aynı isimde "ayla (film)" başlığı da var
  • türk filmlerinde kötü kadın ismidir, öbür kadındır, kıskanç eski sevgilidir, zengin patronun yakışıklı genç oğlan peşinde koşan sevgilisidir, ya simsiyah ya da sapsarı saçlıdır hep.
    bir tane esas kızın ismi ayla değildir o filmlerde, leyla olur hülya olur onlar.
  • televizyonda bir kez daha izlerken fark ettim ki, çetin tekindor'un evinden çıkıp sokakta yürürken selam verdiği komşusu süleyman dilbirliği'nin ta kendisi.

    sinemadayken 4 arkadaş nasıl kaçırdık bu cameoyu anlamadım.
  • ilkokulda, lisede türkçe derslerinde hatırlar mısınız okuma parçalarında ana konu, tema, özet falan yaptırırdı hocalarımız... işte burada filmi eleştiren bazı arkadaşlar filmin ana konusunu, temasını hiç anlamamışlar. bi kere film savaş filmi değil. savaşın ortasında kalmış koreli bir kızın, türk bir subayla yaşanmış öyküsünü anlatıyor. haliyle savaş ağırlıklı değil, dram ağırlıklı bir film.

    filmin görüntüleri çok iyi ama o da zaten yabancı yönetmen demişler. yahu sizin futbol takımınız avrupa'da başarı kazanınca "ya takımın yarısı yabancı zaten türkiye başarısı değil bu" mu diyorsunuz? takım işi değil mi yani bu da? bok atmaya yer arıyosunuz yemin ederim.

    her neyse.. film kesinlikle türk sinemasında eşik atlamış ve bundan sonraki filmler içinde ilham kaynağı olacaktır eminim. bildiğim kadarıyla şu an oscar için aday adayı. umarım aday listesinde yer alır. ödülü alamasa bile gönlümüzde o listede birinci.

    filmin kişisel olarak en beğendiğim yanı müzikleri. hans zimmer bokunu yesin atakoğlu'nun:) dünya çapında iş yapmış, gurur duydum.

    oyunculuklar için diyecek söz yok... kendi ödüllerimi verecek olsam ali atay'a en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü verirdim bu yıl izlediğim filmler içinde. tam bir bebek. filme yakıştıramadığım (ya da oyunculuğunu beğenmediğim diyeyim) tek isimse sinem öztürk. ya bu kadın bence iyi bir oyuncu değil, üzgünüm ama değil! nasıl amatör bir oyunculuk, ne kadar sırıtan bir ingilizce o ya. gözlerim ve kulaklarım kanadı.

    şu ana kadar aldığı bi kaç ödül var ve umarım dahası da gelir. oscar yolculuğunda da şans dileklerimiz ayla ile!
  • the maccabees 'in mükemmel given to the wild albümünden nefis bir parça. hatta bu senenin en güzel parçası diyebilirim. dedim de. sözleri ise şöyledir, böyledir:

    aimless am i listless i’m the blunt of the knife
    drifting to the corners of life ayla
    i could make something right
    gentle with the kindness i’d like
    so often it’s a trick of the light ayla

    and we wait for love in the shape of us
    until the wait is over under halcyon skies
    until the wait is over for an innocent life

    it’s a weight off my mind i could trust you
    you could tell me it’s fine
    i could sew you a stitch and save nine ayla
    none more admired and out of soft
    focused desire
    from honeyed milk to funeral pyre ayla

    and we’ll wait for love in the shape of us
    but the state of us daedalus
    the wait is over under halcyon skies
    the wait is over for an innocent life

    until the wait is over the wait is over
  • ismini bilmediğim güzel ve çekici kızlara yakıştırdığım isim.
  • uzun zamandır ağlayamayıp göz pınarlarının kurulduğunu düşünenler için kaçırılmayacak fırsat. konu olarak değil ama sizdeki etkisi olarak babam ve oğlum v2 gibi sanki. öyle ince ince filmdeki sorunları aramayın. siz sinema eleştirmeni değilsiniz. gidin ağlayın ve gelin, bünyeye göz yaşıda gerek.
  • iskoc kiz ismi isla nin okunusu
  • babamın ağzına yapışmış laflardan biri olup "hanım bir çay koy" anlamına gelen gudik bir kısaltmadır. (bkz: iyi de bundan bize ne)
  • dj tiesto'nun dinlenesi parçalarından.

    edit : parça tiesto'nun değilmiş. genelde ayla-ayla şeklinde bulunabiliyor. peki kim bu ayla ?
  • yönetmen: can ulkay
    senaryo: yiğit güralp
    oyuncular: çetin tekindor, ismail hacıoğlu, lee kyung-jin, ali atay, taner birsel
    filmin çekimleri 6,5 ayda tamamlanmış ve 15 milyondan fazla bütçe ayrılmış. ayla filmi şu an oscar aday-aday-adayı. yani oscar ödülü alması için ilk önce seçilecek 9 film arasına, daha sonra ilk 5’e ve son olarak 5 film arasından en iyi seçilmesi gerekiyor. fakat şimdiden uluslararası ödül almaya başlamış durumda.
    film yaşanmış bir hikayeyı anlatıyor. 1950’li yıllardan günümüze kadar olan bir süreci kapsıyor. süleyman astsubay, kore savaşı sırasında öksüz kalan bir kız buluyor ve ona ayla ismini vererek orduda çocuğu gibi bakmaya başlıyor. kısa bir süreçte ayla ile süleyman, baba-kız gibi oluyor.

    --- spoiler ---

    süleyman 15 ay boyunca ayla’ya bakıyor ancak sonraki süreçte yasalar gereği ayla’yı yanına alamıyor. türkiye’ye döndükten sonra denemeler yapıyor ancak ayla bulunamıyor ve iş-güç derken ayla kore’de yetimhanede yaşıyor. aradan yaklaşık 50 sene geçtikten sonra, bir fırsat yakalıyor. bu fırsatı kullanarak güney kore’ye gidiyor ve kızıyla tekrar bir araya geliyor.
    filmin hikayesi kısaca bu şekilde.
    filmin atmosferi çok hoşuma gitti: kıyafetler, bisikletler, evler… prodüksiyon bu konuda gerçekten iyi iş çıkarmış. birkaç bölüm haricinde prodüksiyon için söylenecek pek bir şey yok. marilyn monroe’nun filmde yer alması da filme güzellik katan başka bir unsur olmuş.
    öncelikle thy, ziraat bankası ve hyundai reklamları çok fazla göze batıyor. uçakta, tüm dişlerini göstererek gülümseyen hostesler, uzun sayılabilecek reklamlar filmde kopukluklar yaşatmış. bunun dışında süleyman’ın karısı rolünü oynayan büşra develi’nin lens takması ve film sırasında lensin kayması, çetin tekindor’un at kuyruğu saçını gömleğinin ense yakasının içine saklamaya çalışmaları gibi ufak sayılabilecek bazı hatalar da yine filmde kopukluklara neden olmuş. diğer bir nokta ise, gemi güney kore’ye giderken, geminin gittiğini gösteren bölümlerin hepsi aynı yerde çekilmiş, arka tarafta duran adalar vs. fazla göze batıyor. başka açılardan çekilerek farklı bir mekan algısı yaratılabilirdi elbet.
    oyunculuklara gelirsek, ayla karakterini oynayan kim seol gerçekten harika bir oyunculuk sergilemiş. harika diyorum çünkü bu kız daha 6 yaşında ve bu yaşta bir çocuğun böyle doğal bir oyunculuk sergilemesi gerçekten benzerine az rastlanacak bir olay. süleyman ile olan sahneleri hiç göze batmıyordu, tam tersine aralarındaki ilişkiyi tam anlamıyla yansıtıyordu. zaten filmde oyunculuk konusunda eksik olan kimse yoktu. oyuncuların neredeyse tamamı tanınan oyunculardan oluşuyordu. ayrıca üstteğmen mesut’un da komünist olması gerçekten komik olmuş.
    ancak esra dermancıoğlu’nun oynadığı süleyman’ın kızı karakteri gerçekten gerekli miydi? diye düşündürtüyor, sanırım kötü kalpli çocuk karakteri filmlerde artık en son görmek isteyeceğimiz şey. ali atay’ın canlandırdığı ali karakterinin aşırı rahat tavırları da filmde sırıtmış. biraz ciddiyet ya hu!
    savaş sahnelerine gelirsek, sanırım sırf bunun için türkiye’ye özel olarak eğitmenler getirilmesi gerekiyor, yoksa başka türlü olmayacak. bu kadar fazla bütçe varken, bu seviyede savaş sahneleri mi yapılır? bir anda beliren onlarca asker 1-2 metre öteden ali’yi vuramıyor ancak ali tek başına hepsiyle başa çıkıyor, bu durum akıllara rambo filmini getiriyor.(yoksa?) diğer aşırı dikkat çeken sahne ise, yere benzin dökülüyor, ateşe veriliyor, 10-15cm boyutundaki ateşin üstünden geçen her alev alıyor.
    değinmek istediğim bir diğer konu ise, hikayeyle ilgili: süleyman kızını güney kore’de bırakıyor, daha sonra işi gücü bırakmayız deyip, kızıyla 50 sene sonra bir araya geliyor. tamam, gerçek hayatta böyle olmuş olabilir ama değiştirilebilirdi? nasıl bir insan kızım dediği bir çocuğu, işini kaybetme uğruna boş verebilir ki? hani 1-2 sene de değil, 50 sene... aklım almıyor gerçekten.

    --- spoiler ---
    ve son olarak, sözlükte bir arkadaşın dediği gibi cevaplanması gereken bir soru var: film, savaşı övüyor mu? yoksa yeriyor mu?
hesabın var mı? giriş yap