• çemberlitaş'ta kubbealtı vakfı'nın tam karşısında olan bu müzede merhum abdi ipekçi'nin çalışma masasından eski tarihli gazetelere kadar pek çok şey vardır.
  • orhan koloğlu'ndan şevket rado'ya; nezih demirkent'ten nail güreli'ye; cihat baban'dan sadun tanju'ya on kadar bağışçının da katkılarıyla oluşan bir gazete arşivi ve psikopat izlenimi veren bir kütüphanecisi vardır.
  • ıı. abdulhamid'in türbesinin yanındadır. binası, maarif nazırı saffet paşa tarafından 1865'te yaptırıldı. maarif-i umumiye nezareti (milli eğitim bakanlığı) ve istanbul darülfünun (üniversite) hizmetindeki binada daha sonra sansür heyeti çalıştı ve 1908'de şehrülemaneti'ne (istanbul belediyesi) devredildi. 1908'den 1983'e kadar belediye'nin bazı birimlerine hizmet veren bina, bu dönemde nezih demirkent'in başkanlığındaki (türkiye) gazeteciler cemiyeti yönetim kurulu ile istanbul belediye başkanı abdullah tırtıl arasındaki anlaşmayla cemiyet'e kiralandı. 1984-88 yılları arasında restore edilen bina, 9 mayıs 1988'de basın müzesi olarak hizmete açıldı.
    tarihi ve turistik dokuyla örülü çemberlitaş'ta yer alan basın müzesi, türkiye'nin tek; dünyanın dördüncü basın müzesidir. basın müzesi, hem basım teknolojisini hem de bu teknolojiyle üretilen eserleri içermesi bakımından dünyadaki benzerlerine üstünlük sağlamaktadır.
    müze'nin zemin katında baskı makineleri yer alır. 1870 tarihli taşbaskı makinesi, 1892 yapımı tipo baskı makinesi, dizgi ve entertip makineleri, matbaa bıçakları, tahta ve kurşun harf kalıpları, klişe malzemeleri buradaki materyaller arasındadır.
    birinci katta 1729'da ibrahim müteferrika'nın kurduğu türkiye'nin ilk matbaasının dökümanlara dayanarak aynı ölçülerle yapılmış maketi, bu matbaada basılmış örnekler, ilk gazetelerimiz ve yazılı belgelerimiz, gazetecilerimizin bilgi ve tabloları, baskı araç ve makineleri, ayrıca 80 kişilik bir cep tiyatrosu bulunmaktadır.
    ikinci katta altı adet sergi salonundan oluşan sanat galerisi vardır. burada yirmi günlük periyotlarla seramik, ebru, hat, tezhip, minyatür sergileri açılmaktadır; atölye çalışmaları düzenlenmektedir.
    üçüncü katta kütüphane ve dökümantasyon merkezi vardır. gazete, dergi, kitap, kupür, tez ve danışma kaynaklarının yanısıra türkiye'de basınla ilgili her tür bilgi ve belge bu merkezde bulunmaktadır. ayrıca 25 kişilik okuma salonu, 100 kişilik konferans salonu, basın şehitleri galerisi de kullanıma sunulmuştur.
    cumartesi ve pazar günleri haricinde her gün 13.30-18.00 saatleri arasında açıktır. müzeye giriş ücreti alınmamaktadır.*
  • bir dönem içerisinde bizim gazete'yi barındırırdı. tgc'nin çıkardığı bizim gazete'de staj yaparken müzedeki tüm materyalleri inceleme fırsatı bulmuştum.
  • sansür merkezi iken matbaacıların ellerinde formalarla kurbanlık koyun gibi tetkik edilmeyi beklediği yer.
    şimdi garip garip hediyelikler satiliyor alt katinda.
    ust katinda ise envai gazeteyi cilt cilt tarama imkanina sahipsiniz.
  • iş alımlarını "tavsiye" üzerine yaptıklarını beyan eden oluşum.

    ben müze yönetimi alanında yüksek lisans yapıyorum, eğitimim devam ederken de alanda tecrübe sağlamak istiyorum fakat ne galeri ne özel müzelerde iş ilanı bile yok, bu alan sadece tanıdıklar arayıcığıyla ulaşılabilen bi hale geldi. iş ilanı çıkan bir özel müzeye başvuru yaptım ilan detayında tecrübe istenmiyordu bütün şartları sağladığım halde ilan yayından kaldırılmadan, mülakata dahi çağrılmadan red cevabı aldım.
  • çemberlitaş'ta bir zamanlar basın müzesi cafe olarak hizmet veren şimdi yerinde yeller esen uzun bir tadilata alınana ama sonunun ne olacağı bilinmeyen mekan.
    ne anılar sinmiştir duvarlarına.
    her şey gibi orası da geçmişin bilinmeyen depolarında arşivlenmiştir.
  • asıl ismi ''istanbul gazeteciler cemiyeti basın müzesi'' olan ve ülkedeki her şey gibi güzelliklerini mazide bırakmış müzedir.

    geçen gün arkadaşım ile önünden geçerken aslında uzun süredir bir boş zaman yakalayıp girmek istediğimiz bu müzenin kapısını aralık gördük. açık olup olmadığını kontrol etmek ve görevli birisi varsa birkaç bilgi alırız umuduyla içeri girdik. o tarih kokan ağır kapıyı yavaş yavaş iterek, yüzümde tarihi bir binaya girmenin mutluluğuyla içeriye ilk adımımı attım. ilk karşılaştığım şey modern bir ikincil cam kapı oldu. sonra cam kapının 10 metre kadar arkasından beyefendi diyemeyeceğim ve müzeci olamayacak kadar kaba, orta yaşlı bıyıklı bir adam ile karşılaştık. daha doğrusu o bizi bağırarak karşıladı. kendisi bizi gördüğünde sadece el kol hareketleriyle 10 metre ileriden ve arada bir cam kapı olduğunu düşünmeden bir şeyler anlatmaya çalıştığı için ve bağırmalarından bir şey anlayamadığım için kendisini girişe doğru çağırdım çünkü içeriye girmemiştik aslında. sonra bu arkadaş burnumun dibine kadar gelip ''kapalı kardeşim görmüyor musunuz kör müsünüz?!'' diye bağırınca bende şalterler attı. böyle tiplere anlayacağı dilden konuşulması gerektiğini düşündüğüm için bu kaba beyefendiye aynı kabalıkla bağırarak adeta kendisini bastırdım. bu sayede kuyruğunu kıstırıp karşısındaki bir kadın bir erkek olan bu müze meraklısı iki insanı mecburen dinlemeye başladı. bütün isteğimiz kendisine soru sormaktı. açık mı değil mi? çünkü kapıda şu gün açık şu saat açılış şu saat kapanış gibi bilgiler yoktu. buna da hakkımız olduğunu düşünüyorum. müze görevlisinin ziyaretçisine ''kör müsünüz?'' gibi ağır bir tabir kullanması, bağırması kabalık değil de nedir dostlarım? arkadaşım istanbul üniversitesi müze yönetimi yüksek lisans öğrencisi. bir müzede böyle bir olayla karşılaşması onu bilhassa bu sebepten üzdü. kendisi turizm bakanlığına ve müze yönetimine mail atarak şikayet etti. biz dilenci, evsiz, eğlencesine insanları taciz eden, kapalı kapıları zorlayan insanlar değiliz ki. orası bir müze ve bizim yarı açık kapıdan içeri girip bakmaya hakkımız var. sana çok pis laflar hazırladım kaba ve bıyıklı müze görevlisi. ama sadece birini söyleyeceğim: senin bıyığını sikeyim.
hesabın var mı? giriş yap