ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ahmet kaya şarkılarında geçen acımasız sözler
-
"'bir menekşe kokusunda seni aramak var ya' dizelerinin ağırlığı, menekşenin kokusuz olduğunu öğrenince tahmin edilemez oluyor"
https://twitter.com/…ious/status/544261275371720704
4 yaşındaki kızını taciz eden adamı öldüren baba
-
amerikalıdır. 4 yaşındaki kız çocuğunu taciz ederken yakaladığı 47 yaşındaki adamı döverek öldürmüştür. bölge halkı “çocuklarımızı korumak için biz de aynısını yapardık, öldürülen kişi hakettiğini buldu” diyerek tacizciyi öldüren babayı desteklemiş.
politik doğrucu olamayacağım, bir baba olarak aynısını yapardım diye düşünüyorum. ama türkiye'de daha çok tecavüzcülerin arkasında durulduğu için, kravat takan tecavüzcüye indirim uygulandığı için, 14 yaşındaki çocuğun rızası vardı diye peşkeş çekilmesine razı olunabildiği için bunlar bize uzak geliyor.
arnold schwarzenegger'e soyadının anlamını sormak
-
"cennete düşen ilk kas parçası" şeklinde bir cevap alınmasına sebep olacak olan olay.
döviz/altın alımında kambiyo vergisinin %1 olması
-
yahu ben vergisini ödedikten sonra elimde kalan paramla altın, döviz alacağım, sen de ondan bir daha vergi alacaksın, satarsam bir daha alacaksın. sonra adalet diyeceksin, din-iman diyeceksin. kulun hakkını yemektir bu.
alım satım arasında kazanç varsa onun vergisini al, ona sözüm yok.
yuh olsun.
ekleme : resmi gazete bağlantısını da buraya bırakalım.
düzeltme.: başlığın ilk entry'sinde verilen habertürk sayfasında aynen şu ifade geçiyordu.
--- spoiler ---
aynı amaçla kambiyo işlemlerindeki (döviz ve altın alım satımında) banka sigorta ve muamele vergisi (bsmv) oranı da binde 2’den yüzde 1’e artırıldı.
--- spoiler ---
yani burada alım satım yazması nedeniyle ben de entry'imde hem alırken hem satarken vergi alacaklar demiştim. bunu düzeltiyorum. şimdilik sadece alırken diyelim. şimdilik!
23 nisan 2016 ekşi yönetimi bana verilsin
-
verin gitsin. napacak ki çocuk? en fazla temayla oynar, kapıları açıp toplu çaylak alır, beğenmediklerini uçurur falan. aa bi dakka lan, onlar zaten şu anda da yapılıyordu, değil mi?
sevgilinin erasmus'a gitmesi
-
bir kere boynuz tenine çok yakışıyor mu öncelikle kontrol edin. elin kızı/herifi gidiyor almanya fransa vs ülkelere ilk hafta her zaman seni çok özledim demelerle geçiyor. ardından oraya alıştıkça ya biliyor musun burada çok güzel yerler varmışlar başlıyor.
maksimum 1 ay. 1 aydan sonra o mesajlaşmalar haftada bir güne düşüyor. burada bana insan gibi davranıyorlar dediği zaman hemen uzaklaşın çünkü seni birisiyle boynuzlamak istiyordur. valla ben boynuzlarımı alman bir çocuk ile sahip oldum ve şu an boynuzlarımı clear men ile yıkıyorum. boynuzlarım adeta ahenkle dans ediyor.
tedavisi olmayan türk hastalıkları
-
bedensel yahut zihinsel engelli birine sığır gibi dik dik bakmak.
eymen tayyip
-
- adın ne?
+ eymen tayyip.
- ne güzel isim. anlamı ne?
+ yeryüzüne düşen ilk yalaka sabah şekeri tanesi.
bütün kariyeri bir kenara bırakıp köye yerleşmek
-
böyle düşünen insanlara gaz vereceğini düşündüğüm bir yazıyı izninizle paylaşmak isterim.
--- spoiler ---
amerikalı bir iş adamı meksika’nın küçük bir kıyı kasabasında iskeleye oturmuş denizi seyretmektedir. bu sırada bir balıkçı teknesi kıyıya yaklaşır. teknenin içinde bir balıkçı ile birkaç tane de ton balığı vardır. amerikalı, balıkların kalitesini övükten sonra bu balıkları tutmanın ne kadar sürdüğünü sorar.
meksikalı “çok az sürdü.” diye yanıtlar.
bunun üzerine amerikalı “o zaman niçin denizde daha uzun kalıp daha fazla balık tutmuyorsun? ” diye sorar. “peki geriye kalan zamanda ne yapıyorsun?” diye sorularını sürdürür.
balıkçı ailesinin ihtiyacı kadar balık tuttuğunu anlatmaya çalışır.
amerikalı sormaya devam eder “peki geriye kalan zamanlarda ne yapıyorsun?”
balıkçı yanıtlar:
-geç yatarım. çocuklarımla oynarım. karım maria ile öğle uykusuna yatarım. her akşam kasabanın merkezine inerim. dostlarımla şarap içerim. biraz gitar çalarım. dolu ve meşgul bir hayatım var bayım.
amerikalı balıkçıyı alaylı bir tavırla süzdükten sonra konuşmaya başlar. ”harvard’dan derecem var. sana yardımda bulunabilirim. bunun için balık tutmaya zaman ayırmalısın. kazandıklarınla daha büyük bir tekne almalısın. bu büyük tekneyle kazanacağın paralarla, daha başka tekneler alabilirsin. böylece bir balıkçı filosu kurabilirsin.”
balıkçının dikkatle dinlediğini gören amerikalı konuşmasını tam gaz sürdürür.
“tuttuğun balıkları bir aracıya satacağına doğrudan onları işleyenlere satarsın. sonunda kendi fabrikanı açarsın sonra da bu küçük kasabadan ayrılır önce mexico city’e ardından los angeles’e oradan da new york’a taşınıp kendine ait bir firma açıp onun başına geçersin.”
balıkçı sorar “peki bayım tüm bunlar ne kadar sürede olur?”
“15 veya 20 yıl.” diye yanıtlar amerikalı.
balıkçı sorar “sonra ne olacak bayım?”
amerikalı gülerek konuşmaya başlar “hikayenin en güzel kısmı da bu ya.” der ve konuşmasını sürdürür “zamanı geldiğinde şirket hisselerini halka satar, milyon dolarların olur. çok zengin olursun.”
balıkçı “sonra ne olacak bayım?” dedikten sonra amerikalı yanıtlar “sonra emekli olursun. geç yatacağın, akşamları bir şarap evinde, dostlarınla şarap yudumlayacağın, gitar çalacağın, küçük bir sahil kasabasına taşınırsın.”
--- spoiler ---
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
yıllar önce... ateş hattı'ndaydı sanırsam. konu neydi tam hatırlayamıyorum ama tartışma feci kızışmıştı onu biliyorum. ortamın en hararetli anında melih gökçek ile emin çölaşan birbirlerine laf sokma, akabinde de inceden tehdit etme yarışına girmişlerdir:
m.g. : belediyede sana bir kameraman ekibi tahsis ettik, takacağım onları peşine, tüm gün seni takip edecekler, açığını yakalayacağız, o zaman gör...
e.ç. : asıl ben senin arkana takacağım koca bir kameraman ordusu, rezil rüsva olacaksın, asıl sen kendine dikkat et!
tam bu sırada reha muhtar programın akışını kurtarmak için araya girer:
"lütfen sakinleşelim efendim, daha fazla tartışmanın anlamı yok, zaman gösterecek artık kim kime takacak... ee... kameraları yani..."