• napolyon savaşları sonrası rusya ile beraber kıta avrupası'nın en güçlü ve nüfuzlu monarşik devleti haline gelen çok uluslu avusturya imparatorluğu, 20. yüzyıla doğru gelirken bu üstünlüğünü çoktan kaybetmişti. avusturya imparatorluğuiçindeki halkı derin bir şekilde bağımsızlık fikirleriyle etkileyip isyan ettiren fransız ihtilalisonrası, 1830 ve 1848 yıllarında gelen ihtilallerle üst üste iki kez sarsılan imparatorluk, iyice buhrana girmiş ve 1866 prusya-avusturya savaşı ile, "büyük güç" olma, cermen dünyasında liderlik gibi hayallerini bir kenara bırakarak artık var oluşunu sürdürme derdine düşmüş, alman dünyasında liderlik siyaseti yerne rusya ile balkanlar mücadelesine yönelmiştir. bu durumda da ortak çıkarlara sahip olduğu dildaş topluluğu almanya'nın liderliğini yaptığı üçlü ittifak'a dahil olmaya mecbur kalmıştır. osmanlı'nın 93 harbi sonucunda balkanlar'ı terkiyle daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalan avusturya, bölgede milliyetçi temellerle kurulan ve avusturya'dan toprak talepleri bulunan rus destekli sırbistan ve romanya ile uğraşmak zorunda kalmıştır. avusturya-macaristan, transilvanya(erdel) üzerinde talepleri olan romanya'yı 1883'te üçlü ittifak'a dahil etse de sırbistan devleti, avusturya'nın bünyesinde barındırdığı slav unsurları milliyetçi etkiyle kaşıyarak, rusya'nın panislavizm emellerine katkıda bulunuyor, kendi de topraklarını genişleterek "büyük sırbistan"'a ulaşmayı hayal ediyordu. sırbistan ile yaşanan bu gerilim ve diğer balkan devletleri üzerinde etki kurma çabası, geniş açıdan bakıldığında avusturya'yı, eski dostu monarşik rusya ile çetin bir balkan nüfuzu mücadelesine sokuyordu. balkanlar, bu iki devlet için, avusturya'nın pan-cermen (ve öte yandan macaristan da statükosunu korumak niyetindeydi), rusya'nın pan-islav emelleri dolayısıyla etnik ve pazar mücadelesi bakımından da ekonomik bakımdan bir satranç tahtası oluyordu. 1908 yılında osmanlı devleti'nde meşrutiyet hareketlerine denk gelen, bulgaristan'ın da resmen tam bağımsız olduğu aradaki boşluktan yararlanarak bosna-hersek'i kendine ilhak eden avusturya, rus şimşeklerini üzerine çekiyor, az daha pan-cermen/pan-slav bazında başlayacak bir dünya savaşı'na altı yıl önceden sebep oluyordu. bu diplomatik kriz son anda aşıldıysa da, bu hareketin sırp- rus emellerine vurduğu darbe sonucu oluşturduğu etki, fransa'nın alsace-lorraine açısından garezinden çok farklı olmayacaktı. aynı zamanda italya'ya önce lombardiya, sonra da venedik bölgesini vermiş olmasına rağmen trentino-trieste bölgesine olan italyan talepleri de keza, sürmekteydi (ve bununla da sınırlı değildi; adriyatik'te nüfuzunu artırmak isteyen italya ile günümüz hırvatistan kıyıları ve adriyatik denizi hakimiyeti konusunda da hasımdılar) . franz josef'in avusturya'sının yegane politikası çifte monarşi olarak anılan ve 1868 de macaristan'ın da eklenmesiyle oluşan avusturya-macaristan devletinin mevcut yapısını ve birliğini koruyabilmekti. dış devletlerden gelen baskı ve taleplerin yanı sıra, avusturya-macaristan, kendi içindeki, çoğunlukla da slav olan ve düzenli ayaklanan yahut ayaklanmasa dahi en azından huzursuz nitelikler gösteren milliyetçi unsurlarla da uğraşmak zorundaydı (devlet içindeki birçok millet arasında bilhassa çekler, rumenler ve balkan slavları bu konuda başı çeker) bu sebeple avusturya, dışardan gelen en küçük toprak talebine dahi olumlu cevap veremek konusunda müteredditti. zira biliyordu ki, böylesi bir cevap, içerideki ulusları da bağımsızlık isteğiyle azdıracak, küçük devletleri de toprak istemeye teşvik edecek, imparatorluk böyle bir durumda zaten otomatikman parçalanacaktı. her ne kadar "çifte monarşi" içinde değişik topluluklar avusturya-macaristan için problem teşkil etse, bunlar aynı zamanda, avusturya'nın avrupa'da birinci sınıf olmasa da ardılı niteliğinde "büyük güç" kategorisine erişmesini sağlayan nüfusun, iş gücünün, pazarın, askeri mevcudun ve büyük toprakların parçalarıydı. zaten kısıtlıca bir kıyı şeridi olan, donanmanın geliştirilmesinde bilhassa italya'ya karşı pozisyon almak üzere 20. asırdaki yoğun çalışmalarına karşın halen esasen bir kara devleti niteliğindeki avusturya'nın sömürge elde etmek gibi bir derdi de yoktu. ancak yine de italyan donanmasının gelişimi üzerine avusturya, en azından olası bir amfibik çıkarma yahut ablukayı engellemek için bir donanma inşa etmeye başlayacaktı. şu an için sömürge emelleri olmasa da avusturya, bu donanmayla, adriyatik denizi kontrolünün yanı sıra, akdeniz'de söz sahibi olmaya başlamak istiyor, çıkabilecek bir savaş sonrasında rusya'dan alacağı topraklarla karadeniz'e de inmek istiyordu.

    bütün bu engin güce rağmen, sömürgesiz, balkanlar'da umutsuz bir hakimiyet, nüfuz, toprak ve pazar rekabetine girmiş avusturya'nın kaynakları uzun sürecek bir savaş için yeterli değildi. ülke kendini total bir savaşta ancak 2-3 sene idare edebilirdi. ülkenin kendi bütünlüğünü koruyabilmesi, ayakta kalabilmesi için, öncelikle almanya'nın dostluğu ve desteği şarttı. almanya, 1914'te veliaht franz ferdinand'ın ölümü sonrası avusturya'ya "açık çek" önermiş, yani her şartta destek vaad etmiş olmasına rağmen avusturya, bir savaş durumunda, çok cepheli(3-4 cepheli) bir savaşa maruz kalacaktı. bunun yanında bir de, savaş zamanı düşmanla işbirliği yapacak, savaş zamanının zorluğunda ayaklanarak imparatorluğu içten yıkmaya çalışacak gruplar vardı. bütun bu felaket senaryosu, avusturya'nın önlenemez çöküşü demekti... yüzyıllardır süregelen monark çatırdıyordu, ancak son savaşını düşmanı için kolay olmayan bir nitelikte verecek, kesinlikle savaş sonrası da yanında başka krallıkları da götürecekti...
  • 1868 yılında avusturya imparatorluğu'nun franz josef krallığı altında ikili monarşiye dönüşmesiyle kurulup, birinci dünya savasi sonunda yıkılan devlet.

    sınırlarında günümüzün şu bölgelerini barındırmaktaydı:

    hırvatistan
    çek cumhuriyeti
    galiçya ve rutenya (batı ukrayna)
    avusturya
    güney polonya(krakow dahil)
    macaristan
    trento ve trieste(kuzeydoğu italya)
    slovakya
    slovenya
    vojvodina(kuzey sırbistan)
    bosna hersek
    transilvanya ve banat(kuzeybatı romanya)
  • son yüzyılda osmanlılarla hiç savaşmamasından ötürü olsa gerek, türkçe literatürde çok az incelenmiş bir devlet. son dönemleri en az osmanlılar kadar sorunluydu, devlet yönetilemiyordu, bu yüzden macaristan ve avusturya tacı ikili olarak ihdâs edilip ülke federasyona dönüştürüldü, ekonomi ve askeriye oldukça kötü bir durumdaydı. osmanlıların liberal reformlarından hiç hoşlanmazlar, mâni olmak için ellerinden geleni yapar, ingiltere ve fransa'dan nefret ederlerdi. ordusunun düştüğü durum osmanlı ordusundan dahi fecidir ki, osmanlı ordusu meselâ 19. yüzyıl ortasındaki kırım savaşında rus birliklerine karşı ingiliz ve fransız tümenleri savaşa dahil olmadan aylarca direnebiliyordu; habsburg monarşisinin bu devletinde o da yoktu. son devirde tek işlevi alman uydusu olmak ve osmanlı subaylarının stajına ev sahipliği yapmaktı. ülke uzun zaman osmanlılar gibi anayasasız yönetildi, anayasal çalışmalar avrupa'nın kalanından görece geç başladı.

    bunlara dair iki şeyi severim; bir muhafazakâr ve çapkın başbakanları metternich, ikincisi de sağa sola yaptırdıkları ihtişamlı saraylar; viyana'nın enfes bir şehir olmasında bu sarayların rolü büyük.

    bizim lale devri'nden kalma saraylarımız, kasırlarımız yıkılmayaydı, istanbul da bugün viyana kalibresinde ihtişamlı bir şehir olabilirdi. ne yazık ki sultanbeyli'lere kadar düştü.
  • varlığı, gücü, duruşu ve 19yy sonlarına doğru hızla çöküşe doğru gidişi hakkında kolayca bilgi sahibi olmak istvar szabo'nun muhteşem filmi colonel redl'i seyretmek ile mümkündür. bir ilber ortaylı tavsiyesi. tarihi dönem filmleri arasından her yönüyle sıyrılan, hem tarihi hem de derin işlenen karakterleri ve yoğunluğu ile gerçekten sinema açısından değerli bir eser.
  • ironiktir ülkenin resmi mottosu bölünmez ve ayrılmaz cümlesiydi.
  • bu imparatorluğun tarihini okuduğunuz zaman osmanlı hakkında ufkunuz da genişliyor. olaylara daha objektif bakabiliyorsunuz. zira tarihi osmanlı tarihiyle oldukça paralellik göstermekte. bir nevi osmanlı imparatorluğuna dışarıdan bakıyormuş hissi oluşturuyor...
  • sanırım en ileri oldukları konu harita yapımı idi.
    1917'de karadağ'ı (montenegro) işgal ettiklerinde ülkeye hakim olabilmek için 1:10.000 ölçeğinde rölyef (kabartma) haritasını yaptırmış adamlar!
    inanılır gibi değil:
    https://twitter.com/…gi_/status/1382063745652887564

    balkanların en detaylı haritasını da yine bunlar yapkıştı.
    köylerdeki değirmenlere kadar belirtmişlerdi detayları:
    https://twitter.com/…gi_/status/1364323248176037892
  • (bkz: nemçe)
  • osmanli imparatorlugunun balkanlarda ilerlemesini engelleyen 1918 de yikilan imparatorluk. slovakya, avusturya, macaristan, eski yugoslavyanın, romanyanın ve ukrayna`nın bir bölümünü bu imparatorluktaydi.
hesabın var mı? giriş yap