hesabın var mı? giriş yap

  • geçen akşam otobüste ayakta gidiyorum. zaten cüsseliyim bir de elimde çanta var. otobüsün önünden "arkadaşlar sağlı sollu ilerleyelim" diye bağırıyorlar. çift sıra ikili koltukların olduğu koridora tek başıma zor sığıyorum, adam sağlı sollu diyor, bak sen. neyse, dedim, sabredelim biraz daha. sonra yaşlı bir teyzem başladı konuşmaya, "sanki otobüsun arka tarafı başka yere gidiyor. illa orta bölümde bekleyecekler". bize laf sokuyor aklınca, bunu duyan diğer yaşlı teyzeler de koroya katıldılar. "hiç... insanımız böyle işte... iki adım ilerleyip de herkes rahat etsin diye uğraşmazlar. cık cık cık.". diğer taraftan bir amca bağlandı, "yürünsenize evladım, bak yolcular binemiyor". elimdeki çantayı kaldırdım havaya, "amca nereye yürüyeyim, hani, göster de yürüyeyim, nereye yürüyeyim?" dedim. sonra, bir kaç yolcu daha katıldı isyanıma, "bitti işte daha yolcu almayın, akraba olacaz burda" falan... sonra teyzeler biraz yumuşar gibi oldu, "aslında buraya minibüs seferi de koymalılar, çok yoğun bir yer". "olur mu canım, bu kadar sıkışık trafiği daha da felç mi etsin?"...

    ah benim koyun insanım... otobüsün zar zor geçtiği daracık yollara, bu yetmezmiş gibi sürekli bir tarafı kazılıp tekrar yamanan asfalta, yetersiz otobüs seferlerine ve toplu taşıma seçeneklerine değil de birbirinize kızın. "sağlı sollu yürüyün" diye birbirinize bağırın böyle. yer dar diye birbirinize kızın, siz birbirinize kızasınız diye yeri dar tutanlara değil.

  • 2021 yılı hatta arttırıyorum

    clio'nun lüks sayıldığı yıllar
    kuruyemiş'in lüks sayıldığı yıllar
    meyve'nin lüks sayıldığı yıllar
    et'in lüks sayıldığı yıllar
    bira'nın lüks sayıldığı yıllar
    rakı'nın lüks sayıldığı yıllar
    bilgisayarın lüks sayıldığı yıllar(teknoloji çağında!)
    şahin doğan arabanın 40bin tl olduğu yıllar diyeee uzar gider bu entry

    aklınıza gelen satın alınabilecek herşey artık lüks maalesef.

  • deney ve gözlemlere dayalı bilimsel bir cevap vermek gerekirse; bilmiyoruz.
    eldeki bilgiler ışığında muhtemel bir tahminde bulunmak gerekirse; ne yuttuysa o.

    karadelik dediğimiz şey sanki karşısına çıkan her şeyi yuttuğu halde asla dolmayan bir delikmiş gibi anlatılıyor ya da insanlarda böyle bir algı var. karadelik bir gök cismidir, yıldızlar, gezegenler gibi... yıldızlardan farkı ise kütle çekiminin inanılmaz derecede büyük olmasıdır. ortada akıl almaz bir durum yok, sadece doğanın önümüze çektiği bir set var.

    dünya üzerindeki bir cismin dünyanın kütle çekiminden kurtulabilmesi için gereken bir hız vardır. bu hıza kurtulma ya da kaçış hızı denir. yani bilimde ne kadar ilerde olursak olalım eğer ki teknolojimiz bir uydu kütlesini kaçış hızına ulaştıracak itme gücünü oluşturamasaydı yörüngeye uydu gönderemezdik.

    gelelim gözlemleme olayına; bir olayı gözlemlemek, takip etmek için farklı yollar var. en temeli bakmak. ama eğer göremiyorsanız bakmanın anlamı yoktur. görmek için gerekli olan temel koşul ise görmek istenilen cisimden gözlemciye ışık gelmesidir.

    şimdi işin esas noktasına geliyorum; bir karadeliğin kütle çekim kuvveti o kadar büyüktür ki belli bir yakınlığa geldikten sonra kaçış hızı ışık hızından daha büyük olur. bu yakınlığa olay ufku denir. yani olay ufkuna ulaşan hiçbir foton geri dönemez. bu da olay ufkunun gerisini hiçbir şekilde göremeyiz demektir. bu yüzden bilimsel yönteme dayalı beyanat veren herkes bu konu hakkında "bilmiyoruz." demek zorundadır. aksini söyleyen gözlem yapabildiğini kanıtlamalıdır.

    peki sırf biz gözlemleyemediğimiz için fizik kuralları çalışmayı bırakır mı? sırf biz göremediğimiz için karadelik tarafından yutulan maddelerin yok olduğu ya da başka bir evrene geçtiği fikri, hem de bilimsel yönteme göre kesinlikle bilemeyeceğimiz bir durumda, biraz fazla hayalperestlik gibi durmuyor mu?
    karadeliklerin varlıklarının tartışmalı oldukları dönemde, bir karadeliğin bir sistemi tamamen yutabileceği ve dışarıyla kesinlikle bağlantısı olmadığı için yutulan sistemin entropisinin yok olacağı, evrendeki toplam entropinin azalacağı yani termodinamiğin ikinci yasası olan ds/dt>=0 formülünü çiğneyeceği gerekçesiyle bilim adamlarının bir bölümü karadeliklerin varlıklarını inkar ettiler. sonrasında bu yasanın çiğnenmediği bulundu; hawking radyasyonu. buradan yapacağım çıkarım şu; insanlığın şimdiye kadar topladığı bilgiler, varlığının farkında olduğu yasalar ile çalışılmaya devam edildiği takdirde, her konuda, küçük adımlarla da olsa ilerleme kaydedilir. yok karadeliğin içinden girip evrenin başka bir köşesinden fırlandığı düşünülürse boş muhabbetten öteye gidilmez.

  • manşet : bilim adamları yaklaşan tehlikeyi açıkladı
    içerik : kar yağacak.

    manşet : bakın başımıza ne yağacak?
    içerik : kar yağacak amk.

  • selam verip su istesen çay istesen hayır demeyecek aile.

    orada da usturuplu şekilde söze girip "abicim burası bisiklet yolu, sürü halinde bisikletliler geçer. belki biri fark eder öbürü onun arkasından gelir sizi görmez, hızlıdır duramaz, kendini sizi yaralar mazallah, az kayın buradan da içimiz rahat etsin bizim de" denilse çok da güzel bisiklet kültürü empoze edilir bu aileye. ailedeki çocuklar bisikleti görür, özenir. emmi teyze kendini kötü hissetmez, etrafta dolanan bisikletçilere başka gözle bakarlar bundan sonra.

    ama nerdee? iş güç şov. biz bunları entrylerimizde yazdık ama gg diye sildiler :/

  • tobb'un 70. genel kurulunda, kemal kılıçdaroğlu'na "ben diktatör olsam, sen meydanlarda konuşamazsın" diye nerdeyse tehdit savuran tayyip erdoğan, protokolü çiğneyerek, kılıçdaroğlundan sonra konuşma yapması gerekirken, ondan önce konuştu ve kılıçdaroğlunu dinlemeden salonu terketti.

    siyasetin ne kadar çirkinleştiğinin, bu adamın ne kadar ahlaksızlaştığının farkında mısınız?

  • bu metod kullanılabilir tercihe göre hatta daha temiz bir fincan için bu yöntemi tavsiye ederim. yine de şu bilgiyi aktarmakta fayda var: elde ettiğiniz fincan profili filtre kahve makinesiyle elde edeceğinizden farklı olacaktır. ekipmansız gerçekleştirilen demleme (kahve ve suyu bir arada bekleterek) "immersion" dediğimiz tekniğe denk geliyor. french press'le yapılan da bu aslında. kahve partiküllerini aşağı doğru ittirmek aslında demleme sürecine çok etki eden bir şey değil, orada amaç fincanı olabildiğince temiz çıkarmaya çalışmak ama kağıt filtre kullanmadan yapılan demlemelerin tamamen partiküllerden arındırılması yine de mümkün değil.

    her neyse bu immersion denilen yöntemde kahve ve su belli bir süre beraber vakit geçiriyorlar. bunun sonucu olarak da daha fazla yağ çözüyoruz kahveden ve fincanımız ideal dünyada daha tatlı ve gövdeli oluyor fakat asitlerin sunduğu kompleks tatlardan taviz vermiş oluyoruz.

    bir de perculation var. burada su kahve yatağına düşüyor, kahveyi çözüyor ve içeceğimiz karafa akıyor (server). standart filtre kahve makineleri ve pour-over ekipmanlar bu yöntemi kullanıyor. yine ideal dünyada fincan sonucu biraz daha asidik ve zarif olmalı french press mantığına göre. ama konu kahve olunca sonucu etkileyen sayısız parametreyi göz ardı edemeyiz.

  • ülkemizin ne kadar gerilerde olduğunun göstergesidir.
    dün marinada lüks lokantadaki çatışma görüntülerini düşünün.
    lokanta lüks ama görüntüler tarih öncesi siyah beyaz kamera ile çekilmiş.
    oysa güney amerikada sıradan sokak çatışmaları hd kalitesinde.
    daha almamız gereken çok yol var.