• bir "tecavüz ederim, hapse girmem, çalarım, utanmam" değildir.

    edit: imla.
  • bir ateist olarak konuya "çalıyorum çırpıyorum ama namaz kılıyorum." şeklindeki eleştirilerle kolayca moral high grounda geçme arzusundan arınmış bir şekilde yaklaşmak gerektiği kanısındayım.

    ahlak nosyonunun var olma sebebi zaten transandantal objektif doğrular değildir. sheldon cooper'ın referans verdiği, nietzsche'nin ahlakın sadece birkaç üstün insanı geride tutmak için alt düzeyde bir insan sürüsü tarafından kullanılan bir kurgu olduğu hipotezi de değildir. ahlakın var olma sebebi evrimsel süreçte bireye ve topluluğa sağladığı faydadır. dolayısıyla ateist ahlakının dindar ahlakıyla yarıştırılması anlamsızdır.

    dindarlarda görülen "alkol almıyorum ama karımı dövebiliyorum." ve benzeri çelişkiler üzerinden "ateist ahlakı" güzellemek de pek rasyonel bir tutum değildir, çünkü ateist ahlakı diye nesnel bir ahlak sistemi yoktur.

    dinin olmadığı bir yerde ahlak problemi oyun teorisi bağlamında veya nörobiyolojik düzeyde ele alınabilir.

    1) oyun teorisi bağlamında ahlak:

    a beautiful mind'ı izleyenler bilir. filmde oyun teorisi üzerinde çalışan ünlü matematikçi john nash'in hayatı anlatılır. nash'in barda arkadaşlarıyla bir kız grubunu gördüğü sahne vardır. bütün erkekler kız grubundaki sarışına yanaşmak ister. bu durumda nash'in aklına adam smith'in "bireysel hırs kamu yararına hizmet eder." sözü gelir. şayet bütün erkekler sarışına giderse çoğunun red alacağı ve erkeklerin arkadaşlıklarının zedeleneceği kesindir. bu şekilde hem erkek grubunun çoğunluğu zarar edecektir, hem de geriye kalan kızlar kendilerini aşağılanmış hissedecektir. bu yüzden nash smith'in bakış açısının gözden geçirilmesinin icap ettiğini savunur ve toplam fayda için kimsenin sarışına gitmemesini, bütün erkeklerin gruptan esmer bir kız seçmesini önerir.

    görüldüğü üzere bu hem bireyler boyutunda eş bulamama riskini azaltan, hem de toplumsal olarak maksimum kişiye fayda sağlayan bir seçimdir. bu tür örnekler aslında fazlasıyla yaygın olmasına rağmen, insanlar günlük hayatta kalkıp da "ben aslında en güzel olan kadını arzulamıştım, ama şansım yoktu." demez. bunun yerine kendisini duygusal olarak rahatlatacak bahaneler üretir. "önemli olan iç güzelliktir." der. "bros before hoes." der. özünde pragmatik olan bu tür davranışsal örüntülerin adı da "ahlak" olur.

    yanlış anlaşılmasın, burada "ahlak kavramının içi boştur." gibi bir şey söylemek istemiyorum. bilakis, akıllı bir insanın hem kendisi hem çevresi için faydalı işler yapma şansını maksimize etmeyi tercih edeceğini düşünüyorum. çünkü toplumsal yaşamda yalnızca kendini düşünmenin de sebebiyet vereceği çevresel reaksiyondan ötürü zarar getirme riski oldukça fazladır. bu yüzden ekonomi tarihçisi carlo cipolla'nın konuyla ilgili çıkardığı bir tablo tatmin edicidir.

    carlo cipolla'nın tablosu

    tabloda iki eksen vardır. y ekseni kişinin başkalarına yönelik fayda/zararını, x ekseni ise kişinin kendisine yönelik fayda/zararını illüstre eder. burada 4 tip insan mevcuttur:

    1) saf insan: kendisine zarar verirken çevresine faydalıdır.
    2) haydut: başkalarına zarar verirken kendisine faydalıdır.
    3) zeki insan: kendisine faydalıyken çevresine de faydalıdır.
    4) aptal insan: kendisine zarar verirken çevresine de zarar verir.

    tahmin edebileceğiniz üzere bu insan tiplerinin her biri aslında evrimsel süreçte şanslarını yükselten/düşüren faktörleri kendisi yaratır. ancak gerçeklik bundan biraz daha komplikedir. kimse her zaman spektrumun tek bir köşesinde değildir. ezcümle, bir haydut aşık olursa safça davranabilir veya bir aptal hayati bir kararı verirken etraflıca düşünüp zekice bir karara varabilir.

    aslına bakarsanız bunun simülasyonları da yapılmıştır.

    kanadalı bir indie oyun geliştiricisi (nicky case) 2017'de evolution of trust diye bir simülasyon çıkarmıştır. simülasyonda önünüzde bir makine vardır. makineye bir jeton koyarsanız, diğer oyuncu üç jeton alır. bunun tersi de geçerlidir. ikiniz de jeton koymak veya koymamak arasında seçim yapabilirsiniz.

    bu durumda siz jeton koyarsanız ve karşı taraf jeton koymazsa siz 1 jeton kaybederken karşı taraf 3 jeton kazanacaktır. bunun tersi de geçerlidir. ikiniz de jeton koyarsanız herkes kazanacaktır. kimse jeton koymazsa kimse kazanamayacaktır.

    simülasyonda oyunculara özgü ahlaki "ilkeler" vardır. mesela all cooperate adlı karakter ne olursa olsun kooperasyondan yanayken, all cheat her zaman hileden yanadır. grudger kooperasyonla başlar ancak bir defa kandırılırsa hep hile yapmayı seçer. copycat kooperasyonla başlayıp devamında sizi taklit eder. detective tüm bunlardan daha karışık bir davranış biçimi sergiler.

    nicky case'in simülasyonunda oyunda sayıları zamanla en çok artan copycatler olur. reel dünya bu tür simülasyonlardan daha kompleks olsa bile ahlakın evrimi hususunda bize fikir verebilir.

    2) nörobiyolojik boyutta ahlak:

    evrimden söz etmişken evrimsel olarak en yakın akrabalarımızdan hiç söz etmemek olmaz. ahlakın evrimini anlamak isteyen herkes etologları ve primatologları takip etmelidir ki ahlakın insana özgü olmadığını ve biyolojik bir zemini olduğunu anlayabilsin.

    bunu en iyi açıklayabilenlerden biri de franz de waal'dır şüphesiz. de waal'ın kitabından 1-2 alıntı yapmak gerekirse:

    --- spoiler ---

    "şempanzelerin hiçbir bedel ödemeleri gerekmediğinde bile birbirlerine yardım etmediği düşünüldüğünden insanlar eşsiz kabul edildi. yöntemi değiştirdik, aletten kurtulduk, bir de baktık ki şempanzeler birbirlerine yardım ediyorlarmış."

    "bekleyen partnerinin önünde, etkin şempanze içinde iki renk plastik jeton olan kovaya uzanıyor. o jetonu seçtikten sonra masanın üzerinde duran kağıda sarılmış iki ödül arasına koyuyoruz. ya sadece etkin maymunu (bencil renk) ya da ikisini birden (toplumcu renk) ödüllendiriyoruz. şempanzeler toplumcu olanı tercih ediyor."

    --- spoiler ---

    fizikalist bir perspektifle yorumlandığında organizmalarda içgüdüsel olarak yardımlaşmacı ruhu tetikleyen bir takım biyolojik örüntülerin var olduğunun sarih olduğu sonucuna varılacaktır.

    etoloji ve primatoloji bir yana, empatiyle bağlantılı beyin bölgelerinin olduğu üzerine pek çok makale halihazırda yazılmıştır. basit bir örnek olarak supramarginal gyrus veya ventromedial prefrontal korteks verilebilir. (bkz: supramarginal gyrus/@highpriestess) (bkz: ventromedial prefrontal korteks/@highpriestess)

    bu örnekler çoğaltılabilirdir. önemli olan insan beyninin empatiden sorumlu alanlarının ve empatinin birden fazla çeşidinin varlığının artık bilinen şeyler olduğudur.

    * * *
    kısacası bu tür tartışmalarda "ateist ahlakı şöyle daha iyidir", "dindar ahlakı böyle daha iyidir" diye erdem sinyallemesi yapmaya pek lüzum yoktur. ahlaki örüntüleri atalarımızın hayatta kalma ve üreme şansını yükseltmesine hizmet etmiş rastlantısal unsurlardan daha ötede bir yerlerde konumlandırmak kendimizi her ne kadar üstün hissettirse de bizleri realiteden uzaklaştıracaktır.
  • karşısındaki insana yaptığı iyiliği, daha önce hiç bir insanın ve hiç bir cinin el sürmediği ve yüzleri yalnızca sahiplerine bakan ve iyi muamele yapan portakal memeli bakire huriler ile kevser şarabı içerken ipek döşeklerin olduğu çadırlarda grup seks yapmak için değil, (tasvir için; (bkz: rahman suresi))

    karşısındaki insana yaptığı iyiliği sadece iyi bir insan olduğu ve iyilik yapmak için yapan insanların ahlağıdır.

    **

    bana verilen iki tane zekatı sırf bu sebeple geri çevirdim.
    bana iyilik yapmak için vermiyordu ki o hacı amca.. portakal memeli huriler için vizite ücretini ödüyordu. ama ben pezevenk değilim..

    (bkz: #14875849)
  • kaynagi allah korkusu degildir bu nedenle takdir edilmelidir.
  • aynı yerde askerlik yaptığımız bir imamın bendekine şaşırdığı ahlak türü:

    " yani şu bölükteki millete bakıyorum bir de sana bakıyorum; peygamber gibi adamsın yahu nasıl ateist olursun? "
  • (bkz: vicdan)

    ve onlar ki bir kitabın sınırlamasına ihtiyaç duymadan kendi vicdanlarıyla iyiyi doğruyu kötüyü yanlışı bulurlar.
  • inançla ahlak arasında doğrudan bir bağ kuran karakteri zayıf, ahlaksız insanlar tarafından eleştirilmesi abesle iştigaldir. müslüman olduğu için ahlaklı olduğunu iddia edenler; türlü ahlaksızlığı, zalimliği din kisvesi altına çekip savunurken, utanmadan müslüman olmayanların ahlakına dil uzatırlar. bastırılmış duyguları ve fikirleri hastalıklı bir hale dönüşen bu insanların kokuşmuş ahlak yapılarını anlayabilmek için biraz yakından bakmak yeterlidir. bir kadının elini sıkmayan, otobüste kız çocuğunu seven adamı linç eden, öğrenci evlerinde kız-erkek kalan öğrencileri göz altına alan bir ahlak yapısıdır bu. göstermelik ahlaklarının nasıl karanlık yüzünü görmek için fazla derine gitmeye gerek de yoktur aslında.

    bugün müslümanım diyen neredeyse her insan farklı bir dine inamaktadır. aslında hiç bilmedikleri bir dinin, hiç okumadıkları kitabını kulaktan dolma bilgilerle kendince yorumlayıp, kendi kişisel çıkarları doğrultusunda devşirdikleri inançları, ve buna bağlı olarak ahlak yapıları, biat ettikleri hoca efendiler tarafından yönlendirilebilecek kadar da zayıftır. inandıkları din kendi vicdanlarını tatmin etme dinidir, bu yolda allah'ı bile kandırabileceklerine inanırlar.

    hal böyle olunca bu insanlar din, günah, cehennem kavramları onları engellemeseydi karanlık köşelerinden açığa çıkaracakları sapkın fikirlerine bakıp, dine inanmayan insanların da bu saplınlıkta olduğunu sanmaktadır. bu insanlara yanıldıklarını söylemekle, bir şizofrene yanıldığını söylemek arasında bir fark göremiyorum. ikisi de hastalıklı beyinlerin ürünüdür.
  • kafadan yanlis bir tanimlamadir. ateizm bir inanc olsaydi tamam da bir reddedis oldugundan her kulturde farkli backgroundu olan bireyler sirf ortak noktalari ateizm diye bir semsiye altinda toplanip kendilerine bir ahlak anlayisi izafe etmek mantiksiz
  • erkek çocuk doğuramadı diye karısını boğazlarken polisi arayıp "ben karımı öldürüyorum katli bana helaldir." demeyen ahlaktır.
hesabın var mı? giriş yap