hesabın var mı? giriş yap

  • şu an orada yaralı insanlar varken hâlâ "kaçak elektirik" espirisi yapabilecek kadar vicdan yoksunu kisiler var. hayatın boyunca hiç mi bi' başkası için ağlamadınız lan, nasıl bu kadar kötü olabiliyorsunuz?

  • kesinlikle faramir'dir.
    filmde kendisine büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum açıkcası. evet filmde kendisi heybetli, görkemli ve ailenin gözde evladı boromir'in arkasında kalıyor. filmde faramir'i öylesine kısıtlamışlar ki utanmasalar figüran yapacaklar adamı. babası tarafından ikinci plana atılmış faramir'in hakkı büyük yenmiştir.

    hakkında peregrin took şöyle der;
    -işte zamanla ortaya çıkan aragorn gibi yüksek asaletli bir havası olan, belki daha az yüksek ama aynı zamanda daha az hesaplanamaz ve uzak. daha sonraki bir zamanda doğmuş, bir insan kralı ancak eldar'ın bilgeliği ve üzüntüsüne dokunmuş. şimdi neden beregond'un adını sevgi ile söylediğini biliyordu. insanların takip edeceği, siyah kanatların gölgesinde bile olsa takip edeceği bir komutandı.
    kendisi öyle bir komutandı ki sözleri dillere pelesenk olmalı, cücüler kalkanlara elmaslarla işlemeli;
    -ben yalanla bir orku bile tuzağa düşürmeye kalkmam!

    faramir: o halde, onun yerine benim ölmüş olmamı mı diliyorsunuz?
    denethor (babası olacak puşt): evet, gerçekten de bunu dilerdim.

    ulan aragorn kadar bilge, mağrur ve oturaklı karaktere sahip, sevgiye aç, hakir görülmüş bir evlada yapılır mı lan bu dedirtmiştir aq filmi..

    gondor'un vekilharçı ulu faramir..
    abisinden daha bilge olduğunu mağarada frodo ve sam'i kıskıvrak yakaladığında yüzüğe ulaşması için önünde hiçbir engel yok iken onları salıvermesi, yüzüğün frodo'ya ne denli ağır geldiğini sezmesi aragorn düzeyinde bir bilgeliğinin olduğunu gösteriyordu aslında. fakat sağolsun filmde karaktere tecavüz ettiler.

    şerefi için canından vazgeçen bir ulu..
    abisi öldürüldüğünde faramir ithilien'de bulunuyordu ve ölüm haberini alır almaz osgiliath'a yapılan saldırının savunmasına dört nala gitti.
    bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
    bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! dizelerine mazhar olurcasına gitti hem de...
    orada büyük bir zafer kazandı ve abisinin koruduğu osgiliath'ı ve ithilien ile beraber korumaya başladı. mordor'un saldırısına rağmen babasının "oradan sakın ayrılmayın" emrinden dolayı nazgullerin efendisi tarafından zehirlendi ve bedenini dayısı ve dol amrothlu imrahil tarafından kurtarıldı. yetmedi, deliren babası tarafından yakılmaya çalışıldı. babasının aksine kaderi onu seviyordu.

    niccolo machiavelli, hükümdar adlı romanında bir şahsın kral, hükümdar, sultan vb olması için önünde (3) üç seçeneğinin olduğunu söyler.
    1. hile ile
    2. kaderi ile
    3. gücü, mağrurluğu, soğukkanlılığı ile.
    faramir bu seçeneklerden onurlu olanların ikisine de sahipti..
    yazgısı ve tabiatı ona gondor'u bahşedecekti.

    aragorn'un şifalı elleriyle yaralı bedenini ve rohan'ın kalkan kızı eowyn ile yaralı ruhunu tedavi etti faramir. rohan'ın ulu vekilharçı faramir.
    selam ve minnet ile...

  • debe editi: #115674846 afiyet olsun.

    cag kebabi %100 kuzu eti veya oglaktan yapilir.
    doner cogunlukla dana + kuzudan yapilir dana eti baskindir.
    cagda kiyma olmaz.
    bazi yorelerde donere kiyma konur bazilarinda direkt kiymadan yapilir.
    cag kebabinda reyhan olur.
    donerde olmaz.
    doner tam pismis olarak servis edilir.
    bu yuzden dik olarak takilir ve yagini daha az kaybeder.
    kuzu eti zaten cok yagli oldugundan yagini kaybetse de lezzetinde eksilme olmaz.

    birinin dik birinin yatay olmasinin sebebi budur. eskiden doner de yatay yapilirdi ancak eti kuru oldugu icin sonradan dik yapilmaya baslanmistir.

    hatta bu konu hacivat karagöz neden öldürüldü filminin ufak bir sahnesinde irdelenmistir.

    ayrica;
    cag kebabinin pisirmesinin bir kismi siste donerek bir kismi ise cag ya da bico adi verilen porsiyonluk sislerde yapilir.
    cag cok yedirtir.
    doner bir yerde tikar.

    ikisinin tadi size ayni geliyorsa kotu bir haberim var;
    muhtemelen tat alma duyunuzu kaybettiniz, korona oldunuz.

  • kadınlar genelde kendilerini aldatan adamı değil de evli erkeklerle ilişkiye giren kadınları suçlamaya kalkarlar.

    halbuki eşine bağlılık için yemin etmiş olan adamdır, karısı varken ona yalan söyleyip başkasıyla beraber olan da adamdır. başlığımıza konu olan kadınların ise beraber olduğu adamın karısına karşı bir sorumluluğu, onun kocasına dokunmama gibi bir yemini falan yoktur.
    ama sanki adam evinde televizyon izlerken yabancı bir kadın onu kaçırıp tecavüz etmiş gibi bir yaklaşımla "hayatına sızarlar adamın, yuvasını yıkarlar, çocuklarını ağlatırlar" demek saçmalıktır kanımca. adam bunları önemsememiş, yuvam ne olacak, karım ne yapacak, çocuklarım dengesiz olacak mı diye düşünmemiş bizse hala adamı değil de başkasını mı suçlamaya çalışıyoruz?

    (devasa parantez: aslında burada bahsettiğim kadın veya erkek olmakla ilgili değil, aldatılan tarafın genelde partnerini değil de onun beraber olduğu insanı suçlama eğilimi. yani evli bir insanla ilişkiye girenin bir kadın veya bir erkek olması yukarıda saydıklarımı değiştirmez)

  • taş. bildiğimiz ufak çakıl taşı, bir değeri de yok lan, 15 -16 yaşlarında yolda okuldan tekmeleye tekmeleye eve kadar getirdim, sonra da sahiplendim.

  • olmayan farktır.

    şöyle ki söz konusu sözcüklerin kökü "art-" fiilidir. türkçede eskiden beri kullanılan faktitif (ettirgenlik / oldurganlık) ekleri ise şunlardır : "-r , -t , -dır"

    türkçe gerek çok uzun zaman öncelere uzanan tarihi gerekse yayıldığı geniş coğrafya ile ses (fonem) ve yapı (morfem) bakımından epeyce çeşitlilik gösteren bir dildir.

    aynı anlama gelen iki sözcüğün ortaya çıkmasını bu şekilde açıklamak gerekir. geçmiş dönemlerde türkçenin yayıldığı geniş coğrafyadaki bazı boylar faktitif eki olarak "-r" yi tercih etmişken diğer bazı boylar ise "-dır" ekini tercih etmiştir. bunun sonucunda "artır-" ve "arttır-" türemiş fiilleri ortaya çıkmıştır.

    iki fiil de aynı anlama gelir ve kullanımında bir hata yoktur. ilginç olan kısım ise türkiye türkçesi içerisinde bu iki fiilin bir arada bulunması, içlerinden birinin kullanımdan düşmemiş olmasıdır.

    not: türkçe hakkında yorum yapmadan önce türkçenin tarihi ve yayıldığı geniş coğrafya hakkında ve dahası tarihi türk şiveleri hakkında biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor, diye düşünüyorum. hele ki türkçenin yalnızca 20. yüzyılda ortaya çıkan türkiye türkçesinden ibaret olduğunu düşünüyorsanız bu konulara hiç girmeyin. naçizane tavsiyemdir.