• babanin oyunda yanina girerek street fighterda dövmesi ve kavga bitiminde yürü eşşek sıpası demesiyle sonuçlanabilecek olay.*
  • -hii baba!
    -ulan ben sana demedim mi atariciye gitmeden önce bana da haber vereceksin diye?!
    -ama ama...
    -sus! ver bakayım jetonları, haggar'la döviyim şunları
  • atari salonunda babaya yakalanmak adı altında irdelenmesi gereken konudur * *

    konuyla ilgili bir anımı ornek mahiyetinde paylasayım degerli okuyucularımızla. seksenlerin sonu ve doksanların basında buyumus her cocuk gibi o donemlerin en populer cocuk eglence mekanları olan atari salonlarından cıkmıyoruz haliyle. hafta ici okul cıkısı ve hafta sonu dersane cıkısı ile dersaneden kacmak suretiyle atari salonlarında geciyor gunlerimiz.

    tabi pederin bu durumdan inceden inceye haberi vardır fakat ataga gecmek icin uygun zamanı kollamaktadır. yine bir hafta sonu dersaneden kacılır ve atari salonunda vakit gecirilir ki arkadasla ortak jeton alınarak oyuna baslanır.

    vakit de iyice gec olmaya basladıgından bu son el biter bitmez eve dogru kosulacaktır. bir suru ugras neticesinde oyunun bonus karakteri son elemana kadar geliriz ki son elemanın adı ??? seklinde ve mekanda baba adı ile bilinmektedir. etrafım epeyce kalabalık herkes ilgiyle son elemanı nasıl yenecegimi izliyor. tam bu esnada gozumun onune babamın silueti geliyor ve yine oyuna konsantre oluyorum. pat kut falan yenisemiyoruz elemanla mac ucuncu raunda sarkıyor "-annnskiim o ne" diyorum icimden cunku yine pederin silueti var karsımda. ama bu sefer siluet gittikce gerceklik kazanıyor ki ben anlıyorum atari konsolunun camından yansıyanın babamın goruntusu oldugunu.. tabi ter bosaltmaya baslamısken kulagımdan tutup arkaya cekiliyorum bir anda.

    bir de bakıyorum babamın yanında kemal amca ki kendisi mahallenin imamı oldugundan mıdır nedir huzur doluyor icime. babam elimden tuttugu halde ataricinin yanına gidiyoruz ve bir daha beni almaması yonunde tembihliyor adamı. merdivenlerden cıkarken tuttugu elimi mengene kıvamında sıkan babamın dudaklarından su sozcukler dokuluyor, "-oglum gelme boyle pis yerlere, hadi eve git gec olmasın.." kemal amcanın yanında her ne kadar boyle sevgi dolu olsa da babamın evde kesin agzıma sıcacak oldugunu elimi hayvani bir sekilde sıkmasından anlıyorum.

    kosarak eve gittigimde annemle yaptıgım bir daha atariye gitmemek, dersaneden ve okuldan kacmamakla ilgili pazarlık sonucunda dayaktan kurtuldum diye umit ederken dıs kapıdan babamın, "-nerde o pezevennkk" seklindeki haykırmasıyla bunun o kadar kolay olmadıgını fark ediyorum.

    basım one egik, bir suclu gibi pederin kapısını acarken beni tuttugu gibi demir kapıya fırlatması, are you ken, tiger aparkat ve bilimum atari oyunlarındaki hareketlerle dolu dayagı nasıl yedigimi ise satırlara sıgdırmam mumkun degil maalesef.

    herifcioglu super cekti * resmen hala dun gibi aklımda...
  • babanın asabiyet derecesine göre değişebilecek sonuçlara gebe durumdur. misal benim babam biraz asabi biriydi ve yaşadım ben bu olayı. aslında kötü alışkanlık olarak nitelenebilecek tek huyum buydu; atari. gerek hagar gerek street fıghter gerekse de mortal kombat sosyal yaşamımın tamamını esir almıştı. hatta bu tutku yüzünden dersleri siklemeyip 2 zayıf getirmişliğim bile vardır. o derece yani.

    çok fazla arkadaşım yoktu mahallede. ama eksikliğini de hissetmedim bu durumun. çünkü kafa dengi 2- 3 kişi yetiyorduk birbirimize. maç yapmadığımız ya da bizim deyimimizle zındır zımba oynamadığımız anlarda sürekli atari salonuna kaçıyorduk. öyle ki harçlığın tamamı artık jeton parasına gider olmuştu. öğleden sonra atari oynarız diye okulda hiçbir şey yemiyorduk salak gibi. ken, ryu, sub zero, scorpion okuldan dönmemizi bekliyorlardı ya aminakoyyim, onlara ihanet etmek olur muydu hiç?

    bir süre sonra atari salonunda üzerime sinen sigara kokuları evde dikkatleri benim üzerime çekti iyiden iyiye. herkes sigara içtiğimden şüphelenmeye başlamıştı ve bu babayla yaşanacak bir tartışmanın da habercisiydi. ki çok da geç kalmadı zaten o tartışma. bir kaç gün sonra babam yanına çağırdı beni, gittim. bi' sehpa alıp gelmemi istedi. sehpayı da getirdikten sonra karşısına oturttu ve kendi paketinden 1 sigara uzattı;

    + yak 1 tane hadi!
    - yok baba ben içmiyorum ki! (yüzündeki o samimiyetsiz gülüşü göre göre alırmıyım lan hiç)
    + yak ulan!
    - içmiyorum baba, niye yakıcam?
    + içmiyosun da kaç gündür üzerindeki sigara kokusu ne lan pezevenk?
    - ee.. şeey baba.. hmm
    + bi' de yalan söylüyosun utanmadan! daha orta 1 e gidiyorsun lan, ne bu acelen?
    - baba valla içmiyorum
    + ne lan o zaman bu koku?
    - şey baba.. hmmm
    + tamam gir şimdi odana! ben öğrenirim nasılsa ne olduğunu

    bu diyalogtan sonra 2- 3 gün gitmedim salona ama aminakoduğumun ken'i, chun lee si rüyalarıma giriyordu. küçük kardeşimin üzerinde fatalityler denemeye başladım, o derece özlemiştim oyunlarımı. 5. gün artık daha fazla dayanamayarak gittim salona. 5 gün içinde biriktirdiğim tüm parayla da jeton alıp geçtim konsolların başına. hani sevgilim olsa o vakitler ve görüşmesek, bu kadar özlemezdim sanırım. ekranı öpmemek için zor tutuyordum kendimi lan. valla.

    vaktin nasıl geçtiğini de anlamadım tabii o gün. bedevi bulmuş kutup ayısı gibi koptum dünyadan çünkü. bi' süre sonra biz mortal kombat'ın başındaykene arkadaş dürttü arkadan;

    + yapma olm oyun oynuyoz şurda!
    - olm bi bak istersen
    + neyine bakıcam yaa? dur bi' bitsin şu oyun sonra bakarım

    bu lafı da söyledikten sonra omuzuma dokunan elin daha büyük ve daha ağır olduğunu hissettim ve döndüm o tarafa doğru.

    + ananı skii! babammış lan (içses).
    - napıyosun burda?
    + bab.. bab.. babaa
    - baba yaaa! ben demedim mi öğrenirim işin aslını diye
    + ama sigara içmiyorumki ben!
    - eşşoleşşeğe bak hele! düş önüme hadi eve gidiyoruz
    + baba şu el bitseydi bari (aklımı skiim ben bu lafı söylediğim için)
    - düş dedim önüme lan it oğlu it!
    + tamam baba

    ...

    yolda hiçbir şey söylemedi, susmaktan ya da suskunluktan korkmadım hiç bugüne kadar ama babam suskun olduğu zaman korkardım açıkçası. dövmek huyu değildi ama sağlam ayar çekerdi laflarla. o gün de korkuyordum, çünkü susuyordu sürekli. evde bi' fırtınanın kopacağı belliydi.

    eve geldik yemek yedik, çay içtik ve ama o hala bir şey söylemiyordu. yatmama yakın bi saatte "neden söylemedin işin aslını?" dedi. "korktum" diyebildim sadece. gizli saklı işler yapmanın kötü sonuçları olabileceğini, o yerlerde başıma neler gelebileceğini filan anlattı bu cevap üzerine. sonra da çok nadiren duyduğumuz şeyi söyledi;

    + siz benim canımsınız lan eşşoleşşekler! babadan gizli iş yapılır mı hiç? ya size bir şey olursa?

    o günden sonra ken, ryu ve sub zero badilerimle daha az ve babamın izni dahilinde görüşür olduk. ve hiç kimse de şikayetçi değildi üstelik bu durumdan.
  • atari salonunda okul mudurune yakalanmaktan daha az etkilidir.zira babalar o zamanlar sadece karne donemlerinde ortaya cikip "bu ne lan essoluesek,beden disinda hepsi kirik" diye girismeleriyle bilinirdi genellikle.hatta eve komodor alip butun gelecegimizi mahveden de bunlardir.ayni kisiler daha sonraki yillarda bilgisayar alaninda ilerleyince saga sola "bizim oglan yapsin,iyi bilir o isleri" diye ovunmuslerdir.hepsi ozunde iyi insandir.genellikle babacandir,baba candir.
  • cocuklugumun buyuk bolumunu harcadigim aktivite.
  • - yürü çabuk eve.
    + baba ya bir jetonum kaldı ama
    - yürü diyorum eveee...
  • babalara gelmek veya babalarin gelmesidir.
  • muhtemelen kişinin kendisini ismail yk gibi hissetmesiyle sonuçlanacak hadisedir.
    -nerdeeesin lan!!
    -burdayuum babeyy!
    -evin yokmu lan senin? püüh!haak tuğğ! gelme bir dahaa!
hesabın var mı? giriş yap