*

  • bunun ispatı nasıl olur bilemiyorum ama defalarca yanlışlanmış önermedir. aklıma gelen birçok örnekten ilki şudur:

    selam size büyük durumlar, doruk anlar
    dağ görgüsü kazanır ağrı'yı bir kez görse de kişi
    marmara'dan yirmi yılda çıkaramayacağı gerçeği
    okyanusu beş dakika seyretmekle kavrar

    bunun bir sureye benzerliği bir yana, hem biçim hem içerik bakımından bir çok sureden üstün değerde olmadığını iddia edecek olan varsa beri gelsin!
  • acemi musluman olarak ben okudugumu mu anlayamiyorum acaba, allahtan baska sahitlerinizi cagirin ne demek yahu ? biz allahi sahit olarak cagirabiliyormuyuz ki ? cagirirsak geliyor mu ?
  • mealen:

    eğer siz kulumuza indirdiklerimize dair bir kuşku taşıyoranız, haydi, hemen onun benzeri bir sûre getiriniz; ve eğer sözünüze sadıksanız, allah dışındaki tanıdıklarınızı da yardıma çağırınız.

    ------------------

    bunun denemesi sözlükte yapılmıştı. ilgili başlığı bulursam düzenleyeceğim. ve sözlükte de denenmiş faaliyet için:

    (bkz: bakara suresi 24. ayet)
  • kur'an'ın arapça olduğundan habersizlerin , meallerine benzer birkaç cümle yazarak çürüttüklerini iddia ettikleri ayettir.allah bu derece cehalletten muhafaza eylesin.
  • kuranın evrensel olduğunu iddia eden yobazların arapça dışında çeviri kabul etmemesi bahsi geçen iddianın ne kadar içi boş olduğunu açıklıyor.
  • diyanet'in dun (d-v-n) kelimesini kasıtlı olarak tüm ayetlerde hatalı çevirmesi sebebiyle ateistlerin favori ayetleri arasına girmeyi başarmış, meydan okuma içeren bir ayettir.

    bu ayet özelinde de, olur da doğru anlayanlar olursa bunu engellemek adına, ayetin sonuna ayette olmayan (ve bunu ispat edin) ifadesini ekleyerek işi garantiye almaya çalışmışlar. böylece sözlükte ispat ile ilgili bir challange başlamasına vesile olmuşlardır.

    hata özetle, dun kelimesine sözlükteki ana anlamları dışında bir anlam vermek surretiyle gerçekleştirilmiştir. sözlük anlamını şuradan görebilirsiniz: https://www.almaany.com/tr/dict/ar-tr/دون/

    ayete verilmesi gereken daha isabetli bir çeviri şu şekildedir:

    kulumuza indirdiğimizden şüpheniz varsa, ondaki surelerden birine denk bir sure getirin. allah ile aranıza koyduğunuz size tanıklık eden kişileri de yardıma çağırın, eğer sözünüzün arkasındaysanız.

    challenge'ı kabul eden arkadaşlar için şu bilgiyi de verelim, ayette yer alan denk ifadesi, yüklemi olan birinci çoğul şahıs kipinde herhangi bir cümle yazmak değildir. yazmanız gereken denk surenin (bir konuyu anlatan ayetler/cümleler kümesi) sahip olması gereken spec'ler için [(bkz: kutsal metinlerin tanrisalliga dair savlari)şu entrye] göz atabilirsiniz. bu specleri sağlayan cümle yazabilirseniz buraları yeşillendirin, biz de okuyup nasiplenelim.

    biraz daha detay verecek olursak

    dun kelimesi genel olarak yer bildiren bir kelimedir ve altında, arasında gibi temel anlamları vardır.

    örneğin sürpriz yumurta gibi küçük parçalı oyuncaklarda "üç yaşın altındaki çocuklarda uygun değildir." uyarısının arapçasında altında anlamında kullanılan kelime dun kelimesidir. nitekim meryem 17'de de aynı kelime "insanlar ile arasına perde çekti" derken arasında anlamında kullanılır.

    fakat güncel türkçe meallerde özellikle şirkten bahseden ayetlerde "allahın dununda" ifadesi, "allah ile aralarında, allahın peşi sıra, allah’ın altında" tarzı bir ifade olarak çevrilmesi gerekirken kasıtlı olarak "allah'tan başka" şeklinde çevrilmiştir. bu kasıtlı çeviri ilk olarak diyanet vakfı mealinde yapılmış ve oradan tüm meallere yayılmıştır. hatta elmalılının sadeleştirilmiş versiyonunda da çeviri bu şekilde verilmiş ve sanki elmalılı da böyle çevirmiş gibi bir algı oluşmuştur.

    burada bir parantez açalım, kuranın kendi diliyle bu yapılan tahriftir. tahrif kavramı maide 13'te kelimeleri yerinden oynatmak olarak tanımlanıyor. bunun etkisi de şöyle tanımlanıyor: kendilerine hatırlatılan gerçeklerden, öğütlerden nasip almamak. demek ki, gerçek öğüt hala duruyor ama kelimeleri yerinden oynattıkları, "yani şu anlama gelmez bu anlama gelir" diyerek olması gerektiği yerden oynattıkları için öğütten nasip alamıyorlar. bu yüzden kelimeye lugatta olmayan bir anlam vermek ve bunu sürdürebilmek için başka ayetlerdeki başka kelimelerin de anlamları ile oynamak tahriftir.

    peki bu neden yapılmıştır? bunun sakıncası nedir?

    ülkemizde toplum geleneği, tarikatler ve devlet işleri gibi çeşitli etkenler sebebiyle dine eklenen yeni uygulamalar ve inanç öğeleri ortaya çıkmıştır. bunların bazıları ise doğrudan kurana ve sünnete aykırı uygulamalardır. bunu fark eden bir kişinin bir anda belki de kendinizin de yaptığı birşeyin küfür veya şirk eylemi olduğunu kabullenmesi ve duyurması pek kolay bir iş değildir. kaldı ki eğer geçiminizi din diyanetten sağlıyorsanız ve bir anda din büyüğü gördüğünüz toplulukları karşınıza alma riskiniz varsa bu hiç kolay değildir. bunu da şu tip bir cümle ile itiraf ederler "şimdi biz bunu böyle çevirirsek tüm islam alemini müşrik mi ilan edeceğiz? koca ümmet yanlış yolda olamaz."

    bu yüzden şirki ve küfrü bizden uzak göstermek en garanti çözümdür.

    küfür üzerini örtmek demektir. maide 65'te "kötülüklerini örterdik" derkenki örtmek eylemi küfür kelimesiye ifade edilmiş ve bu eylem allah'a izafe edilmiştir. bakara 34'te ise iblis allah'a inandığı halde secde emrine karşı geldiği, bu emri görmezden geldiği için kafirlerden olmuştur. yani küfür allah'a inanmamak değil, allah'ın emirlerini görmezden gelme eylemidir. fakat bu bahsi geçen meallere baktığınızda kafir hep allah'a inanmayan, inkarcı kişi olarak çevrilmiştir. bu haliyle toplum olarak rahatlıkla küfrün bizden uzak olduğunu düşünüp, kafamıza göre yaşarız. ne de olsa yanıp yanıp sonsuz cennete gideceğiz.

    şirk ise allah ile araya aracılar koymaktır. bu yatır olur, şeyh olur, peygamber olur. herhangi birine allahın bazı sıfatlarını (mesela allahın her daim hazır olduğunu ifade eden hazret sıfatı, her zaman bizi duyup dualarımızı işittiğini ifade eden semi sıfatı veya her daim diri olduğunu ifade eden hayy sıfatı vb.) izafe ederek onu allah'a ulaşmada aracı koymaktır. şimdi şirki bu şekilde tanımlarsanız tarikatlarle aranız bozulur haliyle. koskaca tarikat geleneklerine savaş mı açacaksınız? bunu yapmak yerine şirk anlatan ayetlerdeki "arasında" ifadesini "başka" kelimesi ile değiştirirsiniz olay çözülür. örneğin hac 12 ve 13'ü doğru çevirip tarikatleri karşılarına almayı neden istesinler ki değil mi?

    peki bu kadar kolay çözülmüş mü tabii ki hayır?

    mızrak çuvala sığmamış

    sadece bir kelimeyi kaydırmak her yerde olayı çözmeyecektir, öyle de olmuş. bu sefer de ahkaf 4'te canlı varlık olan dundaki duaya çağrılan kişi, cansız varlık gibi çevirmiş, üstelik dua kelimesini de yalvarmak, yardıma çağırmak, dua etmek gibi bir anlamda çevirmeleri gerekirken tapmak diye çevirmişler. başka hiçbir ayette dua kelimesini tapmak olarak çevirmedikleri halde sadece bu ayette tapmak olarak çevirmişler.

    zümer 3'te ise mızrak çuvala sığmamış. "allahın dununda evliya edinenlerden" bahsederken, "onu bırakıp da başka dostlar edinenler" olarak çevrilmiş. bunu yapanlar müşrik olarak nitelenmiş ve ayetin devamında bu müşriklerin savunması da "biz onlara bizi allah'a daha çok yakınlaştırsınlar diye kulluk/ibadet ediyoruz" olmuş. bilmem bu ifade size tanıdık geldi mi?

    alın size halis muhlis, dört başı mamur, nur topu gibi bir tahrif çalışması. tahrif nasıl yapılır diye okullarda okutulabilir.

    şimdi madem bu adam allahı bırakıp da başka şeye ibadet ediyorsa nasıl oluyor da allah rızası güdüyor. mantık hatası var yani. şimdi burada ben bir yorum yapıp kendimce bir sonuca bağlamayayım sonuç cümlesi olarak zümer 3'ü tam okumak yeterli olacaktır.

    sonsöz

    tekrar bakara 23'e dönersek, diyanetin çeviri hatasını insanların gözüne soktukları ve bunu gündem ettikleri için yazar arkadaşlara çok teşekkür ediyorum.

    edit: patlak link
  • peygambere yalancı diyemeyen münafıklar indirilenler içinde yalan diyemiyorlar çünkü muhammedül emin. hiç yalan söylediğine de şahit olmamışlar. diyemiyorlar ki ey muhammed sen yalancısın. bir yönüyle de peygamber okuma-yazma bilmiyor. bilseydi şüphelerine mantıklı açıklama olarak, yanlış şeyler yazıyor derlerdi.
    kuran da hadi diyor tüm imkanlarınızı toplayıp bir ayete eşdeğer bir şeyler yazın. insan ürünü bir eserin olmadığına ait en güzel ifadedir ayet.
  • bu ayetteki meydan okumaya rağmen islam düşmanları 1500 yıldır yeni bir kutsal kitap yazamamıştır. sırf bu ayetin doğru olmadığını ispat için bile olsa bir kutsal kitap yazıp kendi çıkarlarına hizmet eden yeni bir din ortaya koymak için çabalamaları gerekirdi. adınız gibi biliyorsunuz ki kimse sizin peygamberliğinize kutsal kitabınıza getirdiğiniz dine inanmayacak. allah kelamı kul kelamından apaçık ayrılır, fark edilir. allah bakara suresi 23. ayette doğruyu söylüyor.
hesabın var mı? giriş yap