• tüm çocukluğum, ergenliğim ve özgüvenimin kabusu soru.

    babamı 5 yaşımda kaybetmişim. zaten içine kapanık bir çocuktum oldu mu sana herşey bombok. babamın ölümüne bile hüngür hüngür ağlayamadım, onun yerine içime attım. burnum sürekli kanardı. doktor üzüntüden burun damarları çatlıyor demişti.

    ilkokula başladım, beni tanıyan uzak akrabalarımız öğretmenimin yanına gidip durumu falan anlattı. sağolsun emine öğretmenimin emeği çoktur bende.

    neyse ne zaman derse teftişe bir müfettiş gelse benim azabım başlardı. amına kodumun çocukları illa o soruyu soracaklar. babam vefat etti! o zamanlarda emine öğretmenim yanıma gelir desteğini gösterirdi. sağolsun çok düşünceli biriydi.

    ilkokulu ilçede okuyan biri olarak herkesin durumu orta halliydi. çocukluk dönemini atlattım derken bu sefer anadolu lisesi, öğretmenler, hocalar, doktor çocukları, avukat çocukları ve ergenlik azabı başladı.

    okulun ilk haftası her dersten önce bana basan sıkıntıyı anlatamam. yepyeni insanlar ve yepyeni hocalar ve hepsi de sanki önceden anlaşmış gibi seni sırayla ayağa kaldırır, adını soyadını sorar. burda sorun yok.

    sonra o sikik soru: - baban ne iş yapıyor.

    + babam vefat etti hocam.

    - başın sağolsun ne zaman oldu?

    +ben 5 yaşındayken (o sırada herkesin bana acıyarak baktığından eminim, çektiğim sıkıntıyı anlatamam, utanç, sıkıntı, üzüntü, sesim titriyor)

    - annen ne iş yapıyor?

    + annem ev hanımı (bi sus artık aq yalvarırım)

    - peki aileye kim bakıyor, kim geçindiriyor sizi?

    + abim çalışıyor hocam. (napçan lan aq her ay eve para mı göndercen, beni evlatlık mı alıcan?)

    nerde oturduğumu sorunca da kimsenin gelmediği ilçeyi söylüyorum. millet iyice dumur, ora nere lan falan. bi de nasıl gelip gittiğimi soranlar oluyor. hocam işte dolmuşla geliyor sonra da yürüyorum.

    şu anlattığım diyalogları yaşamamak için yılın ilk derslerinde ne dualar ederdim, herkes mutlu tabii. ooo ilk ders şimdi hocanın bizi tanımasıyla geçer. o ilk derslerden kaçına girmedim, kaçında geç girdim, kaçında stresten terledim, sıkıldım bilemem.

    tek bildiğim o soru yüzünden tüm ergenliğim ve özgüvenim sikildi.

    ha ne babamdan ne annemden ne de ailemden utandığımdan değil, insanların bana acıyarak bakmalarını hissetmemdendi herşey.

    yoksa şimdi muabbet açılıyor, bayrama gidip annenle babanı görcen di mi lan diye sorduklarında kendim gayet rahat cevaplıyorum. yok abi babam sizlere ömür, annemi görürüm. o zaman herkes üzüntümü paylaşıyor ve ben de huzurla onların gözlerindeki acıma değil de üzüntümü paylaşma duygusunu anlıyorum.

    belki eskiden de kimse acımıyordu bana, arkadaşlarım da üzülüyorlardı benle, ama ergenlik ve çocukluk işte. zaten fırlama değilim.

    - baban ne iş yapıyor

    + pezevenk ve ananı satıyor!!!!

    diyemedim ya la....
  • ortaokulda hocam bu soruyu yönelttiğinde ağzımdan bir çırpıda abimin mesleği çıkmıştı. babamın öldüğünü bilen arkadaşlarıma abimi babam gibi görüyorum açıklaması yapıyordum daha onlar sormadan.bursla okuyor, babasız fakir ama gururlu olmaktan korkuyordum.
    insan gurur yapma lüksünün olmayacağı hallere gelirsem diye gurur yapmaktan utanabiliyor. bunlardan dı babam öldü demeye utanmam. kendime itiraf edemediğimden kendim de buna inanıyordum. çok hakkı var abimin hakkını yiyemem, ama baba başka bir şeydi. bildiğimden değil gördüğümden anladığım.
    (bkz: iç burkan çocukluk anıları)
  • eğitimsiz eğitimci sorusu. babası olmayan bir çocuğa sorulduğu zaman, etkisi daha da yıkıcı olan soru.
  • öğrencilerime asla sormadığım soru. rehberlik hocasından anne babası ayrı olanları ya da vefat etmiş olanları öğrenip not alıyorum. bugün veli toplantısı yaptım. okullarda ne dramlar, ne trajediler var bir bilseniz. bir de saçma salak sorularla bunları derinleştiren öğretmenler. babasız çocuğa bağıra bağıra senin baban yok okumak zorundasın diyenini bile gördü bu gözler.
  • ogrencileri tanimak icin ogretmenlerin sordugu bir sorudur fakat insanoglunun maddi guce verdigi onemi ve maddi guce dayanarak yaptigi siniflamalari da inanilmaz bir sekilde gostermektedir. hic bir ogretmen gidip de "babanla hic baliga ciktin mi" ya da "baban sana en son ne zaman hediye aldi" demez(ki bu sorunun cevabinin dogumgunumde olmasi olaya daha trajik bir boyut katabilir). babam fabrikator diyen biri ogretmenin gozunde otomatikman yukselerek "zengin,akilli, iyi aile cocugu vb." seklinde damgalanacak "babam kapici" diyen bir cocuk ise "aptal,fakir,pis ve terbiyesiz vb." seklinde damgalanacaktir. bu irkcilik kadar agir ve yanlistir. ayni zamanda cocuklarin psikolojileri uzerinde de ciddi hasarlara yol acabilir sinifin ortasinda kalkip babam fabrikator veya babam kapici demek ve diger cocuklarin donup bakmasi, gulmesi veya sasirmasi.
  • bu soru okullarda çocuklara hala soruluyor mu bilmiyorum ama hiç bir yerde sorulmasın artık.. lütfen!

    küçük yaştaki bir çocuğun, gözlerini kaçırıp "benim babam öldü" demesi çok zor oluyor. nedenini tam bilmiyorum, belki kabul edememektendir ama ben 32 yaşıma geldim, 21 sene olacak neredeyse. hala söyleyemiyorum...
  • yıllarca muhatabı olduğum ve cevap bekleyen her kişiye inançsızlık abidesi bir şekilde sallama cevap verdiğim soru.

    çünkü bilemedim..ben babamın ne meslek ile iştigal ettiğini, eve nasıl ekmek getirdiğini bilemedim değerli sözlük okuyucuları. bu uzun süren, yılları ve çocukluğumu emen önemli bir cehalet dönemi idi..

    öyle bir soru ki; herkese çok sıradan gibi gelen, ama benim için cevabı muamma olduğu için her zaman kaçındığım, adeta bir karabasan soruydu.

    ilkokul

    - babaaaa
    + efendim oğlum ?
    - örtmenimiz babanız ne iş yapıyor diye sordu..
    + eee ?
    - ben bilemedim..
    + ahahahah...bi daha sorarsa serbest meslek dersin.
    - hmmm tamam...(serbest meslek ne ki ??!?!?)

    yaw ilkokul çocuğuyum..serbest meslek ne ki ? hala da muamma ve bir o kadar gerzek bi cevap...serbest meslek..ne demek lan serbest meslek. meslek ne ki serbesti olsun ? işsiz misin nesin bilader ?

    buna mukabil arkadaş ve dost bildiklerimden hep akıllı uslu, mantığa cuk oturan meslekler duyulurdu. kiminin babası mühendis, kimisi ticaretle uğraşıyor, kimisi avukat vesair...

    ortaokul

    - ya baba..serbest meslek nedir allahını seversen..ööle meslek mi olur? naaapıyorsun sen?
    + sigorta olm sigorta...sigortacılık yapıyorum
    - hmmm..annadım.

    ne anladın lan dümbük..öyle bi acentelik macentelik durumu yok ki.etrafta sigortalı insanlar da yok. ya da varsa bile 1-2 dosya. ev geçindiriliyor iki çocuk okutuluyor bu esnada. acaba evin asıl erkeği annem mi diye düşünüyordum.
    zira geçen bu süre zarfında dükkanlar açılıyor, kapanıyor..at alınıyor, atlar koşturuluyor* * vesair..

    lise

    - ya baba, bırak bu sigorta ayaklarını. yıllarca etüdlerde verilen bilgi kağıtlarına baba mesleği serbest sigortacı yazdık..ortada 3-5 insan var yok sigortalı..sürekli bi serbestsin..naapıyorsun sen allah aşkına.
    + ya olm..babaannenden kalan ev mev vardı. ordan gelen paraları işletiyorum bankada. altılı oynuyorum..at var işte..dükkan açtık biliyorsun..
    - hmmm..annadım

    ne anladın lan ibiş..dükkan nası açıldı, at nası alındı hiçbir bilgi yok. ev gideli yıllar olmuş..çok sonradan anlaşılıyor birçok şeyin babaannemin zamanında biriktirdikleri, başardıkları ve babama bıraktıkları ile olduğunu. adamın da hakkını yemeyelim kurduğu işlerde elbette başarılı olmuş, epey para kazanmıştı.

    üniversite yıllarına gelindiğinde artık şaşılmayan, gülüp geçilen bir hal almıştı bu soru :

    - pacifica...olm geçen gün seni aradım öğlenleyin saat 12 civarı..
    + eeee?
    - abi baban çıktı yahu telefona.
    + ee? ne var bunda ?
    - ne demek ne var bunda ? senin baban çalışmıyo mu olm ? ne işi var gündüz öğlen evde ?
    + yoooo..benim annem işe gider..babam evde oturur...serbest meslek... evden takılıyo
    - alla allaaaa.

    evet..bence de alla allaaaaa.

    fakat en güzel diyalog nüfus memuru ve babam arasında yaşanan o muhteşem diyalogdur. babamın atçılık ile uğraştığı dönemler..

    nm* : eveeeeet..gelelim evin reisi'ne..siz ne işle meşgulsünüz...
    (işte en sevdiğim soru..merakla bekliyorum cevabı..)
    b* : serbest meslek!!
    nm : nası yani ? bi meslek yok mu ?
    (yemez nüfus memuru..yemeeeeeez)
    b: eeeee...şey diyelim veyahut....sigortacı diyelim.
    nm : hmmm..acentelik falan gibi bişii mi ?
    (yürü be nüfus memuru..yürü be)
    b: yok...! ya daaaaaa şey desek daha iyi heralde...çiftçi yazın...çiftçi
    (ooooha!!!! çiftçi ne alaka yahu..istanbul'un göbeğinde..atçılık yapıyo ya..hayvancılık de bari)
    nm : aa ne güzel!! ne yetiştiriyorsunuz..? nerede ?
    b : ya siz en iyisi şey yazın........

    derken ben hönkürmek üzere salondan odaya doğru ışınlanmışım. ne cevap verdiğini bile bilmiyorum.

    ama yine sorulsa baban ne iş yapıyor diye en güzel ve en doğru cevabı veririm şimdi :

    bilmiyorum arkadaşım. bilmiyorum
  • pek çok ilkokul çocuğuna sınıf ayrımını öğretmiş olan öğretmen sorusudur.
  • hiç tartışmasız, en çok kapıcı çocuklarının ve babası ölmüş çocukların ızdırap çekmesine yol açan, yol açtırılan boktan soru. eğitim fakültelerinde ilk ders bu olmalı: "çocuklara kesinlikle bu soruyu sormayın, 'anne babalarının mesleğinden utandırıldığı bu toplumda hele hiç sormayın"
  • babamı 2 yaşımdayken kaybetmişim. o nedenle küçükken bana sorulmasından en çok korktuğum ve nefret ettiğim soru olmuştur bu.
hesabın var mı? giriş yap