• şahsım için haylayf bisküvinin high life olduğunu öğrendiğim anda başlayan süresiz oluştur, altı ay önce başladı her şey. şimdi dünyayı daha net görüyor ve anlamlı buluyorum.
  • öyle birdenbire olmuyor bu. belli bir süreç istiyor. beyne kıymık gibi batan düşüncelerin en dibe ulaşması gerekiyor önce. elin kolun bağlanmalı ki, saçmalamalısın. zaten o kıymıkların çokluğu oranında saçmalarsın. denizin dibinde hatcam demirden evlerin olur da, o evlerden suyun öte yakasına bir türlü çıkamazsın. süreç işlemeye devam eder. zihnin zonklar, kalbin tekler. durursun. tıkanırsın. artık daha fazla koşamazsın. bu yükü kaldıramazsın. ama kaldıramayacağından fazlası yüklenmez. bilirsin. inanırsın. yine de leşi sürüklemeye devam edersin.

    ta ki, devran tamamlayıncaya kadar. bir diğer ve başka, geride bıraktığından daha güzel, daha manidar, daha içkin devran dönmeye başlayıncaya kadar. başının üstünde hareler olmaz. lâkin için aydınlanır. ferahlarsın. dağlardan gürül gürül akan suyu avuç avuç içmiş gibisindir. yazgını taşıyan avcunla bastığın topraklara su serpmişsindir.

    sandığının aksine, aydınlanma çöle düşmen değil, "benim sevdiğim leyla sen değilsin" sözünü diyebilmendir. buraya kadar anlattığın hep efsanedir. eşiğinde baş kestiğin kadar varsın. efsane sözlerin kadar değil...
  • bir bilgeye göre aydınlanmak: karşıdan gelen kişiyi, dil, din, ırk, mezhep, güzellik, huy, boy vb. herhangi bir beşeri değer ile görmeden, koşulsuzca ve tamamen kabullenerek kucaklamaktır. tabi bu mertebeye ulaşmayı pek çok kişi ister. yine o pek çok kişi "aydınlanayım", "bilge olayım", "yogi olayım" vs. der. ben aydınlanmanın geçmişini, ve şimdisini ve biraz da nacizane gözlemlerimi anlatacağım.

    biraz ilgilenmiş olanlar kesin biliyorlardır, çok eskilerde uzak doğuda aydınlanmak için insanlar 4 katlı bir tapınak vari bir yerde senelerini geçiriyorlardı, 7 sene olduğunu duymuştum. bu tapınakta aydınlanmak için yapılan şey ise, 1. kattan başlayarak 4. kata kadar duvardaki bütün kabartmaları ve o kabartmalarda anlatılan öğretileri anlamak ve benimsemek. bu basit bir şey gibi gözükse de 1. kattan başlayarak kabartmalara bakarak yavaş yavaş katları çıkarak zirveye 7 yılda ulaşmak hiç de öyle kolay bir şey değildir. bu rahipler (başka sıfatları da vardır) her bir kabartmada dünyadaki beşeriyet ile ilgili en zorlu dersleri ve tabuları görüyorlardı. ve bir kabartmayı bitirmeden diğerine geçemiyorlardı. o gün uğraştığı öğretiye göre rahibin akşam yemeği verilmediği, üstündeki örtü alındığı, çeşitli sinir bozucu şeyler uygulandığı oluyordu. sonuçta rahip beşeri kimliğinden kurtuluyor, herkesi tamamen yargısız ve sevgiyle kucaklayabilecek seviyeye geliyordu, zaten öyle bir mertebe çıkarsa insan dünyada işi yoktur. çünkü dünya bir okuldur ve siz mezun olduğunuz ilk okula, 15 eylül pazartesi gün tekrar gider misiniz ders görmek için. ancak öğrencilere yardım etmek veya diplomayı tasdiklemek için uğrarsınız. pek inanılmasa da bu aydınlanmış rahiplerin dünyadan ayrıldığı ve boyut atladıkları söylenir, aynı dünyanın başka yerlerinde aydınlanmış insanlar gibi, muzcu buna inanır ama inanmayanlara saygısı vardır.

    eski zamanlarda uzak doğuda bu böyleymiş, hala nepalde bu tarz şeyler var, insanlar ovaları platoları her adımda secde ederek geçip, tapınağa varırlar ve o upuzun merdiveni tırmanırlar. günümüzde aydınlanmak daha zordur, ama daha sağlamdır yani içi daha doludur. o rahipler bir yere kapanarak ancak yükselebilmişlerdir. fakat günümüzde şehirde yaşayan insan için durum daha farklıdır, dualitenin ortasında yükselmek en zor yükseliştir. hiç bir öğreti bu kadar zor olamaz. bir yandan toplum tarafından etkilenmek, bir yandan kendini ve diğerlerini tanıyıp kabullenmek, öte yandan beşeri duygulardan kurtulmak... insanların arasında sanki onlar yokmuş gibi yürüyebilmek, ama onları görmezden gelerek değil, onları kabullenerek. yani dualite içinde aydınlanmak çok zordur ama bir o kadar da basittir çünkü aydınlanmanın temelinde yatan herşeyi kabul etmektir, nötr olmaktır.

    aydınlanmanın temelini incelemeden günümüz insanının aydınlanmak için yaptıklarına bakacak olursak:
    1. yoga
    2. meditasyon
    3. parapsikoloji, felsefe kitapları okumak
    4. oruç tutmak (dini olandan bahsetmiyorum), ve bazı eski metodlar
    5. ruhsal bilgi* yani spiritualism* (ama dini bağlamda değil)

    sadece 5. madde tek başına aydınlamaya götürür, diğer maddeler destekleyici olabilir fakat 4. madde eski bi yöntemdir, onu uygulayan kimselerin düşüncelerine göre değişir, yani sonuçta birlik bilincini kabullenmektir aydınlanmak, bunu yapabiliosa bütün maddeler uygundur.

    ama hayat bundan farklıdır, aydınlanmak satranç değildir ki çalıştıkça gelişen bir şey veya kuralı olan bir şey değildir. kendinle ve evrenle bir olmak yani aydınlanmak, hem çok kolay bir şeydir çünkü tek koşulu birlik bilincidir ama hem de çok zordur çünkü insanda buna engel teşkil edecek bir sürü ego vardır ki zaten ego tabanlıyızdır, bizi dünyaya bağlayan odur. egolar, yargılar, alçak benlik (ayrıca bkz: yüksek benlik), sahte rehber falan bunların hepsi aydınlanmamızı engelleyen şeylerdir, ve mantık zihin dediğimiz şeyleri alet olarak kullanırlar, onlardırlar, zaten dünya okulunun amacı da odur, onları yenebilmektir. fakat aydınlanmanın zor olan tarafı onları kabullenerek yenmektir, aynı şey diğer insalara olan yaklaşımlarımızda da aynıdır. birini sevmesek bile hem o kişiyi hem de onu sevmediğimizi kabullenmemiz gerekir, tam bir "bir olma hali", "bütün olma hali". aydınlanma özetle bütün evreni bir kabul edebilmektir, yanlış ve doğru gibi beşeri yargılar olmaksızın.

    aydınlanma yolunda karşılaşılan engellerden biraz daha bahsetmek istiyorum. kişi bu süreçte pek çok kişilik çatışması yaşayacaktır. aydınlanmaktan çok uzak yapımızı yeniden inşaa etmemiz gerekir, ama her inşaa sırasında o binada eskiden yaşayanlar yani eski alışkanlıklarımız, inançlarımız, korkularımız herşeyimiz ayaklanacaktır ve bunu çok sistemli şekilde yapacaklardır. aslında onlar da bütün hizmet etmektedir, çünkü onlar isyan edecek ki siz o isyanı bastıracak ve eski enerjinizden daha da sıyrılmış olacaksınız. bu eski alışkanlıklar, inançlar korkular zaten her zaman karşımıza çıkacak, onları tamamen hallettiğimiz zaman zaten aydınlanmış olacağız, onlardan da kaçarak kurtulamayız. "ee o zaman aydınlanma acı bir olay, yani benim mesela terkedilme korkum var", evet terkedilme korkusu ile yüzleşmeden onu aşmadan aydınlanamazsın. ama işin güzel tarafı onu aşmak için ilk önce onu kabul etmen sonra da onunla barışık olman lazım.

    not: aslında aydınlanma çoğu kişiye göre çok okumuş mürekkep yalamış vs. yazarlara düşünürlere denir, ama aydınlanmış adamda ego olmaz, beşeri duygular olmaz. yine de severiz aydınlarımızı, onlar da insandır, zaten aydınlanmak herkesi bir kabul edip kucaklamak değil midir sevgili okur.
    not 2: katılmadığınız veya eklemek istediklerinizi lütfen paylaşmaktan çekinmeyiniz, bir elin nesi var iki elin sesi var

    (ayrıca bkz: aydınlanma)
  • olmeyecegimi, çünkü hic dogmadigimi anladim.
    ölüm bize anlatilan bir konseptti. epikurus demistir, olum hicbirseydir çünkü biz burdayken olum yoktur, olum varken de biz yokuzdur.
    sonra, kendim zannettiklerimi sorguladim: "kimim ben?" ramana maharshinin dedigi gibi. gelen hicbir cevap bana iste ben buyum dedirtemedi. soruyu sordukca kendime, katmanlarim soyuldu ve bu soruya zihnimle cevap veremeyecegimi anladim.
    ben hicbir seyim, sadece birsey olduguma inanmisim.
    birseyleri yapan kisi ben degilim. ben izliyorum ve hersey kendi kendine oluyor.
    o halde ben izleyiciyim.
    hayir, izleyici bile degilim.
    ben butun bunlari mümkün hale getiren öz'ün kendisiyim.
    dogam sevgidir, o nefret nedir ayrım nedir bilmez.
    basa donuyorum, olum bile yoksa
    ben olumsuzum
    cunku ben oldugumde "iste oldum" demeyecegim.
    ve hayat bu yuzden her adımda yaratip yiktigimiz bir ruya.
    sadece senin iraden olur.
    sen öz'sun
    sen en yüce'sin.
  • aydınlanma süreci: ölmeye hazırlanmak.
    aydınlanma: ölümden korkmamak.
    mutlak aydınlanma: ölmeye hazır olmak.
  • ışıkla yıkanmak.
  • varılmak istenen mutlu sondur aydınlanmak. meselenin özünü, su katılmamış ve su katılmış gerçeklerini görmektir. düşünme ile birlikte gelişen bir yetidir aydınlanmak. fikir üretmek için gerekli harcı oluşturmanın neticesidir. aydınlanmak, herkesin kendi doğrularına sahip olması ve bunları dile getirmesi demek değildir. kişinin kendi doğruları en sonunda tek ve merkezi doğruya götürebilir herkesi. ancak gerek fikrin uygulanması, gerekse sübjektiflik, kişisel doğruların tam bir doğru biçimde merkeze ulaşmasını engeller. o yüzdendir ki doğru fikre sahip olmanın, ilk koşulu mesele hakkında birden fazla kaynaktan öz bilgileri toplamak, ardından meselenin ilgili olduğu diğer kolları araştırmaktan geçer. pek tabii okumak aydınlanmanın en önemli parçasıdır. ancak okumanın neticesinde; kişisel doğrular tamamen toplum çıkarını, genel anlamda “insanların faydası”nı gözetmek durumundadır. bireysel veya belli bir kesime hitap eden fikirler aydınlanmış fikirler olamaz. parlak denebilecek düşünceler ancak ve ancak somut olarak insanı temel alıp, toplum çıkarını gözettiği zaman aydınlanmış fikirler olur.
    soyut veyahut ticari arzuları temel alan, bir yandan insanlığa faydalı olarak görünüp, diğer yandan başta kendi ülkesine ve dünya'ya zarar veren, hiç fark ettirmeden sadece bir kişinin huzur ve refahı için ortaya atılabilecek fikirler aydınlanmış fikirler olamaz.
    aydınlanmak, haksız-yanlış fikri savunmak değildir. o yüzdendir ki, "fikir yürütmede hata yapmak ile herhangi bir nedenle haksızlığı savunmak" “aydın kişi”nin davranışı olamaz.

    doğrular ve gerçekler nerede ise bulunması ve dile getirilmesi gerektiğinden, kişinin kendi başına kalmış bir aydınlanmanın tam olarak sürecini tamamlaması mümkün değildir. söylenmeli ve konuşulmalıdır ki, bilinsin, anlaşılsın, öğrenilsin. "aydınlanmak" eylemi işte o zaman kıvamını ve tadını bulur. afiyetle.
  • üzerine ışık düşünce olan şey
    manen ve ruhen gelişmek. belli bir konuda fikir sahibi edinmek
  • tanımı üstünde bi kelimedir kanaatimce. aydınlan, aklını ay ışığında yıka.
hesabın var mı? giriş yap