• insanlardan, şehrin kalabalığından ve gürültüsünden uzaklaşma ve atalarımızdan kalan içgüdüleri doyurma isteğinin en ilkel biçimi.

    zaman denilen sürecin sakladığı ve unutturduğu doğamızın derinliklerini ve atalarımızdan bize geçmeye zaman kalmadan unutulmuş yetenekleri keşfetmek, yeniden deneyimlemektir. yaşamın doğal akıntısına kapılmak, var olmanın dayanılmaz dürtüsüyle, içinde hiçbir kaygı taşımadan, korkusuzca, toprağın üzerinde veya denizin içinde, tüm kas ve sinirleri etkileyen ulaşılmaz bir zevk ve konsantrasyon ile avın peşinden gitmektir.
  • garip hissettirir.

    kar yağmış, kulaklarım üşümüş, kulaklarım sessizliği duymuştu.
    onu daha az duymak için
    bilmem kaç adım,
    bilmem nereye yürüdüm.
    kar çiğneyerek;
    kusursuzluğun üzerinde kalıp kalıp kalıp kötü izler bırakarak,
    izlenmesem de, insan olmanın bozukluğunu yayarak yürüdüm.
    ama karda fazla yürünmez; bir zaman sonra insan,
    bu zorluğa dayanamaz,
    insandım, yoruldum.
    cinsini bilmem, kalın kabuklu bir orman ağacının yanına vardım.
    o da vardı;
    sessizliğin içinde, sanki "buradayım!" diye dikilen,
    sanki bitkilerin ilkiymiş de bu ormanda bırakılmış bir ağaçtı.
    yaslanmakta tereddüt ettim
    ama yaslandım.
    başımı kaldırdığım an
    beyaz yeşiller arasından,
    kırmızı yüzüme gökyüzü yağdı;
    dayanamadım, daha çok baktım,
    sonuçta insandım.
    ve dayanamadım; gözlerimi kapattım,
    üşüyen kulaklarımı sessizliğe kabarttım.
    ...
    ...
    ...
    sonra,
    çok yakınımda,
    hiç yakın olmadığım o sesi duydum!
    çıtırtı mıydı, değildi...
    hışırtı mıydı, o da değildi...
    ne bir dal sesi, ne de bir yel nefesi...
    hem az hem de çoktu...
    alçaldım, başımı arkaya çevirdim;
    incecik uzun gagalı, küçücük misket gözlü, göğsü kahverengi çizgili
    ne kadar güzel bir çulluktu!
    baktım, baktı.
    baktım, baktı.
    baktım, baktı.
    avlandım;
    sanki benden daha insandı.

    edit:mla.
  • icguduleri olan canlıyı en bi hayatta tutan, enerji attıran aktivite. vücudu zinde tutar, beyni açar, hızlı karar verip, planlı programlı hareket etme yetisi kazandırır.
  • avlamak fiilinin hem edilgeni hem de eş anlamlısı
  • soğuktan ağzından dumanlar çıkarken kuytu bir kayaya sırtını dayayıp termostan doldurulan sıcak bir çayı içmenin, bir taraftan da karlı dağlardaki yaban hayatını dinlemenin, dinlenmenin eşsiz keyfini yaşatan çok çok özlediğim eylemdir.
  • ilkel insan içgüdüsü.
    tabi bir de şu var: (bkz: gafil avlanmak)
  • avlanmak yaşadığımız çağda insan egosunun yarattığı saçmalıklardan biridir.

    atalarımız avlanmıştır, doğru.. genlerimizde böyle bir şey var. ancak atalarımız, hayatta kalabilmek için, beslenmek zorunda oldukları için avlanmıştır... bunu unutuyorsunuz. --- avladığı hayvanın etine, kürküne, derisine ve ya kemiklerine hiç bir ihtiyacı olmayan birinin --- bir silahın arkasına geçip ama zevki ama spor amaçlı can alması canilikten, egoistlikten başka hiç bir şey değildir.

    bunu doğa ile birleşmek şehirden kaçmak olarak algılayan zihniyete zaten diyecek hiç bir lafım yok. hali hazır da dahil olduğun bir şey ile bir araya gelebilmek için illa bir şeylerin canını almak zorunda mı hissediyorsunuz kendinizi? ulan al bir çadır siktir git ormana, çek içine havasını.. neyine yetmiyor?? gerçekten acınacak bir zihniyete sahipsiniz...

    gelelim spor işine; bunu spor olarak savunan insnalar en azından biraz daha akıllılar. mantıklı bir vitrin aslında. evrimsel şeylerden bahsedip, fiziksel bir yarışmaymış gibi yaklaşmak biraz daha akıllıca bir hareket ama siz de az öteye bence siktirin gidin. spor eşit şartlarda yapılan, insan ürünü bir eylemdir. hayvanlar spor yapmazlar. onlar her gün hayatta kalmaya çalışırlar. spor eylemine dahil olanlar, eşit şartlar da karşılaşır ve birbirlerine üstün gelirler. silah ile bir hayvanın karşısına çıkıp onu öldürmek ve bundan zevk almak sizi sadece korkak yapar. düşünme gücünüz türünüze silah yapma gücünü veriyor olabilir fakat o silahları siz üretmediniz, para ile aldınız.. isterseniz o domuzların, kaplanların önüne ucuna taş bağlanmış bir sopa ile çıkmayı deneyin.. ne olur biliyormusunuz? sizi sikerler. hemde götten sikerler. o geyiklere ceylanlara çıplak elle dalmayı denesenize...

    hepiniz bir avuç korkasınız. aldığınız canlar cinayetten başka hiç bir şey değil. ne vejeteryanım ne de öyle bir şeyi savunuyorum ama insanoğlunun yaptığı eylemleri kanım ve aklım almıyor. ulan bari öldürmekten zevk alıyorum deyin de en azından gerçeği söyleyecek cesaretiniz olduğunu görelim. ama o da yok... neymiş efendim spormuş, doğaymış, iç güdüymüş.. sizinkisi baştan aşağı insanlık.

    umarım bir gün avladığınız hayvanların eline eşit şartlar da düşersiniz ve doğa ana da gerçek güçlünün kim olduğunu sizlere bir güzel anlatır...
  • hem dönüşlü hem edilgen fiillerdendir. "ava giden avlanır." atasözünü ilk duyduğumda "bundan doğal ne var ki? ava gidilme amacı, zaten bir şey avlamak değil mi?" diye düşündüğümü hatırlıyorum. sonra öğrendim ki bu fiil; yerine göre dönüşlü, yerine göre edilgen ve hatta her ikisi olabilecek biçimde kullanılıyormuş.
  • bir kadının en güzel yeri, neresiyle avlanıyorsa orasıdır.

    avlak avlanma alanıyken avlık fırsat, av niteliğinde şey, nesne, durumdur.

    birinci varsayım: "ava giden avlar."
    ikinci varsayım: "ava giden avlanır."
    üçüncü varsayım: "avlanmaya giden avlar."
    dördüncü varsayım: "avlanmaya giden avlanır."

    "av köpekleri henüz avluda oynaşıyor, ama avları, daha şimdiden ormanda ne kadar hızlı koşarlarsa koşsunlar, ellerinden kurtulamayacaklar." franz kafka

    (ilk giri tarihi: 26.2.2017)

    (bkz: av/@ibisile), avlanmak
    (bkz: ava giden avlanır/@ibisile)
    (bkz: yalnız avlanmak), yalnız avlanan tanrıça
hesabın var mı? giriş yap