• zehir ticareti yapan bir adam, çayırla derenin kesiştiği yere bir kap afyonlusüt koyar ve çayır yılanını beklemeye başlar. çayır yılanı çıkar ve süte yaklaşır aynı anda sudan da bir yılan çıkar ve o da süte yaklaşır işin ilginç olan yanı ikiz kadar birbirlerine benzemektedirler; renkleri, boyları, kalınlıkları... çayır yılanı kabın içine girer ve orda uyuşur diğeri kabın dışında uyuşur. adam ikisini de torbaya koyar ve eve götürür, zehirlerini alır. farelere verir, etkileri aynıdır. zehirlerin farkını bulamaz. aklına takılır bunun hangisi çayır, hangisi su yılanıdır? ikisi de kurbağa yer, fare yer, süt içer... her şeyleri ortaktır. zehirleri bile aynıdır. ikisi de suda yüzer, çayırda sürünür. bir türlü farkı bulamaz. bir ay düşünür. geldiğinde yılanların deri değiştirdiğini görür. eski renkleri kaybolmuştur. yepyeni renklere sahip iki başka varlıkla karşılaşır. pes eder. aldığı yere bırakır onları. son çare izler. suya giden su yılanı, çayırda kalan çayır yılanı olur der. ama yılanlar ayrılmazlar birbirlerine dolaşırlar. bir kaç gün böyle devam eder. sonra gittiğinde ikisini de bulamaz. bir zaman sonra ikisinin renklerinin karışımı bir sürü yavru yılan sarmıştır onları bıraktığı yeri. yarısı suda, yarısı çayırda. çeker gider. savaşa katılır, yıllarca dönmez. sol kolu kopar ve ıskartaya çıkarılır, eve döner. cehennemi andıran bir yaz günü serinlemek için dereye gider. yıkanır, yüzer ve çıkınca kolunun acısını dindirmek için biraz afyonlu şarap içer. derken sarhoşluk ve uyuşma karışır birbirine. çayıra gözleri açık sızar. sudan bir yılan çıkar, aynı an çayırdan ikizi bir başka yılan. onları görür ama hareket edemez, uyuşmuştur. saatler sonra onu bulduklarında yanında kıvrılmış bir yılan bulurlar ve kuyruğu dışarda kalan, ağzına girmiş ikizi başka bir yılan.

    ayrıntı olmayan bir şey var mıdır?
  • fındıklıda camiinin önünden karşıya geçerken eski sarı iett tabelalarından birine gözünüz çarpar.güneş doğuyordur ve sarı tabelaya arkasından yansıyordur.tabelanın önünde durağın adı yazarken arkasındaki boya dökülmüş haldedir.yansıyan güneş ışığıyla cehennemi görürsünüz. işte orası geçittir sadece.
    ve ayrıntı olarak adlandırırlar her nedense.
  • program ortasında gelen uyarıya rağmen kapanışta aethewulf'a istinaden "sözlük yazarlarından "ateh" bugün bizlerleydi diyerek olaya ilgisini ortaya koyan bir sunucuya sahip program. ayrıca gurur duyduk, mutluyuz.
  • insan hayatı sayısız ayrıntılarla doludur.fakat ayrıntı olarak ayrılan şeyler yaşandığı zaman usa dokunur bir önem arzetmez.ayrıntıyı sıradanlıktan çıkaran sıradışı anlatımlar olabilir ancak.örnek mi?işte:umutla korkunun bir yüreği paylaşabileceğini,insanın bir günde hem cehennemi hem de cenneti yaşama ihtimalinin olduğunu,örümceğin en sık ağlarını yanıbaşımızda ördüğünü,karasineğin kışın neden öldüğünü,bir bebeğin emeklemekle nereye varmak istediğini,develerin deve kavramından önce varolduğunu,kaldırım taşlarının neden geometrik bir şekil oluşturduğunu,saçlarımın neden benden hoşlanmadığını,benim ne ipe sapa gelmez bir ipte olduğumu,balıkların pullarının ne işe yaradığını,gökgürültüsünün aslında bir gürültü olmadığını,en iyi yıldırma taktiğinin umursamazlık olduğunu,vakıflar işhanını niçin sevmediğimi,kafayı bozma ihtimalimin rakımsal olduğunu,sınıfta kalan her öğrencinin tembel olamayacağını,kanepeye suepe demenin sadece t.d.k'nu ilgilendirmeyeceğini,sağ ayağımızı ileri attığımızda neden sol kolumuzun geri gittiğini,ırmakların neden denize aktığını,mektup zarfına yüreğinde sığabileceğini,aspirinin çiçeklere iyi geldiğini,110 numarada çay içmenin yasak olduğunu,bayram namazının vacip olduğunu,en samimi arkadaşımın alman nüfusuna kayıtlı olduğunu,köy tavuğunun piliçten daha lezzetli olduğunu,herhangi bir yeri ararken neden telefona herhangi birisinin çıktığını,rüzgarın mevsimlerin postası olduğunu,bir motorun benzinsizde hareket edebileceğini,canımın neden herzaman sıkıldığını, biliyor musunuz?!!
  • ben dünyaya ve insanlara güvenimi bunun üstüne kurmuş bir insanım. ayrıntıların saklanamamak gibi bir özelliği var çünkü. saklanamayanına "ayrıntı" deniyor. ayrıntılar, gündelik hakikatin kovalanabileceği şeyler yani. ayrıntı manyağı olmanın sonuçlarından rahatsız olacağınızı düşünüyorsanız, siz bilirsiniz insanların kendilerine değil, ağızlarından çıkanlara inanmaya başlayın.
  • bir şeyin kabataslak sınırlarını dolduran etkenler bütünüdür. unutmak istediğiniz şeyleri unutturmayan ezberlenmiş çaresizliktir. yahu bir düşün yakamdan, adamın ismini yazınca klavye kalp çıkarıyor hâlâ.
  • en sevdigim. benim icin gol atan futbolcuyu izlemek yerine gole o an arka planda insanlarin verdigi tepkileri izlemek daha zevkli. yada bir kavgada sagda solda olayin tadini cikaranlari izlemek ya da gegiren birini duyan kisinin verecegi tepkiyi beklemek.

    tipda buna ne denilir ben bilmemek.
  • ne kadar ayrıntı o kadar özlem şeklinde devam eden bu döngünün bize verebileceği tek olumlu şey belki de bu zamana kadar farkedemediğimiz ayrıntılara olan düşkünlük boyutumuzu farketmemiz olacaktır.
  • anlamın üzerine oturduğu, içinde varolduğu bağlamı gerçek kılandır. bir halattaki yüzlerce incecik ipten biri gibi, o olmasa halat olmaz, halat olmasa iskele olmaz, iskele olmasa vapur olmaz.
    o yüzden bütünün bilgisine ulaşmak için önce parçanın, onun bilgisine ulaşmak için de önce ayrıntının bilgisine ulaşmak gerekir.
  • an itibari ile nasil basladi nasil bitti anlamadigim programdir. aethewulf'un soylicek cok seyi vardi belli ki ama oyle hizli konustu ki bir ara koptum anlamadim ne dedigini. sunucu ise fazla sozluk takipcisi degildi belli, bir tek ' mihlama kelimesini aradim cok eglendim ehe ehe ' dedi.
hesabın var mı? giriş yap