• sabahtan beri şöle gelişmiş olan ilişkilerdir:
    ab: rum kesimini tanı
    t: tanımıycam işte
    ab: tanıycaksın yoksa olmaz
    t: e olmasın ozaman
    ab: tanısana şunu
    t: tanımam tanımam, ben ankaraya gidiyorum
    ab: tamam du bi bakalım ne yapabiliriz.
    t: ha şöle hizaya gel
    ab: tamam sözlü olarak tanısan da olur.
    t: ha bak o olur.

    (bkz: shubuonun yalancısı)
  • stratejik olarak turkiye/ab iliskilerinde turkiye'nin yapabilecegi en iyi geri vurus fransa ve almanya'ya kibris sorununun cozumune yardim etmeleri/saglamalari karsiliginda turkiye'nin ab'ye girmekten vazgececegini soylemek olur. fransa/almanya bu teklif karsiliginda akil tutulmasi yasayacaktir cunku iki ulke kibris'i zaten turkiye'nin ab'ye girisini engellemek icin kullaniyor ve kibris sorunu'nun cozumunun onunu tikiyorlar. bu yuzden turkiye'nin ab'den kibris sorununun cozumu karsiliginda vazgecmesi fr/alm ikilisinin iki yuzlulugunu ortaya seren ve onlari secim yapmaya zorlayan efsane bir stratejik hamle olurdu.
  • turkce'nin ab'nin 25. resmi dili olmasi gundemde.

    http://www.france24.com/…te=2016-04-19&dlvrit=66745
  • birbirine acilamayan platonik asiklar gibidir.

    iki ileri bir geri adimlar, birbirini oyalamalar, seker seyler sizi :))
  • türkiye avrupa için bir pazar olduğu sürece, doğudan gelen mültecilerin onlara ulaşmaması için istasyon görevini sürdürdüğü sürece, isterse türkiye'yi hitler yönetsin. avrupa'nın skinde bile olmaz.

    insan hakkı, demokrasi vs. gibi kavramlar sadece kendileri içindir.
  • iki taraf için de cıkar ilişkisine dayalıdır.

    ab, çok hümanistmiş görünüp, adaylık statüsü devam eden bir ülkede ağzını açanın tutuklanmasına en fazla “kaygılız” diye tepki verir. tıpkı 2005-2012 arası tüm denetim mekanizmaları bir bir tek elde toplandığında “demokratikleşme adımları, vesayet bitiyor” dedikleri gibi. ab’nin 2018 türkiye’sinden tek beklentisi suriyelilerin türkiye içinde kalmasını sağlamak. başka hiçbir istekleri ve amaçları yok.

    türkiye ise hem iç politika malzemesi yapmak için ab ile zıtlaşmaktan hem de suriyelileri ülkede tutarak maddi kaynak sağlamak dışında ab ile ilgilenmiyor.

    ab, sadece kendi halkları içın özgürlük
    ve demokrasi talep eder ve savunur. fransız sosyalistlerin suriye’de el nüsra’ya destek olması, ingiliz işci partili başbakanların ortadoğu’yu yerle bir etmesi gibi.

    hatta tam aksine avrupa sağı ve aşırı sağı ortadoğu için sosyalist ve solcu avrupalı siyasetçilerden çok daha hayırlıdır.
  • tabii canım türk halkı ikinci sınıf insan muamelesi görmeyi kabul etmiyor. mesela o yüzden soma faciasının ardından seçimlerde kendilerine ikinci sınıf insan muamelesi yapanları nasıl cezalandırdıklarını hepimiz biliyoruz.

    türk halkı gerçekten ikinci sınıf insan muamelesi görmeyi kabul etmese, böyle bir vize problemi de olmazdı.
    (bkz: bsg)
  • turkiye cumhuriyeti dis isleri bakanligi'nin inanilmaz sacma stratejileri sayesinde bir turlu ilerleyememistir.

    bazi taleplerde avrupa birliginin soyledigini goz ardi etmek, bunda israrci olmak cok ciddi hasarlara sebep oldu. adini soylemek istemedigim bir turk diplomat, yillar once bu konuda bakanligi cok mantikli elestirdigi icin gorevden alindi. alti ustu "biraz ilimli olalim" dedi. fikir basitti, devlet bazinda "avrupa, biz geliyoruz" demek yerine kategori kategori her konuda cok detayli ve "fazla sayida" anlasma yapilmasinin gerekliligini soyluyordu. sayisiz coklukta egitim ve ticaret anlasmasi yapildiginda, avrupa birligi ile turkiye arasinda bir fark kalmayacak. ustte bir videoda selim kuneralp konusurken de biraz soylemis fakat fikir ona ait degil. fikrin tam versiyonu "pratik olarak avrupa birligi'ne dahil olmanin mumkun olmasi ve teorideki uyeligi cok onemsememek" odakli. bu inatcilik yuzunden, bugun japonya ile turkiye'nin avrupa acisindan farki neredeyse yok.

    bugun bakanlik, avrupa birligi konusunu "bizi alin" stratejisi ile devam ettirirken spesifik anlasmalari goz ardi ediyor. hic mi yok detayli calismalar? elbette var. fakat yetersiz.

    siz avrupa birligi icinde yer alacaksaniz, avrupa birligi de sizin ulkenize girebilmek zorundadir. avrupa'nin bu konuda turkiye'ye mesafeli olmasinin sebebi ise oncelikle finans. gocmenler ikinci ve teror ucuncu sirada. hepsi birbiriyle baglantili, hicbirisine cozum yok.

    turkiye'deki ilan edilmemis ic savas bittiginde, avrupa birligi saglam kalirsa ancak iliskiler duzelebilir.

    ilave olarak mayis ayisindaki secim icin de avrupa beklemede. secimdeni takip eden birkac ayi reel olarak gozlemlemeden ciddi adimlar atilmayacak. duruma gore su an yururlukte olan bazi anlasmalarin en azindan kismi olarak iptali; masada gorusulenlerin en az icerik degisimi, uygunsa tamamen iptali gundemde.

    bunlarin hepsi, 80 milyonluk nufusun disindaki insanlari ve ulke sinirlarinin otesindeki yerleri yeterince onemsememekten geliyor.
    global dunyaya uyum saglayamayan, rezil iliskilere mecbur kalir.
  • türkiye avrupa birliğinin daimi nişanlısıdır.
  • türkiye'de ısrarla "ya bunlar hristiyan birliği o yüzden bizi istemiyorlar" seviyesinde değerlendirilen ilişkiler. ha bu milletin işine de geliyor.

    avrupa'da bir dine inanmayan insan oranı (%27), ortodoks sayısından fazla(%10).
    ateist ve deistlerin oranı neredeyse katoliklerin oranına yaklaşıyor.

    en baskın hristiyan nüfus olan katoliklerin lideri papa (bkz: the holy see), son yüzyılda müslüman türkiye'yi 4-5 kez ziyaret etmiş. hristiyan yunanistan'ı ise 1200 yıldır ziyaret etmemiş taa ki 2001'e kadar.

    yani ilişkilerdeki durgunluğun dine gelene kadar çok başka kriterlerle alakası var.
    tamam arada ab'nin şahin kanadı bu kriterleri suistimal ederek türkiye'nin altını oymaya çalışıyor. buradaki hainlikleri de görüyoruz.

    ama bir de şu var.
    türkiye'nin ab'ye üye olması demek, tüm bürokratik kurumlarıyla birliğe katılması demek.

    ab bu aşamada tüm üye ülkelerden bürokratik şeffaflık bekliyor. türkiye ise bu konuda oldukça kapalı. kaldı ki rüşvet ve yolsuzluk türk bürokrasisinin omanlı'dan beri kanayan yarası. yani neredeyse muhtardan ikametgah almak için bile torpil bulmanız gerekiyor.

    türkiye'nin ab'ye girmesi demek bu kültürün tüm ab bürokrasisine girmesi demek. bu da ab'yi ab yapan değerlerin çökmesi anlamına gelir.

    bir diğer kriter nüfus. eğitimsiz nüfus. almanya'yla aynı seviyede yani ab parlementosunda en çok sandalyeyi alacak ülkenin nüfusu ne kadar kalifiye acaba?

    ülkenin %42'si liseye gitmemiş. yani herhangi bir geçerli mesleki eğitimi yok.
    bu nüfus ab'de serbest dolaşım hakkıyla ne yapacak? ab kriterlerinde çalışabilmek için mesleki eğitim belgesi gerekli birçok meslekte. hiçbir mesleki yeterliliği olmayan 20-30 milyon insanı da ab'ye almak demek bu.

    mesela işin sosyal boyutu da var. ab kadın-erkek ve çocuk herkesi birey olarak değerlendiriyor. türkiye'de zorla evlendirilen kadın sayısını bir düşünün. ab'de kabul edilmeyecek bir oran.

    işçi hakları vb konular var sonra. türkiye'de sigortasız çalışan insan sayısını bir düşünün. alamadığınız mesai ücretlerini bir düşünün. bu konudaki çaresizliğinizi düşünün.

    yani türkiye'nin daha kat edeceği çok mesafe var.
    ama "hristiyan birliği bunlar, bizi oyalıyorlar" demek daha kolayımıza geliyor.
hesabın var mı? giriş yap