ayağını ayrık olarak arkaya doğru savurur. bu arka ayak atı öne doğru itici güç sağlarken, at diğer üç ayağını öne doğru savurur. yavaş bir dörtnalaya benzetilebilir.

    kenter yürüyüşteki ortalama hız 16–27 km/s'dir.

    marş (ambling)

    bu yürüyüşte sadece bir ayak havada olduğundan bu yürüyüşe tek ayak yürüyüşü de denir. biniciler tarafından uzun süre eyerin üzerinde sarsılmadan durulması gerektiğinde kullanılan bir yürüyüş şeklidir.

    fox trot ve tölt en bilinen marş yürüyüşü şeklidir. genellikle uzun süren av partilerinde kullanılan bir yürüyüş şeklidir.

    bu yürüyüşü çok az at ırkı yapabilmektedir.

    kaynak : https://www.google.com.tr/…in-yuruyus-cesitleri-432
  • önceki entry de atların doğal yürüyüşlerinde. bahsetmiştim, bir de sonradan öğrenirken yürüyüşlerden bahsedelim.

    atların sonradan öğrenilen yürüyüşleri

    atlardan, gerek sanayide ve savaşlarda, gerekse de gösteri ve yarışlarda uzun yıllardır faydalanıldığından doğal olmayan bazı yürüyüş şekilleri de atlara öğretilmek zorunda kalınmıştır. sonradan öğrenilen birçok at yürüyüşü olsa da bunlardan en bilinenleri aşağıdaki gibidir.

    geri yürüyüş

    atların doğasında geri yürümek olmadığından atlar için çok zorlayıcı ve yorucu bir yürüyüştür. birçok ata bu yürüyüş çeşidi öğretilemeyebilir. savaş şartlarında gerektiğinde birkaç metre geri yürümek mecburiyeti olduğundan atlara bu yürüyüş ilk olarak türkler tarafından öğretilmiştir. günümüzde gösterilerde kullanılmaktadır.

    yan yürüyüş

    yanaşma olarak da bilinir. geri yürüyüş gibi savaş şartlarında kullanılmak üzere atlara öğretilmiştir. günümüzde gösterilerde kullanılmaktadır.

    istanbul adetası

    normal adeta yürüyüşünden farklı olarak at ayağını daha yükseğe kaldırır ve bacağı gergin olarak ileri atar. gösteri yürüyüşüdür.

    istanbul süratlisi

    normal tırıstan farklı olarak aynı istanbul adetasında olduğu gibi at ayağını daha yükseğe kaldırır ve bacağı gergin olarak ileri atar.

    ispanyol marşı

    özel bir gösteri yürüyüşü şeklidir.

    kaynak:

    https://www.google.com.tr/…in-yuruyus-cesitleri-432
hesabın var mı? giriş yap