hesabın var mı? giriş yap

  • dünya tarihinin hiç bir diliminde, hiç bir yerinde devlet bu kadar yüzsüz, bu kadar umursamaz olmamıştır.
    her başa gelen olayı ya halktan biliyorlar, ya halka fatura ediyorlar. onların orada ne iş yaptığını kimse anlamıyor.

  • batı'da üç gelişim insanların davranış, bireyi ve bireyin gündelik yaşamdaki rollerini değiştirmek açısından önemlidir.
    birincisi 15. yy. sonrasında devletin rolünün ve adalet sisteminin sürekli olarak değişimi; ikinci olarak tek başına okuyabilmek ve fikir üretebilmek, ampirik bilgi edinebilmek bağlamında okuryazarlığın ve kitap yayınının artışı; üçüncüsü ise, içe dönük dindarlığın ama daha kolektif cematler, bireyleriyle başbaşa kalma anlamında 16 ve 17. yüzyıllardaki dinsel reformların etkisi
    bu gelişmeler ışığında kişisel bakımının yukardakilerle ilk bakışta alakası yokmuş gibi dursa da başlangıç olarak ortaçağ şövalyece geleneklerin yerini etiket ve saraylı davranışa bırakması, insanların 15 ve 19 yüzyıllar arasında vücutlarıyla ilgilenmesi sürecini tetiklemiş yine aynı insanların oturma, kalkma, yemek yeme gibi vücut hareketlerinin değişmesi de gittikçe düşünüş ve hissedişlerinde değişimi getirmiş bunun sonucunda da hatırat, mektuplar,itiraflar, otobiyografiler kaleme alınmaya başlanmıştır.
    cansıkıntısı ile eşitlenen yalnızlık ilk zamanlarda istenilmeyen hatta insan oluşa karşıt bir durum iken 17. yy. sonunda aranılır bir durum olmuş; hemen ardından da yalnızlık bir dost, arkadaş, hoca, hizmetkar ile paylaşılmak istenmiştir.
    bu yeni kavrayış gündelik hayatın yeniden düzenlenmesine yol açmış; örneğin yemek yapmak bir sanata, evleri süslemek ciddi bir hobiye, mekan düzenlemeleri ise işlevsel bir işe dönüşmüştür.

    sonra dokunmadan daha ziyade bakışa değer yükleyen modernlikle beraber insan derisi dahil yüzey bakımı ve bilgisi önem kazanmış; herşey seyirlik hale gelmeye, vitrin malzemesi olmaya başlayınca, iç ile dışın hatta psişeyle beden arasındaki arayüz olarak bakılan, seyredilen tenin, derinin, yüzeyin önemi artmış, bu yüzden tenin, derinin kırılganlığını hatırlatan yaşlılık kozmetik sektörünün yardımıyla olabildiğince kontrol altına alınmaya başlanmıştır.
    20 yy. başlarında da eğer yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak cilt bakımı kremini nivea üretmiş, sonra ilk prototip olarak tarzan` : johnny weismüller` vasıtasıyla erkek bedenini ince, sportif, kılsız olması makbuldür anlayışı yerleşmeye başlamış ve en nihayetinde yüzyıl sonunda ince bedenin gençliği ve bedeni ölümsüz kılmayı` : roland barthes` imlediğini belirtilmiştir.
    bütün bunlar olurken oluşturulmuş bilinçdışımızın` : jung` bir oyunu veya başka başlangıç cümleleri yokmuşcasına uzun süre karşılaşmadığımız insanları beden olarak alımlamaya şartlandırıldığımızdan ya "kilo almışsın" ya da "zayıflamışsın" diyoruz.

    oysa ki herşeyin herşeyle ilgisi vardır; tenimizdeki her türlü iz ve kırışıklıklar ile bir kaç kilo fazlası bizim kişisel biyografimizin bir parçasıdırlar.

  • kafamda gıcık olduğum insanlardan seçtiğim bir cinayet listesi var, bir gün ölümcül bir hastalığa yakalanırsam hepsini öldürüp öyle gidicem. bazen bu durumu onlara açıklasam mı acaba diyorum, hiç olmazsa sağlığım için dua ederler.

  • - asalet doğuştandır, sonradan kazanılmaz... zorlamayın çok yapmacık duruyor:)

    evet burada ibretlik bi cümle görüyoruz. burada kezban kendini asil, eşi benzeri bulunmaz bi prenses sanıyor. habitatında kimsenin ondan üstün olamayacağını üstü kapalı bi şekilde belirtmiş. kezbanlar, yapmayın... bi başınızı kaldırıp etrafa bakın.

  • beni rahatsız etmiyor. özgürlük diye sokağa çıkıp sonra başörtülü görünce rahatsız olan insanları da hoş karşılamıyorum.

    cumhuriyetten beri bu insanları hor gördünüz. bu insanlarda tepkisel bir birikme yarattınız. şimdi de sizin yüzünüzden akp ile uğraşıyoruz. bu ülkeye bu iktidarı getiren biri varsa onlar sizin "anadolu çomarı" dediğiniz insanlar değil, sizin gibi laikliği bağnazlığa vardıranlardır.

    bir arkadaşım vardı. üniversitede başörtü olayları sırasında başörtülü kızlara arkadan yaklaşıp başörtüsünü çakmakla yakmak istediğini söylüyordu. böyle limon beyinliler var aranızda.

  • çalışanları, bu dil ve edebiyatı o kadar kabullenmişler ki, bir adet kurabiye alabilir miyim dediğimde "cookie mi?" diye şaşkınlıkla soruyorlar. he evet kuki, ananım evinde kuki yerim hep ben çünkü. güzeldir, lezzetlidir, ya da bazıları için çok ucuzdur, tabii ki ülkemizde böyle küresel açılımlar/kuruluşlar/yenilikler/mekanlar olmalı. ama zank diye, olduğu gibi kabullenmek neden? çalışanları da mı ithal ettiniz de bir saatte kurabiye, küçük, beyaz çikolata demeyi unuttular. saçma saçma ergen özentiliği. hiç.