• seyrederken, hah işte bağnazlık budur dediğim;

    nat geo adventure'ın cooking the world programının (bkz: hastasıyız) sunucusu şef fred chesneau (bkz: her şeyi yiyen insan modeli) brezilya bölümünde pagan olduklarını sandığım iki kadın ile birlikte dini bir ikon için yemek yapmaktadır;

    kadının fasülye benzeri bir sebzeyi uzun uzadıya elindeki bıçakla enlemesine tek tek kesme obsesifliğine şaşıran şef fred; -bunların bir kaç tanesini bir arada ve tahta üzerinde daha seri doğrasak olmaz mı? diye sorar. kadınlar mümkün değil olmaz, bilmemneye hazılanan yemekler aynen böyle hazırlanmalıdır, biz geldiğimizde de böyleydi, geleneksel olarak elde doğranmalı derler.

    bir süre sonra aynı kadınlar hiç çekinmeden, çok rahat bir şekilde, çıkarıp mutfak robotu ile bitki-baharat karışımını öğütmeye başlarlar.

    fred dile gelir; peki mutfak robotu kullanmanıza ikon kızmıyor mu? der, kadınlar hiç istiflerini bozmadan aynı cevabı verirler; "elbette kızmaz, bilmemneye hazılanan yemekler aynen böyle hazırlanmalıdır, biz geldiğimizde de böyleydi."
  • dünyayı kendi gördüğü biçimde zannetmek, hakikati mülk edinmek.
    böyle olunca kendin gibi düşünmeyeni hain ilan edebilirsin ki bu da bağnazlık oluyor.
    'bizimle olmayan bize düşmandır.' diyor bağnazlık.
    hayır arkadaşım yan şeritten adam senin karşına çıkmaz. bu senin kuruntundur!

    birileri kendisini evrenin kurtarıcısı zannedebilir.
    ama herkes o birileri tarafından kurtarılmak istemiyordur.
    buna hakları vardır.

    hakikat sadece bize has değildir.
    bu seçilmişlik duygusu nerden geliyor bilinmez.
    islam'ı kurtarmaya çalışanlar islamla kurtulmayı reddedenlerdir.

    said nursi'den ödünç alalım.
    "mesleğim haktır veya daha güzeldir, demeye hakkın var. yalnız hak benim mesleğimdir, demeye hakkın yoktur."

    sözün hakkı verildi.
  • kendi fikrinizi savunmak için gerekli olan durum.

    yeni fikirlere açık biri, kendi fikrine mutlak doğru olarak inanmayan kişidir. bir fikir mutlak doğru değilse, onu savunmazsınız/savunamazsınız.

    aristocu mantıkla tersten gidersek, kendi fikrini savunan herkes, en azından o konuda bağnazdır.
  • "aristotelesçiler, inançları sarsılmasın diye onun (galilei'nin) teleskobundan gökyüzüne bakmaya bile yanaşmazlar; çünkü aristoteles sisteminde gökyüzünün düzeni değişmezdir, burası yetkinliğin dünyasıdır; buradaki cisimler öncesiz- sonrasız hareketleriyle düzgün daireler çizerler."

    (macit gökberk, felsefe tarihi, 30. basım, s.211)

    bağnazlık bilimin çare bulamadığı bir patolojidir. ideolojisi, zürriyeti yoktur. zannedilenin aksine bilimcilerde dindarlardan az görülmez. yeter ki kendi bildikleriyle çelişen, genel kabullerle çekişen yeni, belki de eski ama daha evvel karşılaşmadıkları bir fikir söz konusu olsun ikna olmamak için vargüçleriyle direnç gösterirler. bağnazlar başkalarının teleskobundan bakmazlar. varsa yoksa kendi perspektifleri...

    kafanı uzat, bak bir teleskoptan belki yine ikna olmayacaksın, belki mesnetini bulup çürüteceksin iddiayı... ama ncckk! onlar teleskoba bile yanaşmazlar. bağnazlık, bir çeşit uzuv tutulması, kulunç problemidir. boyunlarını çeviremezler onlar.
  • https://tr.wikipedia.org/wiki/sn_1054

    seklindeki buyuk bir olayin (23 gun gokyuzunde isik gozukmesi) bile kayitlara gecmesine engel olabilecek bir seydir.

    kaynak: https://seyler.eksisozluk.com/…ptigi-iki-buyuk-hata
  • sıklıkla dinle ve dindarlıkla ilişkilendirilir fakat din dışında da birçok konuda kolayca yaşam alanı bulur kendine.
  • dünyayı yaşanmayacak hâle getiren herşeyin altına bakarsanız bunu görürsünüz (bkz: bunu beğenen bunu da beğendi)
  • bir konu üzerine fanatik olma durumu, bir nevi analiz edememe körü körüne bağlanma da denir.
  • özgür düşünme ve araştırmaya imkan vermemek.
  • bağnazca dindar insanlar şişman insanlar gibidir. din bağnazları evrenin nasıl işlediği, toplumsal hayatta neyin daha akılcı olduğu konusunda yanlış yönlendirilmişlerdir, şişmanlar ise gıda rejimlerinin sağlıklarına etkisi konusunda yanlış yönlendirilmişlerdir.

    ayni şekilde din adamları lokanta aşçıları gibidir. seçtikleri mesleği icra ederler. topluma alıştığı hizmeti tekrar tekrar verirler. kişiliklerine ve duruma göre işlerini ya ustalarından öğrendikleri gibi, ya da işlerine geldiği gibi yaparlar.
    biri dinleyenleri aşırı yobazlığa, öbürü yiyenleri aşırı obezliğe yöneltebilir.
hesabın var mı? giriş yap