• küçükbakkalköy'ün roman mahallesi olduğu zamanları bilirim, şimdi üstünde plazalar ve gökdelenler yükseliyor. önceden çingenelerin çadırlarının olduğu yerin üstünde marriot otel var. gerçek ataşehir dediğimiz doğu ataşehir'in meydanındaki migros ve karşısındaki mcdonald's ise on yıllardır öyle. epey sonra batı tarafına, batı ataşehir'i yaptılar. birkaç yıl önce de ata çarşının karşısına metropol avm'yi diktiler. yine de doğu ataşehir bozulmadı. bölgenin en eski işletmeleri mcdonalds ve migros olabilir, o mcdonalds'ın franchise'ını karşı komşumuz alacaktı da son anda vazgeçmişti. hayal meyal ilk açıldığı zamanı hatırlıyorum. ne kadar da garip gelirdi o enlemesine bina, yandan bakınca incecik bir görünüşü vardı, içerisi nasıl acaba diye düşünürdüm. çok daha incelerini gördükten sonra gözüm alıştı galiba.küçüklüğünü orada geçirip de mcdonalds'ın üst katında çocuklar oynasın diye yapılan top havuzlarının içine kendini atıp, zıplayıp, oynamayan çocuk var mıdır bilmiyorum. çok güzel günlerdi vesselam. hayata bir kere daha gelsem milenyumun başında çocuk olmak isterdim. istanbul'un son yaşanabilir zamanlarıydı ve teknoloji yine de fena degildi.
  • ilce yapilma stratejisi ile etrafindaki tum akp yanlisi bolgelerin kendisine dahil edilmesine ragmen,29 mart 2009 yerel secimlerinde belediye baskanliğina chp yi getirmis super ilce.
  • birbirinden lüks konutların üstüne bir de tv'de istanbul'un finans merkezi olacak diye reklamlar dönüyor ama halen ataşehir'e bir metro planı bile yok. varsa da ben duymadım şimdi başlasa 800 senede bitmesi olası. ulaşımın halk otobüsü ve minibüsler ile sağlandığı finans merkezi komediye bak.

    (bkz: sadece türkiye'de yaşanabilen olaylar)
  • '800 katlı bina dikelim ama 2 şeritli yollarla kıç kadar caddelerde dolanalım' ilçesi. ayrıca 'sakın ama sakın ne büyük bir yeşil alan ne de şöyle çarşı, pazar, cafe olan açık alan yapmayalım ama yerin 7 kat altında spor salonları yapalım iş çıkışı gidelim' ilçesi.
  • öncelikle
    (bkz: haşırt to the blackboard)

    kadıköyü zaten alamıyoruz bari bölelim de en azından ataşehiri kurtaralım diyen akp nin çok fena mantarladığı ilçe olmuştur (bkz: mantarlamak)
  • ali ağaoğlu'nun şantiyesine dönüşmüştür.
  • hem batısından hem de doğusundan caddebostan'a da dolmuş seferleri başlasa da rahat etsek.

    ataşehir'de oturan herkes arabasını kapıp soluğu caddede aldığından haftasonu cadde perişan vaziyette. en azından araç trafiği biraz rahatlamış olur.
  • burayı öve öve bitiremeyen beton tayfa, hafta sonu oldu mu bostancı sahil / bağdat caddesi hattını tıkar.
    öyle de nefis bir ortamları var.
  • sevimsiz bir ilçe ama markalaştırılma çabaları güzel meyve verdi, doğruya doğru.
    buradan daire satın alacak kadar param olsa da hayatta almayacağım bir yer. suadiye, caddebostan, göztepe, moda vb. gibi sahil hattına yakın, nezih ve hayatın ta içinde yer alan yerler varken buradan mülk edinmek olsa olsa "ataşehir'de evim var" diye böbürlenmek içindir gibi geliyor bana. "ben de modaya uydum, alt sınıftan ayrıldım, elitim ben" demenin bir yolu gibi... safi beton, safi bina. şu malum meşhur inşaat firmasından yüzbinlerce dolara ev alıp sonra da evin balkonu olmadığından yakınan bir tanıdık geliyor aklıma. dünyanın parasını verip betondan bir kafese girmek değil mi şimdi bu? değişik bir lüks anlayışı demek ki...
    daha dün istanbul'un en varoş yerleri olan kesimin de ataşehir diye anılması bunus olarak gariban kesimin de "ataşehir'de yaşama hazzı"nı tatmasına sebep oluyor. bu açıdan kozmopolit diyebiliriz.
  • gördüğüm kadarıyla anadolu yakasının en sikik ve agresif araba kullanan şöförlerine sahip yerlerinden biri. ne zaman buraya gitsem, her köşede arabayı üstüne süren mi ararsın, sıkışık trafikte kıçına dayanan mı artık. bir de en çok gördüğüm model, adası bol olan bu yerde ada içindeyken size yol vermesi gerekirken arabayı 90 derece üstünüze süren manyaklar.

    evet sonuçta görgü, toplum kurallarına saygı gibi şeyler yüksek binalarda cicili bicili giysiler içinde çalışmak, rezidans denen yerlerde oturmak, baba-koca parasıyla alınmış ciplere binmek, araya götten püften ingilizce kelimelerin sıkıştırıldığı toplantılara katılmakla aynı paket içinde gelmiyor işte. lan plaza kezbanları, mahmutları, zamanında ağaoğlu'nun kazığını yemiş kodamanlar, olm turkcell reklamlarından, binbir gece dizilerinden gaz aldınız da kendinizi nyc'de oraya buraya yetişmeye çalışan tribal meşgul tiplerden mi sanıyorsunuz sahiden yoksa?

    neyse efenim, sokayım sizin ingilizce isimli binalarınıza da, tüketim kültürünüze de, o binaları metrekaresini katmerli fiyatlardan size dayayan mantaliteye de, rantınıza da ve hatta görgüsüzlüğünüze de...
hesabın var mı? giriş yap