• tam adı "balkan savaşı günlüğü-türklerle cephede" olan alman subayı gustav von hochwachter tarafından yazılan anı kitabı. türkiye iş bankası kültür yayınları tarafından basılmış sumru toydemir tarafından çevrilmiştir. balkan savaşının kaybının nedenlerini görmek için çok güzel bir kaynak olmakta bu kitap.

    yazarın anlatısına göre sayıca ve askeri donanım olarak türk ordusu bulgarlardan çok daha iyi durumdaymış ancak askerlere düzenli ne yiyecek sağlanabilmiş ne de savaş öncesi hazırlık yapılmış. kolera salgını çıkmış. aslında bulgarlara değil de hastalığa ve açlığa yenilmiş osmanlı. istanbul'a bu kadar yakın bir cephede bile yiyecek ve askeri sıkıntılar çıkıyorsa uzak cephelerde nasıldı kim bilir. yazar yenilginin bir sebebini de ittihat ve terakkinin orduda daha önce savaş tecrübesi olan alaylıları terhis edip yerlerini mektepliler olarak adlandırılan subay okulu mezunlarını doldurması olarak görüyor. anılarından yola çıkacak olursak 2-3 paşanın komutasındaki askerler dışında ilk çarpışmada askerler dağılmış ve kaçmaya başlamışlar. ve savaş boyunca sağanak yağmur yağmış bozuk yollar yüzünden nice atlar helak olmuş toplar yürüyememiş. ancak savaşaın en başarılı kısmı türk topçularınınmış yazara göre daima bulgarlara isabet ettirmişler ve yazar 2-3 defa şunu tekrarlamakta eğer bulgarlar, türklerin durumunu bilseydi istanbul'a kadar gelirlerdi. ancak diğer yandan bulgar ordusununda profosyonel olduğunu sanmıyorum. türk cephesinde olan kolera salgını, açlık, yağmurun etkisi onları da etkilemiştir muhtemelen.
  • henüz okumadığım, almak için para veremeyeceğim kitaptır. öğrenci maaşıyla bir de kitap mı alalım. lüks gelir bize. büyük klişeyle sözlerimi bitiriyorum. (bkz: almanlar yenilince bizde yenik sayildik)
  • türk ordusundaki rediflerin durmadan paniğe kapılıp kaçtığı, asker - subay arasındaki otoritenin şaşılacak derecede sarsıldığını anlatan kitap. ilginç valla. millet kaçarken yazar subayın atını falan alıyor asker, subay engelleyemiyor. anlamıyorum sanki ordu kaçan askerlerin bir kısmını infaz etse otorite sağlanacak gibi ama bir türlü sağlanamıyor. bulgarların da öyle sert bir saldırısı olmamasına rağmen millet kaçıyor. tabi mal osmanlı idaresi redifleri de eğitmeden cepheye sürmüş. geri zekalılar önce seferberlik tamamlanana kadar savunmada kalıp askeri eğitmek yerine bir de taaruz falan etmeye çalışıyorlar. yalnız bu eğitim vermeme aşkı ve inadı osmanlı ordusunun bir sonraki savaşı olan birinci dünya savaşında da son hız sürecek.

    kitaptan çıkarılacak sonuç:
    1- bu eğitimsiz ordu ile 1. dünya savaşına girmek tam bir çılgınlık,
    2- türk nüfusu barındıran, önemli topraklarımızı bulgaristan gibi zayıf bir ülke almış. 10-20 yıl güçlenip bulgaristana saldırıp kolay bir zaferle türk topraklarını geri feth etmek varken bulgaristan ile müttefik olup 1. dünya savaşına beraber girmek yine ayrı bir geri zekalılık.

    (bkz: gustav von hochwachter)
  • hayata bir osmanlı subayı olarak başlayan ömer seyfettin'in hayat dergisinin 1967 yılında 3. ve 13. sayıları arasında yayınlanan, günümüzde kitap olarak da basılan günlük notlarıdır.

    karadağ'ın savaş ilanından yanya kuşatmasında greklere esir düşüşüne kadar balkanlarda cephede ve esaretteki yaklaşık 1 yılında yunanistanda aldığı kısa ama etkileyici notlardan oluşur.

    okurken boğazınız düğumlenir. o kısacık notlardan, duyduğu korkuyu ve çaresizliği, cephedeki kaosu, doğanın insan üzerindeki fiziksel ve ruhsal etkilerini, açlığı, hastalığı, askerin eğitimsizliğini ve moralsizliğini, kurmay komuta kademesinin panik halini ve kararsızlığını hisseder, derin bir üzüntüye savrulursunuz. 500 yıllık anavatanın bu kadar kolayca ve aniden terk edilişi yüreğinizde yara olur, gizli bir utanç duyarsınız.
  • önsözünde dönemin 3. kolordu komutanı mahmut muhtar paşa'nın güncel duruma dair açık ve samimi bir özeleştirisinin yer aldığı, türk tarihinde kırılma noktası sayılabilecek balkan savaşlarının birinci ağızdan anlatıldığı gustav von hochwachter tarafından kaleme alınmış hatırattır.
hesabın var mı? giriş yap