• üretebilme becerisine sahip son nesildir. barışarock festivali 2003 yılından 2009 yılına kadar süren ve karşı festival algısıyla hareket ederek bir dönem gençliğine unutamayacağı zamanlar yaşatmıştır. içi boş ve lümpen bir kafa yapısı içinde bir kola markası tarafından finanse edilen ve salt tüketim odaklı ( şimdi ismi lazım değil) festivale ve savaşa karşı örgütlenip bu topraklarda yeşermiş en güzel festivalleri yaşamamıza vesile olmuştu.

    o süreçlerde yaşadığımız dostlukları, anlık veya plan dahilinde gelişen aktiviteleri, atölye çalışmalarını, tiyatro gösterileri, bir çok yazar, çizer ve aktivistler ile gerçekleştirilen söyleşileri hatırladıkça yeni nesil festivalleri ve katılan kitleyi görüp hüzünleniyorum.

    barışarock bizim woodstockkımızı. gezi parkının temelleri bu festival kitlesi ile oluştu bile diyebilirim. umarım bi'gün yeniden yaşayabiliriz.
  • böyle bir belgeseli de mevcut olan festivaldir aynı zamanda.

    https://youtu.be/fr0pvpge8jk

    https*
  • arasında bulunduğum nesildir.
    2007 ve 2008 olmak üzere iki ayağına katılmışlığım ve deli eğlenmişliğim, keyfin ve mutluluğun amına koymuşluğum bulunmaktadır. o zamanlar 18-19 yaşında yağız delikanlıydım tabi, şimdiki gibi* kariyerdi, okuldu, falandı koşturmuyorduk.

    türkiye'de rock ve metal müziğin zirvede olduğu dönemlerdi.
    gençlik instagramlarla, tiviçlerle, beğenin beniiii subliminalli özenti ve dalyaraklık içeren paylaşımlarla kirlenmemişti. insanlar evde paso bilgisayarın başında başkalarının hayatını izleyerek osbir çekip ağlanmıyordu.
    evin dışında, keyifli, mutlu ve enerjiktiler.

    şimdi o neslin emo ve metalci kızları iki çocuklu bankacı kadınlara,
    erkeklerinin çoğu patron kıçı yalayıcı özel sektör çalışanlarına dönüşmüş olabilir.
    kimileri hâlâ hayatını yaşıyor.
    kim her ne olursa, neye dönüşürse dönüşsün; o günlerde çok güzel eğlenmiştik.

    hani erkin baba diyor ya, ankara rüzgarı şarkısında;
    "çııığ gibi yağdık ankara'nın üzerine..."
    aha işte öyle günlerdi o günler.

    o günlerde benimle o meydanlarda olup tanımadığım, şindi buralarda gezenlere selam olsun. yalnız değilsiniz brolar!*
  • ilk festival'den, sarıgül'den otobüs alıp, selçuk'a giderken kafa vurup camını çatlattığımız (bu çok acayip bi hikayedir) otobüs ile ilk rock-a festivaline ve sonrasına da uzanan tüm süreçte görevli olarak bulunan bir nesil üyesi olarak, vudstak ile gezi parkının hiç bir alakasının olmadığını can-ı gönülden söyleyebilirim.

    hiçbir zaman tekrarı olmayacaktır, olmasındır da zaten. kimse çiçek çocuk filan değildi. bize denk geldi, güzel yaşadık sadece şanslıydık. barışarock'da gitarını alıp giderlerdi, akşam çadırına gitarın yanında bir de şarap bırakırlardı, iki hafta sonra ilk zeytinli olduğunda hırsızlık oalcak diye çadırdan ayrılamamıştık böyle uç durumlar yaşatmıştı bize. hala orada görüştüğüm herkesle görüşürüm. çoğu güzel işler yapan (ve ciddi güzel işler) insanlar hiç değişmediler. festival değil, insanlar iyiydi çünkü.

    efsane bir yan yok. gezi ile zerre alakası yok. ne olur yeldeğirmeninde aylık 1200 lira verdiğiniz 15m2 odanızdan entri girmeyin yeter.
  • düşündükçe moralimi bozan, hatırladıkça kıskandığım nesil.

    12 yaşında dinlediğim dream theater ve metalicayla ileride metalci olacağıma dair ilk sinyalleri vermiş bulundum. sonra bluejean alıp headbangi takip ettim. ilk defa orada gördüm barışarock'ı. yıl 2009 ya da 2008'di. liseli bile değildim. gidemedim...
    şimdi acısını çıkarır gibi bütün rock festlere katılıyorum. samsun, çukurova, bodrum, kuşadası, zeytinli... olmuyor be! aynı lezzet yok hiçbirinde. biliyorum. çünkü kral tv ya da dream tvden izlediğimi de hatırlıyorum. oradaki uzun saçlı rockçı abiler ne güzeldi. konuşmayı bilen, okumuş, biz barıştan yanayız diyen güzelim abiler. şimdiki festivallerde o adamlardan yok. ınstagramda canlı yayın yapan, en güzel anları yaşamak yerine çeken bir nesil ne kadar eğlenebilir allah aşkına! sizleri çok özlüyorum.
hesabın var mı? giriş yap