• alt komşumdur.

    apartman yeni ve şık, muhit güzel, oturan insanlar ve çevresi belli bir medeniyet seviyesine ulaşmış saygılı insanlar ama işte ayının istemediği o tek ot geliyor, ininin dibinde bitiveriyor. daha geçen aylar burada bahsettiğim üzere yandaki sigara tiryakisinin dumanlarından bezip hiç dert anlatmaya uğraşmayarak başka evi satıp başka yere geçmiştim. insanlara dert anlatmak, tartışmak çok zor. herkes çok mükemmel ve haklı.

    ben de ülkenin yüzde doksanı gibi, balığı evin içinde pişiriyorum. üstüne kırk kat yağlı kağıda sarıyorum, davlumbazı son ayar açıyorum. herkes balığını evinde pişirirken bir başkası, kimsenin akıl edemediği yöntemi akıl edip o balığın evini kokutmamasını sağlıyor.

    yeni taşındığım zamanlarda, alt komşunun balkonuna kurduğu ızgaralı-tüplü düzenekle yaptığı balığın pencerelerimden girmesi şokuyla karşılaşınca ne yapacağımı bilememiştim. düşündüm taşındım, daha ilk günden kimseyle bir sürtüşme içine girmeyeyim, belki tekrarı olmaz dedim ama maalesef ikincisi de oldu.

    camları sıkıştırdığım halde koku içeriye girdi ve evin içinde, kıyafetlerime sindi. derhal aradım "az kaldı zaten" cevabını aldım ve "neyse" dedim. baktım ki koku camların kapalı olmasına rağmen giriyor ve balık hâlâ daha kızarmaya devam ediyor, ya sabır çekerek ertesi günü bekledim ve komşuya durumu ilettim.

    kokunun direkt olarak daireme geldiğini, pencereleri kapasam bile girmemesinin imkansız oluğunu(girmese yine ses etmeyeceğim, nerede ne pişiyorsa pişirsin!), dairenin kendi daireleri gibi çift cepheli olmadığı için balığın kokusundan kaçabilmek için ön tarafa geçerek vakit geçirme gibi bir şansımın olmadığını, bizzat balık kokusunu istemediğim için yağlı kağıtta ve fırında yaptığımı söyleyip zaten kanunen yapmaması gereken bir durumu, "rica" ederek tekrarlanmaması için mesaj yolladım (pardon, medeniyetsizliğinize, görgüsüzlüğünüze, olamamışlığınıza, bunca yıl toplu bir yaşamda nasıl hareket edileceğini öğrenememişliğinize bir son vermenizi rica edebilir miyim?).

    ve tabii ki insanların asssssla haksız olmadığı ve her şeyi yapmayı kendinde mübah gördükleri 2020 türkiye'sinde, aldığım cevaplar hiç şaşırtmadı.

    komşu: nvibi bey, balık pişirme yöntemlerini bize anlatmanıza gerek yok, biz biliyoruz nasıl pişeceğini(aslında çok haklısınız ama üste çıkmak için aradan böyle bir şey çekip saptırıyorum ki sizi bastırmak ve balığı pişirmeye devam etmek için elimize bir şey geçsin).

    ben: xyz hanım, size balık pişirme yöntemlerini öğretmek için söylemedim. kendimin o istemediği balık kokusundan kaçmak için neler yaptığını ama bunu yaparken dışarıdan başka bir kokunun nasıl eve geldiği ironisini anlattım. hani o evinizde istemediğiniz o koku yani.

    komşu: biz balık yaparken siz pencerelerinizi kapatsanız, teras katına çıksanız?

    ben: anlatamıyorum sanırım, penceler kapalı olduğu halde giriyor. üst kata da geliyor. ayrıca asıl sorun yatak odama, kıyafetlerime kadar girmesi. üst kata çıkmam neyi değiştirecek? koku girmese ne diye uğraşayım? ayrıca neden evimde havasız bir şekilde 2 saat oturayım? ha tamam sürekli olmayan bir şeydir ve komşuyuz, memnuniyetle fedakarlık yapayım ama anlamadığınız nokta, pencere kapalı olduğu halde en ağır şekliyle o kokunun giriyor olması. balık kokusu bu balık. nasıl koktuğunu biliyorsunuz değil mi? biliyorsunuz ki bundan dolayı zaten balkonunuzda yapıyorsunuz.

    komşu: ben önceki evimde de hep böyle kızartırdım(demek ki varoşluğun oradan geliyor. senin yapıyor olmalarına birileri tahammül etmiş demek ki. birilerinin tahammül etmiş olması kanunu geçersiz yapmıyor.)

    ben: bu beni ilgilendirmiyor. birileri rahatsız olmamış olabilir. onlara bu kadar yoğun bir koku gitmemiş olabilir (laf anlatamayacaklarını düşünmüş olabilirler). burada koku direkt olarak bana geliyor. rahatsız ediyor daha nasıl anlatabilirim bunu?

    komşu:benim çocuğum var hem balık ihtiyaç biliyorsunuz" (pardon? çocuğundan banane? balığını kızartmak zorunda değilsiniz? beni ilgilendirmez ama kızartılan balıkta çocuğun için pek vitamin kalmıyor. buğula, fırında yap.)

    ben: sizin ihtiyacınız olan şey beni etkiliyor. balkonunuzda yapmak zorunda değilsiniz bunu. siz balığı kızartacaksınız diye benim evimin leş gibi kokmasını ama kendi evinizin tertemiz kalmasını, benden buna katlanmamı istiyorsunuz farkıda mısınız?

    komşu: ben evde de kızartsam yine rahatsız olacaksınız, koku size gelecek(nereden biliyorsunuz? deneyelim o zaman. direkt balkondan bana gelen koku ile evin içinde yapılan kokunun bana gelmesi bir mi? evin zaten filtreleyecek ayrıca binanın bacasından gidecek bana gelmeyecek ki? ayrıca evinde yaptığın balığın kokusu geliyorsa rahatsız olmam. bu senin değil, binanın sorunu)

    ben: bakın bir sonraki sefer şöyle yapalım. eşiniz balığı aşağıda pişirsin, hemen o arada siz bana kahveye gelin. hatta apartmandan da birkaç komşu çağıralım. bir bakalım. eğer ben pencereleri kapattığım halde ağır bir koku oluşmazsa benim abarttığıma kanaat getiririz, bir daha da bunun konusunu açmam.

    komşu: beyefendi(en tüylerimi diken diken eden an!), ben gelmez demiyorum, geliyordur da pencerelerinizi kapatsanız?

    ben: siz bana beyefendi derseniz ben de size hanımefendi(!) derim ve aramıza mesafe koyarak bu tartışmayı daha da büyütürüz. pencereler kapandığı halde geldiğini söyledim. acaba anlatamıyor muyum? siz benim pencereleri açık tuttuğumu ve kapatmak istemediğimi mi söylemek istiyorsunuz?

    evet tartışma bir sonuca bağlanmadı. bir sonrakinde yapmadan önce haber verecekmiş, ben de pencereleri kapatmayı deneyecekmişim. orta yol bulacakmışız. orta yol dediği o balığı pişirecek, ben çekeceğim.

    insanlar anlamıyorlar, gerçekten anlamıyorlar. şimdi iki gün sonra bir ihtar çeksem ve mahkemelik olsam gitti geldi uğraşacağız ve o arada ciddiyetimi anlatıp bundan belki de vazgeçecekler. ya da onlar da benimle ilgili dava edecek şeyler arayacaklar vs. peki apartman içinde yüzyüze baktığın ve imdat denilecek olsa koşacak ilk insanla böyle salakça bir hüsumete girmeye ne gerek var? bunu sen biliyorsun da karşıdaki bilmiyor anlamıyor. insanların kimyası bozuldu.

    bir gün çok zengin olduğumda ya bir semt ya da bir ada alacağım, insan denilen canlıdan başka türlü kurtulma imkanı yok.

    şimdi iki yöntem üzerinde duruyorum. ya bu kez pes etmeyip kanunen uğraşacağım, çünkü bunların sonu yok; ya da evi araplara satıp veya 20 tane suriyeliye kiralayacağım.

    edit: nasıl yasak olduğu ile ilgili bir yazar link istemiş. buyursun:

    https://www.mevzuat.gov.tr/…evzuatmetin/1.5.634.pdf

    madde 18 – kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri
    kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını
    çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler.

    https://www.mevzuat.gov.tr/…vzuatmetin/1.5.4721.pdf

    madde 737- herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.
    özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.

    edit: (bkz: evi balık kokmasın diye balkonda balık pişiren komşu) diye açmayı ben de düşündüm değerli türkçeciler. fakat ifade eksik geldi. çünkü, " balık yapıyor da balığı yemek için değil evi balık kokmasın diye balık yapıyormuş gibi anlam çıkıyor. en doğrusu "evi balık kokmasın diye balığı(nı) balkonda pişiren komşu" olmalıydı ama ona da karakter yetmedi. yazmadan önce düşündüm merak etmeyin.
  • böyle insanlara yaptığının ayılık olduğunu üstü kapalı ama anlayacağı şekilde söylemek lazım. (ormanda yaşamıyoruz gibi) anlamıyorsa karşı saldırıyla yıldırma yoluna gidilebilir.
  • medeniyetten habersiz, köydeki avlu kültüründen kurtulamamış varoş komşudur.
    kızgın yağı kafasından boca edesice.
  • görüyor ve arttırıyorum. bunun bir de binanın içinde küçük tüple pişiren modeli vardı diyarbakır'da yaşarken gördüğüm. aynı binada sitenin otoparka kazan kurup konserve yapanlarını da görmüştüm (üç kuyular toki).
    çözüm önerilerimse şu evde balık pişirme olayına. elektrikli ızgarada pişirince çok daha az koku yapıyor. hamsiyi yağda seviyorsanız benim gibi yağına bir kaç dal maydonaz koyup kızartırsanız koku da azalıyor. fırın, ızgara, yağ nerde pişiriseniz sonrasında güzel kokulu bir tütsü yakarsanız evde koku namına hiçbir şey kalmıyor.
  • balkondan halı çırparak cevap verilesidir ama entel ruhumuza ters. belki biraz çirkefleşerek çözebilirsin ama bıçaklanadabilirsin emin değilim.
  • tam pişirirken tozlu halıları, örtüleri bir güzel silkele:) evdeki kadınlar gece topuklu ayakkabı ile gezsin. halıları kaldır. parke üstünde misket yuvarla:) evde kadın yoksa altı kösele terlikler var:)
  • balkonda pisirse iyi apartman boşluğunda piknik tüpünde tavada kizartirdi. haftada 3 gün hamsi kokusu dumanı ile yaşıyorduk.
    ev çok yağ oluyormuş silmek zor oluyormuş
  • balığı kızartarak yapınca çocuğunun vitamin aldığını zanneden bir adet aptal var.
    bu aptala ne anlatırsanız anlatın almayacak. geçmiş olsun. kendi gibi aptal bir çocuk daha yetişiyor. üzücü.
  • maalesef hemen hemen her apartmanda rastlayabileceğiniz bir komşudur.
    sizin evinizin içindeki rahatınızı bile bozar ama yine de hep söyleyeceği bir şey vardır. bu barzolar için iki çözüm yolu var ya görmezden gelmek ya da kanlı bıçaklı olmak çünkü ara yolu anlayabilecek insan zaten bu ayılığı yapmaz.
hesabın var mı? giriş yap