• arkadaşlarınızla televizyonda dizi izliyorsunuz. haftaya finaller vardır ama çalışmamışsız. solcusunuz ama öyle militarist filan değüilsiniz. siz de bilirsiniz aslında fikirlerinizin çok da gelişmediğini.

    birisi bahçelievleri kurtarılması gereken bölge olduğunu iddia etmiştir.

    arkadaşlarınızla bir yandan tv izlerken bir yandan bu akşam yemeği kim yapacak kavgasına girmişsiniz.

    beytepe otobüsleri hep geç gelir diye laf atarsınız ortalığa. biraz laf kavgası edersiniz ev arkadaşlarınızla.

    arılar pastanesine gidip bir kaç kıza bakacaksınızdır yemekten sonra.

    kapıyı yumruklar birisi...
  • 9 ekim 1978 günü, akşam 22:00 suları. bahçelievler - ankara.

    serdar alten.. mide ve bağırsaklarına isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 23 yaşındaydı..
    hürcan gürses.. kalp ve böbreğine isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 26 yaşındaydı...
    efraim ezgin.. başına isabet eden dört kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.... 23 yaşındaydı
    osman nuri uzunlar... ilk önce askıdan bozma tel ile boğulmaya çalışıldı, katili* başarılı olamayınca banyodan aldığı bir havluyu yüzüne bastırarak öldürdü.. 20 yaşındaydı
    latif can... akciğerine isabet eden iki kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 20 yaşındaydı..
    faruk erzan... kafasına isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 24 yaşındaydı..
    salih gevence... kafasına isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 26 yaşındaydı..

    gelelim katliam korosunun şefi ve solistlerine
    abdullah çatlı (katliam korosunun şefi) katliamın sabahında büyük bir keyifle hiç birşey olmamış gibi kahvaltısını yaptı. ölü göründüğü garip bir kazada hayatını kaybetti. hayatını kaybettiği kaza türkiye'de devrim yaratabilecek türden bir kaza idi. ama kimsecikler anlamadı.

    haluk kırcı, nam-ı diğer idi amin; insan canına kıyabilmek konusunda ne kadar yetenekli(!) olduğunu sevgili ülküdaşlarına kanıtlamış insan evladı. bahçelievler katliamında bir insanı* boğarken çıkardığı garip sesler ve yüz hali nedeniyle bir ülküdaşının midesini bulandırmış, hatta kusturmuştur. hayatta. dört duvar arasında. bir ara pişmanım diyordu, hala aynı duygular içerisindemi bilinmez.

    ahmet ercüment gedikli; katıldığı katliam korosundaki görevinin bedelini 10 yıl hapis yatarak ödedi. bir kitabı var şimdi islam asabiyye milliyetçilik isimli. kitabın açıklaması ayrıca çok ilginç. şöyle diyor sayın koro görevlisi "dün kanımız, canımız, hürriyetimiz pahasına yiğitçe savunduğumuz değerlerin yozlaşmaması için verilen mücadeleyi haksız çıkarmak, boş göstermek için bugün yapılan karalama çalışmalarının temelini 'ülkücülerin davası islami değildir' suçlaması teşkil ediyor(...)" hayatta.

    mahmut korkmaz; katıldığı katliam korosundaki görevinin bedelini 1986 yılında yakalanarak, 15 yıl hapis cezasına çarptırılarak ödedi, lakin bu bedel az bulunduğu için * yargıtay ceza genel kurulu kararı bozdu. yargılama sürerken mahmut korkmaz 1991 yılında şartla salıverme yasası dikkate alınarak tahliye edildi ve kayıplara karıştı. en son 27 şubat 2002 tarihinde erzincan'ın refahiye ilçesinde yakalandı.

    kadri kürşat poyraz; katıldığı katliam korosundaki görevinin bedelini fransa'da yaşayarak(!) ödüyor... kadri kürşat poyraz'a ilişkin türkiye'nin iade talebi poyraz'ın idamdan yargılanması nedeniyle fransa istinaf mahkemesi tarafından reddedildi.

    ömer özcan; katıldığı katliam korosundaki gözcülük görevi nedeniyle 15 yıl hapse çarptırıldı. lakin infaz yasasından yararlanarak serbest kaldı... hayatta.

    duran demirkıran; katıldığı katliam korosundaki gözcülük görevi nedeniyle 15 yıl hapse çarptırıldı. lakin infaz yasasından yararlanarak serbest kaldı... hayatta.
  • "kapı açılır açılmaz içeri girdik. hepsini yere yatırdık. ne yapacağımız konusunda talimat almak için abdullah'a birini gönderdik. abdullah eter ve pamuk vermiş 'hepsini teker teker bayıltıp öldürelim' demiş. dışarı çıkıp, arabada bekleyen abdullah'la konuştum. 'evde öldürmek zor olacak. ikişer ikişer götürüp öldürelim dedim. 'olur' dedi. iki kişiyi büyük reis'in arabasına bindirip eskişehir yoluna götürdük. müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. geri döndük. böyle zor olacağını anlayınca abdullah, 'tek tek boğalım bunları' dedi. bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmekte zor olacaktı. arkadaşları gönderdim. sonrada sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsin boşalttım. silahı da götürüp abdullah'a verdim."

    (l7 kasım 1980, haluk kırcı , ankara sıkıyönetim savcılığına verdiği ifade)
  • 20 mart 2004 ,oktay ekşi

    turkiye sizinle...

    gözümüz aydın... türkiye işçi partisi üyesi 7 öğrenciyi 1978'de evlerine girip kimini tabancayla, kimini boğarak öldürmekten 7 kere idam cezasına çarptırılan... sonra terörle mücadele yasası'na (anayasa'ya aykırı olarak) konan bir hüküm sayesinde 7 idam yerine cezası 70 yıl ağır hapse çevrilen malum ve meşhur bir haluk kırcı vardı ya...

    bu muhterem (!) oğlumuz serbest bırakılmış ve hapishaneden çıkarak dinlenmeye çekilmiş.

    hani abdi ipekçi'nin katli nedeniyle ‘‘faillerden biri’’ diye adı sık sık geçen... o tarihlerde yurtdışına kaçan... oralarda işlediği uyuşturucu suçu nedeniyle hapiste yatan... ve yurda döndüğü zaman ‘‘türkiye seninle gurur duyuyor!’’ nidalarıyla karşılanan bir oral çelik vardı ya...

    yakında haluk kırcı nedeniyle de ‘‘gurur duyduğumuzu’’ öğrenirsek şaşmayalım.

    şaşmayalım... çünkü türkiye, canilerin, vergi kaçakçılarının, hazine soyguncularının, hayali ihracatçıların, kara para aklayıcıların, hortumcuların serbest dolaştığı, düşünce suçlularının mahkeme mahkeme süründüğü, ‘‘bastığın gazeteyi kaymakamlığa getirip vermedin’’ diye gazetecilerin hapsedildiği bir ülke olmaya devam ettikçe, burada hayret edecek şey zaten yoktur.

    iyi de... haluk kırcı'nın adı, son çıkan ve rahşan ecevit affı diye ünlenen yasa tartışılırken de çok anılmış, hatta yasaya adeta onu hedef alıyormuş gibi şöyle bir madde konmuştu:

    ‘‘müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların çekmeleri gereken toplam cezalarından indirim, verilen her bir ceza için ayrı ayrı değil, toplam ceza üzerinden bir defaya mahsus yapılır. ancak bir kişinin muhtelif suçlarından dolayı cezaları ayrı ayrı tarihlerde verilmiş olsa bile, bu cezaların toplamı üzerinden yapılacak indirim on yılı geçemez.’’

    haluk kırcı yedi kere idam cezası almıştı ama turgut özal'ın dehasının (!) eseri olan terörle mücadele yasası'na konan (anayasa'ya açıkça aykırı) bir hükümde ‘‘her idam cezası için 10 yıl, her müebbed için 8 yıl yatılır’’ dendiği için sonuçta cezası 7 idam için toplam 70 yıla dönüşmüştü.

    diyeceksiniz ki, ‘‘tamam... demek ki son af yasasına göre 70 yıldan 10 yıl indirilip kırcı'nın 60 yıl hapiste kalması gerekiyor.’’

    hayır...

    anlaşılan 70 yıl cezayı (yasaya göre hapiste toplam 36 yıldan fazla yatılamayacağını ve bunun da müebbed hapse tekabul ettiğini dikkate alarak) ödemiş ağır ceza mahkemesi önce ‘‘müebbed hapse’’ dönüştürmüş. sonra onu da 8 yıla indirmiş. ardından da ‘‘buyur evladım... sen buraya değil, dışarıdakilere daha çok yakışıyorsun’’ dercesine serbest bırakmış.

    iyi de... kırcı adam öldürmeseydi de, af kapsamına giren çeşitli cezalarının toplamı 35 yıl olsaydı, yine tahliye edilecek miydi?

    biz diyoruz ki: ‘‘hayır... 35 yılın 10 senesi indirilecek ve daha (2004 itibarıyla konuştuğumuza göre) 20 yıl yatması gerekecekti.’’

    buyurun... ‘‘adalet işte budur’’ diyebiliyorsanız, sizin olsun.
  • o donemlerde tip'in aktif uyelerinden olan gazeteci varlik ozmenek katliamin nedenini su sekilde aciklamistir:

    “gizli eller, darbeye*zemin hazirlayip kurtarici misyonunu hak etmek ve halki bezdirerek 'neredeysen cik da gel; kurtar bizi' diyecek noktasina getirmek maksadiyla catismalari korukluyorlardi. tip, tum olan biten bu siddet ortaminin bir tezgah oldugunu, darbeye zemin hazirlamak uzere tertiplendigini anlamis ve catismalardan uzak durma konusunda kongre karari almisti. iste bu kararin alindigi gunun gecesinde, 'vay demek siz bunu yapiyorusunuz ha!' demeye getirilerek 7 gencecik adam katledildiler. amac tip'li gencleri tahrikmetmek, catismalara suruklemek, ulkeyi kaos ortamina sokmak idi.”
  • irak'ta vahsice katledilen turk soforlerimizin olumune tepki gosteren kesimlerin, ayni katliamin daha vahsisini bu topraklarda yapanlara sevgi beslemesi, saygi duymasi ve hatta gurur duymasi sadece bu ulkeye mahsus en asil duygudur.
  • altında muhsin yazıcıoğlu'nun da ismi geçmesi gereken katliamdır. şimdi hatırlamanın tam zamanı:

    "bahçelievler katliamında kullanılan 06 pd 137 plaka numaralı chevrolet marka araba, 1977 yılı seçimleri sırasında ülkücü gençler tarafından alparslan türkeş'e hediye edilmişti. daha sonra türkeş, bu arabayı ülkücü gençliğin önemli isimlerinden mustafa mit'e vermişti. mustafa mit gözaltına alındı. o tarihte ülkü ocakları başkan yardımcılarından olan mustafa mit. ankara emniyetinde 10.11.1978 tarihinde sorgulandığında sözü edilen arabayı, sivas olayları nedeniyle sivas cezaevinde bulunan ügd genel başkanı muhsin yazıcıoğlu'nun 7.10.1978 tarihinde tahliye edileceği nedeniyle kendisinden istediğini, ancak arabayla ne yaptıklarını bilmediğini söyledi. sanık abdullah çatlı ise, ankara emniyetinde 8.11.1978 günü alınan ifadesinde, sözü edilen arabanın mustafa mit'ten alındığını, 7.10.1978 tarihinde muhsin yazıcıoğlu'nu almak üzere sivas'a gittiğini, ancak 8 veya 9 ekim tarihinde arabanın ankara'ya geldiğini, kendisinin ise sivas'a gitmeyip, nevşehir'e gidip geldiğini, arabayı o tarihlerde, maltepe'de güney park gazinosu'nun yanında park edilmiş olarak görüldüğünü söyledi. olayların gelişen seyri içinde abdullah çatlı, 1980 yılı yaz aylarında ankara emniyetinde göz altına alınmış, bunun üzerine muhsin yazıcıoğlu tarafından birinci şubeye telefon edilerek "abdullah'ı bırakmazsanız ankara'nın 150 yerinde bomba patlatacağız" demiş, bundan bir süre sonra abdullah çatlı serbest bırakılmıştır."

    kaynak: neden öldürüldüler kitabı.

    7 ekim günü muhsin yazıcıoğlu'nu almak üzere sivas'a giden araç, 9 ekim'de bahçelievler katliamı'nda kullanılıyor. takdir sizin.
  • tarih, 9 ekim 1978. saat:20:00

    "erzurumda tanışan haluk kırcı ile hem emek bölgesi'nin sorumlusu hem de mhp ankara il ikinci başkanı olan mahmut korkmaz'ın, kaldıkları bahçelievler 17. sokak'taki bir apartmanın bodrum katında, "ülküdaş" misafirleri vardı: "büyük reis" abdullah çatlı, bahçelievler bölge sorumlusu ahmet ercüment gedikli ve kürşat poyraz.
    daha önce hazırlanan plan, tekrar gözden geçirildi. durumdan iyice emin olmak için, "idi amin" kod isimli haluk kırcı, bahçelievler, 15. sokak, 56/2 adresine tekrar gönderildi.
    haluk kırcı, eve gidip kapıyı dinledi. sonra koşa koşa, arkadaşlarının bulunduğu kendi evine döndü: "içeriden iki-üç kişinin sesi geliyor" dedi.
    eylemi o akşam yapmaya karar verdiler. ercüment gedikli, takviye güç için dadaş kahvesi'ne gidip, daha önce yapacakları bu eylemle ilgili olarak bilgi toplayan ömer özcan ve duran demirkan'ı buldu: "hareket bu akşam yapılacak, kalkın, benimle gelin."
    saat 22:00
    bahçelievler, 15. sokak'taki 56 no'lu apartmanın üçyüz metre sağında, trafonun yanında gözcü olarak duran demirkan bırakıldı. apartmanın bir köşesinde ise ömer özcan gözcülük yapacaktı. 16. sokak'a giren küçük caddenin başındaki otomobilin içinde, abdullah çatlı vardı.
    plana göre, içeriye dört kişi girecekti: haluk kırcı, ercüment gedikli, mahmut korkmaz, kürşat poyraz.
    bu dört kişi, ürkek adımlarla 56 no'lu apartmana girdiler. 2 numaralı dairenin önüne gelince, bellerindeki silahları çıkardılar. ercüment gedikli, kapıyı zorladı, açamadı. zile bastılar.
    kapının açılmasıyla birlikte eve daldılar.
    içeride, türkiye işçi partisi üyesi beş öğrenci vardı:
    odtü elektrik bölümü öğrencisi, 23 yaşındaki serdar alten.
    ankara devlet mimarlık mühendislik akademisi öğrencisi, 26 yaşındaki hürcan gürses.
    ankara iktisadi ticari bilimler akademisi gazetecilik bölümü öğrencisi, 23 yaşındaki efraim ezgin.
    hacettepe üniversitesi istatistik bölümü öğrencisi, 20 yaşındaki osman nuri uzunlar.
    aynı okuldan, 20 yaşındaki latif can.
    televizyon seyretmekte olan öğrenciler, elleri silahlı dört kişiyi görünce şoke oldular.
    saldırganlar da şaşırdı. evde beş kişi olmasını beklemiyorlardı. bildikleri, en fazla üç kişi olduğuydu.
    hemen hemen aynı yaşlardaki saldırganlar, evdekilerin ellerini arkadan bağlayıp, yüzükoyun yere yatırdılar. odaları dolaşıp arama yaptılar. haluk kırcı, "böyle devrimcilik mi olur, evde bir silah dahi yok," dedi.
    evde silah yoktu. saldırganların evde bulabildikleri, genç öncü, çark başak ve yürüyüş adlı dergilerdi. ve başta aziz nesin olmak üzere, bazı ünlü yazarların kitapları...
    saldırganlar, evdekilerin sayılarının fazla olması nedeniyle aralarında biraz tartıştılar. bir de arabada bekleyen reis'e danışmaya karar verdiler. kürşat poyraz ve ercüment gedikli, dışarıya çıkıp durumu anlattılar.
    abdullah çatlı, kürşat poyraz'ı yanına alarak: "ben şimdi geliyorum, beni bekleyin" dedi. çatlı ve poyraz otomobille hareket edince, ercüment gözcülerin yanına gidip onları uyardı: "aman dikkat edin, sinek uçsa bize haber verin."
    kısa bir zaman geçti.
    reis çatlı, gittiği yerden döndü. onlara bir şişe eter ve pamuk getirmişti. kürşat poyraz ve ercüment gedikli, eteri ve pamuğu alıp eve girdiler.
    yere yatan beş gencin yüzüne sırasıyla, etere batırılmış pamuğu bastırdılar.
    tam o sırada, kapı kısa aralıklarla üç kez vuruldu. saldırganlar telaşlandılar, kim olabilirdi gecenin bu saatinde?
    kapıyı açtılar. iki kişi daha gelmişti. türkiye işçi partisi üyesi faruk erzan ve salih gevence. evde bulunanların sayısı, bir anda, 7'si tip'li gençler olmak üzere, 11 kişi olmuştu. tekrar reisleri çatlı'ya koştular, durumu haber verdiler.
    çatlı, 'soğukkanlılığını' kaybetmedi. emrini verdi: "sonradan gelen iki kişiyi alıp otomobile getirin."
    kürşat poyraz ve haluk kırcı, salih gevence ile faruk ferzan'ı, çatlı'nın otomobiline getirdiler.
    kürşat poyraz otomobilin önüne, çatlı'nın yanına, haluk kırcı ve tabanca tehdidi altındaki iki tip'li genç, arka koltuğa oturdular. araba, bahçelievler'den çıkıp süratle istanbul-eskişehir yoluna yöneldi.
    10 dakika sonra, balmumcu yolunun 13. kilometresine vardılar. otomobil durdu. abdullah çatlı, aracın motorunu çalışır durumda tutarken, farlarını söndürdü.
    iki tip'li genç, haluk kırcı ve kürşat poyraz tarafından, yol kenarındaki tarlanın içine doğru 600 metre götürüldü.
    24 yaşındaki faruk erzan'ın kafasına üç, 26 yaşındaki salih gevence'nin kafasına da üç kurşun sıktılar.
    otomobil aynı hızla yine bahçelievler'in 15. sokağı'na döndü. haluk kırcı ve kürşat poyraz, arabadan inip eve girdiler. evde bulunan ercüment gedikli ve mahmut korkmaz, beş tip'li genci eterle bayıltmıştı. aslında çatlı'nın yolda yaptığı plan değişikliğine göre, evdeki "esirler", ikişer üçer otomobile bindirilip eskişehir yoluna götürülecekti.
    bu arada serdar alten'in yarı uyanık olduğunu gördüler, kollarına girip otomobile götürdüler.
    reis, "hemen geri götürün, biraz önce buradan ekip arabası geçti. belki eskişehir yolundaki cesetleri bulmuşlardır. işi siz, evde bitirin." emrini verdi. serdar alten, eve geri götürüldü.
    saldırganlar, beş genci nasıl yok edeceklerini tartıştılar. haluk kırcı, "ben iple boğarım" dedi. bu teklife, arkadaşları bile şaşırdı. "sahi yapabilir misin?"
    haluk kırcı; "denerim" dedikten sonra; içeri girip, telden yapılmış bir askı getirdi.
    osman nuri uzunlar'ı, sürükleyerek mutfağa götürdü. telle boğazını sıktı. ancak telle boğamayacağını anladıktan sonra, gidip banyodan bir havlu aldı. 20 yaşındaki uzunlar'ın yüzüne havluyu bastırdı.
    dakikalar geçti. osman nuri uzunlar, havlunun altında can çekişiyordu.
    üniversite öğrencisi uzunlar'ın öldürülmesi epey zaman aldı. bunun üzerine haluk kırcı ülkücü akadaşlarına dönüp; "bu böyle olmayacak, siz evden çıkın, ben hepsinin kafasına sıkıp çıkarım," dedi. eskişehir yolunda kullandığı silahı kürşat poyraz ile değiştirip, ondan mermi dolu 14'lü tabancayı aldı.
    ercüment gedikli, kürşat poyraz, mahmut korkmaz dışarı çıktılar. ercüment gedikli, gözcülük yapan ömer özcan ve duran demirkıran'a, "görevlerinin" bittiğini bildirdi. sonra çatlı ile otomobilde bekleyen kürşat poyraz ve mahmut korkmaz'la birlikte, 15. sokak'tan hızla uzaklaştılar.
    evin içi...
    haluk kırcı, otomobilin sesini duyar duymaz, silahını, elleri arkadan bağlanmış olarak yerde yatan dört gencin üzerine boşalttı...
    serdar alten'in mide ve bağırsaklarını üç kurşun;
    hürcan gürses'in kalp ve böbreğini üç kurşun;
    efraim ezgin'in başını dört kurşun;
    latif can'ın akciğerini iki kurşun parçaladı.
    tabancasındaki kurşunları bitiren "idi amin" lakaplı haluk kırcı, evden koşarak uzaklaştı.
    56 numaralı apartmanın tam karşısında oturan polis memuru tuncay özkul, silah seslerini duyarak balkona çıktı. ince uzun boylu bir şahsın hızla karşı apartmandan koşarak çıktığını gördü. ev arkadaşı komiser seyfi eroğlu'nu uyandırdı. silahlarını alıp karşı apartmana girdiler. 2 numaralı daireden 'imdat' sesi geliyordu. kapıyı kırıp içeriye girdiler.
    manzara karşısında dehşete kapıldılar.
    dört genç kanlar içindeydi. bir diğerinin başında havlu vardı.
    gençlerden biri, serdar alten, ölmemişti...
    serdar alten su istedi. şoktaydı. o haliyle, kendilerine saldıranların dört kişi olduğunu söyleyebildi ve tarif etmeye başladı: "kaçanlardan ikisi esmer, ikisi sarışındı. bize ateş eden ise, kıvırcık saçlı, esmer bir çocuktu."
    serdar alten, hacettepe hastenesi'ne kaldırıldı.

    (bkz: soner yalcin)
    (bkz: reis), syf 68
  • her halta devletçi pencereden bakan, devletçi ağızla konuşan ve "devlet katil" diyenlere "devlet düşmanı" diyen arkadaşların iyi incelemesi gereken süreç.

    bak, olay ne zaman yapılmış, hangi dönemlerde aralıklı olarak bağışlanmışlar ve en sonunda da serbest kalmışlar. bizim devletimizin elinde kan var. bu katilleri hep koruyup kolladılar. devlet sadece bunlara baba idi. akp mhp dyp kenan evren ıvır zıvır alayı aynı işte.

    katiller de tipik ülkücü. böyle yazınca da kızıyor arkadaşlar. sanırsın dünya barışı için uğraşıyor bunlar. ne vatan sevgisiymiş bee, breh breh breh! adama, silahsız insanları öldürtüyor, uyuşturucu ve kadın kaçakçılığı yaptırıyor, çek senet işine sokuyor, yabancı gizli servislerin kucağına oturtuyor. vatanı kurtarmak için ilginç bir yöntem bunlardaki.

    tevekkeli abd, geri kalmış ülkelerde hep sözde milliyetçi ve dinci kesimi kullanıyor. bu devletin yaptığı, yaptırdığı, katillerini kolladığı bilmem kaçıncı olay.

    neyse kime ne anlatıyorsun zaten!?
  • katliamdan bir önce istanbul'da babamların 3-4 kişi beraber kaldığı ev basılmış, kafalarına silah dayanmış. ölüyoruz bari neden öleceğimizi bilelim diye sormuşlar evi basanlara, evi hemen boşaltıyorsunuz demiş baskıncılar*. stratejik bir yerdeymiş ev beşiktaşta, neticede boşaltmışlar evi apar topar. bir gün sonra katliam haberi. ortalık çok karışıkmış
hesabın var mı? giriş yap