aynı isimde "ayla" başlığı da var
  • yazıldı mı bilmiyorum filmdeki süleymanın evden çıkıp camiye giderkenki sahnede gerçek süleymanla selamlaşmıştır. (evinin karşısındaki kahvede oturan ihtiyar)
  • vizyona girdiği ilk gün izlediğim ve yarısında çıkmamak için kendimi zor tuttuğum film.

    film çok güzel fakat "baba" figürü öyle kurgulanmış ki babasını kaybetmiş insanların ciğerini sökme potansiyeline sahip.

    filmde kendimi sıkıp "tamam, sakin ol sadece film tamam" diye sakinleştirmeye çalıştığım çok sahne oldu. hele küçük yaşta babasını kaybetmiş, oturduğu evden taşınma işlemi esnasında "babam bizim eski evi biliyor, yeni eve taşındığımızda da rüyalarıma gelir mi?" kaygısı taşıyan kız kardeşe sahip olan insanlar için daha zor.
  • dün bu filme gittim. en son bu kadar çok insanı bir arada ağlarken gördüğümde ilkokul 1'e gidiyordum ve aşı günüydü.
  • yahu şu aksiyon sahnelerini hala nasıl leş gibi yapıyoruz aklım almıyor. ulan matrix 1999’da çekildi be el insaf. neredeyse 20 sene olacak hala saçma amatör aksiyon sahneleri çekiyorsunuz.

    tepede geçen uçakları bile yeşil perde montajıyla değil, video sonu eklemeyle yapmışlar.

    herif hat boyunca benzin döküyor, 15 çinli asker 1 metre ötedeki herifi açık hedefken vuramıyor. onu geçtim, ateş yakıyor ateşin boyu 10 cm falan üstünde atlayabilen yok herkes alevin içine atlıyor.

    hem yönetmeni, hem görüntü yönetmeni üniversite öğrencilerinden daha amatör bir iş yapmış. senaryo, oyunculuklar güzel ama yönetmen ve prodüksiyon sıçmış batırmış.
  • 8-9 sene oncesi kadardi. suleyman amca birsekilde yonlendirilip ofise gelmis ve patrondan ayla’yi bulmak icin yardim istemisti. konuyu detaylandirirken aglamisti. nerden nereye... basarili film. seyircisi bol yolu acik olsun.

    edit : tarih duzeltildi. tesekkurler (bkz: sayin basbakanim al ben bir esnafim)
  • bence çetin tekindorun yerine şener şen oynatılmalıydı... ilk yarısı çok iyi olan film.
  • şu anda fox tv'de oynayan film.
    bu vesileyle geçen başka bir yere yazdığım entry'yi buraya alayım. filmi izlerken gaza gelmeyin:

    • menderes'in eline kore'de ne uğruna ve ne için savaştıklarını bile bilmeden ölen 741 yoksul halk çocuğunun kanı bulaşmıştı. madem ölüm yıldönümü bu da unutulmasın.

    • kore'de türk askerinin esas görevi, çin orduları karşısında geri çekilen abd ordusunun olabildiğince az zayiat vermesini sağlamak olmuştu. yani daha az abd askeri ölsün diye yüzlerce asker feda edildi. ödenen kan bedeli ise nato üyeliği oldu.

    • dönemin diyanet işleri: “kore yolu allah yoludur. koreye asker sevki i'lây-ı kelimetullah [allah'ın adını yüceltmek için allah'ı inkar edenlere karşı savaşmak - (*)] emir ve mükellefiyyeti hududuna giren ve iktizasına uyan bir harekettir. kore harekatına iştirak; cihad ve gaza mahiyetinde mukaddes vazife cümlesindendir.. kore'de vefad edenler şehiddir.

    doç. dr. fatih yaşlı
    birgün gazetesi yazarı
    kaynak: 1, 2, 3
    (*) https://sorularlaislamiyet.com/…ilay-i-kelimetullah
  • --- spoiler ---

    küçük ayla'ya türkçe okuma-yazma öğrettikleri sahnede, kitaptaki ali ata bak yazan satırın altında "ali atay" yazdığını görmedik, fark etmedik sanmayın;)
    --- spoiler ---
  • an itibariyle cape townda düzenlenen 11.uluslararası film festivalinde en iyi kurgu ödülünü almış kore savaşını anlatan filmimizdir .
    kore savaşı denilince nazım'ın yazdığı şu yergiye ses vermek gerekir :
    23 sentlik asker
    mister dalles,

    sizden saklamak olmaz,

    hayat pahalı biraz bizim memlekette.

    mesela iki yüz gram et alabilirsiniz, koyun eti,

    ankara'da 23 sente,

    yahut iki kilo kuru soğan,

    yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,

    elli santim kefen bezi yahut,

    yahut da bir aylığına

    yirmi yaşlarında bir tane insan.

    erkek,

    ağzı burnu, eli ayağı yerinde,

    üniforması, otomatiği üzerinde,

    yani öldürmeğe, öldürülmeğe hazır,

    belki tavşan gibi korkak,

    belki toprak gibi akilli

    belki gençlik gibi cesur,

    belki su gibi kurnaz

    (her kaba uymak meselesi) ,

    belki ömründe ilk defa denizi görecek,

    belki ava meraklı, belki sevdalıdır.

    yahut da aynı hesapla mister dalles

    (tanesi 23 sentten yani)

    satarlar size bu askerlerin otuz beşini birden

    istanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,

    seksen beş onda altısını yahut

    bir çift iskarpin parasına.

    yalnız bir mesele var mister dalles,

    herhalde bunu sizden gizlediler:

    size tanesini 23 sente sattıkları asker

    mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,

    mevcuttu otomatiksiz filan,

    mevcuttu sadece insan olarak

    mevcuttu, tuhafınıza gidecek,

    mevcuttu hem de çoktan mı çoktan,

    daha sizin devletinizin adı bile konmadan.

    mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,

    mesela, mister dalles,

    yeller eserken yerinde sizin new-york'un,

    kurşun kubbeler kurdu o

    gök kubbe gibi yüksek,

    haşmetli, derin.

    elinde bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.

    hali dokur gibi yonttu mermeri,

    ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına

    ebemkuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.

    dahası var mister dalles,

    sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz,

    zulüm gibi,

    hürriyet gibi,

    kardeşlik gibi sözlerin,

    dövüştü zulme karşı o,

    ve istiklal ve hürriyet uğruna

    ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek,

    ve yarin yanağından gayri her yerde,

    her şeyde,

    hep beraber,

    diyebilmek için,

    yürüdü peşince bedreddin'in

    o, tornacı hasan, köylü mehmet, öğretmen ali'dir.

    kaya gibi yumruğunun son ustalığı:

    922 yılı 9 eylülüdür.

    dedim ya mister dalles,

    herhalde bütün bunları sizden gizlediler,

    ucuzdur vardır illeti.

    hani şaşmayın,

    yarin çok pahalıya mal olursa size,

    bu 23 sentlik asker,

    yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,

    her millet gibi büyük türk milleti. (1953)

    edit:ses verdiniz :)
  • --- spoiler ---

    süleyman ayla'nin ailesini tanıdığını söyleyen kişilerle gorusmek için köye gider. askerler işkence etmeye başlar. o sırada ali süleyman'ı kurtarmaya gelir. korece "dışarıda tüm ordunun olduğunu ve süleyman'ı bırakmalarını" söyler. oysa disarida sadece sadık motoruyla beklemektedir. dönerken askerlere ne söylediğini sorar süleyman. ali "lisanı ayla'dan, yalan söylemeyi ise amerikalilardan öğrendim" der.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap