• "aile! tüm toplumsal kötülüklerin yuvası, rahatına düşkün ev kadınları için bir hayır kurumu, ev erkekleri için demir atılacak bir liman, çocuklar için ise bir cehennem." demiş. şurada aynı şeyleri ben deseydim "hassiktir lan dinsiz, ahlaksız pezevenk" derdiniz.
  • bütün kadınların kendisine düşman olduğunu düşünen bir yazardır strindberg. baba oyununun 2. perdesinde annesine bile öfke kusan strindberg kendisini kucaklayan ilk kadının dahi düşmanı olduğunu iddia eder. çağdaşı ibsen'le sürekli çelişir. ki aslında ondan etkilenmiş bir yazardır. aralarındaki en büyük fark strindberg'in gözlem olayının ibsen de bir iç gözleme dönüşmüş olmasıdır. mesela strindberg, ibsen'in "nora"sının tam aksi olan "baba" oyununu kaleme almıştır. nora'ya yönelik alaycı eleştirilerin de etkisiyle feministlerin hedefi haline gelmiştir. gel zaman git zaman akli dengesinde bozulmalar meydana gelir. doğaya tapınmaya ve rousseau'nun düşüncelerine inanmaya başlar. almanya'da nietsczhe'nin görüşleriyle tanışır ve etkilenir. bu dönemde bir akıl hastanesine başvurur. kendisini gözlem altına almalarını rica eder. karısının ahlakına ve sadakatine de inancı kalmamıştır. her şey üst üste gellir. bu dönemde de üretkenliğini sürdürür her şeye rağmen. hayatının son yıllarında dış dünyayla ilişkilerini neredeyse sıfırlar. bozulan ruh sağlığının ardından, kansere yakalanır. ve sessizce ölüverir. göğsünde eliyle bastırdığı bir incil...
  • 1849-1912 tarihleri arasinda ya$ami$ olan isvecli yazar.. toplam cali$malari 50'den fazla cildi bulacak kadar cok olan, ve karisindan ayrildiktan sonra kafayi siyirip simya ve occultism'le ilgilenmeye ba$lami$ romanlarinin temasini bu temellere dayandirmi$tir.

    tahta bir hactan ibaret mezarta$inin uzerinde "o crux ave spes unica!" (meali: unix bir i$letim sistemi degildir) yazmaktadir..
  • düş oyunu adlı eserindeki "bir gün bir çocuğa sormuştum, deniz neden tuzludur diye. babası uzun bir sefere çıkmıştı. çocuk hemencecik karşılık verdi: deniz tuzludur, çünkü denizciler durmadan ağlarlar! neden denizciler böyle çok ağlar ki! çünkü, dedi, yolculukları bitmez... onun için de mendillerini hep direklere asıp kuruturlar! gene sordum: ya niçin insanlar üzgün olunca ağlar? çünkü, dedi, daha duru görebilelim diye gözlerin camını ara sıra yıkamak gerek!" dizeleriyle yürekleri tatlı bir hüzne sevk eden isveçli ünlü tiyatro yazarı.
  • düş oyunu ve hayaletler sonatı gibi oyunları içlerindeki imge bolluğu nedeniyle tarlada at koştururcasına tasarıma açıktırlar.tabii atın ayaklarının yerden kesilmemesi isabetli bir davranış olacaktır.hayaletler sonatını yazarken böcklin in isle of the dead tablosundan feyz almış. hemşerisi ibsen le de aralarında şiddetli bir çekememezlik bir düşmanlıktır sürüp gitmiş.halbuki bayağı ortak yönleri varmış gibi görünüyor ama....buhranli hayatı boyunca pek çok birbiriyle çelişen düşünsel eğilimden geçmiş bir yazar olarak yapıtlarında isa,buda,poe,nietzsche,darwin,kierkegaard,byron,swedenborg,shakespeare,maeterlinck ve zola dan etkilendiği söylenilir.toplumsal dejenereligin,gerek aristokrasideki gerekse burjuva yaşantısının geri planındaki bozuklukların öne çıkması halinde duyarlılıgıyla tepki duyan ve bu dejenerasyona karşı çıkan bireyin sonunda delirmesi,intihar etmesi ya da sembolik bazda mumyalaşarak özünde bitkiselleşmesi söz konusudur.
  • "baba" oyunu için nietzche'nin kendisine "temel yasası gereği, cinslerin birbirlerinden öldüresiye nefret ettikleri bir savaş demek olan, benim aşk anlayışımın böylesine harika bir biçimde ifade olduğu bir yapıta şimdiye değin hiç rastlamamıştım"dediği kişi.
  • kadin erkek çatismasinin yarattigi canavar bir yazardir kendisi. ikisi aktris biri yazar olmak üzere üç esi olmus ve üçü de terketmistir sahsi. hatta son esinden olan çocuklarinin velayetini almak için hayli ugrasmis ve basarisiz olmustur. agir alkolik oldugu bilinir. toplum tarafindan dinsizlikle suçlaninca kendini dislanmis hissederek tamamen depreseyona girmis ve yalniz basina bir hayat sürmüstür. baba oyunundaki meshur laura karakterini annesi ve en acili iliskisi siriden esinlenerek yarattigi söylenir. ibseni ne denli sevmese de özellikle yaban ördegi ve nora oyunlarindan pek esinlenmistir. miss julie ve baba oyunlari kadinlar hakkindaki görüsünü hayli net sekilde ortaya koymaktadir.
  • gerçeklerin üstesinden gelemezsen kendine bir varoluş yarat, benim kendimden bıktığım zamanlar kendime bir kişilik yaratmam gibi diyerek varoluşunda huzur bulamayanlara yol göstermeye çalışan isveçli yazar.
  • mukadder yakupoglu strindberg in kadinlarla olan iliskisini anlatirken bir çok psikanaliste tas çikartir."strindberg i kadinlardan nefret eden biri haline getiren sey,onun kendini kadina bagimli,tutsak konumdan kurtaramamasidir. strindberg in esinden bagimsizligini kurtarmak için ne kadar büyük bir çaba içine girdigini ama bunu hicbir zaman basaramayip dünyanin en ahlaksiz ve igrenç varligi olarak gördügü esine geri döndügünü görüyoruz.strindberg kadindan degil,kadina bagimli olan kendi varligindan nefret etmektedir. onu cikmaza sokup çilginlik noktasina getiren sey, bu kendine olan nefretidir."
  • ruyamda eski sevgiliyi agzini timsah gibi acmis, gozleri iyice mavileşmiş ve vahsi bi gülümseme halinde, ilişkimiz boyunca yattigi erkekleri sayarken gördükten sonra daha iyi anladigim, upuzun kirlar boyunca konusmak istedigim adam. (bkz: eksi sozluk yitik bilinçaltlari klonu)
hesabın var mı? giriş yap