• nerede olurlarsa olsunlar, giyimleri ne olursa olsun 'aha bu balerin' diyebileceğiniz insanlardır bunlar.

    havasından mıdır suyundan mıdır, bi şekilde tanırsınız elinin kolunun duruşundan, kafasını sağa sola çevirişinden. sürekli sahnede gibidirler.
  • sanat uğruna çocukluğunu,gençliğini, ve ayaklarını mahveden grubun dişisi.
  • türkiye'de sarf ettikleri inanılmaz eforun yarısına bile değmeyecek şartlarda çalışan, hak ettiklerinin çok altında para alan ve genel olarak devlet tiyatrolarında dans etmek ya da özel bir dans kursunda öğretmenlik yapmaktan başka şansları olmayan insanlar.

    devletin kabul ettiği balerinlik eğitimi, üniversite konservatuarlarında, ortaokuldan itibaren verilmektedir ve fakat süper dallama eğitim sistemimizde şöyle bir sorun vardır: bu okullar aslında üniversite oldukları için "ilköğretim" kapsamına alınmazlar hatta ve hatta lise mezunu olana dek herhangi bir şekilde okulan atılır/ayrılırlarsa son mezuniyet dereceleri ilkokul olarak kabul edilir.

    daha da ilginç olanı, -en azından istanbul'da- konservatuarlar, öğrencilerin lise bitene kadar okul dışında herhangi bir yerde sahneye çıkmalarını yasaklamışlardır -ha elbette her yasak gibi bu yasak da zaman zaman delinmektedir ama legal olarak yasaktır yine de. bunun sonuçları da ilginçtir: konservatuarlardaki bale öğretmenleri birbirlerinden farklılık gösterseler de genel olarak ortak bir disiplin belirleyip, öğrencileri o disiplin üzerinden eğitmektedirler. gelgelelim, devlet tiyatrolarında (örneğin akm) genel olarak yine konservatuardan çıkmış ancak konservatuara öğretmen olarak kabul edilmemiş ve/veya öğretmenlikten çıkartılmış kişiler öğretim görevini üstlendiğinden konservatuarda benimsenen disiplin ne olursa olsun, muhalif bir disiplin benimsenmiştir. bu da balerinlerin 6 sene içinde öğrendiklerinin tamamen dışında bir disiplin olacağından ne yapacaklarını bilemezler, o ortama alışmaları için de bir sene kadar kaybederler. bu şekilde oradan oraya sürüklenerek kendilerine sağlam bir yer edindiklerinde 24-25 yaşına gelmişlerdir ve türkiye sınırları içerisinde 30 yaşını geçip de halen balerinlik yapanlar ya hülya aksular gibi hırs sahibi, "vermem ben yerimi kimseye" tadında ecevit tandanslı kimselerdir ya da gerçekten henüz onlardan -yaşlarına rağmen- daha iyisi çıkmamıştır.

    konservatuarlarda bale eğitimi alıp da sonradan mankenliğe ya da onun bunun arkasında dansçılığa kayma eğiliminin bu denli yüksek olmasının ve dahi türk balesinin bu denli az gelişmiş olmasının sebeplerini aramanın pek bir anlamı yoktur zira her şey ortada.
  • her türlü psikolojik ve fiziksel işlenceye maruz kalınarak geçirilen en az 10 sene içinde, her gün ayni stüdyoya ve ayni okula ayni bir elin parmaklarini geçmeyen insanlarla gelerek , bu depresif dönem bittiğinde ise birçok açgözlü 60 yaş üstü teyze ve amcanin maaşlarindan vazgeçmemek için ısrarla emekliye ayrılmadığı devlet opera ve balesi kurum(lar)ına giremeyerek açıkta kalan insanlar topluluğu...he ondan sonra derler ki niye her zaman balerinler manken dansçı oluyor...sankim çok büyük ilgi var ki yurdum insaninda klasik olsun modern olsun dans temsillerine insanlar bir nez olmayı bir hülya aksular olmaya tercih ediyorlar (bkz: cevabi icinde sakli)
  • profesyonel bale dansçıların yüzde 80'ninin vücud ağrılarını dindiripde uyumak için alkol yada uyuşturucuya (marijuana) baş vurduğunu biliyormuydunuz?
  • ayak parmakları olmayan peri organizmalar.
  • balerin parmaklarının üzerinde duruyorken adeta yerçekimi kaybolur, çünkü onlar görünmeyen küçük kanatlarıyla havalanırlar. öyle zariflerdir ki bir insanın olamayacağı kadar. izleyeni derinden etkiler, parıltılı bir iz bırakırlar hafızalarımızda. görülüyor ki onlar insan değil, perilerdir..
  • icra ettikleri meslegin zahmetine ve gercekci nankorlugune tezat, balerinlerin sahnede canlandirdiklari karakterler, genellikle bir masal dunyasinda yasayan, cocuksuluklarini yitirmemis genc kizlardir: orman perileri*, kugu prensesler, simarik kizlar, dadilarinin kucuk yaramazlari*, oyuncak bebekler (coppelia, kursun asker petruska'nin ballerinasi), bahar ayinlerinde kurban edilen bakireler* ve bir noel gecesinde gordugu ruyasiyla kucuk clara* gibi. buyuyup yaslanmazlar.
  • bedeninin tüm ağırlığını parmak uçlarında taşıyabilecek kadar güçlü, ama buna rağmen kuğuları kıskandıracak kadar zariftir. bu sürreel düzeye gelene kadar haliyle beden ve ruh sağlıkları ciddi anlamda bozulur, manastır okulu katılığıyla verilen eğitimin yarattığı travma ayrı.
  • bana şunu hatırlatan kelime.
hesabın var mı? giriş yap