• korkak insanın kullandığı bir atasözüdür. çabasız, çekingen, soğuk durur, hiç bi aksiona giremezler heyecanla. kimi zaman çok şey bilirler ama dokunulmamayı tercih ettikleri için bildiklerini kimseyle paylaşamazlar. sex sırasında hiç bir başka temasa izin vermez, kawramadan sex yaparlar belki de, en tercih ettikleri "şişme" partnerdir. eğer yılanla bi ilişki kuruyolarsa, yılanı da uyarırlar, "kımıldama, dokanma" die. insanoğlu dokunmadan, dokundurmadan yaşayamaz. bunu kendine felsefe yapan insanlara da herkes kendisine dokunuyomuş gibi gelir, kaçtıkça daha çok dokunulur. korkma...
  • yılan (bkz: evil) olarak bilinen hayvandır, her ne kadar gerçekte öyle olmasada, mecaz anlamda bu bağlamda kullanılır. bu atasözü de demek isterki, bana dokunmayan kötü kişiler sonsuza kadar yaşıyabilir, istediğini yapabilir, yeterki bana bulaşmasın.
  • burda esas soylenmek istenen bana dokunmayan kisinin "yilan bin"e girip orda yasamak zorunda kalmasi bedduasidir, cunku neden? (bkz: cunku neden) sevgi dokunmak demektir, insan dokunulmak ister. her neyse bir cesit hayvan recycle'inin yapildigi "yilan bin" (bkz: recycle your animals) de eskimis ve etkisini yitirmis yilanlarin atildigi oole bi kutudur. hos bisey diil yani. (bkz: igrenc espri) (bkz: recycle bin)
  • (bkz: bin yaşamak)
  • (bkz: tavşan boku)
  • (bkz: konformist)
  • “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın..”
    bu yılan doğadaki yılandır, toplumdaki değil. yanlış anlaşılıyor.

    özdemir asaf
    yuvarlağın köşeleri
  • eski bir deyimdir bu. ağızda sakız olmuş, kafasınıza göre çekebileceğiniz bir deyimdir. eski olması ve yıpratılmış olması, anlamından birşey kaybettirmez ama ilk söylendiği zamanki çarpıcılığı elbette kalmamıştır.

    yılan tehlikeli hayvandır ya, hani sokar ya, işte o yüzden yanınızdan geçince, hele de kentin içindeyse, tehlikesiz hale getirmek gerekir. ve hani o yılana, "aman bana ne" diye dokunmazsınız ya, ve işte sizin evinize gelip sizi sokar ya, onu anlatır.

    bunun sosyal hayattaki karşılığı, ben suç diye tanımlanan şeyleri yapmazsam, otorite ve onun uzantısı olarak tarif edilebilir.

    ancak ve ancak şu vardır ki hep unutulur. nazilerden güzel bir örnek aktarır zygmunt bauman, modernite ve holocaust'ta. toplama kamplarına diğer yahudiler gönderilirken kalanlar birbirlerine, o gidenin ne kadar suçlu olduğunu anlatırlarmış. böylece toplu bir ses çıkamamış, yahudiler kuzu kuzu toplama kamplarına gitmişler ve sabun olmuşlar.

    denilebilir ki, o ekstrem bir tarih sahnesidir, bugün bunlar olmaz, artık dünya değişti.

    efendim, düşünün ki sıkı bir iş teklifi alıp koşa koşa macera dolu amerika'ya gittiniz. koşullar biraz daha kötüleşti ve orada türkiyeliler'e karşı bir kampanya başlatıldı ve kendinizi bir göçmen kampında buldunuz. hatta bir baktınız birisi sizin hakkınızda yalandan din tandanslı bir terör örgütüyle bağ iddia etti. o zaman çalıştığınız hastaneden çıkartılırken:

    faşizme geçit yok ama bize var dediğiniz hatırlanırsa ve yine de bir antifaşist dernek gelip sizi kurtarırsa vicdanınız sızlar mı acep?

    böyle şeyleri anlatır işte bu eksi özdeyiş.

    bi de kamer genç'in eski bir deyişi vardır:
    - anlayana davul zurna az, ay sivrisinek saz, ay anladınız siz işte.
hesabın var mı? giriş yap