• bakteri katili virüs. ayrıca (bkz: faj)

    şimdi efendim, virüs denildiği zaman insan bi tırsıyor. ister istemez korkuyor di mi. bakteriyofajlardan korkmayın. dudağınızı uçuklatan lanet virüs herpes simplex'e lanet okuyabilirsiniz. viral konjunktivit etkeni adenovirusler için küfür dağarcığınızın en etkili silahlarını kullanabilirsiniz. milyonda bir başınıza gelme ihtimali olan subakut sklerozan panensefalit (sspe) etkeni mutant kızamık virüsü için beyninizin kıvrımlarını sonuna kadar zorlayıp henüz günışığı görmemiş sövgü sözcükleri bile üretebilirsiniz.

    ama fajlar ayrı. fajlar (teorik olarak) insanlara zarar veren virüsler değil. fajın hayattaki tek gayesi "the one" olarak gördüğü bakterisini bulup onu öldürmektir. aralarındaki aşk böyle sapıkça bir şey, ama doğanın kanunu bu.

    şimdi millet, goygoyu biraz kenara bırakıp ciddileşeyim. yandık. cidden yandık. kendi elimizle superbug diye bir şey yarattık ki eyvahlar olsun. çok uzaklarda aramayın, bi 10-15 yıl sonra ufaktan salgın hastalıklar, çaresiz enfeksiyonlar, 19. yüzyıl pandemileri gibi tablolar görmeye başlayacağız. yeryüzü ufaktan plague inc. olacak. kehaneti buraya bıraktım, 2030'da ararsınız artık beni. ben evde vankomisin falan depolamaya başlıyorum ufaktan.

    peki bu superbug ne. günlük hayatımızda kullandığımız, elimiz ayağımız olan antibiyotiklere dirençli bakterilerin genel ismi. bu direnç konusunu şuralarda işledik/işleyeceğiz: (bkz: mdr) (bkz: xdr) (bkz: pdr) (bkz: antibiyotik direnci/@kara buyucu) bunları okuyup şeyapın. burada anlatmayayım.

    superbug dediğim adam da derecelere sahip yani. mdr en düşük level, xdr biraz daha palazlanmışı, pdr artık superbugların superbugı. tanrıların tanrısı. manyak güçlü ölüm roketi. o yüzden seviye arttıkça kullanılacak antibiyotiğin vücuda toksik etkileri de artar, hastanın endişesi de. düşen tek şey hayatta kalma şansıdır. ha bir de seçenekleri düşer hastanın. bir noktadan sonra kolistine dirençli superbug çıkar, onu da kolistinle tedavi etmeye çalışırsınız. çünkü ötesi yok. çünkü hiçbişey yapmayıp oturmaktansa bişey yapmalıyım, belki işe yarar düşüncesi her zaman galip gelir. neyse.

    biz bu duruma düştük işte. düştük ama niye düştük. çünkü her nezle olan antibiyotik yuttuğu için. doktorlar bilinçsizce antibiyotik reçete ettiği için. bir zamanlar aspirin alır gibi eczaneden elini kolunu sallaya sallaya antibiyotik alabildiğimiz için. bilmediğimiz için. manyak gibi reklamını yapıp halkı özendirdiğimiz için. şimdi ben size bir iki örnek vereyim ki durumun ciddiyetini daha iyi anlayın.

    1. clostridium difficile isimli arkadaşımız çok tatlış olmayan biri. antibiyotiğe bağlı diyarenin baş süphelisi. antibiyotik ve diyare denildiği zaman akla ilk gelen herif işte bu. niye böyle oluyo biliyonuz mu, çünkü antibiyotik doğru-yanlış ya da iyi-kötü seçmez. hedefli değildir. barsaklardaki iyi bakteriyi de silip süpürür kötüyü de. ha bu arada bu kardeşimiz öyle sende bende bulunmayan birisi değil. hepimizde var. ama niye herkeste hastalık yapmıyo ki? di mi ama. herkeste candida albicans da var (maya), ama o da hastalık yapmıyo. öyle her önüne gelen, her istediğinde hastalık yapamaz. salmonella typhii (tifo etkeni) yapar mesela. 10 tanesi bir araya gelsin hemen kendi krallığını kurup ortalığın canına okur. ama bunlar daha naif, daha iyi çocuklar salmonellaya kıyasla.

    şimdi öncelikle bu adamın normal hali zararsız. bunu enfekte eden bakteriyofaj eğer gelip toksin geni verirse işte o zaman seyredin cümbüşü. bu kardeşimiz 2 tane toksin salgılayıp barsak yapısını bozar, senin o güzelim hücrelerini deler, içine içine emdiği suyu dışarı barsağın içindeki boşluğa (lumen) çıkartır. yaptığı hastalık da psödomembranöz enterokolit diye geçer. aklınızda bulunsun.

    biz hasta olduğumuzda hani antibiyotik kullanıyoruz ya, ister doktor versin ister biz bilinçsizce kullanalım çok da fark etmez (eder de, etmez diyelim). hah işte bunun yaşadığı ortamdaki bütün komşularını ortadan kaldırıyosunuz, bu da "buraların ağası benim" diyerek her yere çoğalıyor. bir yandan da toksin üretip barsakları bozuyor, suyunu çıkartıyor resmen. tedavi edilmezse de ölüme kadar götürür. primer tedavisi metronidazol isimli bir antibiyotik, ama buna dirençli türleri de var bu kardeşimizin. yani, sizin çare diye yuttuğunuz şey buna etki etmeyebilir. alttan alttan size bakıp "senin yaptığın atar, benim hayatıma renk katar güzelim" deyip toksin salgılamaya devam eder. metronidazol işe yaramazsa vankomisin ikincil tercihtir. o da işe yaramazsa paniklemeye başlarım ben. vankomisin ve metronidazol çok güçlü antibiyotikler. hele hele vanko, elde avuçtaki son kalelerden. onun çalışmadığı bakteri zaten saygıyı hak eder. sessizce bir köşede ölmeyi bekleyebilirim.

    2. acinetobacter baumannii isimli bebeğimiz aslında minnoş bi tipmiş eskiden. toprakta moprakta yaşayan, kendi halinde bir tür. biz bunu alıp, hastanelerde soğuk kanlı seri katile çevirmişiz. niye, çünkü elde avuçta ne varsa üstüne fırlatmışız. zamanla hepsine karşı direnç kazanmış. hepsine yahu, hepsine. bütün antibiyotiklere karşı dirençli bakteri mi olur lan. kolistin diye bi ilaç var, yine son çarelerden biri. nefrotoksik ve nörotoksik bişey (tabi öyle hemen değil, yüksek dozlarda öyle). ama birikim diye bir şey de var sonuçta. siz kurtulamadığınız enfeksiyondan geberip gitmek üzereyken sizi yoğun bakıma yatırıp intravenöz kolistin verdiklerinde öyle tek sefer verip bırakmıyorlar sonuçta. günde bilmemkaç kez, şu kadar gün falan diye günlerce saatlerce vücudunuzda kolistinle dolaşıyorsunuz.

    e böbrek de durmuyor. sürekli böbreklerde kolistin süzülecek, sürekli bir maruz kalma olacak. şekere maruz kalan hücreler nasıl ki duyarlılığını kaybedip tip 2 diyabet geliştiriyorsa bence uzun süreli kolistin maruziyeti de nefrotoksik etki edebilir. araştırmak lazım. ben kaos yaratır çekilirim, gerisi sizin işiniz. okuyun.

    ayrıca kolistin nasıl çalışır ondan da bahsedeyim ufaktan. deterjan gibi, bütün yağları parçalar. gram negatiflere karşı etkili olarak kullanılır özellikle, çünkü gram negatif bakterinin dışında lipidden bir tabaka var (yağ tabakası. dış membran). gram pozitifte bu yok, peptidoglikan diye başka bir tabaka var. yağ değil yani. kolistin bu dıştaki yağ tabakasını dağıtarak bakterinin stabil yapısını bozuyor, bakteri de işte patlak pörtlek bişeye dönüşüp, iç dış iyon dengesini kaybedip vs vs ölüyor.

    düşünmemiz gereken şey şu: gram negatif bakterinin dışında da yağ var benim hücrelerimin dışında da yağ var. acaba benim hücrelerime de zarar verir mi?

    konuya geri dönelim. buraya kadar olan kısmı özetlemek gerekirse, bakterilerin antibiyotik direnci aşşşırı aşşırısı artmış durumda ve elimizdeki çareler bitmek üzere. ortaçağ salgınlarına dönmemek için yeni yöntem arıyoruz ve bakteriyofajları tekrar keşfediyoruz.

    soru: faj dediğimiz adam virüs değil mi büyücü, ya kafayı yer de bize saldırırsa?
    cevap: saldırmaz anacım. o kadar büyük kafayı yiyemez. hedeflediği tür x bakterisiyse en fazla ona benzer bir iki bakteriyi daha enfekte edebilir hale gelir.

    soru: peki, fajlar bize zarar vermez. süper diyosun, iyi konuşuyosun da, ya bakterilere de zarar veremez hale gelirse? ya bakteri de buna karşı direnç kazanırsa be büyücü, işte o zaman ne yapcaz?
    cevap: güzel soru. şimdik anacım şöyle bir durum var. "oturmak mümkünse ayakta durma, yatmak mümkünse oturma" diye bir söz vardır bilmem bilir misiniz. bakteri de aynı bu mantıkla çalışır. oturmak mümkünse ayakta durmaz. eğer antibiyotikle karşılaşmıyorsa o antibiyotik direnç genini yanında taşımaz, silinir gider. çünkü o gen, dna üzerinde bir yer işgal edecek. bakteri bölündükçe o geni de kopyalayacak, onu kopyalamak için daha fazla kaynak gerekecek, bi de üstüne üstlük o geni üretmek için aminoasit falan harcayacak enerjisini tüketecek. bu şey gibi; pazartesi günü matematik, türkçe ve sosyal dersi varsa ingilizce kitabını götürmezsin okula değil mi? aynı mantık işte. baktın pazartesileri ingilizce yok, kitabını götürme. boşuna enerji harcama, kaynaklarını tüketme. bakteri tam olarak bunu yapar. kullanmadığı genleri siler.

    biz antibiyotiklerin işini fajlara verirsek antibiyotik direnç mekanizmaları silinecektir elbet. fajlara direnç kazanamayacaklar mı peki, kazanacaklar elbet. ama söylediğim gibi, antibiyotikle tekrar vurabilir hale geleceğiz.

    soru: büyücü, ya ikisine birden direnç geliştirirlerse peki? hem fajlara hem antibiyotiklere dirençli bakteri olamaz mı canım?
    cevap: olur tabi, neden olmasın. bal gibi olur hem de. ama fajların antibiyotiklere kıyasla şöyle bir avantajı var: faj, bir virüstür. kendi dna (ya da rna) protein enzim vs gibi bileşenlerine sahip bir şeydir. şey diyorum çünkü canlı mı değil mi hala belli değiller. her enfekte ettikleri hücrede tek bir amaçları var, kendilerini kopyalamak. kopyalama sürecindeki hatalar, evrim, polimeraz güvenilirliği gibi konuyla bağlantılı fakat teknik taktik bilgiler için şuraya #96382444 (anlamasanız da okumanızı öneririm. kulak dolgunluğu olarak ana fikrini alırsınız en azından).

    yukarıdaki entryde hata oranını göz önüne alınca çıkartmanız gereken sonuç şu: "virüsler mutasyona uğrar. hem de çok fazla uğrar". evet anacım, virüsler deli gibi mutasyona uğrar ve böylece bakterilerin direnç mekanizmalarından kaçabilirler. şu figür yukarıda anlattığım her şeyi özetliyor aslında. genom boyutu arttıkça polimeraz hata yapma ihtimali azalır. genom boyutu da canlının gelişmişlik düzeyiyle alakalıdır. ne kadar gelişmiş, o kadar büyük genom (rna genom, dna'dan daha küçüktür. bakteri de insandan küçüktür gibi). figürün kaynağı şurası

    soru: peki büyücücüğüm, bu teknoloji dünyada kullanılmaya başlandı mı? ne zaman başlanır? amariga izin verir mi, farma endüstrisi yolumuza ket vurur mu, sen bu konuda ne düşünüyorsun? (kripto fetöcü sorusu bu. yemezler.)
    cevap: evet dünyada bunu kullanan sınırlı yerler var. bildiğim kadarıyla gürcistan bu konuda çok iyi. avrupa'da da sadece polonya'da bir araştırma enstitüsü var. onun dışında dünyada çok da izin verilen bir metod değil.

    soru: peki canımcım, herkes kullanabilir mi? yani mesela ülkedeki aşı karşıtları, ilaç kullanmayan tipler, alternatif tıpçılar falan... her "ben ilaç kullanmıyorum, araştırdım, virüsler doğalmış. virüs kullancam ben" diyene bu tedaviler uyguanır mı?
    cevap: yine bildiğim kadarıyla hayır. modern tıbbın yetmediği yerde devreye giren, artık hiç çaresi kalmamış insanlara uygulanıyor bu tedavi diye biliyorum ben. zaten gürcistan'da yaşamıyorsanız bu tedaviye ulaşma şansınız yok (amerika'daki birkaç eyalette istisnai yasalar var). e kimse kalkıp ingiltere'den gürcistan'a gitmez sadece ilaç almamak için. yol parası yüzünden pahalıya gelir. hiç çaresi kalmayacak ki anca o zaman evi arabayı satıp gitsin tedavisini alsın. yoksa zaten mantıken de gereksiz.

    soru: reyiz son bi sorum var. bu bakteriyofajların ilaç gibi kullanılması (faj terapi) diyelim ki yaygınlaştı. sen de diyorsun ki bu adamlar sürekli mutasyon geçiriyor, çok dengesiz adamlar, ama güvendeyiz, bize bulaşmazlar dedin. peki hiç mi yan etkisi yok?
    cevap: var tabii güzel kardeşim. bu faj dediğimiz virüs bakterinin içine girip milyor milyar kendinden kopya oluşturur. sonra da bakteriyi patlatır dışarı çıkar o milyorlarca virüs. onlar da gidip başka bakterilere aynısını yapar. burada en fazla korktuğum şey septik şok. gram negatif bakteriler parçalandığı zaman ortama endotoksin yayar, bu da septik şoka neden olabilir.
    bir diğer risk ise, bu fajların üretimi sırasında polimerazları çok hata yapabiliyor demiştim ya hani. yanlışlıkla bakteriden bir parça dna da alabilirler. oradan oraya gen taşıyabilirler yani. mesela corynebacteria diye bir bakteri cinsi var, toprakta falan yaşayan kendi halinde zararsız bir adam bunlar. insan derisinde, mukozal yüzeylerde falan bile bulunabiliyorlar. ne zaman ki kendine özel fajıyla karşılaşınca (eğer faj da gerekli genleri taşıyorsa) difteroid corynebacter oluyor. yani difteri toksini salgılamaya başlıyor bu adam (hepsi değil tabi, corynebacterium diphteriae türü için konuşuyorum sadece). mümkün değil başka türlü bu toksin genini almıyor bu bakteri. e ben bu adamların üstüne faj atarsam allaaaaah, tam bir gen transferi sirki. böyle riskleri de var.

    soru: büyücücüğüm bu kadar çok şeyi nasıl aklında tutuyorsun? çok zekisin sen ya, tam hayalimdeki insansın. benimle evlenir misin?
    cevap: ehe şeyyy... yeşil güzel renk. böyle ortalıkta şeyapmayalım, utandım*.

    not: şuradan da dünya sağlık örgütü'nün 2017'de yayınladığı en tehlikeli superbug listesine bakabilirsiniz.

    not 2: şu video aslında dediklerimi güzelce toparlayan bir video. izleyin lütfen.
  • bunlara canlı mı demek gerekir yoksa cansız mıdırlar bilemiyorum. sırf ben değil biyoloji camiası da kararsızdır bu konuda.

    tek becerileri kendi kopyalarını ürettirmek olan bu yaratıklar materyalizme olan inancımın da temelini atmışlardır herhalde. gayet mekanik ve gayet başarılı moleküllerdir ve ruhu anlamsız kılarlar varlıkları ile benim gözümde.
  • bakterilere "askıntı" olarak onların hücre içi metabolizmalarını kendi kopyalarını ürettirmek üzere kontrol altına alan akıllı moleküller.

    bir bakteriyofaj bir bakterinin hücre zarına - ya da varsa, ki olur genelde - hücre duvarına tutunur, sahip olduğu enzimlerle bu duvar ve zarı eritir, kendi genetik materyalini hücrenin içine enjekte eder. kimi zaman hemen, kimi zaman hangi parametrelere bağlı olduğu bilinmeyen bir süre sonra bakteri hücresinin kontrolünü ele geçirerek kendisini oluşturan materyalleri ürettirir, bakteri işe yaramaz hale gelince de onu patlatarak kopyalarını yeni bakterile bulaştırmak üzere dışarı salar.

    bazen bu malak yaratıklar kendi genetik materyallerini bakterinin dna'sı ile birleştirir ama kontrolü ele geçiremezler. bu durumda baktoriyofaj'ın genleri de bakterinin genlerine katılır, bakteriye kimi yeni özellikler katma şansı olur.

    kimi nadir zamanlarda da kendi kopyalarının içerisine bir miktar bakteri geni de karışır. anlamlı olması gerekmeyen bu dna parçaları faj tarafından diğer bakterilere taşınarak onların dna'larına eklenebilirler.
  • bakterilerin antibiyotige karşı direnclerinin gittikce artiyor olmasi bu faj arkadaşlara daha çok işimizin dusecegini gosteriyor ancak dünya üzerinde faj üzerine çalışan enstitu sayisi bir elin parmaklarini gecmez diyorlar. egilmek lazim uzerine. devlet tesvik etsin. etyen mahcupyan kosesinde bu olaydan bahsetsin.
  • ks. phage olarak da isimlendirilen bir virüs türü.

    bakteri ve arkea'ları enfekte ederek çoğalmaktadır. adı yunanca bakterileri yiyip bitiren anlamından türemiştir. genom'unu konak bakteriye aktararak çoğalmakta ve konak bakteriyi öldürmektedir. antibiyotiklere alternatif olarak kullanılabilmektedir. özellikle antibotiklere karşı direnç kazanmış dirençli bakterilere karşı bile kullanılabilmektedir. bakteriler için öldürücü olmasına rağmen bu virüsler insanları enfekte etmemektedir.
  • soğuk savaş sırasında mikrobiyoloji cephesinin sovyetler tarafının silahı olan bir çeşit virüs

    soğuk savaş öncesinde de üzerine araştırmalar sürse de özellikle abd'nin antibiyotiğe yatırım yapmasıyla bir uzay cephesi gibi bir de mikrobiyoloji cephesi açıldı. uzay cephesinde olduğu gibi iki devlette tamamen farklı değerler ile hareket ediyordu. sovyetler baktöriyofajların hedefe yönelik çalışması ve hızlı etki etmesi gibi değerlerini çok önemli olarak belirleyerek bunun için bakteriyofajın kaşifini ülkelerine davet ederek büyük araştırma bütçeleri ayırdılar.

    ancak başarılı olamadı bunun nedeni bakteriyafaj'ın üretiminin antibiyotiğe göre pahalı olması, her bakteri türü için özel olarak bir bakteriyafaj geliştirilmesi gerekliliği ve son olarak tedavinin uzmanlık gerektirmesiydi. aksine antibiyotik ucuza üretilen bir süper silahtı kolayca tüm bakterileri yok edebiliyordu. ancak bakterilerin antibiyotiklere karşı bağışıklık geliştirmesiyle bakteriyofaj artık gündeme geldi. çünkü bakteriyafajlar güdümlü birer silah olduğu gibi kendi kolayca geliştirebilen bir yapıydı.

    bakteriyofaj konusunda araştırma yapan laboratuvar ise sovyetler dağılana kadar görevine devam etti. sovyetler dağılırken maaş alamayan bilim adamlarına oradaki köylüler yardım etti çünkü laboratuvar çevre halk için bir tedavi merkeziydi ki neredeyse büyülü bir şekilde her geleni sapasağlam taburcu ediyordu. köylülerde yaptıklarına karşı bu şekilde teşekkür ettiler. bildiğim kadarıyla laboratuvar şuan gürcistan'da bulunuyor.
  • eski yunanca’da "bakteri yiyen" anlamına gelen fajlar, 20-30 dakikalık kısa yaşam sikluslarıyla, dna ya da rna’ya sahip, basit yapıda virüslerdir. genellikle sulak alanlarda olmakla beraber, konakçının olduğu her yerde bulunabilirler. memeli hücrelerini enfekte etmeyen fajlar, yalnızca tek bir bakteri türüne, ya da serotipine patojendir.
    görsel

    faj seçimi:
    faj temin edilecek örnekler, konağın sıklıkla bulunabileceği ortamlardan alınır; bunlar genellikle su, toprak, bitki artıkları, dışkı, atık su arıtma tesisleridir. örneğin, enterik patojenlere karşı kullanılan fajlar, doğal olarak dışkı numunelerinden ya da kanalizasyon suyundan temin edilir.

    insanlarda faj kullanımı:
    insanlarda ilk faj çalışmaları dizanterili ve vebalı hastalarda gerçekleştirilmiştir.
    özellikle immun yetersizliği olan hastalarda, bebeklerde, pelvik inflamasyon vakalarında kullanılmıştır.
    faj terapisinde elde edilen başarı ortalama olarak %85’dir ve antibiyotik tedavisinin etkili olmadığı durumlarda, bakteriyel patojenlerle mücadelede faj tedavisinin yüksek etkinliği olduğunu göstermiştir

    uygulama yolları
    oral: oral bakteriyofaj uygulaması genellikle gastrointestinal ve bazı sistemik hastalıkların tedavisinde uygulanır.

    lokal, topikal: özellikle cilt ülserleri, açık yara enfeksiyonu, yanık gibi durumların tedavilrerinde kullanılan bu yöntemde hazırlanan fajlar doğrudan enfekte yaraların üzerine örtülerek, küçük parçalar ya
    da toz halinde yara üzerine dökülerek veya enfeksiyon bölgesinin içersine yerleştirilerek kulanılır.

    aerosol: genellikle sprey formunda kullanılmak üzere solunum yolu enfeksiyonlarında endikedir.

    rektal: gastrointestinal sistem enfeksiyonlarında en iyi sonuç alınan yöntemlerdendir. supozituvar, lavman şeklinde uygulanmaktadır.

    parenteral: im(intramusküler), ip(intraperitonal) ve sc(subkutan) yollardan vücuda zerk edilen yöntemdir. mevcut yöntemler içerisinde en efektif ve yüksek başarı oranına sahip yöntemdir. fajlar parenteral yollarla verildiğinde verildiğinde bağışıklık sistemi tarafından hızlı bir şekilde elimine edildiği gözlenmiştir.

    avantajları:
    -bakteriyofajlar, sadece belirlenen patojenleri hedef alır, doğal mikroflorayı etkilemez. bakteri türüne spesifiktirler.
    -bakteriyofajların etki mekanizmalarının, tüm antibiyotiklerden farklı olması nedeniyle, çoklu antibiyotik direnci gösteren bakterilere karşı bile etkilidirler.
    -bakteriyofajların sayıları, hedef hücre içersinde kendiliğinden çoğaldığından çoğu zaman ilave tekrar dozuna gerek yoktur.
    -fajların, damar yapısı bozuk olan dokulara etki edebileceği ve kan-beyin bariyerini aşabileceğine dair çalışmalar vardır.
    -baktriyofajlar ciddi yan etkiler oluşturmazlar.
    -fajla enfekte olan bakteri, canlılığını sürdürmeyeceğinden, bakterinin direnç oluşturma olasılığı azdır.
    -tedavi dışında proflaktik olarak da kullanılabilir.
    -özellikle kronik enfeksiyonlarda antibiyotiklere oranla daha az maliyetli oldukları gözlenmiştir.
    -bakteriyi tamamen yok edene kadar etkisi devam eder
    -dar spektrumlu antibiyotik gibi davranır
    -yaşam süreleri sınırlı olup, hedef bakteri bittiğinde yok olurlar
    -herhangi bir besin, ilaçla etkileşim göstermezler.

    dezavantajları:
    -polimikrobiyal enfeksiyonlarda etkisi sınırlıdır.
    -bağışıklık sistemi hücrelerinin hedefi olabilirler.
    -faj temini ve izolasyonu masraflı ve meşakkatli bir yöntemdir.
    -inoviridae fajlarının pnomoni ve kistik fibrozlu hastalarda bakterilerin antibiyotik etkisinden korunmalarını ve enfeksiyonların kalıcı hale gelmelerini sağladığı gözlenmiştir.
  • ilaç devlerinin ve onların etrafında kurulu , madencilerden - doktorlara hatta akla gelmeyecek , sayılamacak kadar sektör ve kişinin gelirlerinde önemli kayıplara neden olacağından elden gelse unutturulacak mucize .
  • fda'nın 2006'da gıda ürünlerine katılmasına izin verdiği virüs tipi. böylece etteki boku temizlemeye uğraşmıyorlar faydalı bir olay.
  • bir bakteriyi enfekte eden virusa verilen isimdir..kısaca faj olarak da adlandırılırlar
hesabın var mı? giriş yap