balıkçılar
-
tevfik fikret'in aşağıdaki şiiri. cemil meriç bu şiiri ve hanı yağma isimli şiirini victor hugo'dan arakladığını söyler tevfik fikret'in.
balıkçılar
- bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,
bugün açız yine; lakin yarın, ümid ederim,
sular biraz daha sakinleşir... ne çare, kader!
- hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur;
zavallıcık yine kaç gündür işte hasta...
- olur;
biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala;
ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz...
cocuk düşündü şikayetli bir nazarla: - ya biz,
ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?
hala
dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi
döğerdi sahili binlerce dalgalar asabi.
- yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın;
sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme...
açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın;
kayık çocuk gibidir: oynuyor mu kaydetme,
dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zira
deniz kadın gibidir: hiç inanmak olmaz ha!
deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın
kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa.
- yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa?
- o gitmek istedi; 'sen evde kal!' diyor...
- ya sakın
o gelmeden ben ölürsem?
kadın bu son sözle
düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle
soluk dudaklarının ihtizaz-ı hasirine
bakıp sükut ediyorlardı, başlarında uçan
kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine.
dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cuşan
bir ihtilac ile etrafa ra'şeler vererek
uğulduyordu...
- yarın yavrucak nasıl gidecek?
şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin
düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak
ilerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak -
şırak döğüp eziyor köhne teknenin şişkin
siyah kaburgasını... ah açlık, ah ümid!
kenarda, bir taşın üstünde bir hayal-i sefid
eliyle engini guya işaret eyleyerek
diyordu: 'haydi nasibin o dalgalarda, yürü!'
yürür zavallı kırık teknecik, yürür; 'yürümek,
nasibin işte bu! hala gözün kenarda... yürü!'
yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine
nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
deniz ufukta, kadın evde muhtazır... ölüyor:
kenarda üç gecelik bar-ı intizariyle,
bütün felaketinin darbe-i hasariyle,
tehi, kazazede bir tekne karşısında peder
uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor;
yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler... -
denizi dikerler.
-
yalova da denize nazir ictikce icilen (cay) ucuz kooperatif
-
tevfik fikret'in şiirden ziyade manzum eser diyebileceğimiz meşhur metni.
balıkçılar, mehmet akif ersoy'un da çokça müracaat ettiği gibi manzum biçimle örülmüş bir [iki üstad da manzum niyetine aruz veznini kullanmıştır] tahkiyedir.
diyaloglar, bağlama cümleleri aruz kalıbı içinde ustaca kurulmuştur.
misal mehmet akif ersoy'un küfe şiiri böyle bir yapıda örülmüştür. roman, hikaye gibi nesir türlerine alışık olmayan şairler böylesi manzumelerle olayı çözmüşlerdir. -
incesaz'ın üç/istanbul'a dair albümündeki diğer pekçok parça gibi hem hafiften insanı üzen, hem de tezat oluşturacak bir şekilde büyük bir huzur veren parçası.
hele ki, balıkçıları görüyorsanız şarkıyı dinlerken; bambaşka bir zevk oluyor.
insanı mutlu ediyor. -
yalova'da balıkçılar kooperatifinin işlettiği çay bahçesi. denizin tam kenarındadır. çayınızı yudumlarken balıkçı motorlarını seyre dalarsınız. bir yalova klasiğidir.
-
mini skeç:
- burası "avcılar ve balıkçılar" kasabası.
- e, burada su da yok, balıkçı da yok?
- avcılar balıkçıları avladı. yalnız hatırasını yaşatıyorlar. -
dmitri vasilyeviç grigoroviç romanıdır.
kitap arkası:
19. yüzyıl rus edebiyatının altın çağının en parlak isimlerinden biri kabul edilen ve rusya'nın ilk köy edebiyatı yazarlarından olan dmitri grigoroviç balıkçılar adlı romanıyla ilk defa türkçede. rusya'nın bir balıkçı köyünde yaşayan ihtiyar gleb saviniç ile ailesinin hikayesini konu edinen balıkçılar'da küçük ve basit insanların başından geçen olaylara tanık oluyoruz. akıcı, anlaşılır bir dille kaleme alınan bu dramatik dozu yüksek roman, ellerinde sevgi, dayanışma ve dostluktan başka paylaşabilecek pek de bir şeyi bulunmayan küçük insanların, dostoyevski'nin tabiriyle "insancıklar"ın etkileyici bir anlatısı.
balıkçılar, aksi bir adam olan gleb saviniç'i , onun uzak akrabası akim amcayı ve onun evlatlık oğlunu (grişka) da kabul ederek büyüttüğü çekirdek ailesinin hikayesinin etrafında, 1850'lerin rusya'sındaki gündelik hayatın tarihine de ışık tutan bir rus klasiği... -
sadettin kaynak'ın balıkçılar opereti'nde yer alan ve müstehcenlik içerdiği gerekçesiyle yargılanan şarkısı. safiye ayla, bayan neriman- beşiktaşlı kemal ve son olarak da mahmure şenses-beşiktaşlı kemal düetleri olarak okunarak, farklı firmalardan yayınlanmış ve sözlerinde yutulan bir "t" harfi yüzünden trajikomik bir dava açılıp plakların toplatılmasına neden olmuş. besteleyen, okuyan, basan, satan herkes yargılanmış.
üzerinde fırtınalar kopartılan şarkının müstehcen bulunan sözleri de şu şekilde:
safiye ayla'nın okuduğu kısım:
haydi uşaklar bakalum
takayı suya atalum
böyle karayel üstüne
gidiyoruz (t)am üstüne.
safiye ayla bu kısmı söylerken, ‘tam’ sözcüğündeki ‘t’ sesi belirgin biçimde yutuluyormuş.
düetin sadettin kaynak’ın seslendirdiği kısmının sözleri:
söyleyin fadime’ye
koysun eline kına
açsın açsın kemeri de
dursun öyle yakina
oy fadime fadime da
bu gece beni sına
hakkından gelemezsem de
o zaman beni kına.
trt'nin arşivinde bay neriman ve beşiktaşlı kemal'in okuduğu kayıt için link -
aynı zamanda ardahan merkeze bağlı bir köy.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap