hesabın var mı? giriş yap

  • 1 yılı aşkın süredir babayla sadece telefonda görüşülmüştür. yaşı gereği kamera vs.. kullanımı da mümkün değildir.

    bir pazartesi akşamı "evlat kurbanda geliyorsun değil mi? bak paran yoksa biletini ben alayım, kaç para olursa olsun" şeklinde bir telefon konuşması geçer.

    zaten bayramda gitmek üzere planlar yapan şahsım hemen bileti alır, salı akşamı müjde verilir.

    çarşamba sabahı telefon çalar, ölüm haberi alınır...

    işte o yüzden "evlat kurbanda geliyorsun değil mi? bak paran yoksa biletini ben alayım, kaç para olursa olsun" sözü asla unutulmayacak olandır.

  • daha önce söyledim mi bilmiyorum ama

    baba oluyorum lan yazarlar :)) oğlum büyüyünce buraları hep okuyacak. o yüzden terbiyeli yazın. sıçtırtmayın bacağınıza.

  • ''19. yüzyıl, kapitalist etikte yeniliğe yol açmadı. avrupa'yı kasıp kavuran sanayi devrimi, bankerleri ve sermayedarları zenginleştirdi ama milyonlarca işçiyi sefalet içinde fakirliğe mahkum etti. avrupa kolonilerindeki durumsa daha da kötüydü. 1876'da belçika kralı 2.leopold, bir sivil toplum kuruluşu kurarak orta afrika'yı keşfetme ve kongo nehri civarındaki köle ticaretiyle savaşma amaçlarını duyurdu. kuruluş aynı zamanda bölgede yaşayanların hayatını iyileştirmek için yollar, okullar ve hastaneler yapmakla görevliydi. 1885'te avrupalı güçler bu kuruluşa kongo havzasındaki 2.3 milyon kilometrekarelik toprağı vermek konusunda anlaştılar. belçika'nın 75 katı büyüklüğündeki bu topraklara, o zamanlar özgür kongo devleti deniyordu. bölgede yaşayan 20-30 milyon insanın fikrini soransa olmamıştı.
    bu insani yardım örgütü, kısa bir süre içinde gerçek amacı büyüme ve kar olan bir şirkete dönüştü. okullar ve hastaneler bir kenara bırakıldı ve kongo havzası çoğunlukla yerel halkı acımasız bir şekilde sömüren belçikalılar tarafından yönetilen madenlerle ve çiftliklerle dolduruldu. kauçukendüstrisi özellikle çok vahşiydi. kauçuk hızla önemli bir sanayi ürünü haline geliyordu ve kauçuk ihracatı kongo'nun en önemli gelir kaynağıydı. kauçuk toplayan afrikalı köylülere giderek daha yüksek hedefler konmaya başladı, bu hedeflere ulaşamayanların da ''tembelliklerinden'' dolayı, vahşice cezalandırılıp kolları kesiliyordu, zaman zaman da köylerin tamamı katlediliyordu. en ılımlı tahminlere göre, 1885 ve 1908 yılları arasında büyüme ve kar sevdası yaklaşık 6 milyon insanın yaşamına mal oldu(kongo nüfusunun en az yüzde 20'si). hatta bazı tahminler bu rakamı 10 milyon'a kadar çıkarıyor.''
    yuval noah harari, sapiens, kapitalist itikat, kapitalist cehennem, sayfa 327

  • yanında börek falan da yapabiliyorsa iyidir, gün teyzesi olabilir. sadece kısır yetmeyebilir.

  • bir teyzenin hasta kocasının canının muz çekmesidir.

    az önce annemle birlikte markete gittim. hasta olduğum için yiyebileceğim bazı şeyler vardı onları aldım. kasada bir teyze kasiyer kızla konuşuyordu. "hasta da, canı çekti çok" diyordu.

    kasiyer kız da "teyzecim o zaman tuvalet kağıdını bırak, ya da muzu bırak" diyordu.

    1 tane muz ve tuvalet kağıdı almış.

    1 muz ve tuvalet kağıdı.

    elinde 25 kuruş kalmış.

    beğenmeyip de yemediğimiz o muzlar var ya. onlardan 1 tane sadece. kocası hastaymış ve canı çekmiş...

    alamayacaktı muzunu. ya da tuvalet kağıdını.

    ama alabildi. çünkü onun duasını almak bana nasip oldu.

    belki senin duan da bana şifa verir teyze? otomatik kapıdan korktun ya teyze, geçemedin ya oradan...

    ben eve gelince ağladım biliyor musun?

  • amerikalı kimyacı willard libby'in nobel ödülü kazanmasını da sağlayan buluşudur.

    2. dünya savaşı yıllarında keşfedilen radyoaktif maddelerin, esas olarak yaş tayini için kullanılması, bu maddelerle ilgili araştırmaların ikinci ayağını oluşturur. willard libby, o yıllarda sabit ve sabit olmayan karbonların durumunu belirleyebilmek için, chicago oriental institute müdürü robert j. braidwood'a giderek, yazılı kaynaklardan yaşı kesin olarak bilinen ve radyoaktivitesi hesaplanabilecek bir örnek ister. braidwood, enstitüde bulunan mısır mumyalarından bir örnek verir ve bu ilk örnek üzerinde yapılan çalışmalar karbon 14'ün yarı yaşının 5700 yıl olduğunu ortaya koyar, ki bu yaş şu an farklıdır. üstelik son yapılan araştırmalar karbon yılının da sabit olmadığını ortaya koymuştur; yani karbon yaşıyla takvim yaşı eş zamanlı değildir. yine bu son yapılan çalışmalar ışında yeni kalibrasyon eğrileri çıkartılmıştır; ki bu eğriler de yapılan her yeni çalışmayla geliştirilmektedir. ilk zamanlarda karbon yaşı 8000 yıllarına kadar hesaplanırken, yeni geliştirilen yöntemlerle bu hesaplamalar 40-45 binyılllarına kadar indirilebilmektedir..

  • editin editi: hiçbir şey değişmedi. her şey aynı tas aynı hamam.

    2 sene sonra gelen edit: şükür, değişiyor bu düzen. ömer uğur gençcan hocamızın emeği çok. sağ olsun. gerçi bu halde olmamızda da kendisinin emeği mevcut, swh.

    hukuk sistemimizin ömür kısaltan icraatlarından biri.

    evlendin, 1 senede boşandın ama ödeyeceğin nafaka ömür boyu. avrupa'da bir kadına ödenen nafaka çok istisnai durumlarda olmak şartıyla en fazla 5 sene. ya bizim devlet yurdum kadınlarının tembelliğini, tek vasıflarının vatan millet edebiyatı ile enayi ayıklayıp ömür boyu onları sömürmek olduğunu biliyor ve bu yüzden her boşanan kadın devletten yardım dilenmesin diye böyle yapılıyor, ya da bilemiyorum altan.

    haa kadınlık çok zor ama dimi, taciz falan var dimi?

    önerim: ya şuna bi üst sınır uygulaması getirin ya da nafaka için evliliğin sürdüğü süreyi baz alın. bu kadar basit.

    herkes nasıl da kadınlar okutulmuyor edebiyatı yapmış. hepiniz bir anda yozgatlı oldunuz galiba? hani şu alay edip durduğunuz yozgat. ne adamlarsınız ya. e sormazlar mı adama, istanbullu işhanı beyaz yakalısı pelinsu neden alıyor bu nafakayı o zaman diye? adam ciddi ciddi para kazanan kadınların nafaka almadığını sanıyor, ortamlarda ekşici piç işte. sosyetelerin haberlere konu davaları ne olacak? sendeyiz gültekin.

    eeh eytere bee: aga ben bekarım, valla bak. sorup durmayın yani niye boşandınız diye. hani kadın yalakası evlilik meraklısı tipler var ya, onlar akıllansın diye bu. hanımcılık akımının önde gelenlerine bir rest. olacakların fragmanı.

  • karakoldaki polislerin 3 yıldır beslediği sokak köpeğinin ,komiser yardımcısı tarafından vurulması.

    agzı dili olmayan zavallı bir sokak köpeğine ateş edebilen biri, eskaza ağzınızı açtıgınıza yada kendinizi savunmaya çalıştıgınızda size neler yapar bir hesap edin.

    kaldı ki bunu sıcaklarla,orucla vs açıklamaya çalışabilecek birinin de ayrıca kafasına sıçayım