• dilenen kadar dileyenin de ihtiyacı olan bir şey bu. evet belki acısı tazeyken, duygular yerini bulamamışken zor gelebilir. ama insan bazen kendisine ait olmayan acıyı, üzüntüyü de dolaptan aldığı bir ceket gibi üstüne giyebilmeli. dostu için sevdiği için yapabilmeli bunu.
    herkesin tarzı farklı olsa da kaybedilen kişiyi anmak iyi geliyor kalanlara. ölüm yası doğuruyor ve böyle zamanlarda tüm çabamız geride kalana dair oluyor.

    benim için çok özel bir arkadaşım, bir zamanlar tanıdığım eski sevgilisini aniden kaybetti. kapanmamış hesapları kapatmaya vaktinin olmaması, ona affettiğini veya neden affedemediğini söyleyemeyecek olmanın idrakine varmak ayrı bir yıkım olur ya insanda. o da yıkıldı haliyle.
    bir süre ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemedim. ama konuşmadığım her gün sanki üstümde bana ait olmayan bir şey taşıyor gibiydim. günler geçtikçe ağırlaşan, kafamı yoran bir şey.
    bir de ben çok ağlarım. öyle böyle değil, bir başlarım, neden ağladığımı unutup, ağladığıma ağlayana kadar ağlarım. o yüzden taze acıların pansumanı değil, yasın yayıldığı ikinci evrenin ilacıyımdır.

    baş sağlığını dilerken kaybedilen kişiyle yaşadığımız tatlı, gülümseten anılar varsa onları anlatmak doğru geliyor bana. kötü anılarımız da vardır elbet ama ölümün kapatamayacağı çok az hesap vardır. kapatırız.
    iyileri ise saklarız. hatta uzun bir süre onlara sarılırız.

    işte sevdiğimiz insanlar sadece anılara sarılmasın diye, üzüntüleri azalmasa da araya bir kaç nefes aralığı yaratabilelim diye, bazen anlatarak bazen gülerek bazen sadece susarak yanında olmaktan yanayım.
    bu akşam açtığım çekmeceden çıkan bir eşya sayesinde vaktin geldiğini anladım. az önce ağlatıp, ağlayarak kahkaha attığım bir görüşmenin üstümde bıraktığı hafiflik var şimdi. dostumun başı sağolsun, acısı azalsın, kaybettiğimiz arkadaşımızın ruhu yıllar sonra bile bir bakışta, bir gülüşte, bir selam verişte, uzaktan el sallayışta, bir kadehin dudağa değen tarafında kendine yer bulacağını bilsin.
    sevgi ve özlem baki.
  • hayatta beceremediğim, yapmaktan hiç hoşlanmadığım ama bir arkadaşımın "ben de çok zorlanırdım eskiden ama insan başına gelince, enteresandır, o hengamede bile kimin başsağlığı dileyip dilemediğini tek tek hatırlıyor ve çok önemsiyor" demesi üzerine daha bir dikkatli olmaya çalıştığım ritüel.

    (bkz: ateş düştüğü yeri yakar)
  • cok zor bir eylemdir.
    en aci anindaki birine yaklasmak nasil bir cesaret isidir...
    o anda eliniz ayaginiz tutulur, ne deseniz bilemezsiniz.
    muhtemelen sacmalarsiniz. nasil dogru kelimeleri secmek mumkun olabilir ki? dogru nedir ki?
    o insan aci cekiyor, hem de acisinin bir caresi yok.
    ne diyeceksiniz, ne dileyeceksiniz..
    bir buruk sozcukler butunu cikar bir sekilde aklinizdan, dusunmeden.
    o aciyi siz de hissedersiniz icinizde. anlatamazsiniz.

    bir yaziysa yazdiginiz, resmi olmasi icin iyi gunler der bitirirsiniz sozlerinizi. art niyetsiz, baska bir dusunce tasimadan. ve beklersiniz. bir isaret, bir hareket. herhangi bir yardim edebileceginiz herhangi bir istegi olmasini istersiniz. beklersiniz.
    bir istek gelirse kosar yaparsiniz.
    gelmezse ilismezsiniz, o durumda kimseye ilisilmez.

    ama en garibi sudur ki kimseye anlatamazsiniz onun acisini ne kadar icinizde hissettiginizi. anlatamazsiniz. elinizde degildir.
    aciyla dalga gecilmez, aci hafife alinmaz. olum geldigi anda dusmanlik olmaz, kavga kalmaz ortada.
    dusmaniniz bile olsa elinizi uzatmak zorundasinizdir. o an dusmanlik degil aci vardir. sadece karanlik bir noktadir o. siz ne olursa olsun uzatin elinizi.
    en kotu ihtimalle iyi niyetli davranmis olursunuz. en iyi ihtimalle karsinizdaki insana biraz da olsa yardimci olursunuz. tek onemli olan da budur zaten. sadece aciyi yasayan onemlidir o noktada, kendinizi dusunmemeniz gereken bir andir. dusunmezsiniz siz de. dusunmemelisiniz.

    bir cenazeye gitmek, bir insanin o ani atlatmasi icin elini uzatmak, elini tutmak, o kisinin bir saniyelik acisini bir damla bile hafifletecekse, herseye deger zaten.

    boyle bir anda kotuluk yapabilecek bir insan yoktur, bir hayvan da yoktur. en cani katil, en korkunc, en sefil, en ruh hastasi bir insan bile o aciyla dalga gecemez. kimse yapamaz bunu. birinin boyle yaptigini da kimse dusunemez. boyle bir ihtimal olamaz.
  • bi türlü yapamadığım bi iş, sanki gidip tekrar tekrar hatırlatmaktır o kişiye kaybını, yapamam.
  • boktan durum. çok boktan durum.

    5 gündür ertelediğim telefon konuşmasını az evvel yaptım... başka ne yazayım ki? ölüm uzak olsun. zamanlısı olmaz elbet ama zamansız ölüm çok uzak olsun...
  • içerdiği anlamdan ötürü "başınız sağolsun" demeyi sevmeyen ben, bunun yerine "allah sabır versin, allah kolaylık versin" gibi cümleler kurmayı tercih ederim. yine bir gün arkadaşlarla başsağlığı diliyoruz, ağzımdan çıkan cümle şu oldu: "allah kavuştursun" ... o gün bugündür ben "başınızı sağolsun" derim, temiz. yine de "allah cennette kavuştursun" diye bir laf vardır anadolu'da o yüzden hoşgörüşmüştü heralde. 2. hikaye daha komik:

    geçenlerde bir yakınım anneannesini kaybetti, 2 gündür cenaze evindeyiz ve benim içimde neden bilinmez fokurdamakta olan bir pot kırma arzusu var. ben evime dönücem, herkese son bir hoşçakalın diyorum. vefat eden hanımın kardeşi uğurluyor beni.

    -yavrum çok sağol geldiğin için, eksik olma.
    -rica ederim teyze, çok fazla bir işe yarayamadım, ayak bağı oldum sizlere 2 gündür.
    -o nasıl söz evladım, destek verdin bizlere, hem sizin yaşınız daha küçük cenaze işleri için.
    -(öyle teyze, bir dahaki sefere inşallah)

    bu söz ağzımdan çıkmış olsaydı *yer yarılsa da içine girsem denilen anlar daki en vurucu entry olurdu heralde, bu diyalogun geçtiği teyze, kardeşinin kaybından sonra ailenin en yaşlısı kalmıştı üstelik.
  • güvenilir kaynaklardan* öğrendiğime göre yakınını kaybeden birine baş sağlığı dilemeye gitmek için telefonda söylenmesi gereken kilit cümle "yanına gelmek istiyorum"muş. bu cümlenin türk insanları arasında gizli bir meali varmış; öyle sadece oturmaya gidileceği zaman söylenmezmiş. sadece bu cümlenin söylenmesi karşı tarafın anlaması için yeterliymiş, olayı daha açık anlatmaya gerek kalmazmış..
  • yapamıyorum.
    bugün bir arkadaşım geçen hafta dayısını hemen sonra da bugün eniştesini kaybettiğini söyledi "oha kıran girmiş aileye" çıkıverdi benden.

    yapamıyorum, çok istiyorum allahlı falan sözler söylemeyi ama çıkmıyor, beceremiyorum.
  • dünyanın en zor şeylerinden biridir. "başınız sağolsun" denir karşıdan gelen zayıf, titreyen bir sesle söylenmiş "sağ ol" dan sonra sessizlik olur. söylenecek başka bir şeyin olmaması veya gereksiz olması, durumu iyice kötüleştirir. ne giden geri gelir ne de karşıdakine moral verilmiş olur. öyle boktan bir durum işte.
  • olum teselli kabul etmez bir keder, amasi olmayan bir kader; kesinligi ve keskinligi, sorgulanamazligi, akil disiligi, dehseti, donusu ve telafisi olmayisi...
    "bir varmis bir yokmus", ne kadar basit ve ama ne kadar dogru bir deyis; bilimlerce kanitlanmis zaman, mekan ve boyut duzlemlerini bir anda yerle bir eden... boylesi algi ve kavrayis disi bir kaybedisin yukunu omuzlamaya memur ve mecbur bir varlik: insan. baki bir kaderi tasiyan, fani yaratik... hazin bir var olus, hazin bir kaybedis insaninki ve hazin bir yok olus dunyadan.

    hayatinda yer etmis birini olume veren birine "bas sagligi dilemek" mumkun degildir, hangi ciliz soz buna yeter ki? sessizce yanina oturup kederini paylasabilirim ancak, tek soz etmeden.
hesabın var mı? giriş yap