• uzun sure farkinda olmadan yasanabilir azinlik olarak. hatta "azinlik olmak"lik bir yana "az olmak" nedir bilmeden... ilkokuldaki arkadaslar yazin "koye" gidince farkedilir ki sizin koy oyle ha diyince gidilecek yer degil; pasaport, vize lazimdir. zaten ortmen sene basinda "nerelisiniz" sorusunun cevabini begenememisti bir turlu. "istanbullu"yduk iste, baska yer gormedim ki ortmenim televizyondakileri saymazsan.

    akraba/komsu cocuklari farkli bir ilkokula gitmekte, onlar daha mutlu nedense. orada "az" olanlar benim okulumda cok. diger yandan, benim okulumda baska "az"lar da var. cocukluk iste, herkes birbiriyle ugrasiyor ama onlarla sirf baska olduklari icin ugrasildigi zamanlarda kavga ediyorum, onlardan taraf tutuyorum. benle fazla ugrasamiyorlar nedense.

    ortaokul/lise boyunca daha baska bir "az" var. bicakla falan geliyorlar okula. cikista her gun bir baskasini bekliyorlar hirpalamak icin. sansa herkesten azar azar var okulda ama 20 yasinda liseye giden bu tiplerin yaninda hepimiz tek gibiyiz kendi aramizda. ortak tek noktamiz "ne olmadigimiz" idi.

    universite cok guzel; daha ilk gun basortulu bir kizla mini etekli arkadasini elele yururken goruyorum. universite iste boyle bir yer demek ki. cocukluktan beri nispeten benzer ve izole bir cevrede buyuyunce zaten yadirganmiyor da televizyonda baska turlu haberler var nedense. bir gun baska bir universite kampusune gidince goruluyor kazin ayagi. kapida kimlik soruluyor; niye ki? kantinler geziliyor guc bela girdikten sonra ama her kantinin nufusu farki tipte. sonradan ogreniliyor ki burada gercekten gucu gucune yetene..

    bizim okulda da az olanlar var ama onlar da kendini israrla izole etmisler, sonradan farkediyorum. konserlerine gidince dinleyiciler arasinda icerigini hic begenmedigim dokumanlar dagitanlara rastliyorum, kendi aralarindaki muhabbet yuzunden sahneyi takip edemiyorum. sonra muhabbetin icerigine kulak misafiri oldukca o ortamlardan yavas yavas uzaklasiyorum. benimle kardes gibi olanlarin kendi aralarinda kendilerini saf kan olarak nitelendirdiklerini duyuyorum, kendilerinden iyice uzaklasiyorum. sonra televizyonda gormeye basliyorum kendilerini, kasetlerini de dnr'larda..

    askerlik: hayde doguya.. azinligin merkezine. cok geziyorum sehirde, her ugradigim yerde bastaci ediyorlar. kahvelerinde tanimadigim insanlarla muhabbet ediyorum. vatan'in her kosesi vatan benim icin ama orada hissediyorum bir sekilde: az olan benim. hayat istanbul'daki gibi pahali degil, ilk defa cok kazanmadan da yasanabilecegini goruyorum. lakin buradan baska bir yere giden insan nasil yasayabilir, onu idrak etmekte zorlaniyorum.

    az olan gun be gun degisiyor hayatimda ama her zaman korunup kollanmasi lazimdi bu az olanlarin benim lugatimda. bu azinlik olmak parantez icinde parantez gibi; ne kadar genis baktigina gore degisiyor ama onca yildan sonra sorsan bana benden baska az olan yokmus gibi geliyor.
  • aaa senin ismin niye öylee?? nerden geldiniiiiiiz? nerelisiiin? gibi salak sorulara maruz kalınca insanın içinden kafa atası gelmesi.

    uzaylı sanılmak.

    "musevi/ermeni/rumdur ama çok iyi insandır." cümlesinin öznesi olmak.

    (bkz: stereotip)
  • bir gün üniversiteye gitmek üzere otobüse bindiğimde aynı bölümde okuduğum ve biri ermeni asıllı iki arkadaşımla karşılaştım. hep beraber neşe içinde sohbet ediyorduk. bu sırada ermeni asıllı arkadaşım şu an ne olduğunu hatırlayamadığım birşey anlatmaya başladı, cümle içerisinde kullandığı ermeni kelimesini telaffuz ederken birdenbire - kötü, ayıp ya da yasak olan birşeyi söyleyeceğiniz zaman yaptığınız gibi - başını hafifçe öne doğru eğerek bize yaklaştırdı ve sesini kıstı, ardından getirdiği kelimeyle tekrar eski haline döndü. bunu o kadar kısa bir süre içinde ve bilinçsizce yapmıştı ki, dehşete kapılmıştım. hala azınlık olmak deyince aklıma ilk gelen ve beni hep düşündüren, üç kişi arasında yaşanmış bu hadisedir.
  • askere alinsa da eline silah verilmeyen bir erkek olmak, hristiyan bir kadin oldugu icin default kaltak farzedilmek, vergisini herkesten cok odedigi devleti kendisini tespit edebilsin diye nufus cuzdanina "hristiyan", "musevi" gibi ibareler du$ulmek, sokakta kendi dilini konusmaya cekinir olmak, gecmiste cekilen uzuntuler genlerine islemis olmak, ve gun gelip birseylerin kendisine fatura edilecegi endisesinden bir turlu kurtulamamak.
  • (bkz: örnek olması için çarkımızı çeviriyorum)

    *sokakta türkçe evde ermenice konuşmaktır. (bkz: vatandaş türkçe konuş)
    ismin (misal) aleksan ise, iş hayatında (misal) ali ihsan olmaktır.
    *yazlık mekanda bayramlıklarını giymiş başka çocukların, senin üstüne başına bakıp "ay senin bayramlığın bu muuuu??" demesidir.
    *isminin, annenin babanın isimlerinin, dedenin anneannenin isminin, kısacası illa ki birinin nüfusta yanlış yazılmasıdır.
    *cahil sigorta şirketinin tc kimlik no vermiş olmana rağmen ısrarla senden pasaport örneği istemesidir.
    *senden olmayandır.

    ki bu hissi kafana vuranlar genelde bütün çekik gözlülere japon, bütün zencilere arap diyenlerle aynı kefededir kanımca.

    ekleme: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=759324
    * çin'deki pandalar gibi nesli tükenmekte olan yaratıklarmış gibi bahsedilmek. vecdi gönül insanı diyor ki, yeminizi suyunuzu sağlıyoruz, daha ne istiyonuz...
  • istanbul'un, agri'nin isimlerinin degistirilmeye calisilmasiyla ilgileri olmayan, sadece diger turk vatandaslari gibi memur, asker, basbakan olma haklarinin olduguna inandigim (bkz: lozan), cumhuriyet tarihi boyunca trakya olaylari, varlik vergisi, guneydoguda calisma kamplarina gonderilme, alti yedi eylul, 1964 sinirdisi olaylari, ruhban okulu kapatilmasi gibi olaylara magruz kalmis, sayilari giderek azalan insanlar toplulugunun icinde bulundugu durum. (bkz: azinlik psikolojisi)
  • çoğunluğa farklı bir gözle bakabilmektir.

    rakip takım formasıyla türbünlere oturup, karşı takım taraftarıyla omuz omuza maçı seyretmektir*.

    yetkili kuruma kimliğinizi verdiğinizde " türk vatandasi değilsen pasaportunuzu görelim." sözlerine sinirlenmek yerine gülerek "o tuttuğunuz kimlik tc kimliği" diyebilmektir.

    en önemlisi zaman içinde asimile olduğunuzu kabul etmektir.
  • ya dişlerini gösterip koskoca bir sistemi ve onun üvey evlatlarını karşına almak ya da daha da küçülüp silinip gitmektir azınlık olmak.

    olmak ve olmamak arasında ince bir ilerleyiştir.
    azınlık yapısı gereğince hareket halindedir, ileri ya da geri, durmaz az olan.

    bazen kazanıp tarihte yerini alır, bazen de kaybedip unutulur gider hayatta kalmayı beceremeyen canlı türleri gibi.
  • nicelik olarak fakirken, nitelik olarak zengin olmaktır.

    hangi açıdan azınlık olduğunuzun bir önemi yoktur. bir şekilde çoğunluğun tartısına "fazla" gelirsiniz.
  • "ben arkadaşlarıma dinimi söylemem. iyi bir dostluk kurmak için, toplum içinde dışlanmamak için bunu yaparım" demek zorunda kalan insanın içinde bulunduğu durumun adı.
hesabın var mı? giriş yap