• atatürk hitabını ilk kez dönemin türk dil kurumu başkanı bir konuşmasında kullanmıştır. mustafa kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştır. fakat kendisine ''ata'' diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
  • kıyafetlerini çoğu zaman kendi çizerdi.böbrekleri sorunlu olduğu için sıcak tutsun diye arkası trikodan yelek çizimini özel terzisi uzun yıllar kendisi için de yapmıştır..ceketi slim fit,pantolonları boyu uzun göstersin diye boldu..
  • geometriyi severdi. üçgen, dörtgen, eşkenar, artı, eksi gibi ibareleri kendi türetip dilimize kazandırmıştır.
  • bilimsel makale veritabanı için;

    (bkz: mustafa kemal atatürk hakkında makale veritabanı)
  • bir sürü koruması olmasına rağmen yanında sürekli tabanca taşırmış.

    ne kadar doğru bilemiyorum ama yıllarını cephede geçirmiş eski bir ittihatçı olduğunu göz önünde bulundurursak doğru olma ihtimali oldukça yüksek.
  • tevfik fikret'i çok severmiş. ama bu yalnızca edebi bir sevgi değil; onun çağdaş ve bağımsızlık tutkunu bir aydın olmasından kaynaklanan bir hayranlık da işin içinde. tevfik fikret genç sayılabilecek bir yaşta ölmeyip cumhuriyete yetişebilseydi bence önemli makamlarda bulunup farklı bir kültür dünyası şekillendirirdi.

    atatürk diye başladık, ama tevfik fikret diye bitirdik. olsun, büyük insanlar ikisi de; aynı paragrafta buluşmaları son derece doğal.
  • gittiği yerlere, cephe de olsa, kütüphane getirirmiş. en sevdiği kitap reşat nuri güntekin'in çalıkuşu romanıymış, bazen rastgele sayfasını açıp okurmuş.
  • trablusgarp'ta öğrendiklerini (denizden çıkarma birliklerine karşı savunma) çanakkale'de uygulaması.
    çanakkale'de beklenmedik bir karşı taarruzla düşmanın imha planını yok etmesi.
    suriye'de kuşatılmış bir orduyu anadolu'ya çekebilmesi.
    yurt dışına kaçmak varken anadolu'ya gitmesi.
    harbiyede öğrendiği gerilla taktiğini anadolu'da uygulaması.
    sakarya'da yeni bir savunma anlayışı ile zafer kazanması.
    1918'de suriye'deki ingilizlerin (erken)"blitzkrieg" taktiğini 4 yıl sonra afyon'da uygulayabilmesi.
    kendi hanedanını kurmak varken tek partili bile olsa cumhuriyeti ilan etmesi.
    cahil bırakılmış halka "ben niye uğraşayım" demek yerine halk eğitim seferberliğini başlatması.
    bakımsız bırakılmış anadolu bozkırından yeni yeşil alanlar ve bir adet de başkent çıkarması.
    geri planda bırakılmış kadınlarımızı aktif olarak sosyo ekonomik hayata kazandırması.
    jön türkler ile başlatılan ittihat terakki ile devam ettirilen "bütünleştirici türk milliyetçiliği" kavramını anadolu'da başarıyla uygulaması.
    bütün bunlara rağmen;
    günümüzde bazı askerlerce sevilmeyen,
    bazı vekillerce hakaret edilen,
    bazı gazetecilerce iftiralar atılan,
    bazı kadınlarca özgürlük düşmanı ilan edilen,
    bazı okumuş cahillerce diktatör denilen,
    ve sokaklarında, caddelerinde yeşillik ve eğitim kurumları yerine; günümüzde eskort ilanları, adım başı pavyonların olduğu, yine adım başı iddia bayilerinin cirit attığı ankara'da, bazı ankaralılarca din düşmanı ilan edilen lider.

    daha da uzatırdım ya neyse.
  • "1923 yılı sonlarında istanbul üniversitesi’nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: “avrupa’ya talebe yollanacaktır.” allah allah dedim, ülke yıkık dökük. her yer virane… bu durumda avrupa’ya talebe göndermek lüks gibi gelen bir şey. ama şansımı bir denemek istedim… 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. benim ismimin yanına atatürk “berlin üniversitesi’ne gitsin” diye yazmış… vakit geldi. sirkeci garı’ndayım ama kafam çok karışık. gitsem mi, kalsam mı? beni orada unuturlar mı? para yollarlar mı? tam gitmeyeceğime karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzii (dağıtıcısı) ismimi çağırdı: “mahmut sadi, mahmut sadi…” “benim” dedim. “telgrafın var.” telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: “sizleri (yurtdışında okumaya) bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz. mustafa kemal.” bunu okuyunca düşündüklerimden utandım… “şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme” dedim.düşünün, 1923 yılında o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman neler hissettiğini sezebilen ve ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi? çok başarılı oldum. kıvılcım olarak gittim, ülkeme alev olarak döndüm. istanbul üniversitesi genel ve beşeri fizyoloji enstitüsü’nü kurdum, kürsü başkanı oldum. daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım. ben kim miyim? ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım!”
    (bkz: sadi ırmak)
    (bkz: ordinaryüs prof.dr.sadi ırmak.eski çalışma bakanı ve eski başbakan)
hesabın var mı? giriş yap