• demokrasi gibi sıkıcı kavramlara dayandırılmış ülkelerde var olan bir ilkedir.

    olması gereken doğru şeklini şuradan öğrenebilirsiniz.

    (bkz: tayyip erdoğan-fatih saraç ses kaydı)

    -aloov!
    -hünkarım gazeteyi geri toplatıyoruz, kanalı da sizin gül cemalinizin görüntüsüne sabitledik gitti. allah da bizim belamızı versin.
  • bu konuda en pespaye, en ucuz mantaliteye bizim medya mensuplarımız ve her halta muhalefet insanımız sahiptir. birkaç sene içerisinde peşpeşe hem avrupa'da hem ülkemizde terör olayları gerçekleşti. bizden başka hiçbir ülkede ceset görüntülerinin, et parçalarının, kan izlerinin canlı yayın vasıtasıyla halka aktarılması gibi bir yayıncılık talebine şahit olmadım. adamlar isimleri çeşitli terör örgütlerinin isimlerine benzeyen talihsiz avrupalı vatandaşların sosyal medya hesaplarını kapattıracak kadar kontrollü ve yaptırımlı hareket ediyorlar. ama bizim her fırsatta ülkesini foseptik çukuru, avrupa'yı ise medeniyet beşiği gören kafası karışıklarımız ne hikmetse bir tek bu basın özgürlüğü konusunda içlerindeki çürümüşlüğü bastıramıyor, ceset görme arzularından kendilerini alıkoyamıyorlar. acıyı dile getirmenin etik yolu, acının en trajik resimlerine gözlerimizi alıştırıp onu normalleştirmekten geçmiyor. maksadın o acıyı haber yapmak ve insanları uyarmaksa bu yöntem teknik anlamda akılsal değil. bu çok basit bir sosyal psikolojidir. demek ki maksat bilgi vermek mi? maksat hizmet etmek ama sana bana değil. maksat örneğin daha 1 saat önce gerçekleşmiş patlamanın ardından birilerinin ekmeğine yağ sürmek.

    bilgi alma, bilgi verme özgürlüğü böyle bir şey değil. sosyolojik anlamda toplumsal yaralar açma potansiyeli çok yüksek vakalar bunlar. ölü ve yaralıların olduğu ve etki alanı çok geniş bu tip kriz anlarında halkın tansiyonunu belli bir noktada tutabilmek mecburiyetindesin, yapamıyorsan zaten bırakacaksın o işi. haa yok "basın özgürlüğü" ayağına sana yapmakla mükellef olduğun görevleri yaptırmıyorlarsa o zaman yayın yasağı koyacaksın. zaten eğer etik kurallara uyabilen bir yayıncılık kalitesine sahip olsaydık böyle bir yasağa da lüzum olmazdı. galeyana getirmek, acıtasyon yapmak, dehşete düşürmek diye bir habercilik yok. dehşete düşürücü fotoğraflar yayınlayamaz, her kafadan ses çıkmasını fiilen destekleyemezsiniz. insani değerleri incitici yayın yapamazsın. bilmeyen gitsin basın yayın ilkelerini okusun.
  • özgür gündem'den başlayacaktı bu iş. bir gazete havaya uçurulduğunda, hiçbir mazereti olmamalıydı diğer basın kuruluşlarının.

    sonra aydınlık. defalarca baskın yiyen aydınlık ve ulusal kanal'ın yanında olmaktan çekinenler utanmalı.

    şimdi de cumhuriyet, hürriyet ve diğerleri. basın özgürlüğüne sahip çıkmak, özgürlüğe sahip çıkmak değilse, nedir?
  • yanlış şekilde değerlendirilen olgu.

    basın özgürlüğünün olduğunu düşünen insanın savunması, "adama hakaret bile ediliyor ve dokunulmuyor daha ne kadar özgürlük olacak" boyutundadır.

    oysa kendini bilmez basın organlarının hakaretleri, hakaret edilen kişilerin işine geliyor.
    zaten kendisinin her dediğine ayetmiş gibi inanan güruh, bu hakaretler karşısında daha çok bileniyor, toplum iyice kutuplaşıyor. hakaret etmek sadece kendi safındaki kişilerin tatmini oluyor.

    oysa hakaret etmeden, sadece yanlışları söylemek isteyen can dündar gibi yazarların ne durumda olduğu ortada işte. çünkü yanlışları medenice söylersen belki insanların akıllarına soru işareti düşürebilirsin... o işareti düşürmek suç sayılıyor işte güzel ülkemde...
  • nedense kadına hakaret söz konusu olunca bizim memleketimizde de gayet uygulanabilir oluyor bu özgürlük.

    daha önce karadayı ile ilgili bir yazıda değindiğim kısmı buraya eklemek istiyorum müsaadenizle.

    "unutmadan bir şey söylemek istiyorum. suna’nın ağzından belgin için sıklıkla aşüfte dendiğini duyuyoruz. yalnız karadayı’da değil, başka dizilerde de aşüfte kelimesini duyuyoruz son zamanlarda. “eşşoğlu eşek”i bile sansürleten kanunlar kadına hakarete gelince mi geçersiz oluyorlar merak ediyorum."
  • sınır tanımayan gazetecilere göre geçen yıl 138. sıradaydık, bu yıl 148. sıraya düşmüşüz.
    hayırlı olsun.

    iran ve suriye'den de gerideyiz maşallah, maşallah...
    hadi yavrum, az daha gayret. hedef 193. hadi göreyim seni...
  • şu günlerde içim dışım:

    basın özgürlüğü var. (erdoğan)
    basın özgürlüğü yok. (stk, basın örgütleri, gazeteciler)
    57 gazeteci içerde. (agit)
    hayır 68 gazeteci içerde. (ipi)
    ergenekon, terörle mücadele yasası, ab, agit, avrupa konseyi, avrupa insan hakları sözleşmesi...

    kısacası: demokratik kültürün yerleşmediği, çoğulculuğun esas alınmadığı, ifade özgürlüğünün saygı görmediği, okumayan, okuduğunu özmüseyip fikir üretmeyen, ürettiği fikirleri savunmayan ve onların arkasında durmayan bir toplumda ne kadar "basın özgürlüğü elden gidiyor" eleştirisi yapılsa da, basın özgürlüğünün de bir parçası olduğu özgürlük ortamının oluşmamasından her bir birey sorumludur. mikrofonları elinde meclis önünde demeç bekleyen diplomasi muhabirlerine insan muamelesi yapmayan ama özel uçaklarına yandaş medya organlarının köşecilerini dolduran akıl ve siyasi kültür yoksunu politikacılar kadar, muhabirlik etiğini kaybetmiş gazeteciler de mesuldür bu durumdan. kaliteli içerik üretmeyen medya organları kadar, bilgi talep etmeyen çoğunluk da pay sahibidir özgürlüklerin kısıtlanmasında.

    peki, hal böyleyken, yargı siyasetten bağımsız, medya yargıdan bağımsız, gazeteciler güç odaklarından bağımsız değilken, içerideki gazetecilerin sayısının artması ya da azalması neyin göstergesi olabilir? kürt sorunu hakkında yazan gazeteciler, sosyologlar bir bir içeri atılırken sesi çıkmayan ulusalcı gazeteciler işin ucu kendilerine dokunmaya başladığında basın özgürlüğü savunucusu kesildiler. özgürlük bir bütündür; ya bir bütün olarak, herkes için savunulur, ya da bir bütün olarak reddedilir. bana gelince özgürlükler kısıtlanmasın, sana gelince kısıtlansın "kendine demokrat anlayış"tır işte bugün türkiye'yi bu noktalara getiren. kızdım gene...
  • selülitli kalçalar, yağlı göbekler, sarkık göğüsler yayımlayabilme özgürlüğüdür. yaz gelmiş arkadaşım, bana ne seçimden, geçimden...
  • dünyada bu konuda sonuncu olmak için yarıştığımız kavram.

    http://www.milliyet.com.tr/…4303/default.htm?ver=09
hesabın var mı? giriş yap