• sene 2002 itü'yü kazanmışım. başbakanlık bursuna başvurdum ki belki çıkar da yük olmam aileme diye düşünüyorum. bana çıkmayınca daha çok ihtiyacı olan birine çıkmıştır diye düşündüğüm, daha ucuza yemek için okula 3-5 kilometre ötedeki yere gittiğim günlerde arabayla okula giden ve öss'de de pek bir başarısı olmayan bir lise arkadaşıma çıkmış ve aramızda aşağıdaki diyalogun geçmesiyle hatırladığım burs.
    - niye başvurdun lan zaten bok gibi paranız var
    + benzin param çıkar.

    edit: elemanın babası zamanın milletvekili adayıydı.

    (bkz: adaletini sikeyim dünya)
  • o kadar belli ki artık bu işte torpil olduğu, rahmetli babadan kalma emekli maaşı ile geçinen bir ailenin okuyan çocuğu olarak bana çıkmıyorsa kime çıkıyor bu burs diye sabahtan beri beni çıldırtmış burs. burs çıkması için daha ne kadar kötü durumda olunabilir anlamıyorum. taş mı kemirek napak? aylık doğalgaz, elektirik, yeme içme derken alınan o emekli maaştan ne kalacak da okuyacaz ey yüce kyk sorarım sana. haram zıkkım olsun lan haksız yere alan kişilere aldığı o burs.
  • eskiden hiç zamanında yatmazdı, öğrencilere zoraki yatırım yaptırır gibi birikir birikir sonra yatardı.
    e o zamanlar öyle internet bankacılığı falan ne arar, her seferinde gider uzaktaki* bankamatiğe binbir ümitle kartı sokuştururduk. hesap yine sıfır, dön geri, ertesi gün bi daha. hatta bazen günde birkaç kere.

    tabi bu durum 1. ve 2. sınıfta böyle heyecan verir iken sonraki 3. ve 4. sınıfta puşluklara dönüşmeye başlamıştı.
    en güzeli de olmadık ama umuma açık yerlerde, mesela otobüste, durakta, kantinde, pastanede; biraz da yüksekçe bir sesle yanındakine "başbakanlığı çektin mi" sorusunu sormaktı. o ana kadar kendi halinde muhabbetler içerisinde olan tüm gençlik* aniden o sesin geldiği yöne doğru nazar eder, tanısın tanımasın, "yatmış mı kiiii" diye sorardı. cevap olarak "bilmem ki" deyince de dumur olarak kaldıkları yere daha asık bir suratla dönerlerdi.
    kim bilir kaç kere, kaç yerde aynı numarayı yapardık. eğlence işte.

    şimdilerde büyüdük, orta yaş standartlarına ulaştık diye sevinirken, az önce benzer bir duyguyu yeniden yaşadım. hani sözlüğün standartlaşmış bir "o kadar entry girilince öldü sandım" tipindeki tepkileri varya, işte onu kpss, kpds, ales tipi sınavlarla ilgili başlıklarda yaşar olduk.

    yahu, lütfen, şu sonuç açıklanma zamanı yaklaştığında, sonuçlar henüz açıklanmadı ise bir şey yazmayın, bir şey demeyin. gıcık etmeyin adamı.
  • aynı yıl üniv. başlayan kardeşim ile annemizin ssk ile ilişiğinin olmadığını ispatlamak iin 10 dk ayırmayarak almadığımız burstur. tabi bunda babamın "devletten aldığın kürdanda bile 40 yetimin hakkı var aç değilseniz almayın" sözü de zamanında oldukça etkili olmuştu. okul bittikten sonra daha ben para kazanmaya başlamadan aldığım diğer bursların beyaz eşya endeksine bağlı olan ödemeleri başladı. ne zaman yatacağı belli olmayan bursları her ay para biriktirerek ödüyordum. bittiğinde gerçekten öğrenciliği bitirdiğimi anladım.
    öğrenci tayfası sözüm size...
    babanızın hakyemezliği bir yere kadar. ssk'dan ilişiği yoktur kağıdı almak en fazla 10 dk sürüyormuş. kardeşiniz bir zahmet poposunu kaldırsın ve sizinle gelsin, onun da iyiliğine olacaktır.
  • bir işte part time çalışıldığını devlet bilmediği sürece bir sorun yoktur.
  • şubat ve sonraki ayların burslarını öğrencilere vermek yerine daha yararlı işlerde kullanmaya karar vermiş başbakanlık. mesela benim bir iki haftada harcayacağım para başbakanın eşinin yüzündeki estetik mucizeleri olarak ölümsüzleşti.
  • memur çocuğuysanız %99 ihtimalle size çıkmayandır. devlet her ay hem babana hem sana para verir mi sanıyorsun? istersen 9 kardeş ol, çıkmaaazz.
  • zenginlere başbakanlık bursu, orta-kötü durumlulara öğrenim kredisi çıkar. sisteme bak lan.
  • başbakanlığa sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik fonu'nun başarılı öğrencilere verdiği burs. karşılıksız olması ve çoğu kişiye verilmesi ile tanınıyor.*
  • recep tayyip erdoğan'ın bizzat bankamatikten havale yaparak yatırdığı burs.
hesabın var mı? giriş yap