• bazılarından bahsedilmiş olsa da, naçizane duygusal çağrışımlarım aynen şöyle oluyor:

    (bkz: oscar peterson) deli bu adam..
    (bkz: diana krall) duygusal
    (bkz: joe pass) çapkın
    (bkz: eva cassidy) buruk, çok buruk
    (bkz: bobby corea armando mcferrin chick) hınzır
    (bkz: edith piaf) aşık
    (bkz: pat metheny) kumarbaz
    (bkz: patricia kaas) babylon'da yalınayak
    (bkz: stanley jordan) virtüöz
    (bkz: stan getz) sonbahar, gerçekten son bahar..
    (bkz: miles davis) müzisyen
    (bkz: chet baker) ..

    edit:

    (bkz: richard clayderman) trt1, telegün..
    (bkz: goldfrapp) sound and image..
    (bkz: mantovani orchestra) ustalara saygı kuşağı filmi..
    (bkz: vince guaraldi trio) sade, şık, gümüş..
    (bkz: wynton marsalis) kontrolden çıkmış miles
    (bkz: earl klugh) yunan adalarında bir sahil..
    (bkz: keith jarret) ..

    dinleyemediklerimin affına sığınarak..
  • shiina ringo'nun da muhteşem sesi ile harika bir aranjeyle yorumladığı şarkıdır. kareha adıyla çıkmıştır şarkı ve autumn leaves'i hem fransızca hem ingilizce yorumlamıştır. keyif vermiştir.
  • danimarkalı hayvanoğlu hayvan bir melodik death metal grubudur. şarkılarındaki bütünlük ve aynı zamanda yerinde soloları ile insanı kendine hayran bırakıyor. iki albümleri var, ama grup artık yok;

    1997 - embraced by the absolute
    1999 - as night conquers day (her eve lazım)
  • stan getz'in tarzını çok daha fazla sevmeme rağmen onun yorumuna ısınamadığım parçadır , miles davis yorumu ise favorimdir.
  • bırakın caz standardını, bir hayat standardıdır autumn leaves. o tipik, bilindik havayı tamamen değiştirip yıldızları odanıza getirebilir. sonbahar serinliğinin çöküşüyle değişen duygularınızla az sonra gelecek günbatımı sendromuna mecbur edebilir. bu nedenle hangi ortamda çalınırsa çalınsın, kullanılan enstrümanlar ne olursa olsun etkileyici ve cezbedicidir.

    (öncelikle, okuyacaklarınız cannonball adderley'nin somethin else'indeki o efsanevi autumn leaves baz alınarak yorumlanmıştır.)

    belirtmek isterim ki, şarkı modal ilerlerken birden bire surdinli trompete ruhunu karıştırıp corti organımızı titreten miles davis'i selamlıyoruz. tam bu esnada, solonun sonlarına doğru azalan bir mood dikkatimizi bile çekemeden cannonball adderley bugüne kadar dinlediğim en güzel alto sololarından birine imza atıyor. o kadar yerinde, o kadar modal; ancak o denli tatlı improvizasyonda ki, nefesini tutup tamamen o soloda buluyor kendini insan. cannonball'un solosunun bitiminde miles davis kendini tekrar gösteriyor ve bunun bize verdiği tatlı yorgunlukla sersemliyoruz. ama o anda, tam miles davis kendini belirsiz bir yöne çektiğinde bedenimizi ve ruhumuzu hank jones'a teslim ediyoruz. tecrübeli piyanist tam formunda, altın yıllarında. kaçamıyoruz kendisinden ve kısa süreli estetik orgazma neden olan o bildik tonlarından. tek tek dokunuyor notalara, art blakey ve sam jones ile kısa süreli trio oluşturuyorlar. ve final, bir caz standardına yakışan şekilde gerçekleşiyor. önce art blakey geri adım atıyor. ardından cannonball adderley ve sam jones perdeden sızan miles davis ve yanındaki hank jones ile selam verip bu güzel onbir dakikayı sonlandırıyor.

    unutmadan, tenor saksofon tuşlarında aktığı zaman tüm duyguları bir süreliğine götürüp, getireceğinin sinyallerini veren leziz şarkıymış. az önce denedim, oradan biliyorum.
  • evde loş bir ışık ve birayla koltukta ince bir sızma geçirirken miles davis in yorumundan dinlemek çok keyif verir. elinizi hayali bir hi hat e vururken bulursunuz kendinizi.
  • aka les feuilles mortes (ölü yapraklar)
    aslen 1945'de joseph kosma tarafından bestelenmiş bir jacques prevert şiiridir. yani orijinali fransızcadır. 1947'de johnny mercer tarafından bilinen adıyla ingilizce sözlerine kavuşturulmuştur.
    italian asıllı , fransız idolu yves montand 1946'da 2nci dünya savaşı sonrası paris'inin atmosferinde geçen yönetmen marcel carne (1909-1996) ve senarist şair jacques prevert imzalı, bir dram olan les portes de la nuit (abd versiyonu gates of the night) filminde şarkıyı yorumlamış. film gerçi fransa'da pek yankı bulmamış ama amerikan "film noir" akımını oldukça etkilemiş fransız şiirsel gerçekçilik akımının bir örneği olarak önemli sayılıyor.

    “autumn leaves ise ” 1955'te piyanist roger williams tarafından yorumlanana kadar pek rağbet görmemiş, sonrasında ise sayısız yorumlanmış.

    bu entrye ilham kaynağı olan yorumu ise belki bir türk müzik albümüne girmiş ilk yorumdur. (bkz: hediye/@andrew)
  • ağustos ortasında bu şarkıyı bir kez dinlemeniz sizi bunalıma itmeye yeter. insanı iyice yaz bitti havasına sokar, etrafta kırmızı ve altın sarısı hayali yapraklar görmenizi sağlar. oysaki güzel ülkemde ekim sonuna kadar denize girip güneşlenilecek, eğlencelere gidilip alkolün dibine vurulacak, yaz sorumsuzluğuyla dağıtılacak bir sürü cennet var.
    tavsiyem en azından kasım başına kadar dinlenilmemesidir. sonra aralık oldu mu bu kış da geçmek bilmedi demeye başlarsınız, benden söylemesi.
hesabın var mı? giriş yap