650 entry daha
  • tanım

    bu hafta itibariyle 457 çalışma vizesine hak kazandığım ülke. vize başvurum 24 nisan tarihinde yapılmıştı, yani hükümetin 457 vizesini kaldırdık şöyle böyle yapıcaz dediklerinden 5 gün sonra. 19 haziran itibariyle abiler sorunsuz sıkıntısız sağlık kontrolü vs bile istemeden vizeyi yabıştırdılar. bu süreçte yaşadıklarımı ve buralara nasil geldiğimi falan anlatıcam şimdi, ihtiyacı olan nasiplensin.

    kısmet be gülüm

    öncelikle belirtmek isterim ki bu yazıyı türkiye'de yaşayıp yazılım üzerine kariyer yapan, "nasıl yapsak da yurt dışına kapağı atsak hocu" düşünceleriyle yanıp kavrulan dimağlara yeni bir umut verebilmesi amacıyla kaleme alıyorum. bu meslek dalı dışında insanların anlayamacağı terimler falan kullanırsam şimdiden kusura bakılmaya.

    ben

    şimdi oncelikle çok kısa kendi durumumdan ve avustralya'ya gelmeden önceki halim hakkında özet geçicem ki neymiş ne degilmiş o kısımlar karanlıkta kalmasın. şimdi ben 8 yılda üniversiteyi falan zar zor bitirmiş. bu sırada sağda solda bir sürü birbirinden alakasız işlerde calışmış sonra hasbel kader şansın büyük yardımıyla(valla torpil yok) yazılım işine atlamış bir adamım. 2014'de bu işi yapmaya başladım ve istanbul'da çok güzel yerlerde karın tokluğuna çok güzel şeyler öğrendim. bu laftan sıkılsam da fullstack developer oldum çıktım yani anlıyacağınız. javascript ekseninde bir kariyerim var. agırlıklı olarak node.js yazan ama lead gelip "olm bu sprintte frontend takımının başı cok kalabalık hadi sanada şunu verelim?" dediğinde altından kalkabilecek kadar html css frontend frameworkleri falan filan öğrenmiş biriyim. neyse şimdi ben bunları neden anlattım? çünkü biliyorum türkiye'de böyle benim durumumda olan hatta benden daha iyi bir sürü "lan acaba yapabilir miyiz?" kafasında yazılımcı insan var. dedim ya amacım kendi üzerimden yolumu anlatmak belki başkalarınında işine yarar diye.

    down under ne ola ki?

    şimdi doğruya doğru; "yurt dışında gideyimde developer olayım" dediğim ilk zamanlarda, avustralya pek aklımda olan bir yer değildi. önce evropadaki işlere başvurdum, yani öyle çok aşırılı bir başvurma olmadı ama bulabildiklerime başvurdum bi kaç tanesiyle görüştüm, ve hepsinden iş teklifi alamadan döndüm.
    sonra bi gün kız arkadaşımla elimizdeki opsiyonlara bakarken, "bak hele bu work and holiday nası bişey?" diye bi baktık. yani şimdi uzun uzun anlatmayacam bu work and holidayden birer tane alarak konuyu kapattık.
    plan şu: wah'ı aldık, istanbuldan avustralyada'ki işlere başvuruyoruz, iş ayarlıyoruz, istanbuldan basıp gidiyoruz. sonuç: plan işe yaradı. kısmen.. şimdi öncelikle şu var sen çok çok çok çok özel biri değilsen, istanbul'dan wah vizem var hehooyt recruiterlaar, eyc aaarrlar falan diye bağırdın mıydı, buraya doğru, yani burda pek bi karşılığı yok bunun. yokmuş daha doğrusu. tabi pek bilmeden etmeden ben bu durumu heryerlere bu iş başvurularından yaptım, ve sonuç olarak bi kaç tane görüşme koparmayıda başardım. ama hepsi bu yani adamlar bir noktaya kadar geliyorlar ve sonra en son görüşmeyi avustralya'da yüzyüze yapmak istiyorlar. ne dediğinizi duyar gibiyim yani bu internet çağında nasıl lan böyle bişey yüzyüze? ama bu adamlar benim gördüğüm çoğunluğu en azından biraz böyle antika adamlar, buraya gelince ne olduğunu anlarsınız bu konularda, uzatmıyorum.

    işleee ne olacak bu işleee?

    neyse ağustos soğuğunda güzide şehir melbourne'e indik, daha öncelerden istanbullardan ayarladığım bi kaç görüşmeye girerek jetlaglan harmanladığım code challangelarını falan teslim etmeye çalışıyorum. bok gibi soğuk yüzümüze vuruyor, avustralya'ya mı geldik yanlışlıkla başka yere mi indik belli değil. görüşmeler falan iyi güzel ama ortalarda hala bişey yok. ve sydney'de ayarladığım dolayısıyla görüşmek istediğim bir kaç şirket daha var. haliyle bu durumda şöyle bir şey oldu; "melbournedekiler neyse kararları versinler, biz bi sydney yapak da gelek."

    kingdom of heaven?

    sydney inanılmaz bir şehir bana göre. yani melbourne çok soğuk olduğu için miydi bu tribim? yoksa plajları olmadığı için mi? yada bana ruhsuz geldiğinden mi? hiç bilmiyorum, herneyse sydney'de güzel bir kaç görüşme yapıp şehri, dolaşıp iyicene sevdikten sonra cevapları beklemeye başladık. bu sırada iç sesim melbourne'den kimse geri dönmez umarım aklımı karıştırmaz falan diyor bir yandan. (zaten kimse geri dönmedi)

    karanlık

    her neyse, heryerlerden birer ikişer redler havalarda uçuşurken, "noldu başkan bakabildin mi bizim challange'a? " minvalinde maillerim cevaplanmazken, haliyle umutlar yavaş yavaş sönmeye başlamıştı. yani tabi hala başka işlere bakmıyorum, seviyorum developer olmayı ve doğru dürüst para kazanamasam bile yapmak istiyorum bu işi en kötü cv'mde yurt dışı tecrübesi falan olacak diyorum. ama dönen eden yok o sıralar.

    corc

    şimdi bu sydney, developer açısından bildiğin vaadedilmiş cennet istanbul'a falan kıyasla. nabiyim kardeşim istanbuldan başka bi yer görmedim iş konusunda tabiki onunlan kıyaslıcam. şimdi burdaki developerlar baya deli güzel meetuplar yapıyorlar. buralara gelip insanlarla tanışıyorsun, sürekli yeni şeyler öğreniyorsun iş kovalıyorsun vs. orda işte bi recruiterlan tanıştım; corc. elemanla iki muhabbet ettikten sonra ne bilion ne edion vs "yarın benim ofise gel" dedi, zaten işsiz falan takılıyorum "olur abi dedim."

    cultural fit?

    herneyse herifin ofisine gittim ertesi günü, yine aynı muhabbetler "bak bende şöyle clientlar var, şu şirket var ya on numara şirket ha!, mid level devlere maaşlar 120k dan başlar bizde yıllık okey misin? " orda bi durdurdum adamı, tabi durdurmadımda kendi kendime durduruyorum içimden "taşşak geçiyor.. bugün heralde beni buldu benimle eğleniyor amk " diyorum. herneyse adamla okeyleştik ve dedim ki "kime yolluyorsan yolla cv mi", omuzlarımı silktim "benim için hepsi olur."
    eve döndüm, yaklaşık 1 saat sonra corc beni heyecanlı bi şekilde aradı. "hocu bi tane şirket vardı ya sana anlattığım seninle bugün şimdi görüşmek istiyorlar senin eve uber yolluyorum şimdi, git al o işi, senin kariyerinle tam bir cultural fit"

    enjoy

    araba evin önüne geldi, avustralya'nın en büyük ulusal tv kanalıyla görüşmeye gidiyorum. hayvan gibi heyecan, bir sürü görüşme yaptım avustralya'ya geldiğimden beri, ama bu yakalamaya çalıştığım en büyük balık, ve olayların beklenmedik hızı haliyle bünyede bir heyecan yaratıyor. bu sırada corc'la mesajlaşıyoruz, hiç unutmam "ne olursa olsun keyfini çıkarmaya bak" dedi, o an neden bilmiyorum bu basit ve klasik cümle saçma bi rahatlığa kavuşturdu beni. kısa sürede kafayı toplarlayıp artık önceki görüşmelerde 1388 kere konuştuğum kendimi anlattığım cümleleri aklımdan tekrar geçirmeye başladım. görüşme beklediğimden çok daha rahattı, karşımda görünüşe göre baya iyi developerlardan bir takım oluşturmayı başarmış, ve güzel ürünler çıkaran bir ekibin leadi oturmuş bana neler yaptıklarından/yapacaklarından bahsediyordu. sonra biraz ben konuştum neler yaptığımı anlattım, sonra biraz daha insanı şeyler neden avustralya? darbe girişimi nasıldı?(ben bu görüşmeyi yaparken üzerinden henüz 2 ay geçmişti) falan filan gibi konulardan konuştuk.

    whiteboard

    görüşmeden çıktığımda baya rahatlamıştım, corc'u aradım. "nasıl buldun?" dedi, dedim "valla bence iyi gibi"(delimisin amk adamlar beni işe alsa hiç üşümüyorum efendim diye denize falan atlayacam) "tamam o zaman ben bi konuşayım adamlarla bir sonraki aşamaya geçelim dedi" bir sonraki aşama dediği büyük ihtimal code challange'ıydı, kafam rahattı bir sürüsüne bereket yapmıştım onlardan. hemde bu sefer en rahat kafayla en güzelinden yapıp alacaktım işi. herneyse 20 dk sonra geri döndü pazartesi günü dedi, saat 15.00'de bi görüşme daha yapacaklar, bu sefer diğer devlerle beyaz tahtada sana sorular soracaklar dedi. beyaz tahta biraz sıçış olabilirdi. daha önce istanbul'da çalıştığım şirketlere birilerini alırken kullandıydık, elbette evinde oturup challenge çıkarmaya benzemiyordu daha zordu, bence herkes için daha zordur. herneyse bu avustralya'daki ilk whiteboard deneyimi olacaktı benim için de. haftasonunu çılgınlar gibi js whiteboard sorularıyla çalışarak geçirdim.

    ios developer?

    interview saati gelip çattığında şirketin lobisinde gelip beni almalarını bekliyordum. leadle lobide buluştuk ve yine bir toplantı odasına çıktık. bi tane developer sanmıyorum ki 26 yaşından büyük olsun, beni kapıda karşıladı ve su cümleyi kurdu. "merhaba ismim adam, burada ios developer olarak çalışıyorum, mülakatı birlikte yapıcaz." şaşırmıştım çünkü şimdiye kadar hiç ios developerin bi js developer için işe alım mülakatına girdiğini görmediydim. tabi o sırada bu adamın hem ios hem react-native yazan ve facebook tarafından işe alınmış bir nyc yolcusu olduğunu bilmiyordum. herneyse, şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra, 4 soruluk çok fundamental hani hiç böyle aşırıya kaçmayan hatta çözmesi zevkli sorular sordular. hepsini cevaplayıp herşeyi açıklamam 15 dkyi bulmadı sanırım. sonra lead adam'a döndü "başka bi sorumuz var mı? " dedi, yoktu. insanlarla el sıkışıp huzurla odadan ayrılıp evin yolunu tutarken sanki diyordum, "bu sefer oldu lan".

    hiç üşümüyorum efendim

    adamların karar vermeleri iki haftayı buldu. ben de bu zamanları istanbuldaki arkadaşlarımın kişisel işlerine backend servisleri yazmak, şehri dolaşmak ve başka iş görüşmelerine girmekle geçirdim. 2 hafta sonunda corc'un vasıtasıyla beni işe almak istediklerini belirtip kontratımı yolladılar. plan şuydu wah vizesi gereği bir işverenle en fazla 6 ay çalışabilirdim. 6 ay burada çalışıyorum, ve sonunda eğer iyi bir performans gösterebilirsem 457 vizesine benim için başvuruda bulunuyorlar. on numara. bu arada 6 ay boyunca wah vizesiyle çalışırken paraya para demiyorum çünkü wah vizesinin gelir vergisi oranı yılbaşında %15'e düşürülüyor (speşıl tenks to turnbull).

    ödül

    şimdi gözlerini kısıp taa yazıyı buralara kadar okuyanlara bir ödül hazırladım. belki bu satırları okurken, "amma şanslıymış" yada "tesadüf" falan gibi kelimeleri aklınızdan geçirdiyseniz, tüm bunlara verecek bir cevabımda olsun istedim. hani yazının başında buraya kız arkadaşımla geldiğimi söylemiştim ya. belirtmeyi unutmuşum, kendisi de bir yazılımcıdır ve benim yaşadığıma benzer bir tecrübeyi çok daha pürüzsüz bir şekilde kendisi de yaşadı, ve hatta benden tam 1 ay önce çoktan bir kontrata imzayı basmış ve işine başlamış durumdaydı, süreç onun içinde aynı şekilde işledi ve kendisi adına 457 başvurusu yapıldı. yani kıssadan hisse eğer kariyer anlamında kendinize güvenen artık işi kotardığınızı düşünen bir yazılımcıysanız, ben size burada iki tane daş gibi örnek veriyorum.

    sydjs

    diğer şehirleri çok bilemem, ama gördüğüm kadarıyla özellikle sydney js developerlara adeta acı acına susamış doymak bilmeyen bir canavar gibi. insanlar özellikle buraların yerlileri -tuzu kurular, bu developer yokluğundan dolayı çok basit yazılım kurslarından falan mezun olup daha pek bişey bilmeden çok büyük maaşlar istiyorlar ve gördüğüm kadarıyla çoğu zaman istedikleri gibi işler buluyorlar, hatta beğenmemezlik falan ediyorlar. ben buraya gelmeden sorup soruşturduğum herkes bana "ibicibisin dayıoğluda avustralya'da it okudu ama şimdi woolies'de(avustralya'nın migrosu) çalışıyor" minvalinde cümlelerle döndüler genelde. bu tarz cümleleri sizde duyabilirsiniz pek çok defa, ama bu işi(yazılım) yapanlarında bileceği gibi okulda öğretilenlerle/yapılan-iş geyikleri sektörün içinde olmayanların anlayabileği bişey değil bence, o yüzden çok takmayın derim. benim avustralya maceram ve sydneydeki developer dünyaları gözlemim bu şekilde, işi yapmış etmiş birinden dinlemenizin yararlı olacağını düşündüm. birilerinin işine yaraması dileğiyle.
1174 entry daha
hesabın var mı? giriş yap