• - evladım, ne oldu ben yokken?
    - atam nasıl başlayayım ki... anlatmaya gücüm yetmeyeceğinden korkarım... sizin de dinlemeye!!
    - dene evladım ben gelecek mecali bulduysam sen de anlatacaksın elbet!
    - ilk gelen mcdonalds'dı ülkeye, hamburger adı verilen amerikan icadı bir köfte işte. meraktan gidenler oldu. evet protesto edenler de vardı, hatta o kırmızı renginden iğrenenler de. bilmiyordu çoğu insan kırmızı'nın beni ye, tüket anlamına geldiğini. sonrasında burger king'ti, wendys'di, levi's tı derken heryerde yer hasıl olmaya başladı bunlardan. pahalı diye kimsenin gitmeyeceği yerler diye düşündük biz en başta. ayrıca özel televizyonlar da hayata girmişti o zamanlar. izlenenler farklı bir yaşamın sinyalini veriyordu. sanki kafaya takılmamalıydı bu kadar herşey. tüketimin başlaması insanları rahatlatacaktı.
    - peki sonra?
    - biliyordu hedeflerini bu yeni gelenler. mühim olan ülkenin üst düzeylerini etkilemek değildi, tabandan yayılmalıydı sevgi. aynen ikinci dünya savaşı sonrasında amerika'nın ülkeye dağıttığı bayraklı sütler gibi. hedef halktı, hedef çocuklardı. aşılamaya buradan başlanılmaydı. ülke ise herşeye yeni başladığını düşünüyordu. yeni tatlar, yeni giysiler, yeni güzellikler aldığımızı düşündük bizlerde. hem istihdam yaratıyorlardı. önce olanlardan farklıydı bunlar. hem menü denen bir kavram vardı, hem kot pantolon da 501 denen bir model. öyle ki reklam denen şeyler bile izlenir üzerinde yorum yapılabilir hale gelmişti. yabancı sigara içemeyen, birinci'den, maltepe'den sıkılmış halkım için marlboro sigarası yeni bir kavramdı. aynı zamanda statü bile belirliyordu. ilk başta yadırgayanlar bile normal karşıladı zamanla. o eski itirazlar, söylentiler zamanla yok oldu. hatta bizden biri gibi oldu bu bahsettiklerim.
    - ben de onu soracaktım. ben latin alfabelerini getirirken, latinceyi getirmeyi kastetmemiştim. ama nedir bu tabelalar, nedir bu satılanlar?
    - onların geldiği döneme denk gelen nesil yetişti atam. onlar türkçe'nin albenisini kaybettiğini düşündüler. sevmediklerinden değil elbet. ama batılılaşma gerçekten o kadar önem kazandı ki, biz yanlış anladık birşeyleri. dünyadaki birçok ülkeden çok daha önce globalleştik. serbest pazarı ilk biz benimsedik. yabancı isimler koyduk yeni ürettiklerimize. böylece daha fazla ilgi çekebilecekti ürettiklerimiz.
    - peki bu arabalar, kim üretiyor bunları?
    - atam bizim ürettiğimiz arabalar çoğu. ama hiçbirisi bizim mühendisliğimiz ile düşünülmedi. bize üretin deyip yine istihdam yarattılar. biz sevdik bize istihdam yaratılmasını. yeni birşey bulmaktansa olanı devam ettirmek daha kolaydı sanki. ne gereği vardı ki ek maliyete. hem olanaklar o kadar çok fazlaydı ki. evet devrim isimli bir arabamız oldu amaaaa, nafile. olmadı işte.
    - bu kadar mı peki?
    - hayır değil atam, kendi yarattığımız bankalar vardı bizim. ülkenin para dengesini sağlayan. faizleri kontrol imkanı yaratıp, tüketiciye, çiftçiye, çalışana, öğrenciye kredi verip hayata yeni eklemeler yapıp en azından geleceklerinin garanti altına alınmasını sağlayan. biz onların %30'unu sattık atam. sermaye artırmaları, ülkeye dışardan kaynak gelmesi gerekiyordu ki ülke parasının değeri artsın, yabancıların ilgisini çeksin. ama biz bilemedik atam. eğer bir ülkenin ekonomisi satılırsa, herşeyi satılırmış diye düşünmedik.
    - peki yol gösteren çıkmadı mı bu kadar zaman içerisinde?
    -inönü zamanlarında sırf destek vermek için ihtiyaç yokken kredi aldığımız uluslararası para fonu denen bir kurum vardı, siz de bilemezsiniz. işte biz o kurumun yönlendirmesini esas aldık. zamanla iç ve dış borçlar oluştu. nasıl olduğunu anlayamadık. sonra dediler ki bize, "bir ülkenin bu kadar çok teşebbüsü olamaz. satılmalıdır." ülkede ne kadar kamu iktisadi teşebbüsü varsa sattık. böylece devlet esas işi olan ülke idaresini gerçekleştirecekti, mal ve sermaye işlerini profesyoneller yapacaktı. bu profesyoneller genelde dışardaymış atam, biz de onlara sattık.
    - peki ülke talan edildi, halk ne yaptı?
    - onlar da zamanla farklılaştı atam. zamanla ırklar devreye girdi. türk- kürt- ermeni- azınlık bir sürü sorun çıktı. aslında uzun süre yoktu ya, bir ara olanlar oldu. o evreyi unutturdular bize de. tam o bitti derken, bu sefer din sorun haline geldi. hristiyanlar kiliseyi ibadet için kullanırken, biz camilere siyaset bulaştırdık. allahın evine başkalarını soktuk. ve insanların vicdani özgürlüklerini unuttuk atam. işte diğer olaylar olurken halk ta bunlarla ilgilendi.
    - peki eşek sıpaları, peki ya siz güvendiğim gençlik? size ne oldu...
    - bizi büyütmediler atam. yök denen bir kurumla uğraştık, eğitimde siyasetle uğraştık, okumak için okunması gereken şeylerin yokluğuyla uğraştık. ve bunları alamadığımız için hep yakındık!
    - evladım... bilmek istemediğim, duymak istemediğim şeyleri dinlettin bana. sızlayan kemiklerim değil sizlere bıraktığım yüreğimdir şu an. gençliğe hitabımı hatırlayın.
    unutmayın ki emanetimi daha iyi şekilde görmek isterim...

    yoksa daha mı kötü olurdu? kimbilir...
  • ataturk yasasaydı...
    - 2 dolar 1 lira olurdu.
    - kore savasına gidilmezdi
    - adalet parti iktidara hiç gelmez,adnan menderes asılmaz ve 1960 askeri darbesi hic yasanmazdı
    - ulkede sag,sol,orta,kuzeydogu gibi ayrımlar olmaz,ekmek ve yag icin kuyruk hic olmazdı
    - enosisler,kıbrıs barıs harekatı hic yasanmazdı cunku ulkemiz dıs siyasette etkili olurdu ayseler tatile cıkmaz en fazla ayaklarını suya sokup sallardı.
    - asala değil diplomatlarımızı oldurmek sinmislikten diplomatlarımızın arabalarının lastiklerini bile indiremezdi.
    - msp,dsp,rahsan,bulent,necmettin,alpaslan,kara oglan,deniz,mesut,suleyman,tansu,yıldırım,turgut isimlerini hic duymazdık
    - 1980 yılında askeri degil,bilimsel darbe olurdu.
    - yaklasık 50 seneden beri avrupa birligi uyesi olup gsmh tavan yapmıs vaziyette olurdu.
    - enflasyon canavarını van golu canavarı zannederdik
    - ulkeden karikaturistler,komedyenler yetismez zaten ilim irfan yuvası olan turkiyede herkez mutlu oldugun icin bunlara gerek kalmazdı
    - turk,kurt,ermeni,yahudi,cerkez,göcmen,bosnak,suryani,laz,gurcu,tatar alt kimlik,ust kimlik bedir bilmez ne mutlu turkum diyene nin asıl amacını ozumsemis olurduk
    - pkk soz konusu olmaz kenyalardan apoları tasıyıp,beslemezdik.
    - yok nedir ogrenemezdik universitelerde ozgur egitimin tadını cıkartırdık.
    - ne yazık ki doguslarımız,boz ayılarımız,yklarımız,cankatlarımız,kendini manken zanneden ucubelerimiz,cıvık magazin basınımız,firarda olanlar,muhtar olanlar,cakar olanlar,tor olanlar,arenalar,dizilerde oynamak zorunda kalan tiyatrocularımız olmazdı.
    - duzgun bir ssk mevzuatımız olur 1.2 calısan bir emekliye bakmazdı.
    - ortama bomba kasetler dusmez,gundem degistirmek nedir bilinmezdi
    - ve biraz daha yasaydın atam,sadece bes sene daha tum toplum senin naciz vucudunun elbet toprak olacagını ama cagdas turkiye hayalinin hic batmayan bir gunes gibi kadın,erkek,turk,kurt,ermeni,cerkez,laz,yahudi,rum,boşnak,gurcu,pomak,sii,sunni,hanefi,ortadoks,katolik,protestan,evangelisin ustune parlayacagını bilirdin... denilebilecek cumle
  • son zamanlarda sosyal paylaşım sitelerinde hemen herkesin görebileceği en kısası bir paragraf olan temenni yazılarının başlangıcı..

    duyulan özlemin tavan yaptığı günlerdeyiz, yazanlar bunu söylüyor hep. ama artık o kadar fazlalaştı ki yazılanlar, özlemlerine gerçekten saygı duymakla beraber sinirleniyorum.

    atatürk -en klişe anlatımla- sahip olduğu vizyon ve misyon doğrultusunda bir yaşam sürdü ve artık aramızda değil. o "yaptı" ve gitti.

    sense şu anda hayattasın, peki sen ne yaptın? giderken sana bir dolu miras bıraktı üstelik, bunu ben değil sen söylüyorsun, her 29 ekimde,10 kasımda misal facebook iletine yazıyorsun böyle olduğunu..peki sahip çıktın mı? üzerine bir şeyler kattın mı?

    hayır, atatürk gelsin fenerbahçeden öğretmen maaşlarına; zamlardan ailevi sıkıntılarına kadar her şeyi çözsün değil mi? sen de otur iletini güncelle..
  • bir temenni. ve bu temenni gerçek olsaydı, atatürk'ün facebook status'u:

    ''herkesin derdi ben olmuşum, demek ki zamanında iyi koymuşum''

    olurdu.
  • ülkenin halini gördükten sonra savelemeyi unuttuğunu fark edip kahrolurdu.
  • yirminci yuzyila bircok akil almaz mucizeyi gerceklestirip baslayan fakat bu basarilarin gerceklestirilmesinde buyuk pay sahibi olan bir insani vakitsiz kaybettiktek sonra bir turlu bahsi gecen akil almaz ivmenin sonunu getiremeyen bir toplumun, isler boka sarmaya basladiktan sonra yapmaya basladigi, halen yaptigi ve malesef daha uzun bir sure yapacak gibi gorundugu beyin cimnastigidir.

    butun bu varsayimlari yaparken tabiiki bol kepceden sallayan ciddiyetsiz kesimin degil ama tahminen cogunlugun ataturk’u her seyi kusursuz yapabilen bir robot kivaminda gormedigi asikardir.

    butun varsayimlarin onderliginde yapilan tek bir varsayim ise sanirim bu toplumun cogunlugu tarafindan reddedilemez. ataturk, aldigi kararlari, yaptigi atamalari, toplumun azami yararini goz onunde bulundurarak yapacaktir ve bu dogrultunun tersine hareket etmeye calisanlari, es, akraba,tanidik,dost, cikar gibi iliskileri goz onunde bulundurmaksizin cezalandiracaktir.

    ornek vermek gerekirse; “ataturk hayatta olsaydi, akilalmaz devlet ihalelerinden akilalmaz miktarda paralar birtakim kisilere aktarilmazdi” derken kastedilen, kendisinin insanustu yaratik gibi bir ihaleden baska ihaleye ucarak gidip ihaleleri basinda denetleyebilmesi, bir yamuk var mi diye kontrol edebilmesinden kaynaklanmamaktadir. kendisinin, ihale sistemini denetleyen kisileri, bu kisileri denetleyen kisileri, ve herseyin basindaki diger denetcileri mumkun olacak en iyi sekilde, aymazliga, hiyanete ve dalalete yer vermeksizin, o andaki politik konumunun elverdigi azami gucu kullanarak sececegi yada sectirtecegi vurgulanmaktadir.

    gazi’yi rahat uyutmayan birileri varsa, onlar, yapilip edilmis hadiseler bu kadar berrak, acik secik iken hala onu anlamakta israr eden kisi, kurum ve kuruluslardir. bu elemanlar, bu topraklar uzerinde olduklari surece biz daha cooooooook kere ayni sekilde cumleye baslamak zorunda kaliriz. ataturk yasaydi
  • arkasindan iyi niyetli olanlar kadar sacma sapan temennilerin de geldigi girizgah.
  • bu kısa enrtriyi, ince ince dayatılan kalıpların dışına çıkıp, özgürce hissettiği gibi konuşan 6 yaşındaki güzel yürekli yeğenim zeynep için yazıyorum.

    öğretmen sınıfta bütün çocuklara şöyle bir soru soruyor: atatürk bugün yaşasaydı onunla ne yapmak isterdiniz?

    savaşa giderdimlerin,düşman askerini denize dökerdimlerin arasında "plajda dondurma yemek isterdim" diyebilme güzelliğin ve naifliğini dilerim hiç kaybetmezsin. isterdim ki hayatta olsaydı da, atatürk'le plajda dondurma yiyebildiğiniz bir ülkede yaşıyor olsaydınız.
    olsun.
    yine de,
    seninle gurur duyuyorum lan. aferim.
  • yani, biraz enteresan söz. çünkü atatürk yaşasaydı muhtemelen ölmüş olurdu. çünkü 132 yaşına kadar yaşaması mümkün değil. ölmüş sonuçta. öyle bakmak lazım.
  • atatürk şu an yaşasa, patronların çoğunu tarikatçılarla birlikte idam ettirirdi.
hesabın var mı? giriş yap