• attilâ ilhan ve biket ilhan.

    aşkları karşıyaka vapuru'nda tanışmalarıyla başlayan bu çift, 1968 yılında nikah masasına oturuyor.

    evlendiklerinde kaptan 43, biket hanım 24 yaşında.

    genelde yaşlar ve sosyal statüler ne olursa olsun, evlilik aşamasında kadınların belli şartlar öne sürmesine alışmışızdır, burada tersi oluyor.

    kaptan üç şart sunuyor: bir, araba almam, iki, evin içinde akraba istemem, üç, çocuk istemem.

    biket hanım, bu şartların üçünü de kabul ediyor ve evleniyorlar, evlilikleri de gayet düzgün bir şekilde, bir sorun olmadan ilerliyor.

    ancak evliliklerinin 15. yılında çocuk konusunda fikri hâlâ değişmemiş kaptan'a nazaran, çocuk sahibi olma isteğini daha fazla dingizleyemeyen ve yaşı sebebiyle de bu şansı kaybetmekten korkan biket hanım, evliliği sonlandırıp, ayrılmak istiyor.

    1983 yılında birbirlerini çok sevmelerine ve çok aşık olmalarına rağmen boşanıyorlar ve attilâ ilhan "ayrılık sevdaya dahil" şiirini yazıyor.

    hatta şiirin son bölümünde şu dizelerde "sanmıştık ki ikimiz/ yeryüzünde ancak/ birbirimiz için varız" bu konunun izlerini bulabiliriz.

    bazı şiirler hakkında ve özellikle konu attilâ ilhan seviyesinde bir şairse yazdıklarının arka planını bilmeden yorum yapmamalı.

    hele bir de kendi basit ilişkilerinden yola çıkıp, şiirde anlatılan tarzda bir zorunluluğun sonuçlarına katlanmamış kimseler hiç yorum yapmamalı.

    ayrıca islamcı şairlerin konuşarak ya da çay içerek çözülemeyecek sorunların da olacağına bir türlü ikna olmaması da ayrı bir sıkıntı.

    "çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    çünkü ayrılık da sevdaya dahil
    çünkü ayrılanlar hala sevgili
    hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
    her an ötekisiyle birlikte
    herşey onunla ilgili!"

    edit: imla.
  • "..cunku ayrilik da sevdaya dahil
    cunku ayrilanlar hala sevgili
    hic bir ani tek basina yasayamazlar
    her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili..."

    ask birlikte yaratilir. bu dunyaya onunla birlikte getirdigin bebektir ask. kucagindaki bebege bakar gibi bakarsin ona. ayaklanip emeklemekten yurumeye gecerken buyur, sevgi olur, baglilik olur. bittiginde.. bebegini kaybedersin, caninin bir parcasini yitirirsin. et tirnaktan ayrilirken acisina tahammul edebilir misin?

    onunla olduktan sonra hic farketmez, herseyi seversin. anilar akla gelir de nasil tahammul edilir hic bilinmez. oturup birlikte gozyasi dokmussundur, birlikte gulmussundur. sarilip film seyrederken birlikte aglamissindir hickira hickira, bir baska filmde kahkahalara gomulmussundur.
    mutfaga girip birlikte yemek yapmis, birlikte yaptigini iki sicak lakirdiyla yemissindir.
    kis gecelerinde ensendeki nefesiyle isinmis, hoyrat yaz gecelerinde ter havuzunda bogulmana ragmen kalkip icerdeki yatakta sereserpe uyumayi aklina bile getirmemissindir. senin yerin onun yanidir, o zaman 40 derece hava sadece asik olmayana tuzaktir.
    oturup sehir isiklarina karsi, geceni aydinlatirsin tokusturulan bir kadeh rakiyla, bir sise birayla. gerekli ya da gereksiz bir onemi yoktur konustuklarinin, nefesi yanindadir ya. bugun oturup ahmetin aysenin dedikodusunu yaparsin birlikte, yarin oturur sosyal psikolojiyi tartisirsin. ask dendi mi konustuklarinin ciktigi kapi birdir.
    sirf o oldugu icin daha guzeldir her yer, insanlar daha bir guzel gozukur gozune. onun sayesinde daha o gun tanistigin insanla bi bakmissin rakilari tokusturuyorsun, kafalari bulup dort kisi kol kola halaylar cekiyorsun. sonraki bir hafta ortak cikartilmis rezillikten utanarak gecse de oturup o gunu yadettiginde utanmak ne kelime, kahkahalarla guluyorsun.
    onunla sadece dunu ve bugunu degil, yarini da paylasiyorsun. yaptigin her planda, kurdugun her hayalde hic suphesiz o da oluyor. mesela olur da tayin uzaklara cikarsa once gidiyorsun gozlerin yasli, esyalarin kamyonda. yolcu ediyor seni sicacik bir sarilmayla. gidiyorsun, olmuyor. ilk otobuse atlayip ona geri donuyorsun. bohcami aldim geldim, benim yerim senin yanin diyorsun.
    annesini kendi annenmis gibi seviyorsun. onu dogurdugun ve bana hediye edene kadar ona bu kadar iyi baktigin icin tesekkur ederim demek istiyorsun.
    onunla gecen her bir gune 20 yillik sevinc, aci ve hayal sigar. her gun geriye donup baktiginda baslangic sanki dunmus gibi gelir, sanki dunden beri yirmi yillik ani biriktirdik denir. butunlesmissinizdir. ayni anda ayni seyleri dusunmeye, ayni anda ayni seyleri dillendirmeye baslamissinizdir.
    yoklugunda ozledigin sadece o degildir artik, baska turlusunu bilmedigin ve bilmek de istemedigin hayatini ozlersin.
    birisi cikip tanisma hikayenizi sorar, hicbir ayrintisini atlamadan anlatirsin o gunlere geri donerek, romeo ve julieti kucumseyerek. en guzel hikaye sizinkidir. en guzel baslangic sadece ikinizinkine aittir. suslu, boyali, kuaforden cikma podyum mankeni halinizle degil daha iki dakika once kusmus, basindan asagi bi sifon suyu yemis en dogal ve rezil halinizle baslamistir o ask. oscarlik filmlerden cok daha romantiktir, cok daha anlamlidir o an yasanan.
    bu bizim sarkimiz olsun dememissinizdir asla. beraber dinlenilen her sarki, izlenen her film sizindir. beraber oldugunuz muddetce dinlenilen butun sarkilar bir tek sizin icin yazilmistir, icinde anlatilan herseyi siz coktan yasamis oldugunuzdan sebep.
    bu ask dersin, hep kazanacak. asla sonu olmayacak. bu ask, hep buyuyecek hic durmayacak. bu ask, bizim dogurup buyuttugumuz bebegimiz, cani hic yanmayacak. onun ugruna doktugun her gozyasi kutsaldir. bi tanesine bile acimazsin. hic haketmeyene tek bir damla yas tuketmektense varsin tumu ona feda olsun.
    insanlar cikip birbirinizi tamamlamak icin yaratildiginizi soylediginde hic yadirgamazsin, ezelden beri bildigindir.
    bilirsin.. omru hayatinda bu hayalin tadina varamadan gocmus binlercesini dusunursun. omru hayatinda bu ruyayi bir daha goremeyecegini, bunun sana kim bilir nereden armagan oldugunu dusunursun.

    bir sabah gun dogana karsi bir hastane odasinda acarsin gozlerini. neler olup bittigini hatirlamazsin. tek hatirladigin birbiri ustune icilen sigaralar, havada ucusan incitici sozler. birlikte dogup buyuttugunuz bebegin oldugunu soyler doktorlar. yetmezmis gibi onun icin yas tutmani, gozyasi dokmeni yasaklarlar. uzuntu stres kesinlikle yasak derler. onunla dunyaya getirdigin bebeginden geriye kalan sicak kuller. alip kulleri bagrina basarsin. yasaklasin onlar diledigi kadar. dedim ya.. ugruna dokulmus her gozyasi ibadetindir, icinde adi gectigi icin.

    insanlar en cok kendinde olmayandan bahsedermis, kendinde var gibi gosterirmis dersin. halin olmasa da giyilen maskelerle savasmaya, altinda yatani bilirsin. onun icindeki zaten hep senindir, seninledir, senin de icindedir. kendisini senin ellerine emanet edip asla olamayacagi biri olmaya gitmistir. gule gule dersin, merak etme ben sana senden cok daha iyi bakacagim.
  • öyle "bir attila ilhan şiiri bir de şarkı" yazmakla olur mu, bu kalp seni unutur mu. kalbi zayıf olanlar okumasın diye disclaimer koymak lazım gelir başlığa, ayrılığınızın türüne göre yeniden yorumlayın dedirten şiir (ve evet copy paste yaptım, nasıl ezberimde olsun)

    acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
    en gorkemli saatinde yildiz alacasinin
    gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
    uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
    ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
    mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
    onu cok ariyorum onu cok ariyorum
    heryerimde vucudumun agir yanik sizilari
    bir yerlere yildirim dusuyorum
    ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
    ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
    gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
    tedirgin gulumser
    cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
    hic bir ani tek basina yasayamazlar
    her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
    telasli karanlikta yumusak yarasalar
    gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
    yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
    yansimalar tutmus butun sahili
    cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
    oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
    cunku ayriliklar da sevdaya dahil
    cunku ayrilanlar hala sevgili
    yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
    hava agir toprak agir yaprak agir
    su tozlari yagiyor ustumuze
    ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
    eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
    karanlik coktu denize yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
    ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
    kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
    bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
    simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
    yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
    bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
    benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
    sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
    ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
    hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
    tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
    hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek askimiz
  • dünyanın bütün büyük meydanlarında -arabistan'da bile- birer eski sevgili anıtı olduğuna dair kabul, matematik tarihinden de eskiye dayanır ve ben de kendimi zaman zaman sunay akın gibi hissederim.

    yine böyle hissettiğim ve ilk kez gördüğüm o tombul yanaklı kadına bir masal anlatmak istediğim günlerden biriydi. şişli camii'nin önündeki meydanda, herkes banklara normal şekilde oturmuşken, aralarından biri bankın kenarına tünemiş ve önündeki beton çöp kutusuna (kioskuna mı demeliydim yoksa o koca nesneye?) bakıyordu. tombul yanaklarına ve o zarif ayak bileklerine gülmek çok yakışırdı, somurtmak değil. insanın ayak bileği nasıl gülebilir demeyin; o kadar güzel bir şeye çok baktığımda, onun da bana baktığını ve varlığımdan hoşnut olduğunu düşünmeye meylim var, nietzsche'nin uçuruma bakmakla ilgili söylediği sözü okuduğumdan beri. nietzsche'nin tek mantıklı lafı bu ve ben de zerafete olan zaafımla yanıyorum.

    karşıdaki banka oturdum ve şunu söyledim: ayrılık da sevdaya dahil, çünkü paketi de çikolatayla birlikte satılır. ayrılanlar hala sevgili değil ama, çikolatayı yedikten sonra paketini atarız basitçe. çikolata salgılattığı serotonin ve fiziksel varlığı ile içimizdedir ama paketi sanki hiç varolmamıştır. biz de ayrılığa bu muameleyi yaparız, sanki hiç yaşanmamıştır da, bir süre sonra yeniden birleşeceğizdir.

    hayır, böyle olmuyor. ayrılık ayrılıktır ve şiirin susması gereken bir yer vardır. o da, büyük ihtimalle ayrıldıktan sonraki ilk cumartesi akşamı, ruhumuzu en pespaye içkilerle yıkamaya çalıştığımız anlardır.

    sonra kalkıp karşıya geçti ve abide-i hürriyet caddesi tarafından gelen bir taksiye binip gitti. fiat linea idi taksi. bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak mı bilmiyorum ama, güzelliğiyle içimi yakan bir yabancının bindiği taksinin modeline dikkat etmeyi başarabildiğim bir hikaye, masal olmayacak hiçbir zaman.
  • herkes için farklıdır ama sanırım en güzel yeri;

    '' sanmıştık ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
    ikimiz sanmıştık ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz ''
  • attila ilhan'ın iyimserliğiyle iç acıtan dizesi. birbirinin hayatının üzerinden buldozer gibi geçmemişsen, çıkarken arkandan kapıyı zarafetle kapatmayı bilmişsen, geriye hatırlanacak birkaç güzel hatıra bırakmışsan, evet ayrılık da sevdaya dahildir kuşkusuz...
  • ayrılık kursakta kalan sevdaya dahil
  • her aşkın biraz ayrılık olduğunu doğrulayan cümledir.
    acıtır. keşkelerle dolu düşüncelerle kaplar insanın zihnini.
  • uzunca bir zamandır, her defasında "bu sefer başaracağım" dememe rağmen asla tamamını okumayı başaramadığım şiir. cheja'cığım haklıymış; kalp dayanmıyor amına koyiiim...
  • sadece şair veya romancı olmayan bu büyük türk aydını bakın neler diyor şiiri için :

    "... benim şiirlerimde aşk bir kere çağdaş insanın içinde kıvrandığı gerilimle birlikte verilmektedir, bu onları etkiliyor, bir; ayrıca soyut olarak değil gündelik bir yaşantı içinde, üstelik bir büyük şehir yaşantısı içinde verilmektedir. bu da özdeşleşmelerini kolaylaştırıyor, iki. bir bakıma birkaç kuşağın gençleri bu şiirlerde büyük şehirlerin dağdağalı yaşantısı arasında yaşadıkları, yaşamaya özendikleri sevdaları bulmuşlardır. bu yüzden de sevmişlerdir bu şiirleri."

    ayrıca uzakta olupta aslında ne kadar yakınımızda olduğunu bilenlerede gelsin. üzülmesinler oldukları yerlerde çünkü zaten buradalar desin kelimeler.

    (bkz: ben sana mecburum bilemezsin)
hesabın var mı? giriş yap