• müslüm baba - evlat *

    "bugün batarsa güneş yarın yeniden doğar
    her gecenin sonunda bir sabah vardır evlat
    sakla umutlarını yıkılıp kalma sakın
    ümitsiz ve gayesiz yaşamak zordur evlat

    sev bütün insanları say bütün insanları
    kin gütme unut gitsin geçmişte olanları
    dürüst ol insancıl ol düşün öbür dünyayı
    bir karıncayı bile incitme sakın evlat

    geçmişten geleceğe yaratılmış ne varsa
    unutma ki hepsinin bir sahibi var evlat
    kul kaderini yaşar bahtında ne çıkarsa
    düşmez kalkmaz bir allah
    unutma sakın evlat"

    http://youtu.be/3nataav_r8a
    05:14 den sonrası
  • "bana ne yapıyorsan, kendi çocuklarından on katını gör e mi?"
    bu cümleyi baz alırsak dedeme çok çektirmiş olmalı.
  • ben senin ne kadar sıçtığını bile biliyorum oğlum.
  • lise 1'deydim.

    o sene bir yandan okul takımı, bir yandan okul dergisi, bir yandan bir futbol kulübü ve bir yandan da bir derneğin gençlik örgütlenmesinin yoneticisiydim.

    tabi bütün bunlardan derslere zaman kalmıyordu. ilk donem 11 dersimin 8'i zayıftı. zaten orta sonu da zar zor ite kaka bitirmiştim.

    ikinci donem faaliyetlerinden ötürü hocaların bazıları beni derslerinden geçirdi. fakat halen matematikten ve ingilizceden notum 0'di!

    babamla dersler yüzünden aramız baya acikti, sürekli kavga ediyorduk. fakat babam benim almadığım sorumluluğu alarak resmen okula kamp kurdu.

    ben sınıfta kalmayı göze almıştım. büyük basarisizlikti. babam allem etti, kalem etti hak etmememe rağmen sınıfımı geçtim.

    kimse bu durumdan mutlu degildi ben hariç. babam sadece sunu söyledi bana;

    "bugün kazandın gibi görünüyor ama kaybettin. bugün sınıfı sen gecmedin, ben geçtim! bugün küçüksün hata yaparsın ama oğlum hep mı kaybedeceksin?"
  • "kafanı yastığa koyduğunda rahat uyuyabil, beynin ve kalbin sana hesap soramasın" derdi.
  • öncelikle; (bkz: #30296870)

    lise 2'de babamı kaybettim.

    babam çok okurdu ve okuduklarını mutlaka bana verirdi okumam için, okumazdım, havaiydim. belki de ergenlik diyelim. halbuki orta2'ye kadar birçok klasiği bitirmiş, sayısız kitap okumuştum. ama artık okumuyordum.

    tam bir şımarık, liseli ergen tavırlarında, tüm hayatım eğlence üzerine kurulmuşken babamı kaybettim. 17 yaşındayım.

    bir iki sene sonra eşyaları toplarken babamın bana okumam için verdiği kitaplardan biri dikkatimi çekti. kitabın adı "başarılı olmak bir tercihtir" idi.

    kitabın kapağına babamın el yazısıyla şunları yazmış olduğunu gördüm;

    "tanrı'nın insana ilk emri oku! babanın senden ricası lütfen oku!"

    kapağı açtığımda gene el yazısı ile şöyle yazmıştı;

    "sevgili oğlum,

    öncelikle şunu hiçbir zaman aklından çıkarma,

    sana en çok kızdığım zaman da, en çok takdir ettigim zaman da aynı şiddette seviyorum.

    teknoloji bir çok bilgiyi sana bir anda sunuyor. belki bu yüzden okumaya gereksinim duymuyorsun.

    ama onların sana duygu yükleme şansı yok. dolayısıyla okuma senin için bir ihtiyaçtır.

    ancak böylece sen de bir makina olmaktan kurtulursun.

    lütfen beni anla, seni sevdiğimi anla, seni yarına hazırladığımı gor.

    arkadaşın baban."
  • bundan 10 sene önce deliler gibi counter-strike oynadığım zamanlar, oyundaki sesleri de türkçe yapmıştım ve ses açık bangır bangır çatışıyordum 4+1 hoparlörde. işin boktan yanı; kulaklık takmayı sevmediğimden dolayı hep hoparlörden oynamam. tabi genellikle de public oynuyoruz, habire "bomba atıyorum" sesleri yankılanıyor evde. evin de zaten duvarları kağıt gibi çok derin uykusu olan, top atsan gerçekten uyanmayacak babam artık aylar süren çatışma, radyo seslerinden delirip bir gün sinirli bir şekilde odaya geldi ve çok iyi hatırlıyorum şunu söyledi "yeter lan artık senin atacağın bombayı da seni de sikerim, yaz başından beri bomba atmaktan başka bir bok yemedin. milletin oğlu geliyor işlere yardım ediyor sen de habire çatışıyorsun, başımıza militan mı olacaksın gavat." bu laflardan sonra 1-2 ay cs oynamamıştım ama işin boktan yanı aradan o kadar yıl geçmesine rağmen hala cs oynamam.
  • işten fena bunalmışım, ayrılmak istiyorum ama sonrasında yapmayı planladığım işler daha riskli olduğu için bir türlü karar veremiyorum, öyle bir dönemdeydim.

    babamla öyle çok konuşmayız, klasik şeyler harici fazla nasihat de vermez. ama o gün oturdu kendi hikayesini anlattı. benzer bir durumda dedem "biraz daha sabret, sabrın sonu selamettir" demiş, babam sabretmiş ve kısa bir süre sonra farklı bir ustanın yanına verilmişti. ne öğrendiysem o ustamdan öğrendim diyordu babam.

    bu konuşmayı yapmamızın üzerinden çok geçmedi, önce terfi aldım, sonra sorunlu ekip liderim işten ayrıldı, ardından ekibi devraldım.

    şimdi her bir isyan noktasına geldiğimde, babamın (ki aslında büyük babamın) sözü kulaklarımda.
  • bu bizim türk milletine bedava y....k dağıtsan gene kapış kapış gider.
  • sabah işe bırakırken:"iyi dersler." eh adam haklı hayat dersi en nihayetinde.
hesabın var mı? giriş yap